By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Yaz döneminde koçlar ve genel menajerler, bir takımın kadrosunu kurarken bir hayalin üzerinden ilerler.
Yapılan her hamle kafalarındaki o hayalin, planın izlerini taşır. Elbette iyi bir yönetici, her hamlesinin olumlu veya olumsuz yönlerini hesaba katar ve bunun üzerinden ilerlemeye çalışır fakat akıllardaki ilk düşünce, her şeyin doğru gittiği haldir.
Bu yüzden kağıt üstünde kadro oluşturmak her zaman kolaydır. Çünkü aslında basketbol basit bir oyun ve doğru bileşenleri oluşturursanız başarılı olma ihtimaliniz hep var. Fakat kağıt üstünde… Gerçekte hayat böyle değil. Her şeyi iyi planlasanız bile bazen bir şeyler oturmaz. Oyuncu takıma adapte olamaz, kötü bir sezon geçirir ya da başka türlü problemler karşınıza çıkar.
Şampiyon olan takımların da dahil olmak üzere her yönetici, sezon içerisinde yaptığı bazı transferlerden pişman olur.
Eurohoops Fırın yeni yazısında bu pişmanlıkları karşınıza getirmeye karar verdi ve Turkish Airlines EuroLeague’de sezonun en çok hayal kırıklığı yaratan 10 transferini belirledi. Bize sorarsanız bu transferlerin bazılarının kötü çıkacağı en başından belliydi, bazıları bizi de şaşırttı. Fakat hepsinin sonucunu aynı yere noktaya çıktı.
Neyse, lafı daha fazla uzatmadan karşınızda bu sezon EuroLeague’de en çok hayal kırıklığı yaratan 10 transfer:
Not: Sürekli aynı takımlardan bahsetmemek adına listeye aynı takımdan birden fazla oyuncu seçmedik. Ayrıca yazının sonunda sizler için yine bir anket hazırladık. Sizler de o anketten üzerinden düşüncelerinizi belirtebilirsiniz. Lütfen katılmayı unutmayın!
Alex Perez (Zalgiris Kaunas)
İstatistikleri: 7 maç ortalama 10 dakika 3.1 sayı, 0.9 ribaund, 1.9 asist, 2.9 EFF
Şut yüzdeleri: %35.7 ikilik, %50.0 üçlük, %100.0 faul atışı
Sarunas Jasikevicius’un guardı olmak çok kolay değil. Yine de Alex Perez bu konuda fena halde çuvalladı.
Bir sezon önce Bandırma’da gösterdiği etkileyici performansın ardından Meksikalı guard, çaylak olsa da kağıt üstünde gelişime açık bir tercih olarak gözüküyordu. Daha önce EuroLeague oynamadan Kaunas’a gelen ve burada kariyerini ayağa kaldıran Kevin Pangos gibi…
Fakat Perez, şanssız başladığı sezonda hiç bekleneni sergileyemedi. 26 yaşındaki guard, sahada olduğu kısıtlı sürelerde takımına yarardan çok zarar verirken Zalgiris‘in oyun kurucu rotasyonunda yaşadığı problemlerin ana sebebi oldu.
Muhtemelen aklı sahada değildi. Bir açıdan bu çok doğal. Sonuçta ailesinin yaşanılan dramatik hastalıklara rağmen parkede yer alması bile aslında bir başarıydı.
Yine de Litvanya ekibi için Alex Perez transferi fena halde ellerinde patladı. Hatta sezon içerisinde yaşanan kulüp tarihine geçen yenilgi serisinin en büyük sebebi de bu transfer olabilir. Çünkü Thomas Walkup’ın yükselişi ve Lekavicius’un çıkışına kadar gerçekten oyun kurucu rotasyonundan katkı almakta çok zorlandılar.
Alex Renfroe (Zenit St. Petersburg)
İstatistikleri: 21 maç ortalama 18 dakika 6.0 sayı, 1.7 ribaund, 4.6 asist, 7.0 EFF
Şut yüzdeleri: %42.0 ikilik, %33.3 üçlük, %69.0 faul atışı
Alex Perez potansiyeli olan ve kağıt üstünde mantıklı bir transferdi. Alex Renfroe‘yu ise buralarda izlememiz gerekiyordu!
