by Michael Wallace ve Rob Peterson/ Çeviri: Arma Kaynar/ info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 25 Eylül 2015 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
2000 Syndey Olimpiyatlarından eve döndükten sonraki aylar boyunca Vince Carter, tüm zamanların en iyi smacını tekrar vurmayı deniyordu. Öyle bir smaçtı ki rakip takım oyuncuları bile kutlamaktan kendilerini alamamıştı. Bu smaç; YouTube, Twitter ve Facebook daha ortalarda yokken yaşanmıştı ve bu yüzden insanlar rahatlıkla izleyemiyordu.
Öyle bir smaçtı ki, smacı vuran oyuncuyu bile değiştirmeyi başarmıştı.
Bir gün Carter, Toronto’daki çaylak Mo Peterson ve diğer takım arkadaşlarını antrenmandan sonra etrafına topladı ve hepsini pota altına koyarak 2.18’lik Frederic Weis’ın üzerinden vurduğu smacı tekrarlamaya çalıştı. Her denemesinde, orjinal smaçtan farklı sonuçlar elde ediyordu.
“Antrenmanlardan sonra kendi aramızda eğlenirdik, ben de takım arkadaşlarımın üzerinden geçerek smaç basmaya çalışırdım. Ya onlara takılırdım ya da yere düşerdim.” diyor Carter.
“Asla aynı smacı tekrar vurmayı başaramadım.”
Aslına bakarsanız aradan geçen süre boyunca Vince, bir daha aynı smacı basamadı. Sadece Vince değil, başka kimse bunu başaramadı.
8 kez all-Star seçilen ve tarihin en uzun kariyerine sahip Vince Carter’ın o gün yaptığını tekrarlaması artık neredeyse imkansız. Bu smaç sadece Carter’ın değil, Weis’ın da hayatını fazlasıyla etkiledi. 1999 draftında New York Knicks tarafından 1. turda seçilen Weis, bu smacın ardından hiç NBA’de oynamadı. Sakatlıklarla boğuştuğu kariyerinin ardından 2011 yılında Weis emekliye ayrıldı.
Carter ile aynı yaşta olan Weis, smaç pozisyonuyla alakalı bir pişmanlığı olmadığını söylese de yıllar boyunca o pozisyonun tekrarını izlemekten kaçındığını itiraf ediyor. Fransa’da “Ölüm Smacı” olarak anılan pozisyon, adeta değerli bir antika gibi insanların hafızasında yer edinmiş vaziyette.
“Carter, tarihe geçmeyi hak etmişti.” diyor Weis. “Benim için üzücü olan şey, Carter tarihe geçerken ben de pozisyonda yer alıp insanların gerçekten uçabildiğine birinci elden şahit oldum.”
Weis, 25 Eylül 200 tarihinde gençlik yıllarından beri Carter ile basketbol oynayan herkesin bildiği bir şeyi öğrendi.
Koçlar, takım arkadaşları, yorumcular, rakip oyuncular ve şahitlerin gözünden tarihin gördüğü en iyi maç içi smacın hikayesini anlattılar…
-
Bölüm: Zorlukla Başa Çıkmak
Şu anda bunu düşünmek bile garip geliyor fakat Carter, neredeyse 2000 yılında Olimpiyatlarda mücadele eden kadroda yer alamıyordu.
Eğer milli takım seçim komitesi, ilk başta verdikleri kararı değiştirmeseydi Carter olimpiyatlara katılamayacaktı. Carter’ın smacı vurduktan sonra yaşadığı duygu patlamasına dikkat edin. Weis’a karşı bireysel bir kini olmadığı kesin. Ancak Carter’ın smaçtan sonraki sevincinde aylardır içinde biriken mutluluk, acı, öfke ve enerjiyi görebiliyorsunuz.
“O ara çok duygusal bir dönemden geçiyordu.” diyor Raptors’ın koçu Butc Carter. “Bu yüzden biraz deli gibi oynaması gerekiyordu.”
