by Joe Vardon, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 15 Nisan 2020 tarihinde TheAthletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevirilmiştir.
Bir haziran akşamında Chicago doğumlu Dwyane Wade, memleketinde düzenlediği partide Miami Heat tarafından 2003 Draftının beşinci sırasında seçilmesini kutluyordu. Partinin ilerleyen anlarında Michael Jordan’ın partiye geldiğini öğrendi. Ancak efsane isim içeriye giremiyordu…
Chicago’lu tecrübeli gazeteci Sam Smith, Jordan’ın bütün kariyerini yakından takip etti. Smith, Michael Jordan’ın evinin oturma odasında 1984 yılında yaptıkları röportaj esnasında majestelerinin ona söylediği şeyi hala unutamıyor…
Ron Harper’ın da Jordan ile tanışması aynı evde gerçekleşmiş. Evdeki herkesin kart oynadığı sırada Harper masadan kalkıp efsane oyuncunun gardırobuna doğru ilerlemiş ve alabildiği kadar Nike eşofmanı alarak oradan ayrılmış…
ESPN’in heyecanla beklenen ve Chicago Bulls hanedanlığının son şampiyonluğunu –Michael Jordan’ın Bulls formasıyla geçirdiği son sezon- anlatan The Last Dance belgeselinden önce The Athletic, Michael Jordan’ın arkadaşlarına, eski takım arkadaşlarına, patronlarına, rakiplerine tek bir soru sordu: Michael ile tanışmak nasıldı?
Aldığımız cevaplar kişilerine Jordan ile tanıştığı döneme göre değişiyordu. Bugün Jordan; 57 yaşında bir milyarder, Charlotte Hornets’in sahibi, bir iş adamı, Basketbol Şöhretler Müzesine girmiş emekli bir ikon, basketbol oyununun büyük olasılıkla gördüğü en büyük oyuncu ve son 30 yıl boyunca dünya üzerinde en çok basketbol ayakkabısı satan isim…
Ancak Jordan’ın North Carolina’da ilk yılını geçirdiği, Chicago’da bir çaylak olduğu, NBA MVP ödülünü yeni kazandığı, ilk şampiyonluğuna ulaştığı ve hatta Chicago’daki bir gece kulübüne giremediği zamanlar da vardı.
Dwyane Wade, Chicago’da doğup Michael Jordan’ı idolize ederek yetişmiş ve NBA tarihinin en büyük oyuncularından biri olmayı başarmış bir isim. Wade’in Jordan ile tanışması da draft edildikten sonra düzenlediği partide gerçekleşmiş:
“Heat tarafından yeni draft edilmiştim ve Chicago’ya döndükten sonra büyük bir parti düzenliyordum” diyor Wade. “Parti iyice hızlanmaya başlamıştı. İlerleyen anlarda kuzenimin gelip bana ‘Jordan burada ama içeri girmesine izin vermiyorlar’ dediğini hatırlıyorum. ‘Ne? Benimle dalga geçme’ demiştim. O da çok ciddi olduğunu ‘Ciddiyim oğlum. Michael Jordan dışarıda ve yanında yaklaşık 50 kişi var ama onu içeri almıyorlar’ dedi”
“Biz de, daha sonra kapıya doğru koştuk. Görevlilere ‘Jordan’ı niye içeriye almıyorsunuz?’ diye sordum ve ödeme yapmadığını söylediler. Motorunun üstünde bekleyen Jordan’ın yanına doğru ilerledim, etrafında yaklaşık 30 kişi vardı. Büyülenmiş gibiydim. ‘Sadece uğrayıp tebrik etmek istedim’ dedi. Geldiği için teşekkür ettim ve içeri girmek isteyip istemediğini sordum. Teşekkür etti ve motorunu sürerek gecenin karanlığına karıştı”
NBA’de 17 sezon oynayan ve beş kez All-Star seçilip bir de şampiyonluk kazanan Chauncey Billups, 1997 sezonunda Michael Jordan’a karşı oynadığı ilk maçı şöyle hatırlıyor:
“Birkaç sezon öncesine kadar odamda Michael Jordan posterleri vardı ve şimdi profesyonel kariyerimin ilk maçında Jordan ile oynuyordum. Boston’de Chicago Bulls’u ağırlıyorduk. Michael Jordan’ın etkisi altına girmiştim ve sadece onu izliyordu. Dennis Rodman’ın faul kullandığı sırada üçlük çizgisinin dışında yan yana dizilmiştik.