Amerikalı guard, en iyi günlerini geçirdiği Almanya döneminde bile EuroLeague için soru işaretiydi. Bu Mayıs’ta artık 34 yaşında olacak ve tahmin ederseniz saha içindeki değeri daha da düştü. Hoş… Türkiye günlerinde bile fiziksel olarak ne hale geldiğine hep beraber şahit olduk.
Dolayısıyla geçtiğimiz yaz Renfroe‘yu bir EuroCup takımı transfer etse orası için bile burun kıvırabilirdim.
Joan Plaza’yı biliyorsunuz… Bence çok değerli bir koç olsa da bazı inatları onun kariyerini aşağıya çekti. Zenit’te kurduğu guard rotasyonu da bunun bir göstergesi. Zenit ligin en kötü hücum takımlarından biriyse bunun en büyük sebebi ellerindeki kısalar oldu. Yetersiz kısalar arasında da en vasatı Renfroe’ydu…
Açıkçası EuroLeague’de ilk kez oynayan ve bu bileti ekonomik gücü sayesinde alan bir takımdan daha iyisini beklerdim.
Aaron White (Olimpia Milano)
İstatistikleri: 15 maç ortalama 10 dakika 2.1 sayı, 1.4 ribaund, 0.3 asist, 1.9 EFF
Şut yüzdeleri: %37.5 ikilik, %25.0 üçlük, %83.3 faul atışı
Kötü bir transferi daha da kötü ne yapar biliyor musunuz? Ayrıldıktan sonra karşı tarafı suçlayan oyuncu! Aaron White Milano için tam olarak bunu yaptı.
Açıkçası ben hiçbir zaman Amerikalı uzun forvetin pek hayranı olmadım. Zalgiris‘te gösterdiği performans sonrası kendisi dikkat çekmişti. Hatta NBA takımları bile onunla ilgilendi ama oradaki performansı takımın sistemiyle alakalıydı.
Yine de White yazın Milano‘ya transfer olduğu zaman saha içerisinde verebileceği şeyler var gibi gözüküyordu. İtalyan ekibi yaşlı ve atletizm problemli bir kadroya sahipken Amerikalı forvet belki bazı şeyleri değiştirebilirdi. Böyle olmadı.
Messina ona sezonun başından beri hiç güvenmedi, o da süre aldığı kısa sürelerde İtalyan koçu haksız çıkartacak bir performans ortaya koyamadı ve sezon ortasında İspanya’ya transfer oldu.
Ayrıldıktan sonra ise kendisi, “İtalya’da basketbol aşkımı kaybettim” diyerek Messina’yı suçladı. Evet, belki gerçekten basketbola olan aşkını kaybetmiş olabilir ama diğer oyuncuların da mutsuz olduğunu iddia etmek bence onun işi değildi.
Derrick Williams (Fenerbahçe Beko)
İstatistikleri: 28 maç ortalama 26 dakika 11.3 sayı, 3.9 ribaund, 1.2 asist, 12.5 EFF
Şut yüzdeleri: %60.5 ikilik, %37.3 üçlük, %66.7 faul atışı
Son 5 yıldır Final Four yapmayı başaran Fenerbahçe Beko, bu sezon beklentilerin çok uzağında bir performans sergiledi.
Hepinizin bildiği gibi Sarı-lacivertlilerinin saha içerisinde birçok farklı problemli vardı. Fakat Zeljko Obradovic‘in elini en çok zorlaştıran, Derrick Williams’ın uyumsuzluğu oldu.
Yaz döneminde koç Obradovic, yetenek üzerinden bir risk aldı ve daha önce onun takımlarında hiç görmediğimiz tarzda bir 4 numara olan D-Will’i getirtti. Belli açılardan bir kumardı bu. Herhalde Obradovic, Amerikalı yıldızla orta bir noktayı bulabileceğini düşündü.
