Sakın Ona Sataşmayın! NBA Tarihinin En İyi Trash Talk’çusu: Larry Bird

07/May/20 10:18 Mayıs 7, 2020

admin69

07/May/20 10:18

Eurohoops.net

Michael Jordan, bir kere “Larry Bird benim tanıdığım en iyi trash talk yapan ve basketbol sahasında akıl oyunu oynayan oyuncu. Rakiplerinin kafasına girmek konusunda tüm bildiklerimi bana o öğretti” demişti…

by Jayson Jenks, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir. 

Tam da bu yüzden Bird’ün eski takım arkadaşlarına ve rakiplerine yıldız ismin en iyi trash talk anılarını sorduk.

Leo Rautins, (Rakibi): Bunu tamamen iltifat olarak söylüyorum. Larry pislik bir hıyarın tekiydi.

Kevin Gamble, (Takım arkadaşı): Potasına doğru yanınızdan koşarak geçerken “Sana söylemiştim p*ç kurusu. Sana bunu yapacağımı söylemiştim” derdi. Ya da yanınızdan geçerken poponuza yavaşça vurur ve “İyi denemeydi” derdi.

Earl Cureton, (Rakibi): Bird, çok fazla şut fake’i atan birisiydi. Şutunu engellemek için ona koşarken fake’ine inanarak zıplarsanız yanından geçene kadar beklerdi. Siz havadayken yavaşça poponuza tokat atar ve daha sonra şutunu kullanırdı.

Xavier McDaniel, (Rakibi): Onunla maç yaparken her şeye hazırlıklı olmalıydınız. Bütün maç boyunca sizi mahveden ve bir yandan da size laf atan oyunculardan birisiydi.

Lon Rosen, (Magic Johnson’ın menajeri): Earvin, eskiden bana “Basketbol oynarken Larry Bird kadar rakibine sataşan birisini görmedim” derdi. Basketbol oynarken Earvin de herkese sataşırdı. Ancak o bile bu konuda Larry’nin en iyisi olduğunu kabul ederdi.

Clark Kellogg, (Rakibi): Sahada sürekli çaktırmadan konuşurdu. Ne dediğini neredeyse duymazdınız bile.

Butch Carter, (Rakibi): Ama onu tutan oyuncu Bird’ün ona sataştığını bilirdi. Durmadan konuşurdu.

Joe Kleine, (Takım arkadaşı): Maçtan sonra eve dönmek için arabaya bindiğimde eşime sürekli “O şutu soktuğu anı hatırlıyor musun? O sırada rakibine böyle diyordu” diye hikayeler anlatırdım.

Terry Porter, (Rakibi): Çaylak senemde Boston’da oynuyorduk. Bird, köşede topu almıştı. Şutunu engellemek için ona doğru koşmaya başladım ama o herkesin aklına kazınan şut stiliyle şutunu gönderdi. Ben şuta yetişmeye çalışırken “Geç kaldın, çaylak” dedi. Onun maç esnasında millete sataştığını bile bilmiyordum. Kenara geldikten sonra Bird’ün yaptığını Clyde Drexler’a söyledim. Bana “Bunu hep yapıyor” demişti.

Mike Gminski, (Rakibi): Penetre ettiğinde şutunu bloklamak için zıpladığımı gördüğünde hep “Neden zıplıyorsun ki? Beni bloklayamayacağını bilmiyor musun?” derdi.

Jeff Judkins, (Rakibi): Basketbol sahasında her istediğini yapabileceğini düşünüyordu.

Kevin McKenna, (Rakibi): Özgüveni gördüğüm herkesten daha yüksekti.

Stan Kasten, (Rakip takım yöneticisi): NBA’deki her oyuncu rekabetçidir, ancak Bird başka bir seviyedeydi. Basketbolu seven komik ve zeki birisiydi. Bu kadar yaratıcı laf atmaları da buradan geliyordu.

Gamble: Söylediği her şeyin hakkını veriyordu.

Rosen: Sahada ne yapacağını önceden söylerdi. Maçlarda defalarca bunu yaptığını duydum.

McDaniel: Tüm gece boyunca birbirimize laf atmıştık. Ya bir sayı öndeydiler ya da maç berabereydi. Bana döndü ve “Xavier, topu ben alacağım ve s*kik suratına baka baka şut atacağım” dedi. Ben de anca “Biliyorum. Ben de burada izliyor olacağım” dedim.