2000 yılının Ocak ayında Carter, Ray Allen’ın onun yerine milli takımdaki son kadro boşluğunu almasından sonra adeta delirmişti. Allen’ın kadroda yer alacağının açıklanmasından birkaç gece sonra Carter, Ray Allen’lı Milwaukee Bucks’ı mağlup ettikleri maçta 47 sayı ile oynamıştı. Allen, Charles Oakley’nin müdahaleleri sebebiyle maçı morarmış bir göz ve kanayan bir burunla terk etmek zorunda kalmıştı.
Maçın ardından yaptığı açıklamalarda Allen, “Yaşananların hepsi Olimpiyat kadrosu yüzünden.” demişti.
Yaklaşık 1 ay sonra Carter, yaşadığı hayal kırıklığını tarihin en unutulmaz Smaç Yarışması performanslarından birisini sergilemek için kendisine motivasyon aracı olarak kullanmıştı. Carter, bir sonraki gece All-Star maçında Doğu Konferansı adına ilk beş başlıyordu.
Aynı yılın Mart ayında Carter, sakatlığı bulunan Tom Gugliotta yerine Amerika milli takımına alındı. Allen, Gary Payton, Jason Kidd, Tim Hardaway, Steve Smith, Kevin Garnett, Vin Baker, Antonio McDyess, Alonzo Mourning, Shareef Abdur-Rahim ve Allan Houston gibi isimler Carter’ın takım arkadaşları olacaklardı.
Carter, Toronto ile ilk playoff macerası New York Knicks tarafından ilk turda süpürülerek bittiğinde kendisine motivasyon aracı olacak başka şeyler bulmuştu. 2000 sezonu ironik şekilde Weis’ın Knicks formasıyla geçireceği ilk yıl olacaktı ancak o Avrupa’da kalmayı tercih etmişti.
Offseason’ın ilk aylarında da işler Carter için yolunda gitmiyordu. Carter’ın menajeri ve aile dostu Tank Black, para aklama suçuyla karşı karşıyaydı ve Carter da soruşturmanın parçası haline gelmişti. Bu esnada Raptors, koç Butch Carter’ın görevine son verdi ve Tracy McGrady’nin takımdan ayrılarak Orlando’ya gitme kararı alması da iki süperstarın arasının açılmasına sebep oldu.
Tüm bunlara ek olarak Carter’ın genç kardeşi Chris, Florida’da birkaç kez uyuşturucu sebebiyle göz altına alındı. Eylül ayındaki Olimpiyat Oyunları, sene boyunca büyük bir yük taşıyan Carter için bir kaçış haline gelmişti.
Antonio Davis, eski Raptors forveti ve NBA yorumcusu: Olimpiyat Oyunları, Carter’ın kafasını dağıtmak için tam olarak ihtiyacı olan şeydi. Özel hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardı bilmiyorum ama Carter inanılamaz bir hırsla oynuyordu. Keşke her zaman böyle oynasaydı, bence bu Carter’ın iyi bir oyuncu olmasıyla mükemmel olması arasındaki en büyük farktı.
Tubby Smith, 2000 Amerika milli takımının asistan koçu: Tim Hardaway ve takımdaki diğer oyuncular Vince’ı korumaya çalışıyordu. Turnuvanın ilk maçlarında rakipler bize karşı çok fiziksel oynuyordu. Carter da çok agresif oynuyordu. Carter sıçradığında havada ona vurarak yere düşürmeye çalışıyorlardı.
Ray Allen, 2000 Amerika milli takım guardı: Turnuvanın kötü adamları bizdik. Carter ile Avustralya guardı Andrew Gaze, Melbourne’de oynanan bir hazırlık maçı esnasında kavga etmişlerdi. Gaze şut atarken Carter ile birlikte yere düşmüşlerdi. Carter sinirli bir şekilde ayağa kalktığında onun üstüne bastı. Bütün salon bizi yuhlamaya başlamıştı. Bir anda turnuvanın kötü adamları haline geldik.
Tim Hardaway, 2000 Ameika milli takımı guardı: Bize böyle davranmalarına daha fazla izin vermeyecektik. Gary Payton, ben, Vin Baker, Alonzo Mourning hem fiziksel hem de kendi oyunumuzu nasıl oynayacağımızı biliyorduk. Carter’a vurmaya kalkan birisi olduğu zaman ona cezasına ödetmeye karar vermiştik. Takım arkadaşımızı korumamız gerekiyordu.
