by Nando De Colo – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 8 Ocak 2020 tarihinde LNB‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Şutörlere ayırdığımız programımızda üst düzey bir şutörü Nando De Colo’dan daha iyi kim temsil edebilir? Fenerbahçe Beko’nun yıldız guardı, her türlü şut konusunda uzman. EuroLeague kariyerindeki %43,1’lik üçlük isabet oranı ile son 10 yılda 11. sırada yer alıyor. De Colo, keza iki sayılık atışlarda ise %53,6’lık bir isabet oranı yakaladı. Serbest atış çizgisinde ise inanılması güç bir başarıya sahip. %94 ile isabet bulan Nando, EuroLeague tarihinin bu konuda 1 numarası.
Bunlara bir de bir doz yaratıcılık eklenince Avrupa’da 10 yılı aşkın süredir eşi benzeri olmayan bir basketbolcu ortaya çıkıyor. Böylesi sıra dışı bir yeteneği LNB de 2006-2009 yılları arasında Cholet Basket çatısı altında izleme şansı buldu. O çocuk Fransa’da tüm bireysel ödülleri kazanarak yoluna başladı. Sekiz yıl sonra kıtanın en büyük arenasında da bunu başardı.
Nando’dan Cholet yıllarından itibaren geçmişe dönüp kulüp kariyerinin özel anlarını bizimle paylaşmasını istedik. Eşi ve iki çocuğuyla yaşadığı İstanbul’daki hayatına kadar leziz anekdotlar paylaştığı harika bir parça sundu. Ayrıca Fransa milli takım kariyerinden de bahsetme şansımız olabilirdi. Nando, milli takımda 2008 yılından bu yana vazgeçilmez isimlerden biri olup 176 kez forma giydi ve dört madalya kazandı. Ancak çok daha uzun sürerdi bu görüşme. 13 yıllık kariyerinde yıldız isim, dev bir takım ödülleri ve bireysel ödüller koleksiyonu oluşturdu. Nando, harika bir Avrupalı basketbolcu oldu.
11 Kasım 2006, Cholet-Reims: Bir Yeteneğin Doğuşu
2006-2007 sezonunun başında Nando De Colo, yıldız olma ışığı gösteren iyi bir oyuncuydu. 19 yaşındaki oyuncu gözden kaçmış, genç takımlarda asla çağrılmamış ve hiçbir profesyonel bir maçta oynamamıştı. Erman Kunter‘in takımda göreve dönüşünde büyük bir kazanım olacaktı. Çünkü Boğaz’ın Dehası, ondaki cevheri hemen keşfetti.
“İlk sezonumda iki maça çıktım. Öncelikle 2006-2007 sezonunun başına oranla biraz daha istikrarlı süre aldığım bir maç vardı. Erman takımın başına geçtiğinde Reims karşısında iç sahadaki maçta bana şans verdi. (Ed. Notu: De Colo o maçta 22 dakika oynadı. 4 sayı, 5 ribaund, 3 asist, 4 top çalma üretti ve takımı maçı 83-52 kazandı.) Benden istenen şey savunmada iyi oynamak ve hücumda çok fazla hata yapmamaktı, ben de bunu epey iyi yaptım. İkinci maç da Le Havre karşısında yine içeride oynadığımız maçtı. Sabahtan genç takımın antrenmanına gittim. Sonra A takımın antrenmanı vardı. Erman, benim ilk antrenmana gitmemden memnun değildi çünkü akşamına genç takımda oynamamı istemiyordu. Teknik ekibe bu mesajı verdi. Akşam Le Havre karşısında çok süre aldım ve o yarım sezonda en iyi maçımı çıkardı. 20-21 sayı attım ve hem savunmada hem de hücumda benden isteneni istikrarlı bir şekilde yerine getirdim. (22 sayı, 5 ribaund, 9 asist, 29 verimlilik puanı.) Özel bir performanstı çünkü hemen sonrasında Antoine Rigaudeau ile karşılaştırıldım.”
8 Temmuz 2007, Euro U20, Fransa-Sırbistan
Fransa genç milli takımıyla ilk ve tek macerasında Nando De Colo ortalığı kasıp kavurdu. Euro U20’de maç başına ortalama 17,9 sayı attı. Michel Gomez’in takımının en skorer oyuncusu oldu. Sırbistan karşısında oynadığı maçta 31 sayı ile en iyi performansını ortaya koydu.
“Evet, hatırlıyorum. Karşımda Milos Teodosic vardı. O dönemde uluslararası arenayı şimdi bildiğim gibi bilmiyordum tabii ki. Gençken milli takımlara çağrılmadım, dolayısıyla kendi jenerasyonumdaki büyük isimleri bilmiyordum. Hâli hazırda büyük takımlarda oynadıklarını ve büyük sorumlulukları olduğunu biliyordum. O turnuvada karşımda kim olacak bilmiyordum ama görünce yeteneği anlıyordunuz tabii. O Avrupa Şampiyonası’nda Gigi Datome ve fiziğiyle sahayı domine eden Türk Oğuz Savaş da vardı.”