Daha sonra topu aldı ve şutunu atmak istediği yere gitti. Kendisine alan açmak için omzuyla beni hafifçe itti. Ben bloklamak için zıpladım. Şutu soktu ve bana bakarak “Kahretsin, saatte biraz süre kalsın istiyorum” dedi.

Judkins: World Games’te sekiz hafta boyunca oda arkadaşıydık. Rusya’da 2.18 boyunda bir pivot vardı. Gerçekten iyi bir oyuncuydu. Benchte oturuyorduk ve Larry bana “Oyuna girince ona üstünden smaç vuracağımı söyleyeceğim” dedi. Larry çok iyi bir atlet değildi, o yüzden bunu demesi garip geldi. Daha sonra oyuna girdi ve rakip pivota sataşmaya başladı. Üstünden smaç vuracağını söyledi. Daha sonra topu aldı, potaya doğru penetre etti ve üstünden smacı vurdu.

Rosen: Lakers, Celtics ile Los Angeles’ta oynuyordu ve Magic o maç oynamıyordu. Larry, maçtan önce Magic’e “Yerine otur ve keyfine bak. Bu akşam şov yapacağım” dedi. Maçı da 40 sayıyla bitirdi.

Jerry Sichting, (Takım arkadaşı): Üç sayı yarışmasını kazanmasından kısa bir süre sonra Knicks ile oynuyorduk. Maçtan önce biz şut atıyorduk. Knicks’in antrenörü olan Mike Saunder, All-Star maçında da vardı. Benchte oturmuş oyuncularıyla konuşuyordu. Daha sonra Bird’e seslendi ve “Bu akşam bu şutlardan sokamayacaksın” dedi. Larry de dönüp “Kahretsin Mike, bir tane panyalı üçlük atacağım görürsün” dedi. Duyduğum anda gülmeye başlamıştım.

Hubie Brown, (Rakip koç): Celtics ile önemli bir maç oynuyorduk ve skor 106-104’tü. Onlar topu kenardan oyuna sokuyordu bu yüzden pres yapmaya karar verdik. Dennis Johnson’a ikili sıkıştırma getirdik ve o topu Bird’e attı. Bird’e sıkıştırma getirmeden önce yarı sahayı geçti. Tüm yapması gereken topu tutmaktı ve maç bitecekti. Daha sonra sahanın sağ tarafına doğru gitti. Ona yetişebilmek için savunmamız rotasyon yaptı. Potadan 8-9 metre uzaktaydı.

Sichting: Rakip benchin hemen önündeydi ve şutunu attı. Top panyaya çarparak çemberin içinden geçti. Rakip koçların ve antrenörlerin önünden atmıştı şutu. Daha sonra rakip benche döndü ve kendi sahasına dönene kadar Mike’ın suratına sırıttı.

Brown: Bunu yapabilmek için ne kadar cesur olmanız gerektiğini biliyor musunuz?

Kleine: Bunu daha önce duymuştum. Maçın son anlarıydı ve Hubie Brown, takımını motive etmeye çalışıyordu. Larry, hemen onun önünden topu oyuna sokmaya çalışıyordu.Daha sonra Bird, Hubie’ye dönüp “McHale post-up’ta topu alacak. Daha sonra topu bana geri atacak ve ben de üçlük atacağım” dedi. Sonrasında ise tam olarak söyledikleri gerçekleşti.

Carter: Bir maçta Bernard King, Larry’i savunuyordu ve Larry ona “Bernard, bir sonraki üçlüğümü şuradan atacağım” diyerek sahadaki bir noktayı gösterdi. Daha sonra topu aldı ve tam oradan şutunu potaya yollayarak basketi buldu. Kendi potasına dönene kadar Bernard’a “Bernard, şutumu beğendin mi? hayatında gördüğün en güzel şey değil miydi?” diye bağırmaya devam etti.

