Tanıklar Anlatıyor: Allen Iverson’ın Hikayesi

24/Nis/20 09:44 Nisan 24, 2020

admin69

24/Nis/20 09:44

Eurohoops.net

Yakın çevresi, takım arkadaşları, koçları ve birçok kişinin ağzından: Allen Iverson’ın hikayesi…

by Alex French, Cole Louison, Trent MacNamara, Nate Penn, Candice Rainey, Bryan Thomas, Greg Veis / Çeviri: Cem Doğan 

Bu yazı 1 Mayıs 2007’de GQ’da yayınlanmış olup uyarlanarak çevrilmiştir.

*****

Allen Iverson: İlk aşkım Amerikan futboluydu. NFL’de oynamayı düşlüyordum. 8 yaşıma dek basketbol oynamamıştım. Bir gün annem, hocamdan beni basketbol antrenmanına götürmesini istemiş. Kapıdan çıkana kadar zırlamıştım.

Gary Moore (Iverson’ın menajeri ve eski Amerikan futbolu hocası): Size şöyle söyleyeyim, en iyi olduğu sporla iştigal ediyor bile değil. Muhtemelen gördüğüm en iyi futbolcu o. Ve ben Deion Sanders, Gale Sayers, Sweetness ve John Elway’i izledim.

Dennis Koslowski (eski futbol hocası, Bethel Lisesi): Lisede çok çelimsizdi –1.70, 65 kilo falan– ama Deion Sanders tipi bir oyuncuydu, ‘returning kick’lerde epey iyiydi. Bir maçta beş adam indirmişliği vardı ki, eyalet rekoruydu. Quarterback olarak ise topu 65 metreye kadar dikebiliyordu.

Rick Reilly (yazar, Sports Illustrated): Sixers‘a geldikten sonra bir gün onun siyah Mercedes’iyle Philadelphia Eagles antrenmanına gittik. Bazısı 45 metreyi bulan güzel paslar verdi ve oyunu şekillendirdi. Koç “Aman tanrım, onunla şimdi sözleşme imzalarım” diyordu.

Iverson: Ülkedeki her okul beni Amerikan futbolu ve basketbol takımları için almak istiyordu. Ama sonra başıma bazı olaylar geldi ve bu konuda elim-kolum bağlandı.

Jim Spencer (köşe yazarı, Denver Post): 1993 yılının Sevgililer Günü’nde Iverson, her ırktan insanın bulunduğu orta sınıf bir semtte, arkadaşlarıyla bowling oynamaya gitmişti. Bir grup beyaz genç de oradaydı. İnsanlar bira içiyordu. Siyah gençlerden bir tanesi, beyazlardan birinin kendisine ‘Zenci’ diye seslendiğini söyledi. Kavga patlak verdi. Kırılan kemikler, hunharca dövülen insanlar. Genç bir beyaz kadına sandalye denk gelmişti ve kafasına dikiş atılmıştı. Bunu Iverson’ın attığına dair tartışmalar vardı.

David Teel (köşe yazarı, Hampton Roads Daily Press): Çete ile birlikte suç işlemekten suçlu bulundu. Bu, en acımasız ironilerin linçleri önlemek için kitaplara konduğuna dair bir yasaydı. 15 yıla mahkum edildi. 10 yılı kesildi. 5 yıl. 17 yaşındaydı. Sadece bir kavga yüzünden!

Moore: Allen yanlış bir şekilde itham edilmişti. Olay gerçekleştiğinde oradaydı ama herhangi bir şeye karışmamıştı.

Teel: Bence saçmalıktı. Allen’ı ölümüne seven bazı kişiler bile buna inanmıştı. Allen ve arkadaşları yanlış kişilerle kavgaya tutuşmuştu, bazı nüfuzlu kişilerle. Şehir hapishanesinde bir karavanda kalmış ve fırında çalışmıştı.

Dwight Riddick (Gethsemane Baptist Kilisesi pastörü): Halk onun haksız bir ceza aldığını düşünüyordu. Yürüyüşler, mitingler yapıldı. Avukat tutup ona yardımcı olmak için para topladık.

allen_iverson

Moore: Allen valiye mektup yazıp, suçlandığı şeyle ilgisi olmadığını ve ona fırsat verilirse durumu açıklayabileceğini söyledi.

Douglas Wilder (dönemin Virginia valisi): Mahkumiyet için kullanılan yasa eskiydi. O yaşta birisi için böyle bir ihlalin nasıl olup da hayat boyu iz bırakacak bir cezaya dönüştüğüne anlam veremedim. Dört ay sonra Noel’de ondan özür diledim. Bunun yüzünden epey bir laf yedim tabii. [Iverson’ın mahkumiyeti sonradan iptal edildi.]

