By Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Corona virüsü sebebiyle tüm dünyada hayat durmuş durumda! Herkesin, toplum ve kendi sağlığı için evlerinde kalması gerekiyor.
Ortada basketbolla ilgili güncel bir durum olmadığı içinde sizleri geçmişe götürmeye ve hafızalarınızı tazelemeye karar verdik.
Eurohoops Fırın olarak EuroLeague’de, “o” takımda oynadığını unuttuğumuz transferleri bulmaya çalıştık.
Bu yazının NBA versiyonunu da birkaç yıl önce sizlerle buluşturmuştuk.
Hafıza insanı aldatabiliyor. Bazen bir oyuncunun EuroLeague’de oynadığını bile hatırlayamayabiliyorsunuz… Bazen de bir efsane bir takımla o kadar özdeşleşiyor ki hafızanızda sanki hep o takımda oynamış gibi kalıyor.
Eurohoops Fırın bu yazı dizisinde hafızalarınızı tazeleyecek. Yazı dizisi diyorum çünkü önümüzdeki günlerde farklı farklı dönemlerle karşınıza gelmeye devam edeceğiz…
Hazırsanız, karşınızda EuroLeague’in bile unuttuğu EuroLeague transferleri yazısının ilk bölümü:
Louis Bullock – Müller Verona
Oynadığı sezon: 2000-2001
İstatistikler: 11 maç 22.0 sayı, 3.2 asist, 2.5 ribaund
Louis Bullock genellikle Real Madrid ile anılır. Hatta kendisi, Jaycee Carroll onun rekorunu kırıncaya kadar İspanyol devinin en çok formasını giyen Amerikalı oyuncuydu.
Fakat onun bu kıtadaki yolculuğu İtalya’da başladı.
Lisedeyken All-American olmayı başaran Amerikalı skorer, 42. sıradan draft edilse de NBA’de hiç oynamadan Avrupa’nın yolunu tuttu. O zamanlarda İtalya Ligi hala prestijini koruduğu için Amerikalı oyuncuların ilk tercihi genellikle Çizme oluyordu. O da şimdilerde 2. ligde mücadele eden Verona’yla anlaştı.
Modern dönemde ilk EuroLeague deneyimini bu takımla yapan Bullock, göz alıcı bir performans sergiledi. Yılın beşine seçildi. Bir yıl daha İtalya’da oynayan Bullock, ardından kapağı İspanya’ya attı ve kariyerinin sonuna kadar orada oynadı.
2 yıllık Malaga performansının ardından Real Madrid‘e gelen Bullock, İspanyol ekibinin yeniden yapılanmasına yardımcı oldu. 2005’te Madrid, ligde uzun süren şampiyonluk hasretini sonlandırırken başrolde o vardı. 2012’ye kadar İspanya’da oynayan Bullock, bitirişi yine Madrid’de yaptı ama Estudiantes formasıyla…
Carlos Arroyo – Tau Ceramica
Oynadığı sezon: 2001-2002
İstatistikler: 3 maç 9.7 sayı, 2.3 asist, 1.0 ribaund
Carlos Arroyo ve EuroLeague macerası denilince akla ilk olarak Galatasaray geliyor.
Sarı-kırmızılıların yıllar sonra gelen şampiyonluğunda takımın lideri olan Arroyo, 2014’te de kulübü playoff’a kadar taşımıştı. Hatta onun playoff’taki sakatlığı Galatasaray taraftarının kalbinde hala bir yara olarak duruyor. Ardından hafızalara Maccabi ve Barcelona geliyor.
2008-09 sezonunda İsrail’de oynayan Porto Rikolu guard, NBA yerine buralarda kalsa neler yapacağını bizlere göstermişti. Barcelona kariyeri pek parlak değildi. Artık yaşlandığı için yarardan çok dert olmuştu Katalan ekibine… Üstelik bence 6. adamlık pek ona uygun bir rol değildi.
Arroyo tüm bunların öncesinde ise Tau Ceramica’da çok kısa bir dönem oynadı. Denver onu Ocak ortasında serbest bırakınca ilk kez Avrupa’ya gelen Porto Rikolu guard, sakatlığı sebebiyle EuroLeague’de sadece 3 maç oynadı ve NBA’e geri döndü.
Mike Batiste – Spirou Charleroi
Oynadığı sezon: 2000-2001
İstatistikler: 10 maç 16.1 sayı, 9.2 ribaund, 0.4 asist
Mike Batiste, hiç tartışmasız bir Panathinaikos efsanesi.