Alonzo Mourning, 2000 Amerika milli takım pivotu: Diğer takımların bizden korkmadığını hissettiğimiz ilk seneydi. Her takım en iyi oyununu bize karşı oynuyordu. 1992 ve 1996’daki Dream Team’ler rakipleri çok etkilemişti. Ancak bizim takımımız, o güne kadarki en tecrübesiz Dream Team’di ve rakiplerimiz de hazırdı.
Tubby Smith: 2000 yılı geldiğinde Dream Team etkisi azalmaya başlamıştı. O sırada takım olarak da bir geçiş sürecinden geçiyorduk.
Steve Smith, 2000 Amerika milli takım guardı: Alonzo Mourning’in başına gelenler vardı… Çocuğunun doğumunda eşinin yanında olmak için Amerika’ya gitmişti. Takımın yanına geri döndüğünde Zo’nun böbrek sorunları başlamıştı. O sürecin sonunda Zo’ya böbrek nakli yapılması gerekti. Doğal olarak o dönemde Zo pek kendinde değildi, buna rağmen iyi oynadı. Bunun dışında çok bir sorun yaşamadık. Gary ve Jason Kidd takıma liderlik ediyordu ve kadroda Kevin Garnett ile Vince Carter vardı.
Tim Hardaway: Biz bir aileydik ve birbirimize yardımcı olmaya çalışıyorduk.
Alonzo Mourning: Amerika’ya dönmem gerektiği için Fransa maçını kaçırmıştım. Carter’ın büyülü anını kaçırmıştım. Aslında tam olarak kaçırmadım, çünkü nereye gitsem insanlar bunu konuşuyordu. Bir sonraki gün antrenmana geldiğim anda takımdaki herkes bana pozisyonu anlatıyordu. Televizyon diye bir şeyin icadından haberleri yokmuş gibiydi ve bütün takım çok heyecanlıydı.
Tubby Smith: O dönemde en çok etkilendiğim şey Carter’ın tavrı olmuştu. Asla çok havalanmıyordu ya da moralini çok bozmuyordu. Her zaman aynı iş etiği ve enerjiye sahipti. Takımdaki açık ara en çok yönlü atletti. Buna rağmen her zaman çok mütevazıydı. Gary Payton gibi sürekli konuşmuyordu, etrafında sürekli insanlar olmuyordu. Ancak diğer oyuncuların genç yaşına rağmen ona çok saygı duyduğunu biliyordum.
Tim Povtak, gazete yazarı: Fazlasıyla şaşırdığımı hatırlıyorum. İnsanlar sürekli olarak Carter’ın daha azimli olduğunu ve muhteşem bir oyuncu olmak için çabaladığını konuşuyordu. Anne kuzusu olduğuna dair birçok söylenti vardı. Bunların hiçbirinin Carter’ı rahatsız etmediğine her zaman şaşırmıştım. Ancak Carter’ın nasıl bir oyuncu olacağını ilk o gün hissetmiştim.
2. Bölüm: Kalkışa Hazırlık
Carter, milli takımın altın madalyaya uzandığı 8 maç boyunca saha içinden %50, üç sayı çizgisinin gerisinden ise %40 ile şut atarak maç başına 14.8 sayı üretmişti ve takımının en skorer oyuncusu olmuştu. Amerika milli takımı galibiyet serisini 25 maça uzattı ve Olimpiyatlardaki genel rekorunu 109-2’ye geliştirdi.
Ancak iki konu, bu rakamların önüne geçmeyi başarmıştı: Carter’ın Weis’ın üzerinden uçuşu ve diğer ülkelerin Amerika ile olan farkı kapatmaya başlaması. Litvanya, toplam 11 sayı farkla biten 2 maçta da Amerika’yı devirmeye çok yaklaşmıştı.
Maçlarda gösterilen iniş çıkışlı performans turnuva boyunca Amerika’nın peşini bırakmasa da antrenmanlarda değişmeyen tek bir şey vardı. Carter, antrenmanların her anında herkesi şaşkınlığa uğraştıracak bir hareket yapabilirdi.