Hemen sağ tarafımda Steve Kerr vardı. MJ birkaç metre solumda duruyordu. Onun yanında benim gibi çaylak olan Ron Mercer vardı. Faul atışları yapılırken ikimiz de Jordan’ı izliyorduk. Birden ‘Neye bakıyorsun genç adam?’ diyen bir ses duydum. Jordan bunu der demez Ron ile başka yerlere bakmaya başladık. Daha sonra Rodman ikinci atışını kullandı ve maça devam etti.
O dönemde çaylak olan oyuncular duşa en son girerdi. Nasıl oldu bilmiyorum ama Bulls’u yenmeyi başarmıştık. O sezon 70 maç kazanmışlardı ama ilk maçlarını bize kaybetmişlerdi. Soyunma odasında NBA şampiyonu olmuşuz gibi kutlama yapıyorduk. En son duşa girmek üzereyken Ron bana doğru döndü ve ‘faul atışı kullanılırken MJ seninle konuşuyordu farkındasın demi?’ dedi”
Chicago Bulls formasıyla üç şampiyonluk kazanan Ron Harper, Michael Jordan ile lige girdiği yıl olan 1986’da tanışmış:
“Michael’ın evine gittim. Charles Oakley ve Brad Sellers ile birlikte kart oynuyorduk. Oyunumuz bittikten sonra beni arabayla otele bile bıraktı. Evdeyken bir ara Michael’ın odasına girdim ve 10 tane eşofman takımı aldım. ‘Eşofmanlarımla ne yapıyorsun?’ diye sordu ve ben de ona aynı beden olduğumuzu söyledim. Bana ‘Aynı bedende olmamız umrumda değil’ demişti. Cavaliers forması giydiğim dönemde Craig Ehlo’nun üzerinden atarak bizi elediği için ona hala sinirliyim.”
“The Jordan Rules” isimli kitabın yazarı olan Chicago Bulls muhabiri Sam Smith, 1984 yılında MJ’in Bulls’taki çaylak sezonu başlamadan önce çalıştığı gazete için bir profil yazmakla görevlendirilmişti. Smith, bu yazıyı yazmak için Jordan’ın evine gittiğinde Ekim 1984’te Jordan ile tanışmış:
“Jordan’ın Chicago’ya geldiği ilk hafta şehrin kuzeyinde kalan evine gitmiştim. Bulls’un yeni çaylağının kim olduğuna dair bir yazı yazmak istiyordum. O da beni evine davet etti. Evine gittiğimde bir ütü masası gördüm. Ben ütü yapmayı becerebilen bir insan değilim o yüzden Jordan’a ‘Ütü masasının burada ne işi var?’ diye sordum.
O da ‘Kıyafetlerimin ütüsünü kendim yapıyorum. Lisedeyken kadınlarla konuşurken çok geriliyordum ve bu yüzden asla evlenemeyeceğimi düşünürdüm. Kendi görünüşümden utanıyorum. Bu yüzden nasıl ütü yapmam gerektiğini öğrendim çünkü her zaman yalnız yaşayacağımı düşünüyordum’ cevabını verdi.
Jordan bunu söylediğinde başta biraz ilginç gelmişti ancak karşı cinsle benzer tecrübelerim olduğu için çok garipsemedim. Ancak zaman geçtikte bir şeylerden şüphelenmeye başladım. Jordan ile konuşurken telefon çaldı ve bana ‘Aaa arayan Dean Smith, onunla konuşmak ister misin?’ dedi. Bunun denk gelmesi için ayarladığını anlamıştım. Smith telefonda ‘Michael harika bir oyuncu olacak’ demişti. Her şeyi planladıkları belli oluyordu.