Gminski: Bu olay yaşandığında ben 76ers’ta oynuyordu. Maçın bitimine dört saniye kala bir sayı öndeydik. Celtics, mola alarak topu orta sahaya taşıdı. Barkley, Larry’i savunuyordu. Bird ona doğru yaklaşıp “Topu kimin alacağını biliyorsun, değil mi?” diye sordu. Charles kafasını evet manasında salladı. Larry, “O zaman sana ne yapacağımı söyleyeyim. Topu aldıktan sonra iki kez sektirerek dip çizgiye doğru ilerleyeceğim. Daha sonra havada kayarak şutumu atacağım” dedi. Ben yardım tarafında McHale’i tutuyordum. Bird tıpkı dediği gibi topu aldı, dip çizgiye doğru sürdü ve şutunu attı. Top potaya yaklaştığı anda soyunma odasına doğru yürümeye başlamıştım, o şutun gireceğini biliyordum.

Rautins: Kimsenin ona sataşmasına izin vermezdi.

Michael Cooper, (Rakibi): Larry gerçekten kimseden korkmuyordu.

Judkins: Eskiden çaylak oyuncuların deplasmanlarda çantaları taşıması gerekiyordu. İlk deplasman yolculuğumuzu hiç unutmuyorum. Otobüse bindikten sonra bütün takıma döndü ve “Hepinizin şunu bilmesini istiyorum. Asla size su getirmeyeceğim ve birinizin bile çantasını taşımayacağım” dedi.

Carter: Sezonun son döneminde Boston Celtics ile oynuyorduk. O sezon uzatma devresinde en çok sayı atma rekorunu kırmıştım. Bütün maçı da önde götürmüştük. Koç Jack McKinney, maçın bitimine sekiz dakika kala ilk beş oyuncularını kenara aldı ve Celtics geri döndü. Bu yüzden tekrar sahaya çıkmamız gerekiyordu. Çok sinirlenmiştim, o yüzden konsantrasyonum çok yüksekti. Uzatmanın ilk dakikasında 6-8 sayı falan atmıştım. M.L. Carr kenarda havlu sallıyordu ve Dennis Johnson’a “Senin karşında böyle oynamaya devam edemez DJ” diye bağırıyordu. Ben de sinirlendim ve M.L. Carr’a “Hadi lan, eğer istiyorsan kırık ayağını al da sahaya çık” dedim. Sonraki anı hiç unutamıyorum. Larry Bird bana baktı ve “Onu rahat bırak” dedi.

George Karl, (Rakip koç): Play-off’larda koçluk yaptığım ilk yıl Larry Bird’e karşı oynamıştık. Onları biraz korkuttuğumuzu söyleyebilirim. Maçı düşündüğümde aklıma ilk Larry’nin gözleri geliyor. Bir suikastçi gibi etrafına bakıyordu. Sizi yenme isteği dışında ne hissettiklerini anlayamazdınız bile. Onlar sizi rezil etmek ve mahvetmek isterlerdi. O play-off serisinde ben genç bir koçtum. Maç esnasında yerimde duramazdım ve arada sahaya girerdim. Bir kez yanımdan geçerken bana dirsek atmıştı. Gerçekten ona saygı duyuyorum.

Rautins: Nets’te oynadığım dönemde sezon öncesi hazırlık maçında karşı karşıya gelmiştik. Birkaç pozisyon Larry’i savunmuştum. Perdeden çıktı ve tepede topu aldı. Topu aldığında ben çok uzaktaydım, perdelemeden çıkıp ona yetişebilmek için elimden geleni yaptım. Hiçbir şey demedi ama ne düşündüğünü hissedebiliyordum. Tamam… gel, hadi durma gel. Neredeyse yetiştin. Şimdi zıpla… Tamam, artık şutumu atabilirim. Hayatım boyunca hissettiğim en garip hislerden birisiydi. Hiçbir şey dememişti ama o an ne düşündüğünü bilecek kadar uzun süre basketbol oynadım. Beni bekledi, daha zor bir şut atabilmek için beni bekledi.

Cooper: Robert Reed bana bir hikaye anlatmıştı. Larry, Rob perdeden çıkamadığı zaman “Hadi, çıka artık. Buraya gel” diye seslenirmiş. Robert hala perdelerle boğuşurken toğu alırsa Robert’ın ona yetişebilmesi için beklermiş.

Rautins: Benimle dalga geçtiğinden yüzde yüz eminim.

Cooper: Bizimle dalga geçebilmek için onun yanına kadar gitmemizi beklerdi.