Steve Smith: Antrenmanlarda inanılmaz şeyler yaptığını görüyorduk. İnanılmaz bir patlayıcılıkla uzun oyuncularımıza saldırıyordu. J-Kidd ve Payton’a bakarak bu nasıl olabilir dediğimi hatırlıyorum. Evet smaçlar çok etkileyiciydi ama bahsettiğim şey sadece smaçlar da değildi. Ben 2.03 boyundayım ve antrenmanlarda dönem dönem Carter’ı savunuyordum. O şut atarken bile bir insanın bu kadar yükselmesi normal bir şey değil diye düşünürken kendimi buluyordum.
Alonzo Mourning: Hayatımda böyle bir atletizmle karşılaştığımı hatırlamıyorum. Carter’ın yapabildikleri, havada asılı kalması ve pozisyonları bitirmek için sergilediği yaratıcılık çok etkileyiciydi.
Rudy Tomjanovich, 2000 Amerika milli takım koçu: Antrenmanlarda kötü atılan alley-oop paslarını potadan çok uzakta yakalayıp smaç basıyordu. Kidd sürekli pası istediğim yere atabilirim, nasılsa Carter bir şekilde yakalayıp smaçlayacak diyordu.
Mo Peterson, Carter’ın yakın arkadaşı: Toronto’da da durum çok farklı değildi. Olimpiyatlarda vurduğu smaçtan sonraki sezon antrenmanlarda aynı takımda olduğumuz zaman alley-oop paslarını mümkün olduğu kadar yükseğe atardım. Carter da savunmaya dönerken bana “O nasıl pastı öyle?” diye bağırırdı. Ona sadece “Yakalayabileceğini biliyorum, sen Vince Carter’sın” derdim.
Tubby Smith: Saha kenarında otururken Gary, Jason Kidd ve Tim Hardaway’in kendi aralarında Carter’ın alley-oop paslarını yakalayıp yakalayamayacağına dair iddiaya girdiklerini hatırlıyorum. Bu gerçekten çok komikti.
Tim Hardaway: Özellikle pasları arkasına atmaya çalışırdık. Carter’ın pası yakalayabilmek için ne kadar yükseleceğini merak ederdik. Panyanın tepesine attığımız pasları yakalayabilir mi diye onu denerdik. Carter’ın bu pasları yakalayabileceğini de ya da sıçrayarak başka bir insanın üzerinden geçebileceğini hiç tahmin etmemiştik.
3. Bölüm: Her Şey Göz Açıp Kapayıncaya Kadar Oldu
Fransa karşısında Carter, neredeyse muhteşem bir maç oynamıştı. Kullandığı 7 şutun 6’sında isabet bulan Carter, 13 dakikada 13 sayı kaydetmişti. YouTube kliplerinden yola çıkarak Carter’ın toplam 41 basket attığı Olimpiyat turnuvasında en az 25 smaç bastığını görebiliyoruz.
Tabii ki bastığı 1 smaç, diğerlerinden ayrılıyordu.
“Smaç hakkında düşünürken 2 şeyi çok merak ediyorum. Bunlardan ilki, geride kalan sürede YouTube veya başka bir yerde smacın videosunun toplam kaç kere oynatıldığını merak ediyorum. Diğer ise takım arkadaşlarımın o pozisyon hakkında ne düşündüğünü hiçbir yerde görmedim. Bunu araştırmadım da. Onların neler hatırladığını görmek gayet güzel olurdu.
Smacın yaşandığı sekans, maçın bitimine 16 dakika kala Amerika 15 sayı öndeyken Gary Payton’ın penetre edip turnike atışını kaçırmasıyla başladı. Hücum ribaundunu alan Vin Baker, atışını kaçırdığı esnada Garnett ve Allen savunmaya doğru dönmeye başlamışlardı bile. Fransa, uzun seken ribaundu faul çizgisinin yakınlarında kontrol etti. Fransa forveti Yann Bonato’nun biraz gereksiz şekilde attığı bel arkası pası Carter, sol çaprazda çaldı.