Ütü masası anekdotu gerçekti. Gerçekten lisedeyken nasıl ütü yapılacağını öğrenmek için kurslar almıştı. Ancak Dean Smith ile yaptığım telefon konuşmasını önceden ayarladıklarını biliyorum”
Bu yazıyı okuyan herkesin zaten tanıdığı Scottie Pippen, NBA’deki ilk sezonunu oynarken Jordan dört yıldır ligdeydi. İki yıldızın tanışması ise 1987 yazında Bulls’un yaz kampında gerçekleşti:
“Michael o zamanlar biraz mesafeliydi. Onun çok rekabetçi olduğunu görebiliyordunuz. Bunun hırsından kaynaklandığını hissediyordunuz. Bulls aynı draft sınıfında benim gibi Arkansas’lı olan Pete Myers’ı da seçmişti. O döneme dair tüm hatırladıklarım bunlar”
Jordan’ın şampiyonluk kazanan ilk üç takımının kilit parçalarından birisi olan Horace Grant, çaylak sezonu olan 1987 yılının kampına geç katılmıştı. Kampa katıldıktan sonra Jordan ile tanışan Grant, o dönemde Jordan ile olan ilişkisini şöyle anlatıyor:
“Tıpkı hakkında duyduğunuz hikayelerdeki gibiydi. İlk günden itibaren takımın lideri olduğunu belli ediyordu. Benim için zorlu bir ilk gün olmuştu. Oakley ve Jordan, benim sadece bir çaylak olduğumu net şekilde belli etmişlerdi.”
Atlanta Hawks formasını giyen NBA efsanesi Dominique Wilkins, kariyerleri boyunca Jordan ile karşılaştırıldı. 1988 yılında Chicago’da düzenlenen meşhur Smaç Yarışmasını Jordan’a kaybeden Wilkins, kolejde oynadıkları esnada birbirlerine karşı mücadele ettiklerini fakat ilk karşılaşmalarında özel bir olay yaşanmadığını söylüyor. Ancak Wilkins, profesyonel kariyerlerinin başlarında yaşadıkları bir anın diğerlerinden ayrıldığını dile getiriyor:
“Jordan başka bir canavardı. 1987 yılında Bulls ile Chicago’da oynuyorduk. Maçtan önce bizim soyunma odamıza girmişti ve ben neden orada olduğunu anlamamıştım. Benim ve Kevin Willis’in yanından geçerek Randy Wittman’a gitti. Bacağına hafifçe dokunduktan sonra ‘Hazırlansan iyi olur, senin için çok uzun bir gece olacak’ dedi. Daha sonra bize karşı 60 sayı attı” (Jordan o gece attığı 61 sayı ile o dönem ki kariyer rekorunu egale etmişti)
Basketbol Şöhretler Müzesinde yer alan Gary Payton, 1996 yılında giydiği Seattle Supersonics formasıyla finallerde Michael Jordan’a karşı mücadele etmişti. Bundan altı yıl önce Payton, Jordan’a karşı oynadığı hazırlık maçında rakibine bir mesaj vermek istemiş:
“Sezondan önce oynadığımız hazırlık maçında Jordan’ın üzerine gitmiştim. O da bunu unutmadı. Normal sezonda oynadığımız ilk maçta sahaya çıktığı andan itibaren deli gibi konuşuyordu. B.J. Armstrong ve Scottie Pippen’a ‘çaylağı ben tutuyorum’ demişti. Beni çok kısa sürede faul problemine soktu ve kenara geldim. Jordan’da çok fazla oynamadan 35 sayı falan atmıştı. Maçtan sonra bana doğru geldi ve ‘Genç adam, hazırlık maçları önemli değil. Esas olay burada’ demişti. Resmen NBA’e hoş geldin diyordu” (Jordan, o gece 27 dakika sahada kalarak 33 sayıyla oynadı. Payton ise kullandığı tek şutu sayıya çevirse de sadece 2 sayıda kaldı)
Robert (Big Shot Bob) Horry, Jordan ile çaylak sezonunu oynadığı Houston Rockets formasıyla 1992 senesinde tanışmış:
“Maçtan önce Vernon Maxvell ile atıştıklarını hatırlıyorum. Vernon, Michael ve Scottie Pippen’a laf atıp duruyordu. Rekabetçi yanlarını ortaya çıkarmalarını izlemek çok keyifliydi. Kişisel olarak Jordan ile ilk iletişimim ikinci yılımda gerçekleşti. Jordan’ın bana söylediği ilk cümleyi bile hatırlıyorum. O dönemde hakemler stepse daha fazla dikkat ediyordu. Şimdiki gibi değildi. Mike bir hareket yaptı ve hakemler steps çaldı. Bir sonraki pozisyon aynı hareketi ben denedim ve hakemler bana da steps çaldı. Jordan ondan sonra bana baktı ve ‘Genç adam, eğer bana steps çalıyorlarsa sana çalmama ihtimalleri yok’ demişti. O esnada maçta olduğumuz için gülmek istemedi. Sadece ona bakarak kafamı salladım ve ‘haklısın’ dedim. Jordan inanılmaz bir rekabetçiydi ama aynı zamanda çok iyi bir adamdı”