Cureton: Detroit’te oynadığım dönemde bir maç onu savunuyordum. Topu bizim sahamıza taşırken Chuck Daly, bana “Baskı yap, baskı yap” diye bağırıyordu. Larry bunu duyunca durdu ve şut attı. Basket olduktan sonra bana döndü ve “Chuck’ı duydun, bana baskı yapmanı söyledi. Baskı yap” dedi.

Kleine: Knicks ile oynuyorduk. Stuart Gray, Patrick Ewing’in yerine oyuna girmişti. O sırada ben sahadaydım ve bu yüzden çok mutlu olmuştum. Faul atışı kullanılıyordu ve ribaund için dizilmiştik. Stuart da pozisyon aldığında Larry ona doğru döndü ve “Kimi savunacaksın?” diye sordu. Stuart, Kevin’i gösterdi. Daha sonra Bird, bench’e döndü ve dört savunmacıları kaldı dedi. Bu cehennem soğuyana kadar topu postta Kevin McHale’e indireceği anlamına geliyordu.

McDaniel: Oynadığımız bir maç boyunca Shawn Kemp ile birbirlerine sataşmışlardı. Larry, bütün maç boyunca Indiana’dan çıkan en iyi basketbolcu olduğunu söylüyordu. Bir pozisyonda Kemp’in üzerinden sonra üçlük attı ve geriye dönene kadar onun gözlerinin içine bakarak güldü. Maçtan sonra çok sinirlenmiştim çünkü annem beni arayayıp “Oğlum, Bird kıçınıza tekmeyi basmış” demişti.

Karl: Benim en net hatırladığım üç sayı yarışmasında yaptıklarıydı…

Rautins: Leon Wood bu hikayeyi bana Fransa’da beraber oynadığımız dönemde anlatmıştı. Üç Sayı Yarışmasına katılmış Herkes soyunma odasında hazırlıklarını yapıyormuş. Sahaya çıkma vakitleri çok yaklaşmışken Larry soyunma odasına girmiş ve soyunma odasındaki herkesin suratına teker teker bakarak gülmeye başlamış. En son birisine bakıp “ehh” dedikten sonra arkasını dönüp soyunma odasından çıkmış.

Karl: Soyunma odasına girip, “Hanginiz ikinci olacaksınız?” diye sormuştu.

Rosen: Kim bunu yapar ki? Üstündeki eşofmanı bile çıkarma gereği duymadı.

Rautins: Düşünsene, kendi üstünde baskı yaratıyordu. Kazanamadığı anda aptal gibi gözükecekti. Ancak buna rağmen kazanmayı başardı.

Karl: Larry Bird böyle birisiydi.

Sichting: Şunu unutmamanız lazım. Sadece rakiplerine, takım arkadaşlarına ya da görevli personellere değil kendi koçlarına da sataşırdı.

Judkins: Çok yakın geçen bir maç oynuyorduk. Maçın son anlarında Bill Fitch mola aldı. Bill her şeyi kontrol etmek isterdi. Molada benchte otururken Bill bir set çizmeye başladı. Larry durdu ve “Koç, koç… Faul çizgisinin oraya gideceğim. Topu bana atın ve gerisini düşünmeyin. Ben gerekeni yapacağım” dedi. Söylediğini de bire bir yaptı.

Sichting: Bu Knicks ile oynadığımız maçta olmuştu. Devre arasına önde girmiştik. Bird, Johnny Newman’ı tutuyordu ve Newnman’ın 10-12 sayısı vardı. Bir de 18-20 falan atmıştı. K.C. Jones hep önce asistan koçların konuşmasını istedikten sonra takımla konuşurdu. Chris Ford,  söz aldı ve “Birisinin Johhny Newman’ı savunması gerekiyor. Kıçımızı tekmeledi” dedi. Bird daha sonra Chris Ford’a baktı ve “Ciddi misin? 10 sayı atmış. Sence Knicks soyunma odasında şu anda ne konuşuluyordur?” diye sordu.

Gamble: Molalarda ya da sahada toplandığımızda “Topu bana verin ve gerisine karışmayın” derdi.

Cooper: Bunun aynısını K.C. Jones’a da demişti. Bunu bana D.J. anlatmıştı. K.C. set çizmekte zorlanıyordu ve zamanımız git gide azalıyordu. Larry koça doğru dönüp “Koç, topu bana ver ve takımdaki diğer herkese önümden s*ktir olup gitmelerini söyle” dedi.