Daha sonra Carter, potaya doğru yöneldi ve reaksiyon vermekten biraz geç kalan Frederic Weis’ı gözüne kestirdi.
Frederic Weis, Fransa milli takım pivotu: Hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözlerim kapalıydı… (gülüyor) Hareket etmediğimi net şekilde hatırlıyorum.
Vince Carter: Topu çalmak için çok iyi bir pozisyonda olduğumu biliyordum. Topu aldıktan sonra iki adım attım ve sıçradım. Topu çalışımı ve topu yere sektirişimi hatırlıyorum. Weis’ın ne yapacağını kestirmeye çalışıyordum.
Doug Collins, eski koç ve televizyon yorumcusu: O pozisyonun yaşanmasının en önemli sebeplerinden birisi Weis’ın sahada bulunduğu yerdi. Eğer potadan daha uzak bir yerde konumlanmış ya da sıçramış olsaydı pozisyon çok farklı sonuçlanabilirdi. Ama hareketsiz kalınca Carter’ın önündeki bir engelden başka bir şey değildi.
Mike Breen, maç spikeri: Maç skor anlamında çoktan sona ermişti bile. Sahadaki oyuncular bitse de gitsek der gibi oynuyordu. Daha sonra Carter topu kaptı ve çembere doğru patladı. Daha önce böyle bir şey görmemiştim.
Steve Smith: Vince topu aldığı anda “Bu harika olacak.” diye düşünmüştüm. Vince’i biliyorum. Acaba havada çarpıştıktan sonra mı smaçlayacak yoksa Weis’ın etrafından mı dolaşacak diye düşünüyordum. Vince’in Weis’a saldıracağı kesindi.
Shareef Abdur-Rahim, 2000 Amerika milli takımı forveti: Bazı pozisyonların nasıl gelişeceğini kestirebilirsiniz. Bu pozisyon yaşanırken spekteküler bir şey olmasını beklemiyordum. Carter o kadar hızlı zıpladı ki hiçbir şey beklemiyordum bile.
Vince Carter: Weis, bana doğru hamle yapmadan pota altında bekliyordu. Ben de “Eğer Weis’tan önce zıplarsam beni durdurmasına imkan yok” diye düşünmüştüm. Elimi Weis’ın omzuna koyup yükselişimi dün gibi hatırlıyorum.
Tubby Smith: Wies resmen donakalmıştı. O sırada Vince sıçradı ve sürekli olarak yükselmeye devam etti.
Steve Smith: Weis zıplamamaya karar vermişti. Vince sıçradığı sırada boyalı alanın dışındaydı. Weis sıçramayarak Vince’e baya yardımcı oldu. Vince, onun sıçramasını bekliyordu bu yüzden bütün gücüyle zıplamaya çalıştı.
Vince Carter: Zıpladığım andan itibaren sadece çembere odaklanmıştım. Weis’ı düşünmüyordum bile. Onun önümden çekildiğini ya da hücum faul almak için kendisini yere bıraktığını sanmıştım. Çünkü Weis’ı artık hissedemiyordum ve çok uzaktan sıçradığım için çembere kadar yetişemeyeceğimi düşünüyordum.
Tubby Smith: Dışarıdan bakarken Carter, “Ben ne yaptım? Çok uzaktan sıçradım. Bunu nasıl düzeltebilirim?” diye düşünüyormuş gibi hissetmiştim. O sadece bacaklarını ayırdı ve Weis’ın üstünden geçti. O ekstra yükselmeyi nasıl elde etti inanın bilmiyorum.
Steve Smith: Bir an için zaman durdu gibi gelmişti. Weis, kafasını biraz eğmiş olabilir ama Carter 2.18’lik bir adamın üzerinden rahatlıkla geçmişti. Ne olduğunu şaşırmıştım.
Vince Carter: Boyalı alanın dışından sıçradığımda çemberin çok uzak olduğunu düşünüyordum. Eğer videoyu izlerken dikkat ederseniz, çembere yetişebilmek için bütün gücümle ileri doğru uzanıyorum. Çok uzaktan sıçradığım için çembere yetişemeyeceğimi düşünüyordum. Çembere yetişebildiğimi anlayınca inanılmaz heyecanlanmıştım.