Jordan’ın emeklilikten dönerek tekrar basketbol oynamaya başladığı iki dönem dahil olmak üzere 15 yıl boyunca kişisel antrenörlüğünü yapan Tim Grover, MJ ile 1989 yılında iş için yaptıkları mülakat esnasında tanışmış:
“Kendisini büyük bir süperstar gibi göstermeye çalışmıyordu. Çok mütevaziydi. Beni evine çağırdı ve yiyecek ya da içecek bir şey isteyip istemediğimi sordu. Yaklaşık 45 dakika konuştuk. Ben ona hedeflerinin ve planlarının neler olduğunu, antrenmanlarda neleri geliştirmek istediğini sordum. O da üzerine çalışmak istediği alanları ve şutu ile birlikte oyununu ilgilendiren her şeyden bahsetti.
Ona yapacağımız antrenmanların detaylarını anlattım. İki sıradan insanın oturup sohbet etmesi gibiydi. Bana yukarıdan bakarmış gibi bir tavrı yoktu. Daha sonra ‘bir ay boyunca beraber çalışmayı deneyelim, sonrasına bakarız’ dedi. Ben de kabul ettim. Ertesi gün antrenmanlara başlamak için anlaştık.
Beraber yaklaşık bir hafta çalıştıktan sonra bana geldi, tam olarak kurduğu cümleleri söyleyemem ancak ‘Bu işte beraberiz, benim nelere katlanmam gerekiyorsa sen de aynılarına katlanacaksın’ tarzı bir şey dedi”
Terry Rozier, şu anda Hornets ile imzaladığı üç yıl 57 milyon dolarlık kontratın ilk senesinde. Michael, geçtiğimiz yaz genç oyuncuyu Boston Celtics’ten sign and trade ile aldı:
“Vegas’taki Aria’da beraber yemek yedik. Bana basketbol kariyerinden hikayeler anlatıyordu. Her gün maçlardan önce ağırlık kaldırdığını, Pistons ile nasıl mücadele ettiğini ve Detroit’in fiziksel oyun tarzının onu nasıl daha güçlenmeye ittiğinden bahsediyordu.
Jordan konuşurken bir ara nerede olduğumu unuttum. Gerçekten çılgıncaydı. ‘Michael Jordan ile beraber oturuyorum ve bana kariyerindeki hikayeleri anlatıyor’ diye düşünüyordum. Bu onunla tanıştığım ilk gün yaşanıyordu. Büyük olasılıkla hayatım boyunca geçirdiğim en güzel görüşmeydi”
Jordan’ın takım arkadaşı olarak, Spurs ile ve Warriors koçu olarak birçok yüzük kazanan Steve Kerr, MJ ile yaşadığı meşhur yumruk olayından çok daha önce yıldız isimle tanışmıştı:
“Onunla tanıştığım ilk gün Jordan’ı savunmam gerekiyordu. Craig Ehlo sakattı ve onun yerine iki numaralı pozisyonda ilk beş başlamıştım. Karşılaşma boyunca birbirimizi savunduk. Ortada fiziksel açıdan bakınca bir mismatch vardı. Jordan üzerinden kullandığım ilk şutu soktuğumu hatırlıyorum, bu kendimi çok iyi hissetmemi sağlamıştı. Jordan karşılaşmanın ilk altı dakikası boyunca sayı atmamıştı. Mola esnasında otururken ‘Michael henüz sayı atmadı, gayet iyi oynuyorum’ diye düşünüyordum. Ancak daha sonra Jordan’ın henüz şut bile atmadığını fark ettim. Sonraki dört dakika boyunca Jordan adeta sahada bana işkence etti. Arka arkaya altı şut soktu ve koçumuz Lenny Wilkens beni oyundan çıkardı. Karşılaşmanın sonunda Jordan’ın 48 sayısı vardı ve ben sadece 2 sayı ile oynamıştım. Michael Jordan’ın dünyasında yaşadığımızı hissettiğim ilk an oydu”
Bulls’un Michael Jordan’ı seçtiği sırada genel menajeri olan Rod Thorn, MJ ile kontrat imzaladıkları gün tanışmış:
“Yeni bir ortama giren bir oyuncu için çok rahat olduğunu hatırlıyorum. Çoğu oyuncu böyle bir durumda biraz gergin olur. Jordan çok rahat ve özgüvenliydi. Onunla tanıştığım ilk andan itibaren iyi bir oyuncu olduğunun farkında olduğunu hissedebiliyordum. Ancak bu kibir gibi değildi. Jordan’ın çıktığı ilk antrenmandan sonra yardımcı koçlardan birisi beni aradı ve ‘tebrikler’ dedi. ‘Neden?’ diye sorduğumda ‘ilk kez bir draftı batırmadın, Jordan gerçekten çok iyi’ cevabını verdi.