Kleine: En iyi trash talk’u antrenmanlarda yapardı.

Porter: Bir süre Danny Ainge ile oynama keyfini yaşadım. O bana Bird’ün olduğu antrenmanların inanılmaz eğlenceli olduğunu söylerdi. Antrenman boyunca Bird herkese sataşırmış.

Kleine: Antrenmanlardan önce hazırlanmak için soyunma odasında olurduk. Soyunma odasında hep beraber otururduk. Takımdaki herkes birbirine çok yakındı. Larry de Ed Pinckney ile çok yakın arkadaştı. Ed giyinirken Larry gidip onun başında dikilirdi.

Gamble: Larry, antrenmanın büyük kısmında Ed’in onu savunacağını bilirdi. O yüzden onun yanına gidip “Ed Pinckney, senin için çok kötü bir gün olacak. Yerinde olsam ayakkabılarımı çıkartır ve antrenmana çıkmazdım bile. Senin k*çını tekmeleyeceğim” derdi.

Kleine: Hep “Ed Pinckney, Ed Pinckney, bugün seni antrenmanda öldüreceğim” derdi.

Gamble: Bir gün antrenmanda onun yanında oturuyordum. Önce bana baktı ve daha sonra Chris Ford’a seslendi. Ona hep ‘Doc’ derdi ve “Doc, beni bu p*ç kurusuna mı savundurtacaksın?” diye bağırdı. Ona bakıp gülümseyebildim sadece.

Kleine: Larry soyunma odasına girip “Edddd Pinckney” diye mırıldanmaya başladığı andan itibaren Ed, çılgına dönerdi.

Gamble: Bence bunu etrafındakileri gaza getirmek ve ona karşı daha ciddi oynamamız için yapıyordu. Çünkü bütün rakipleri ona karşı en sert oyununu oynuyordu.

McDaniel: Boston’a geldiğim zamanı hatırlıyorum. O dönemde Celtics yöneticisi David Gavitt’in asistanlığını yapıyordu. Bana bakıp “Soyunma odasına bira sokmanızı yasaklamalarına izin mi vereceksin?” dedi. O dönemde artık yöneticiydi. Buna rağmen “Oynadığım dönemde elimden geleni yapıyordum. Onlar da maçtan sonra soğuk bir bira içmek istediğimi biliyorlardı. Senin de bira sevdiğini sanıyordum” dedi. Cevap olarak “Sadece kurallara uymaya çalışıyorum” dediğimde ise bana bakıp “Senin sert bir adam olduğunu sanıyordum” dedi.

Frank Brickowski, (Rakibi): 97 yılında Celtics’te oynadığım dönemde Larry danışmanlık yapıyordu. Arada takımın yanına gelip bizimle beraber takılırdı. Bir antrenmandan sonra savunma hakkında konuşuyordu ve ona dönüp “Sen de çok iyi bir savunmacı değildin” dedim. Bir şey söylemedi. Ben de cevap vermeyince “Bir maç senin üstünden 35 sayı atmıştım galiba” dedim. Bir anda deliye dönmüş gibi ayağa fırladı ve “Benim üstümden asla 35 atmadın!” diye bağırdı. Daha sonra gülerek “Tamam, tamam sakin ol. Bir maç 12 attım diğer maçta ise 10 sayı attım” dedim. Adeta çılgına dönmüştü.

Cooper: Bu anlatacağım aslında ufak bir hikaye ama bence Larry’nin ne kadar harika bir oyuncu olduğunu göstermek açısından çok önemli. Celtics ile 84 yılında Forum’da oynuyorduk. Larry’yi ben savunuyordum ve seri boyunca nispeten zorlanmıştı. Aklımdan “Bird’ü durdurabilirim, Bird’ü durdurabilirim” diye geçiriyordum. Kendi kendime konuştuğumu duymuş olacak ki “Coop, birazdan senin işini bitireceğim” dedi. O anda sadece “Hass*ktir” diye düşünebildim.

Kleine: Bird’ün trash talk yapmasında en sevdiğim özellik buydu. Tribünde oturan kişilerin görmesi için yapmazdı. Direkt olarak seninle konuşurdu.