Kimse bunu fark edememişti çünkü ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben sıçradıktan sonra sadece mümkün olduğu kadar çembere yaklaşmaya çalışıyordum. Altımdaki savunmacıyı hiç düşünmemiştim.
Frederic Weis: En ufak fikrim yoktu. Tek hatırladığım takım arkadaşım Moustapha Sonko’nun sanki smacı ben basmışım gibi bağırmasıydı. Sanki biz sayı atmışız gibi ellerini havaya kaldırmıştı. Ama smacı basan ben değildim, aksine poster oluyordum.
4. Bölüm: Az Önce Ne Oldu?
Carter yere indikten sonra ellerini ve ayaklarını sallamaya başladı. O esnada gözleri pörtlemiş Garnett, pozisyonu kutlamak için Carter’a katıldı. Carter’ın smacıyla birlikte Amerika, skoru 71-54’e getirmişti. Pozisyondan kısa süre sonra mola alındı ve Weis sarsılmış bir şekilde benche doğru yürüdü. Oyun tekrar başladığında Weis kenarda oturuyordu.
Maçtan sonra Weis, gazetecilere “Carter’ın sıçrayabildiğini biliyordum ama bu kadar sıçrayabildiğini bilmiyordum. En azından herkes yüzümü ya da forma numaramı bilecek. Kesinlikle o pozisyonun birçok posteri basılacak.” demişti.
Rudy Tomjanovich: Vince, sıçrayıp Weis’ın üzerinden geçtiğinde benchin yanında duruyordum. Birkaç saniye donup kaldıktan sonra yanımda duran Jason Kidd’e döndüm. “Buradaydık! Buradaydık! Bunu gerçekten gördük!” diye bağırıyordu. Ben yaşananlara inanamıyordum.
Jason Kidd: Smacı çok kolay gibi göstermişti. Ayaklarını dikkatlice adımlamasına ya da gücünü toplamaya gerek duymamıştı. Her şey maçın akışı içerisinde gerçekleşmişti. Zıpladığında “Carter smaç deneyecek heralde” diye düşünmüştüm. Sonraki ilk tepkim “Aman Allahım, üzerinden altadı!” oldu.
Tim Hardway: Büyük olasılıkla pozisyon esnasında Vince’ten daha yükseğe sıçramışımdır. Benchteki herkes zıpladı. Rucker Park maçlarında gibiydik. Neredeyse koşarak sahaya girecektik. Sahaya girmemek için kendimizi zor kontrol etmiştik.
Shareef Abdur-Rahim: Söylediklerimi yazıya dökme ihtimaliniz yok. Benchteki herkes deliye dönmüştü. KG, Carter’ın kafasını tutmuştu ve ondan görmeye alışık olduğumuz şeyler yapıyordu. Herkes çıldırmıştı.
Vince Carter: Yere indiğimde neredeyse KG’yi yumrukluyordum çünkü onu görmemiştim. Sanki başka bir gezegende gibiydim. Etrafımda kim vardı ve ne yapıyorlardı onun bile farkında değildim. Geriye dönüp baktığımda kendimi utandıracak bir şey yapmadığım için seviniyorum.
Ray Allen: Benim için rüya gibiydi. Weis 2.18 boyundaydı ve bana kalırsa Vince’in onun üstünden geçmesi imkansıza yakın bir şeydi. Ama o bunu başardı. Carter smacı vurduğunda “Gözlerime inanamıyorum, bu gerçekten yaşandı mı? Gerçekten bunu yaptı mı?” diye düşünüyordum.
Sahada olduğumu unutmuştum bile. Smacın videosunu izlerken sürekli ben de sahadaydım diye düşünüyorum.
Doug Collins: Vince’in inanılmaz haraketler yaptığını gördük. Smaç ustası olmanın güzel yanlarından birisi de bu. Zamanla yaptıklarınız, karakterinizin parçası haline geliyor. Tüm zamanların en iyi smaç ustalarından birisi olan Julius Erving ile birlikte oynamıştım. Ama ne Julius’un ne de Carter’ın zıplayarak birisinin üstünden geçtiğini görmemiştim.