Tam 10 yıl boyunca Atina ekibinin formasını giyen Batiste, Zeljko Obradovic‘in gözdelerinden biri oldu. Takıma birçok yıldız gidip geldi ama o ve Diamantidis, Panathinaikos‘un demirbaşları oldu. NBA’deyken bir 3 numara olan Batiste, bu kıtada tarih boyunca anılacak bir pivota evrildi. Bu ikilinin oynadığı ikili oyunlar, Zeljko Obradovic‘in en çok güvendiği hücum planlarından biri oldu.
Genele bakınca Panathinaikos’ta 3 EuroLeague şampiyonluk kazandı ve ismini Avrupa basketboluna damga vuran Amerikalıların arasına yazdırdı.
Onun Panathinaikos dışındaki macerası olarak Fenerbahçe‘yi biliyoruz. Kendisinin 2013’teki macerası Fenerbahçe taraftarı tarafından pek iyi anılmıyor. Bence suç, sezon ortasında onun ayrılmasına izin vermeyen Pianigiani’deydi.
Batiste, Avrupa’da bir efsane olmadan önce Belçika’da Spirou Charleroi formasını giydi. Zaten Avrupa’daki kariyeri de bu takımda başladı.
EuroLeague’de de ilk kez bu takımla mücadele eden Batiste, modern dönemin ilk sezonunda kısa ama etkileyici bir sezon geçirdi. Muhtemelen Obradovic de onu gözüne oradaki performansıyla kestirdi.
Michael Wright – Idea Slask
Oynadığı sezon: 2000-2001
İstatistikler: 8 maç 14.4 sayı, 8.6 ribaund, 0.5 asist
Michael Wright ya da Ali Karadeniz… Basketbol Süper Ligi’nin unutulmaz oyuncularından biriydi.
Türkiye Ligi’ne gelmiş, alçak posttan bu kadar rahat sayı çıkarabilen ikinci bir isim direkt olarak aklıma gelmiyor. Kerem Tunçeri ile kurduğu ortaklık, halen Beşiktaşlı taraftarlar tarafından hatırlanıyor.
1998 yılında Dünya Gençler Şampiyonu olan Amerika’nın en skorer oyuncularından biriydi. Fiziksel handikapları yüzünden NBA’de tutunamayan ancak Türkiye’nin tozunu attıran Michael Wright, Ali Karadeniz adıyla Türk vatandaşlığına geçti.
Wright, Türk Telekom, Trabzonspor ve Mersin BŞB’de oynadı. Türk Telekom, EuroCup maceralarında önemli rol oynayan Wright, yedi yıllık kariyerinde iki kez sayı kralı oldu.
Amerikalı oyuncu, bütün bunlar öncesinde ise EuroLeague’de şansını denedi. Avrupa’daki ilk yılında IDEA Slask – şu anki ismiyle Slask Wroclaw – ile anlaşan Wright, Polonya ekibinin kısa süren EuroLeague sezonunda boy gösterdi. İstatistiklerinden de anlayacağınız gibi hiç fena bir performans ortaya koymadı.
Pau Orthez ile EuroLeague’de mücadele etti ve orada da iyi bir performans sergiledi ama nedense EuroLeague’deki takımların pek gözüne giremedi.
Berent Kavaklıoğlu & Hasan Özkan – OPAL Skyliners
Oynadıkları sezon: 2004-2005
Berent Kavaklıoğlu’nun istatistikler: 3 maç 2.0 sayı, 0.3 asist
Hasan Özkan’ın istatistikleri: 10 maç 4.5 sayı, 1.9 ribaund, 0.2 asist
Bugünlerde yabancı bir EuroLeague takımında Türk oyuncuyu pek görmüyoruz ama bundan 15 yıl önce Almanya’da ilginç bir üçgen vardı.
Murat Didin, 2004-2005 sezonunda Opel Skyliners’ın başına geçerken 2 Türk oyuncu da onunla birlikte Almanya yolcusu oldu: Berent Kavaklıoğlu ve Hasan Özkan
İkisinin de ilk ve tek EuroLeague deneyimleri bu oldu. Berent o dönem henüz 19 yaşındaydı. Hatta kendisi sonrasında 2006 Avrupa Ümitler Şampiyonası’nda final oynayacak olan U20 Türkiye takımının yedek oyun kurucusuydu. Kariyeri yüksek perde de olmadı. Genellikle birinci ve ikinci lig arasında gidip gidip geldi.
Efes altyapısından yetişen Hasan Özkan ise 24 yaşındaydı.
Aydın Örs zamanından altyapıdan çıkan Hasan Özkan, sonrasında Antbirlik, İTÜ ve TOFAŞ formaları giydi. 2004’te ALBA’yla birlikte EuroLeague macerası yaşayan Türk oyuncu, 10 maçta da süre aldı ve özellikle CSKA Moskova ve Unicaja Malaga’ya karşı dikkat çekici performanslar sergiledi.
Daha sonrasında Türkiye’ye geri dönen Hasan Özkan, Beykozspor, Alpella ve Aliağa’da forma giydi.
