Tanıklar Anlatıyor: LeBron James’in Kariyerinin İlk 12 Dakikası

22/May/20 10:35 Ağustos 10, 2023

admin69

22/May/20 10:35

Eurohoops.net

LeBron James’in lige girişi de kariyerinin kalanı gibi “bomba” niteliği taşıyordu. Canlı şahitleri bu özel süreci anlattı.

by Justin Tinsley – Aaron Gordon, Çeviri: Cem Doğan 

Bu yazı ilk olarak The Undefeated’da yayınlanmış olup uyarlanarak dilimize çevrilmiştir.

Eğer LeBron James’ten önce bu işin külfetini anlayabilecek olan birisi varsa, o da 2.08’lik Hall of Fame üyesi pivot, Moses Malone’dur. 2015 yılında kalp rahatsızlığından ölen Malone, basketbolun en meşhur isimlerinden biriydi; 3 kez MVP, 13 kez All-Star ve bir kez de Finaller MVP’si ödülü.

Maryland Üniversitesi’nin ısrarlarına karşın, ailesine yardım etmek için doğrudan profesyonel olmayı seçti: 1974 yılında, Virginia’daki Petersburg Lisesi‘nden mezun olduğu gibi NBA’e girmişti.

Akron, Ohio’daki St. Vincent-St. Mary Lisesi’nden henüz birkaç ay önce mezun olan James, basketbol tarihindeki en beklenen başlangıçlardan birini yapmak üzereydi. Malone’un Kasım 1974’te Utah Stars ile ABA’de ilk 5 çıkmasından bu yana, ilk maçında ilk 5 çıkacak olan ilk lise çıkışlı çaylaktı.

Böylece 2003 sonbaharında Nike, Malone’u ilk maçından önce James’le tanıştırmak üzere, Sacramento, California’ya götürmüştü. Efsane ve genç dâhi, hava atışından saatler önce Cavaliers‘ın kaldığı otelde bir öğle yemeğinde bir araya geldi. Bir saat kadar konuştular. “İlk maç gerginliği — asıl endişelendiği şey buydu” diyordu James o zaman. “Bununla başa çıkış şeklin; odaklanarak ve rekabet ederek. Kimsenin karşısında geri adım atma.” James bunu çok duyduğunu söylüyordu. “Ama bunu en büyüklerden birinden duyduğun zaman” diyor, “kulağa daha başka geliyor.”

James’in ilk maçı etrafında dönen heyecan sonucunda bir reklam çekilmişti — o an gerçekleşmeden önce. Haftalar önce, adına üretilmiş ilk ayakkabı tanıtılmadan evvel James, şimdi artık klasikleşen ‘Baskı‘ isimli reklamda oynamıştı. Reklamda takım arkadaşları Dajuan Wagner, Carlos Boozer ve DeSagana Diop; Kings anonsçuları Grant Napear ve Jerry Reynolds; oyuncu Damon Wayans ve efsanevi George Gervin.

Reklamda James, Kings guardı Bibby tarafından savunuluyor ve bir an gülümseyip potaya hücum etmeden önce kısa bir süre hareketsiz kalıyor. Orijinal versiyonda James, Bibby’den darbe yiyordu, ama veteran guard bunu kabul etmedi. “Sizin aradığınız… Kimseye böyle bir şey yapmak istemem’ dedim” diyor Bibby. “LeBron James ya da Doo Doo Williams olması umrumda değil, TV’de bir salak gibi görünmeyeceğim.”

James o yaşında yıldızlığı gayet iyi kaldırmıştı, çünkü bu onun doğuştan hakkı gibiydi. Riedinger Ortaokulu’ndaki öğretmenler vs. öğrenciler maçında ilk smacını vurduğunda henüz 8. sınıftaydı ve Ohio basketbol çevrelerinde ona tapılıyordu. 2001’de, ABCD şampiyonluk maçında James’in takımı, o dönemde ülkenin en üst düzey genç oyuncularından biri olan şutör guard Lenny Cooke’un sürüklediği ekibe mağlup olmuştu. 16 yaşında, son 20 yılda All-American seçilen ilk ortaokullu oyuncu oldu. Maçın son basketi mi? Cooke’un potasına gönderdiği, maçı kazandıran üçlük — ve ona karşı 24-9’luk bir sayı üstünlüğü. Bu zaman dilimi, James’i fenomen statüsüne taşıdı ve o zamandan beri spotlar hep ona dönük oldu.