Jordan’dan önce birinci sıradan seçtiğimiz Quintin Dailey de iki numaralı pozisyonda oynuyordu. Beraber birkaç antrenman yaptıktan sonra Jordan, takımda pozisyonunun en iyisi olduğunu kanıtlamış olacak ki Quintin bana geldi ve ‘Rod söz ver, benim işimi ona vermeyeceksin değil mi?’ diye sordu. Ben de gülerek ‘Bu işlerin nasıl olduğunu biliyorsun Quintin, en iyi olan işi kapar’ dedim.”
NBA’in en renkli karakterlerinden biri olan ve bir blok uzmanı olan Dikembe Mutombo, Jordan ile ilk karşılaştığı günü net olarak hatırlamıyorum. Ancak bu sorumuza verdiği cevabın harika bir hikaye olduğu gerçeğini de değiştirmiyor:
“Michael ile aynı menajerle çalışıyorduk. Daha önce gittiğim okul olan Georgetown’ı yendiği için Michael’ı tanıyordum. Georgetown’a gittiğimde herkes final maçında Michael Jordan ve North Carolina’nın bizi nasıl yendiğini anlatıyordu. NBA’e girdikten sonra Jordan, ‘Dikembe Mutombo’nun üzerinden smaç vuramazsınız’ dediğim oyunculardan birisiydi. Çaylak sezonumun başlarında bize karşı oynadığımız maçlardan birinde faul atışlarını gözleri kapalı şekilde sokmuştu. Ben de ona benim üzerimden smaç vuramazsın diyordum. Benim üzerimden bir smaç vurması tam 7 yıl sürdü. Bunu asla unutamıyorum”
Michael Jordan’ın bütün kariyeri boyunca menajerliğini yapan David Falk, majestelerinin ilk toplantılarını hatırlamadığını söylüyor:
“Planlı bir toplantı değildi. O dönemde North Carolina çıkışlı birçok müşterim vardı. O dönemde New Jersey’de oynayan Michael O’Koren isimli bir müşterim vardı. Beraber North Carolina’da halletmemiz gereken bir işimiz vardı ve bizde arabayla oraya gittik. İşimizi hallettikten sonra koç Dean Smith’in ofisine uğradık.
Ofiste otururken kolejdeki ilk yılını geçiren iki oyuncu odaya girdi. Biri daha önce adını hiç duymadığım Lynwood Robinson’dı. Adını o zaman duymamıştım ama o iyi bir oyuncuydu. Diğeri ise uzun boylu, zayıf bir fiziğe sahip olan Michel Jordan’dı. Koç Smith, ‘David, Michael ile tanış’ dedi. Kendimi ‘Aman tanrım, omuzları ne kadar geniş’ diye düşünürken bulmuştum. O dönemde gerçekten zayıftı. Bir dakikalık kısa bir görüşmemiz oldu, ancak Jordan bu görüşmeyi şu anda hatırlamıyor bile.