Hem Berent Kavaklıoğlu hem de Hasan Özkan için EuroLeague maceraları daha sonrasında belki devam etmedi ama hayatlarına ve kariyerlerine kazınan bir macera olarak kayıtlara geçti.
JR Holden – AEK Atina
Oynadıkları sezon: 2001-2002
İstatistikleri: 20 maç 17.2 sayı, 2.4 ribaund, 2.8 asist
J.R. Holden’ın durumu biraz Louis Bullock’a benziyor.
O da EuroLeague’in dev takımlarından biri özdeşleşti, hatta o takımın efsanesi oldu. Amerikalı guardın Theo Papalouskas ile birlikte kurduğu ortaklık, hem Avrupa basketboluna bugünlerde örnek oldu hem de CSKA‘ya yıllar sonra EuroLeague şampiyonluğu getirdi. Üstelik bir değil, iki tane…
Ayrıca spor tarihinin en ilginç hikayelerinden birine de imza attı. Bir Amerikalı olarak Rusya Milli Takımı’nda oynadı ve attığı basketle İspanya’daki EuroBasket’te Rusya’nın büyük bir sürprize imza atmasını sağladı. Rusya’ya geldikten emekli olana kadar oradan ayrılmadı.
Fakat onun da hikayesinin öncesi var.
Avrupa’da ilk olarak önce Riga, sonrasında da Oostende formaları giyen Holden, EuroLeague’de ise ilk kez AEK Atina’yla mücadele etti. Bir skorer olarak baya da etkileyici bir sezon geçirdi Yunanistan’da… O yaz Dusan Ivkovic’le tekrardan yapılanan CSKA da onu kaçırmadı.
Gerald Fitch – Cibona
Oynadığı sezon: 2004-2005
İstatistikler: 7 maç 14.0 sayı, 3.9 ribaund, 1.3 asist
Gerald Fitch, bu topraklarda iyi bilinen bir isim.
Onun 2006-07 sezonunda Galatasaray formasıyla sergilediği performans hala akıllarda! Kendisi o sezon 19.6 sayı ortalamasıyla ligin sayı krallı olmayı başarmıştı. Keza birçok farklı orta – alt sıra Türk takımının da formasını giydi.
2010’da Aliağa’dan geçiş yaptığı için de Malaga’yla EuroLeague’de oynadığını muhtemelen hatırlıyorsunuzdur. Fakat Amerikalı oyuncunun bu deneyiminden önce EuroLeague’de bir macerası daha vardı.
Kolejden sonra seçilemeyen Fitch, henüz NBA’de bile oynamadan önce Cibona’yla EuroLeague’e geldi. Hatta bir maçta Anadolu Efes‘e 22 sayı atarak lacivert-beyazlıları neredeyse tek başına yıktı.
Cibona’yla EuroLeague macerası ise uzun sürmedi çünkü muhtemelen ekonomik olarak daha iyi bir teklif aldığı için sezon ortasında Ukrayna’nın yolunu tuttu.
Nikola Vujcic – ASVEL
Oynadığı sezon: 2001-2002
İstatistikler: 12 maç 18.0 sayı, 6.4 ribaund, 1.6 asist
Nikola Vujcic, bir Maccabi efsanesi… Hatta bana sorarsanız bugünlerde genel menajer olarak kulübün ekmeğini yemesinin en büyük sebebi de orada daha önce bıraktığı iyi hatıralar.
Kendine has bir uzundu Vujcic… İşin savunma tarafında veremediği bazı şeyler elbette vardı ama hücum tarafında ise her zaman bulabileceğiniz bir uzun değildi. Oyun aklı ve pasörlüğüyle o efsane Maccabi takımının en büyük silahlarındandı. Lig tarihinde triple-double yapan ilk oyuncu oldu.
Maccabi’yle iki şampiyonluk kazanan Vujcic, ardından tatmin edici maddi tekliflerle Avrupa’da biraz dolaştı. Önce 2 yıl için 4.5 milyon euroya Olympiakos ile imzaladı. Sonra Efes‘te vasat bir sezon geçirdi. O sezonlarını keşke unutabilsek…
Vujcic bu maceralarından önce ise modern EuroLeague’de bir takımla daha mücadele etti.
Split’te gösterdiği performansla büyük takımların ilgisini çeken Hırvat uzun, Nate Huffman’ın ayrılığı sonrasında Maccabi’ye yolcu oldu. Fakat Huffman geri dönünce İsrail devi, onu ASVEL’e kiraladı ve Vujcic orada sahaya çıktı.
Fransa’da takımını şampiyonluğa taşıyan Vujcic, EuroLeague’de de etkileyici bir performans ortaya koyarak Maccabi’ye hazır olduğunu gösterdi.