Sports Illustrated onu ikonik bir kapakla kutsadı. Lisedeki maçları televizyondan verildi ve Dick Vitale ile Jay Bilas tarafından anlatıldı. James’in favori rapçisi Jay-Z, The Black Album döneminde ona abilik ve mentörlük yaptı. Cavaliers onu bir antrenmanda görmek için 150.000 dolarlık cezayı göze aldı — ve o maçı domine etti. James aynı yıl, Cavs tarafından ilk sırada seçildi. “Baskı” diyordu 2003 ilkbaharında, “bütün hayatım boyunca benimle oldu.”

O esnada James efsanesi perde arkasında da büyümeye devam ediyordu. “Bir keresinde idmanda, aynı takımdaydık” diye anlatıyor takım arkadaşı J.R. Bremer, “kanattan koşuyordu, ona bir alley-oop pası attım. Topu attıktan sonra içimden ‘Ulan nasıl tutacak o topu’ dedim. Kimsenin o kadar yükseğe sıçradığını görmemiştim. Ona rağmen topu tek elle aldı ve çift elle içine vurdu. Gerçekleşmesi imkansızdı… Kevin Ollie’nin üstünden sıçramıştı.”

James, internet çağının ilk yıldızıydı — her hareketi kaydediliyor, analiz ediliyor ve eleştiriliyordu. Bu işler sosyal medya çağı öncesinde forumlar, kalitesiz videolar ve sohbet odaları aracılığıyla yürüyordu. Ergen James, henüz NBA’de sahaya adımını atmadan, destekler sayesinde 142 milyon dolar kazanmıştı — Nike’la yapılan 100 milyonluk anlaşma da buna dahil. “Nike’ın bu konuda büyük bir adım atacağı belliydi” diyor NBA eski başkanı David Stern. “Bu genç adamın başarısı için çok büyük bir iddiaya giriyorlardı.” Berberler, barlar, okul sıraları ve üniversite kampüslerinde bu soru konuşuluyordu: Hangisi daha iyi bir oyuncu olacak? James mi, Carmelo Anthony mi?

Ve sonra, nihayet, 29 Ekim 2003’te, oradaydı — Sacramento’nun artık kullanmadığı Arco Arena’da. Sahne, James’in oyunun gördüğü bir sonraki büyük güç olması için hazırdı — Magic Johnson, Shaquille O’Neal ve Allen Iverson gibi. Ya da bir sonraki fiyasko — Pervis Ellison, Michael Olowokandi veya Kwame Brown gibi.

James ve Cavs o gün yayımlanacak iki ESPN maçından daha az parlak olanında yer alacaktı. Kings’in şampiyonluk hayalleri, Webber’in diz sakatlığı sonucunda 2. turda Dallas’a elenerek yarıda kalmıştı. James’in gelişi, Arco Arena’nın 180. kez üst üste kapalı gişe oynadığı maç olacaktı.

“Bu çocuk 8. sınıftan beri şişiriliyor” diyordu eski Kings forveti Tony Massenburg. “Ve eleman da bunun hakkını veriyor. Yani ilk lig maçına çıktığın zaman, atmosferin bir parçası olacaksın; tam bir gösteri. Genç Michael Jordan’a bakıyor gibiydik.”

Kimisi de onun düşüşünü gözlüyordu. Diğerleri de, bütün bu övgülere layık mı, bunu görmek istiyordu. Ama özellikle bir kişi için, James’in sonraki Magic ya da Jordan olmasının önemi yoktu. Moses Malone, bu çocuk için yalnızca en iyisini istiyordu. “Liseden gelen çocukların iyi iş çıkarmasını istiyorum, çünkü beni temsil ediyorlar” diyordu 1983 Finaller MVP’si. “Belki ilerde başka bir lise oyuncusu da Hall of Fame’e girer.”

Bu, James’in kariyerinin ilk 12 dakikasının hikayesi. Oyuncu, koç, arkadaş, takım arkadaşı, gazeteci ya da fotoğrafçı: 20 yıl sonra bile hepsi, 29 Ekim 2003 günü oynanan o 12 dakikayı, oyunu ve dünyayı değiştiren çeyrek olarak hatırlıyor.

(Adı geçen herkes, o sezonki ünvanlarıyla anılmıştır.)