Mike Breen: Özel bir ana tanıklık ettiğimizi Doug Collins bağırmaya başladığında anlamıştım. Yıllardır basketbol izliyordu ama hiçbir zaman böyle bir tepki verdiğini görmemiştim.
Georges Eddy: Büyük olasılıkla 30 yıllık televizyon kariyerim boyunca benim anlattığım anlar içerisinde en çok izlenen pozisyondu. Böyle bir şeyi anca video oyunlarında görebilirdiniz. Bazıları Weis’ın Carter’a faul yapması gerektiğini söylüyor ama ben yapmadığı için çok mutluyum. Tarihin en iyi smacından mahrum kalabilirdik.
Rudy Tomjanovich: Pozisyonun tekrarını gördüğümde büyülenmiştim. Pozisyonun yaşandığı anda ne olduğunu tam anlayamamıştım.
Craig Miller, Amerika milli takım görevlisi: Taraftardan ses çıkmıyordu bile. Herkes şoka uğramış ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. 1988 yılından beri Olimpiyatlara gidiyorum. Böyle bir şey görmemiştim.
Shaun Powell, gazeteci: Herkes şaşkınlık içerisinde birbirine baktı. Pozisyonun tekrarını görmemiz gerekiyordu. Herkes gördüğü şeyi inkar etmeye çalışıyordu çünkü saçmaydı. Hepimiz donakalmıştık. Buna benzer bir duygu hissettiğim tek an Mike Tyson’ın Evander Holyfield’in kulağını ısırmasıydı.
Andrew Bogut: Okulda ertesi gün herkes o pozisyonu konuşuyordu. Her yerde Vince’in Weis’ın üzerinden geçerkenki fotoğrafı vardı.
LeBron James: Herkesin birbirine “Carter’ın Olimpiyatlarda adamın birinin üzerinden geçişini gördün mü?” diye sorduğunu hatırlıyorum. “Ne demek üzerinden geçti? Adam yerde mi yatıyordu?” diye düşünüyordum. Pozisyonu gördüğümde adeta kafayı yemiştim. “Yarı İnsan, Yarı Mucize” lakabı kesinlikle Carter’a yakışıyordu.
Antonio Davis: Carter o dönemde sıçradığı zaman kimsenin onu durduramayacağını anlamıştı. O benim hayatım boyunca gördüğüm en iyi smaç basan oyuncu.
Vince Carter: Maç bitene kadar pozisyonun nasıl göründüğüne dair bir fikrim yoktu. Pozisyonun tekrarını ilk kez bir el kamerasında izledim. Takım arkadaşlarımdan birisinin arkadaşı, tribünden pozisyonu kaydetmişti. Videoyu bana “ne yaptığınız izle” diyerek izlettirdiler. Pozisyonu üst üste 7 kere izlemiştim. Payton, Steve Smith ve Tim Hardaway bana deliymişim gibi bakıyordu. Yaşananları o zaman anca idrak edebildim.
Frederic Weis: Harika bir smaçtı. Ama günün sonunda o pozisyon sadece 2 sayı değerindeydi.
5. Bölüm: Mirasın Üzerine İnmek
Aradan geçen yıllardan sonra çok az kişi maçın nasıl bittiğini hatırlıyor. (Amerika 104-96 kazandı) Bazı kişiler için her şey çok belirsiz. Hardaway, o ana geri dönüp bakarken maçı kimle oynadıklarını hatırlamakta bile zorlandı.
“Çin’e karşı oynuyorduk değil mi?” diye sordu. “Fransa mıydı? Benim aklımda Çin diye kalmış. O pozisyondan sonra maçın nasıl devam ettiğini bile hatırlamıyorum. Tek hatırladığım şey Carter’ın smacı ve maçı kazanmamız. O smaç tarihin en iyi smaçlarından birisiydi.”
Carter ve Weis, hala zaman zaman o pozisyon hakkında hayranlarından soru alıyorlar. Amerika ve Fransa’nın oynadığı maçtan beri bu ikili, hiçbir zaman aynı şehirde bulunmadı.
