by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
“Avrupa basketboluna son 5 yılda damga vuran isimlerin başında kim gelir?” diye bir soru sorsak herkesin aklına gelecek isimler bellidir diye düşünüyorum. Bahsettiğim oyuncular Shane Larkin ve Luka Doncic.
Slovenyalı yıldızın Real Madrid kariyeri damaklarda hoş bir tat bırakırken ondan aldığımız deneyimle Efes‘in skor makinesinin kariyerinin Avrupa’da daha uzun soluklu olmasını dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor…
Eurohoops olarak bu ikilinin çok büyük bir zaman dilimini kapsamayan EuroLeague kariyerlerinde nasıl bu kadar derin izler bırakabildiğini incelemeye karar verdik. Bu yazıda bazı istatistiksel veriler gördüğünüz de olacak ancak çoğunlukla iki oyuncunun oyun karakteristiğine ve basketbola kattıkları değerlere odaklanacağız…
Ligin iptal edilmesi veya uzun bir süre ara verilmesi gibi şeylerin değiştirmeyeceği tek şey Shane Larkin’in tartışmasız MVP ödülünün en büyük adayı olduğudur. Sezon boyunca onu izleme şansı bulan herkes bunun kesinlikle farkındadır.
Efes‘in Vasilije Micic ve Krunoslav Simon‘la beraber saha içindeki liderlerinden birisi olan Larkin belki de tarihin gördüğü en büyük skorerlerden birisi olma yolunda 2 sezondur müthiş adımlar attı. Bunu söylememin sebebiyse onun skoru her şekilde koklayabiliyor olması ve bunu yaparken zamanı yönetme konusundaki becerileri.
Birleşik Amerika kökenli Türk oyuncunun ligde 28 maç geride kalırken toplam 644 verimlilik puanı (ortalamayla 25.7) mevcut. Sezon devam edecek mi bilmiyoruz ancak kalan 6 maçın oynanması durumunda Larkin’in, 2017-18 sezonu MVP’si Luka Doncic’in 711 verimlilik puanını geçmek için geniş bir söz hakkı olacak.
O sezon EuroLeague şampiyonluğunu elde eden Real Madrid‘in çok önemli bir parçası olmayı başaran Sloven yıldız 33 maça çıktığı macerada 21.5 gibi bir ortalama yakalamıştı.
Fakat bu iki ismin düşündüğümüzden çok daha fazla ortak noktası var.
Durdurulamayan İki Oyuncu
Tabii ki bu iki ismin oyun tarzları birbirlerinden çok farklı. Ancak duruma biraz farklı yönden baktığımız zaman aslında bu ikilinin ligin modern tarihini nasıl değiştirdiklerini görmemiz, Larkin ve Doncic’i kesiştiren nokta.
Larkin’in skorer bir Amerikalı’dan ligin yıldızına dönüşü çok destansı bir hikaye oldu. Baskonia‘da geçirdiği sezonda da etkileyici performansları olsa da onu bir geçiş hücumu organizatörü olarak görmemiz dışında bize pek bir ekstra sunmamıştı. Ancak Efes‘teki ilk sezonunun ikinci yarısından itibaren geçirdiği dönüşümü akıl almıyor!
Final Four’da Fenerbahçe Beko karşısında 43, CSKA Moskova karşısında 29 verimlilikle dominant performanslar sergileyen Sugar Shane, Lacivert-Beyazlılar’ın şampiyon olduğu bir senaryoda kesinlikle tarihin en baskın Final Four MVP’lerinden birisi olacaktı.
2 takımla EuroLeague’de çıktığı 93 maçta 15.3 sayı gibi bir ortalama yakalayıp yüzde 43.8’le üçlük atan bir Larkin’i doğuran 2018-19 sezonu ve Ergin Ataman’a teşekkürü borç biliyorum.
Eğer Ataman’ın oyuncusundan vazgeçmek yerine onunla beraber harika bir azim ve sabır gösterişine tanıklık etmeseydik Larkin’den Luka Doncic’in yanında – yakınında bahsetmek gibi bir imkanımız olamayacaktı.
Ben şahsen Dejan Bodiroga’dan beri Luka kadar yetenekli bir basketbolcu görmedim bu kıtada. Onu mevkidaşlarından ayıran fiziği, top hakimiyeti, oyun olgunluğu ve en önemlisi olarak kendisine has yarattığı hücum stili gibisini belki de Avrupa’da uzun bir süre göremeyeceğiz. Tabii benzerini göremeyeceğiz, en az onun kadar etkilisini efsaneleşerek nesilden nesile aktarılacak bir şekilde Anadolu Efes guardı yaratmayı başardı.
Özellikle genç yaşında ligde süpürülmedik ödül bırakmayıp Real Madrid gibi kocaman bir camianın basketboluna yaptığı katkılar ne olursa olsun unutulmayacak.
Efes‘in efsanesi olma yolunda 2 yıldır büyük bir atılım yapan Shane Larkin’in de oyunundaki özgünlüğü benzersiz niteliklerinden sadece bir tanesi. Aynı zamanda yeterince hakkı verilmeyen bir savunma oyuncusu olması da ABD uyruklu skorerin oyununda gördüğüm en temiz artılar arasında.
2-3 saniye içinde potaya hareketlenebilen müthiş bir patlayıcılığa sahip Larkin ve yürüye yürüye çembere gidebilen Doncic’in benzerliği de bu ikilinin farklarından doğan bir süperyıldız kesişimi.
Bu iki ismi birleştiren en önemli noktalardan birisi ise süperyıldız içgüdülerini çok net biçimde açığa çıkaran “kritik anları” oynamayı bilme meselesi…
Misalen Doncic’in Kızılyıldızlı Ognjen Dobric’i devirip attığı step-back son saniye üçlüğünü veya bu sezon Larkin’in Pınar Karşıyaka deplasmanında maçı alışını hayatım boyunca unutacağımı sanmıyorum. İşte bu ikili için “kendilerine özgü bir hücum” oluşturdukları yönündeki savımı güçlendiren örnekler bu şekilde.
Şimdiyse EuroLeague’i son 5 yılda domine eden en büyük 2 oyuncunun NBA’de tekrar karşılaşması söz konusu. Avrupa kıtasında inanılmaz kısa sürede yarattıkları dominasyonla adından en çok söz ettiren isimler haline gelen bu iki oyuncunun yeniden yüz yüze gelerek tavan sezonlarında rakip olmasını cidden çok isterim fakat keşke bu Avrupa’da mümkün olsaydı.
Bunu söylememin sebebi de Larkin’in NBA’de bir takımı Efes gibi sırtında taşıyarak başarıya ulaştırabileceğini düşünmemem. Umuyorum ki kendisi de bunu farketmiştir, Avrupa’da oynanan kolektif basketbol onun için biçilmiş bir kaftan. Luka’yı onun önüne koyan özellikse bu iki ligi de domine edebilecek fiziksel kapasiteye sahip olması.
Yine de Efes serüveninde oyununda yaşadığı olgunlaşma evresi onun kıtadışında da oldukça iyi düzeyde performans vermesini sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Eski kıta basketbolunda koçlarının ellerini güçlendiren, rakiplerine her hafta aynı oyunu izleten ancak onların çözüm bile bulmasına izin vermeyen bu adamlara selam durmak gerekiyor.
Son olarak söyleyebileceğim şey ise bu 2 fenomen basketbolcunun ışık hızında sergiledikleriyle Avrupa kıtasında hiçbir zaman unutulmayacağı olur.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!