Aramızdaki ilk gerçek toplantı ise 84 baharında gerçekleşti. O dönemde Carolina ve diğer büyük okullar, takımların oyuncularıyla hiçbir şekilde görüşmesine ya da temas kurmasına izin vermiyordu. Sam Perkins ve Michael Jordan aynı yıl drafta girecekti. Koç Smith, altı tane menajeri yanına çağırdı. Büyük olasılıkla o dönemde 20 yıl boyunca bütün Carolina’lı oyuncuları aynı isimler temsil ediyordu. Bunun sebebi Dean’in bizi sevmesi değil, oyuncuları için iyi işler yapmamızdı.
İlk görüşmemizi bu şekilde gerçekleştirdik. Donald Dell ve ben, Jordan ile görüştük. Karşı karşıya olduğumuz durumun bilincindeydik. Michael toplantı boyunca çok bir şey söylemedi. Genel olarak biz onun için neler yapabileceğimizi anlatıyorduk. Birçok Carolina’lı oyuncuyu temsil ettiğimiz için büyük olasılıkla arkadaşlarından hakkımızda bir yığın şey duymuştu. Michael gerçekten çok zeki birisi. Ona anlatılan şeyleri çok çabuk öğreniyor. Neredeyse poker oynuyor gibiydi, Nike ile yaptığımız ilk toplantıda da çok bir şey söylememişti. Sadece durdu, dinledi ve karşısındaki insanların söylediklerini değerlendirdi. Birçok insanın ona verdiği sözleri dinledi ve daha sonra analitik düşünerek kararını verdi”
Jordan’ın A.B.D. milli takımından takım arkadaşı olan Chris Mullin, MJ ile gençlik yıllarında tanışmış:
“Wichita, Kansas’ta oynanan McDonalds All-America maçı esnasında tanışmıştık. Takım olarak sabah erken saatlerde bir antrenman yapmıştık. Herkes saha kenarında oturup ayılmaya çalışırken Jordan sahada koşuşturup daha o yaşta smaç basıyordu. Hepimiz ‘bu adam da kim?’ der gibi onu izliyorduk”
Jordan ile takım arkadaşı olduğu dönemde üç şampiyonluk kazanan B.J. Armstrong, Michael ile yıldız ismin düzenlediği basketbol kampında ilk kez karşılaşmış:
“Sean Elliot ve ben kampa katılan öğrencilere danışmanlık yapıyorduk ve oda arkadaşıydık. Kamptaki çocuklar uyuduktan sonra geceleri maç yapardık. Kampın en keyifli yanlarından birisi buydu. Her gece oynadığımız maçların ne kadar rekabetçi olduğunu hala hatırlıyorum. Ancak o maçlara dair en çok aklımda kalan şey Jordan’ın profesyonelliğiydi. Yazın kendi aramızda oynadığımız maçlarda bile çok büyük bir disipline sahipti. Maçlardaki ciddiyeti hala aklımda.
Yaz döneminde bile fiziksel olarak çok fit oluyordu. O maçlar bile çok büyük önem taşıyordu. ‘Maç yapıyoruz ve skorun önemi var’ diye düşündüğünü hissettiriyordu. Her pozisyonun onun için önemi vardı.
Maçlardan sonra ‘daha önce yaşamadığım bir şey yaşadım’ diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum. Sean ile konuşurken ‘bizim de Jordan gibi profesyonel olmamız gerekiyor’ diyorduk. Jordan inanılmaz bir antrenman oyuncusuydu. Bu onun hakkında en çok saygı duyduğum şey. Hayatım boyunca gördüğüm en iyi antrenman oyuncusuydu”
Finallerde Jordan’a kaybeden Phoenix Suns’ın eski sahibi ve şu anda ABD milli takımının idari yöneticisi olan Jerry Colangelo, Jordan ile kolejde geçirdiği ilk senede oynadığı NCAA turnuvasından hemen sonra tanışmış:
“New Orleans’taki Superdome’da maç oynanmıştı. Jordan genç ve zayıf bir çocuktu. O dönemde kimse ilerleyen yıllarda geleceği hali tahmin edemiyordu. Bu yüzden Jordan’ın kariyerini izlemek benim için inanılmaz bir deneyim oldu. 1993 yılındaki Finalleri Bulls kazandıktan kısa bir süre sonra Jordan ile konuşma şansım oldu. Maçtan sonra soyunma odası koridorlarında yürürken Jordan yanıma geldi ve bana sarıldı. Suns ile oynamak için Phoenix’e geldiğinde golf oynamak istediğini söyledi. Onun için çok uzun bir golf parkuru ayarladım, maçtan önce onu yormak istiyordum. Golf oynadıktan sonra maçın ilk çeyreğinde atıldı ve karşılaşmayı kazandık. Taktiğim işe yarardı”
Jordan’ın Bulls’taki kariyerinin ilk yıllarındaki takım arkadaşlarından biri olan ve zamanla Michael’ın en yakın arkadaşlarından biri haline gelen Rod Higgins, yıldız isimle 1984’teki antrenman kampından hemen önce tanışmış:
“Sağlık testlerimi olmak için tesislere gittiğimde Michael da oradaydı. North Carolina’ya Chicago’ya yeni gelmişti. Bana bir limuzin şoförünün onu aldığını ve tesislere getirdiğini söylemişti. Bu yüzden testlerden sonra onu oteline bırakıp bırakamayacağımı sordu. Ben de onu oteline bıraktım.