İnanılmaz atletizmiyle taraftarını çok etkilese de oyunun her iki tarafında Fenerbahçe için bir problem olmaktan öteye gidemedi. İşin savunma tarafını zaten onu iki dakika izlediğinizde hemen anlıyorsunuz. Hücumda sadece bir bitirici gibi oynadığı zaman takıma yarardan çok zararı oldu.
İstatistikler de bunu gösteriyor. Kendisi playoff hattı içerisinde 700 dakikadan fazla süre alan oyuncular arasında sahada olduğu dakikalarda en kötü +/- istatistiğine sahip oyuncu. (-59)
Obradovic onu bir şekilde oyun planına ekleyebilmek için farklı farklı beşler denedi ama onların da karşılığı farklı nedenlerden dolayı olumlu olmadı.
Nicolo Melli gibi bir oyuncu bulmak şu Avrupa pazarında hiç kolay değil ama D-Will tercihi, mevcut Fenerbahçe planına entegre olamadı. Açıklamalarına baktığımız zaman Williams’ın buraya iyi bir niyetle geldiğini anlayabiliyoruz ama niyet ile sahadaki gerçeklik aynı olmadı.
Edwin Jackson (ASVEL)
İstatistikleri: 17 maç ortalama 20 dakika 5.8 sayı, 1.5 ribaund, 1.6 asist, 3.5 EFF
Şut yüzdeleri: %40.0 ikilik, %9.8 üçlük, %79.4 faul atışı
Edwin Jackson, kariyeri boyunca küçük takımlarda parlayan ama büyük takımlarda pek varlık gösteremeyen bir oyuncu oldu.
Özellikle Barcelona ona fırsatlar verse de bunları hiç kullanamadı. Doğal olarak artık yetenek seviyesi düşük, küçük takımların aradığı skorer profiline döndü.
Fakat Jackson, EuroLeague seviyesinde bu rol için de artık yeterli olmadığını bizlere gösterdi.
Yaz döneminde ASVEL’in en tecrübeli EuroLeague oyuncusu olarak kadroya gelen Jackson’dan beklenen verimsiz de olsa skoru taşımasıydı ama bunu bile yapamadı.
Sadece 2 maçta çift haneli sayılara çıkabilen Jackson, 17 maçta 5/43 üçlük isabetiyle %9.8 gibi bir üçlük yüzdesi tutturdu. Tam anlamıyla bir felaket. Zaten takımda çok kalamadı ve sezon ortasında kendisi Estudiantes’e yolcu oldu.
O da ayrıldıktan sonra Aaron White gibi koçu suçladı. Onu artık EuroLeague’de görmemiz çok zordu, bu hareketiyle iyice şansını zorlaştırdı.
Kalin Lucas (Kızılyıldız)
İstatistikleri: 3 maç ortalama 12 dakika 1.3 sayı, 0.3 ribaund, 3.0 asist, 2.3 EFF
Şut yüzdeleri: %40.0 ikilik, %0.0 üçlük, %0.0 faul atışı
Kalin Lucas’ı sahada görmemiş olsam gerçekten EuroLeague’e geri döndüğüne beni kimse ikna edemez.
En iyi günlerinde bile Avrupa’nın üst seviyesinde tutunmakta zorlanan 30 yaşındaki guard, EuroLeague’de transferin son günü sürpriz bir şekilde Belgrad semalarında gözüktü ve bir anda hayatımıza yeniden girdi.
Filip Covic’in FMP’e geri dönmesi sonrasında Sırp ekibinde yedek bir guarda ihtiyaç vardı ama bu kişi gerçekten Kalin Lucas mi olmalıydı emin değilim. Hele de Kızılyıldız’da Lorenzo Brown, Kevin Punter gibi topu domine eden guardlar varken…
Sadece 3 maçta oynayan Lucas, istatistiklerinden de anlayabileceğiniz gibi çok fazla şey veremedi. Sezon devam etseydi de muhtemelen veremeyecekti. Gerçekten bu transfere gerek var mıydı?
Bazen EuroLeague takımlarının ne yaptığını anlamak hiç mümkün değil.