Jessie Iverson-Bowman (Iverson’ın halası): Dışarı çıktığında, bir hafta evden ayrılmadı. Yüzünde, orada kaldığı süre zarfında deneyim kazandığına dair bir ifade vardı. Gözlerimi yaşartan kısım, biz orada otururken içeride olanlar hakkında hiçbir şey söylememesiydi. İleride olacaklarla ilgili konuşuyordu.

Iverson: Koç Thompson beni oradayken ziyaret etti, ben de kendisine, eğer dışarı çıkarsam beni takıma almayı düşünür mü diye sordum. Şanslıyım ki aldı. Futbol programları da vardı, bir gün ona futbol oynamamla ilgili ne hissettiğini sordum. Cevabı burada söyleyebileceğimi sanmıyorum. O günden sonra futbolu aklımdan çıkardım.

Brendan Gaughan (Georgetown’dan takım arkadaşı): İdmanda onu savunmak benim işimdi. Her gün onun görüntülerini izlerdim. Bilirsiniz, sahada beni görünce korkar. Bir keresinde Playofflar sırasında sırf onu savunmak için 10 günlük kontrat teklifi aldım. Ama kabul etmedim, o benim arkadaşım.

Iverson: Beni asla durduramaz. Pinokyo olmasa veya dünyadaki en uzun burna sahip olmasa memnun olurdum.

Gaughan: Georgetown’da maç başına sayı rekoru onundu, sonra ikinci yılında NBA’e geçti.

Pat Croce (76ers eski başkanı): 1996 Draftı’nda ilk sıra bizimdi. Dört adayımız vardı, ama nereye gitsem, “Iverson’ı seç Pat!” diye haykırışlar duyuyordum. Herkes onu seçmemizi istiyordu. Onun geçmişini araştıran dedektifler tutmuştum. Gelen raporlar, bir disiplin ihtiyacını işaret ediyordu. Aynı zamanda, koltukları dolduracak birini arıyordum.

Brad Grenberg (76ers eski genel menajeri): Konuştuğumuz oyuncuların çoğu menajerleri tarafından yönlendirilir. Fakat Allen kendine hastı. Bir kaza yaşadığını, geleceği olmayan ve onunla aynı şeyleri önemsemeyen bazı arkadaşlara sahip olduğunu konuştuk. Şöyle dedi: “Bak Brad, eğer ben çuvallarsam, bu benim yüzümdendir. Başkasının değil.”

Larry Platt (Philadelphia Magazine editörü): Büyüme sürecinde, bazıları sabıkalı olan arkadaşlarıyla bir anlaşma yapmıştı: Onlar rapçi olacaktı, kendisi de basketbolcu. Kim başarırsa da, diğerleri onunla beraber olacaktı. Bir noktada olay öyle bir seviyeye gelmişti ki, arkadaşları ve yakınlarından 35 kişiye mâli anlamda destek oluyordu.

Iverson: Herkes sana geliyor, senden bir şeyler koparıyor, bir şeyler istiyor. Çekiştirip duruyorlar. Çok zordu. Parayı nasıl idare edeceğini bilmiyorsun, hayatın boyunca paralı olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmemişsin. Zor tarafı buydu. Ama zaman geçtikçe, alışıyorsun.

Iverson-Bowman: Tüm arkadaşları, eğer onun için ufak bir şey yaptılarsa, hemen yüzüne vuruyorlardı: “Sen büyürken biz arkanı kolladık!” Bir sürü insanın derdini dinliyordu: “Elektrikler kesilecek, arabamı çaldılar, bana biraz çıkma yapsana?”

Iverson: Para kazanmaya başladığımda, istediğim dövmeleri yaptırdım. Sonra bağımlılık yapmaya başladı. Kendi istediğim kıyafetler, istediğim görünüşle, kendi stilimle ortaya çıktım.

Dave Coskey (76ers eski başkan yardımcısı): Draft için takım elbise giymişti. Sanırım onu bir takım elbiseyle gördüğüm son andı.

Henry ‘Que’ Gaskins (Reebok global eski başkan yardımcısı): Reebok beyaz, kurumsal bir marka; bir kadın markasıydı. Aerobik akımı başladığında çıkışımızı gerçekleştirmiştik. A.I.’ın bize yardım edebileceğini düşündük. Çocuklar “Be like Mike” muhabbetinden bıkmıştı. Tapacakları değil, ilişki kurabilecekleri birini arıyorlardı. Allen Iverson, döneminin en sahici sporcusuydu. Daha lige gireceği belli değilken onun için bir ayakkabı tasarlamıştık. Sezon başlangıcında ayakkabının hazır olması, elimizdeki tek şanstı.