Oteline bırakırken bana ‘Rod, beni yarın sabah antrenmana giderken alabilir misin?’ diye sordu. Günde iki antrenman yapmaya başlayacaktık ve Michael da benim yolumun üstündeydi. O yüzden ‘tabii alırım’ dedim. Antrenman kampı boyunca adeta Jordan’ın özel şoförü haline gelmiştim. Böylece zamanla arkadaş haline geldik. Antrenman kampının ilk idmanında takımın en iyi oyuncusu olduğunu herkese göstermişti. Ne kadar rekabetçi, hızlı, yetenekli olduğunu görebiliyordunuz. Çok uzun mesafeli şutlar atmasına gerek bile kalmıyordu. Sahada istediği yere istediği zaman giderek skor üretebiliyordu”
Chicago’da oynadığı beş sezon boyunca Jordan ile beraber üç şampiyonluk kazanan Will Perdue, Jordan ile ilk antrenmanında tanışmış:
“Bulls tarafından draft edildikten bir gün sonra arkadaşlarımla beraber bir düğün için New York’a gitmiştim. Düğünde aynı zamanda draft edilmemi de kutluyorduk. Gerçekten NBA’e gidiyordum. Kutlama esnasında arkadaşlarım ‘Michael Jordan ile beraber oynayacaksın’ dediğinde bunun gerçekliği kafama dank etmişti. Bu çok güzeldi ama sahaya çıkıp Jordan’ın saygısını kazanmam gerekiyordu. Bu zaman aldı.
Antrenmandan önceki takım toplantısına kadar tanışma şansımız olmamıştı. Benim için biraz korkutucu bir deneyimdi. Karşımdaki Michael Jordan’dı. Michael Jordan’ı televizyonda hayranlıkla izlemediğim adamla beraber oynamaya başlayacaktım. Onun saygısını kazanmak zorundaydım ama bu çok doğru bir bakış açısı da değildi. Onu kızdırmamak için işleri batırmamam gerektiğini düşünüyordum. O ise tanıştığımızda ‘takım hoş geldin, tanıştığıma memnun oldum. İyi şanslar’ der gibi bir hali vardı”
Oynadığı takımlarda kariyeri boyunca 37 kez Michael Jordan ile oynayan ve sadece 6 maç kazanan Glen Rice, majesteleri ile 1990 yılında Miami’de düzenlenen bir yardım etkinliğinde tanışmış:
“Parçası olduğu topluluğa yardımcı olmaya çalışıyordu ve bundan çok etkilenmiştim. Karakteri ve karizması inanılmazdı. Ancak basketbol sahasında karşılaştığınız zaman içinden adeta başka bir adam çıkıyordu. Bir katile dönüşüyordu ancak bir yandan da ona saygı duyuyordunuz. Hem saha içinde hem de saha dışında herkesin ona saygı duymasını sağlıyordu.
Ona karşı oynarken kendinizi zaman zaman Jordan’a hayranlık duyarken buluyordunuz. ‘Aman tanrım bu adam gerçekten inanılmaz’ demeden durmanız çok zordu. Hayatımda daha önce kimsenin yapmadığı şeyleri yaptığını görüyordum. Ama bu kadar etkilenirken aynı zamanda onu durdurmak zorunda kalıyordunuz.