“O pozisyon hakkında hiç konuşmadık.” diyor Weis. “Ancak final maçında tekrar benim üzerimden smaç basmaya çalıştı. Bu sefer ona faul yaptım ve bana bakarak güldü.”
Ancak bu smaç sayesinde sonsuza kadar aralarında bir bağ kaldığı da kesin.
Carter için muhteşem anlarla dolu kariyerinin en önemli smacıydı. Weis için ise sakatlıklar nedeniyle kısa süren kariyerinden buruk bir hatıra. 2002 yılında Weis’ın oğlu dünyaya geldikten sonra Fransız pivot, alkoliklik ve depresyon gibi sorunlarla başa çıkmak zorunda kaldı. 2008 yılında Weis, intihar ettikten sonra hayata geri döndü ve son yıllarda tekrar kendi ayakları üzerinde durmaya başladı.
Georges Eddy: Birçok kişi Weis’ın o smaçtan sonra kendisine gelemediğini söylüyor. Weis, turnuvanın kalanında fena iş çıkarmamıştı ve bunu da gümüş madalya kazanarak herkese gösterdi. Daha sonra başka kişisel sorunları oldu ama şu anda gayet iyi. Weis’ın burada kurban olduğunu düşünenler gerçeklikten uzaktalar.
Frederic Weis: NBA konusunda şanssızdım. Knicks ile yaz ligine katıldıktan sonra sırtımdan bir ameliyat geçirdim. Daha sonra menajerim hapse girdi ve işler benim için karmaşık hale geldi. Eğer bir şey size doğru gelmiyorsa onu yapmamanız gerekir. Bu yüzden ben de hayatımda başka bir yolu tercih ettim.
Şu anda Fransa’da yaşıyorum ve eşim ile çocuğumla birlikteyim. Bir bar işletiyorum ve gayet eğleniyorum.
Craig Miller: Diğer takımlardan toplam 25 oyuncu sayamam ama o smaç sayesinde Weis’ın adını sonsuza kadar hatırlayacağım. Weis bu şekilde tarihe geçti.
Jason Kidd: Birisinin o inanılmaz hareketin parçası olması gerekiyordu. Ben o kadar kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Weis’ın Knicks tarafından draft edilmiş olması hikayeyi daha büyük hale getirdi. Eğer başka bir takım tarafından seçilip NBA’e gelip oynasaydı iyi bir kariyeri olacağını düşünüyorum.
Steve Smith: İnsanlar hala o smaç hakkında konuşuyor. 19 ve 16 yaşında çocuklarım var, bana hala o pozisyonu sorup “Baba tarihin en iyi smacı mıydı?” diye soruyorlar. Pozisyonu izlediler ama hala Weis’ın 2.18 olduğuna inanmıyorlar. Gerçekten tarihin en iyi smacına birinci elden şahit oldum.
Shareef Abdur-Rahim: Oğlum smacı gördü. Smacın videosunu getirip “bunu gördün mü?” diye bana gösterdim. Ben de oğlumu orada olduğumu söyledim.
Tubby Smith: Takıma katmak istediğim oyuncuları evime getirdiğimde onlara bakmaları için verdiğim bir fotoğraf albümü var. Albümün içinde Olimpiyat takımının da fotoğrafları var. Smacı gördüklerinde kendilerini kaybediyorlar.
Vince Carter: Belki daha önce buna benzer bir smaç yapılmıştır. Eğer olduysa duymak isterim. Ama kimsenin sahaya çıkıp birisinin üstünden geçeceğim diye düşündüğünü de sanmıyorum. Bu tarz şeyleri genellikle düşünmeden yaparsınız.
Mo Peterson: Vince, Sydney’den döndükten sonra smacın bir fotoğrafını bana verdi ve uzun süre o fotoğrafı arabamda tuttum.
Vince Carter: Çok eğlenceliydi. Şu anda 43 yaşındayım. Her şeyin doğru şekilde bir araya geldiği bir andı. Bu tarz bir şey yapabileceğimi asla düşünmemiş, hayalini kurmamış veya aklımdan geçirmemiştim bile.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!