19 Şubat 2008: Kariyerinin İlk Kupası
“Cholet Basket ile kazandığımız kupayı çok iyi hatırlıyorum. Altyapısından yetiştiğim takım ve her şeyi de orada yaşadım. Yanlış hatırlamıyorsam turnuvaya zor katılmıştık. Sekizinci sıradan girdik. Hyeres-Toulon’a gittiğimiz zaman Le Havre takımıyla aynı otobüsteydik. Otobüs antrenman için durduğunda Ali Traore bize dönüp ‘iyi çalışın’ dedi gülerek. Neticede bize bunun faydası oldu. Karmaşık bir dönemden geçiyorduk ve Ocak ayında çok fazla maç kaybetmiştik. Ancak o üç gün içerisinde takım olduk ve yarı finalde favori ASVEL ile oynayıp kupaya uzanabildik. Finalde de yarı finali çok iyi geçen Vichy karşısında kazanacak kadar iyiydik. Fransız oyunculardan kurulu bir çekirdeğimiz vardı. O dönemde bu her takım için geçerli değildi. Le Mans ve ASVEL’in tecrübeli Fransız oyuncuları vardı. Cholet’de ise benim etrafımda Said Bendriss, Maxime Chupin, Rodrigue Beaubois gibi birlikte büyüdüğüm oyuncular vardı. Ayrıca Steed Tchicamboud, Claude Marquis, Stephane Dondon, DeRon Hayes gibi isimlerle de oynamaktan çok keyif alıyordum. Cholet’ye gitmeden önce bile takımın oyununu seviyordum.”
2008’de Fransa MVP’si
Profesyonel kariyerinin ikinci sezonunda Nando, bütün bireysel ödülleri topladı. All-Star Maçı’nın MVP’si, Semaine de As’ın MVP’si, sezonun MVP’si oldu… Tabii En Çok Gelişim Gösteren Oyuncu ödülünü de kazandı.
“Sezon MVP’si ödülü çok anlamlı. İnsanların benden neler beklediğini, başka bir deyişle o beklentileri nasıl karşılayacağımı bildiğimi ve hatta beni pek de tanımayanlar için o beklentilerin de ötesine geçebileceğimi bildiğimi gösteriyor. O sezon Paris ile oynadığımız çok kötü bir maçla başlamıştı. Fransa U20 takımından yeni dönmüştüm. İlk kez meşgul bir yaz geçirmiştim. Sezon başında ritme girmekte zorlandım. 2-3 hafta sürdü. Paris ile oynadığımız o ilk maçta benden çok şey beklenirken sayı atamadım. Bu seviyede nasıl olur bilirsiniz, herkes şüphe duymaya başladı. Ancak ben nerede olduğumu biliyordum. Ailemle konuşup dedim ki ‘Bana ritme girmem için 2-3 hafta verin çünkü bu yaz dönemi beni fiziksel olarak gerçekten mahvetti.’ Sonra sezonun nasıl bittiğini hepimiz biliyoruz.”
26 Nisan 2009: Bologna’da EuroChallenge Finali
2009 EuroChallenge Final Four’u Nando De Colo’nun kariyerindeki ilk büyük hayal kırıklığı. O gün Cholet, Avrupa’da kupa kazanmanın eşiğine gelmişti. Kendi evinde oynayan Virtus tarafından uzun süre domine edilen Cholet, 24 sayıyla oynayan De Colo’nun maçı kazandıracak şutu atmasını umuyordu. Son üçlüğünü kaçırdı. Maç bitmişti. Tabii o son şutta bir temas da vardı.
“Hatırlıyorum tabii ki. Hatta dün bir Bologna taraftarı, nedendir bilmem o maçın özetini paylaştı. Bir başkası da beni etiketleyince gördüm. Hemen menajerime ve Cholet’de o maçı ‘Smash’te izleyen en iyi iki arkadaşıma haber verdim. O maçın sonu yüzünden hâlâ kursağımızda kalmış bir hevestir. Sporda bu da var. Yıllar içerisinde yolumuza başka şekilde devam ediyoruz. Ancak kıtalararası bir turnuvadaki ilk finalimde, Bologna’da bütün maç geride olsak da neredeyse şampiyonluğu çalıyorduk ve tartışmalı bir kararla kaçırdık. Herkes tartışabilir ancak böyle bir maçta o anda pek öyle bir düdüğün çıkmadığını biliyoruz… Hele bir de ev sahibi takıma karşıysa… Elbette maçın sonunda üzücü oldu, hevesi kursağımda kaldı. Öte yandan gelecek için karakterimi oluşturmam açısından da etkili oldu.”
2010-2012: Valencia‘daki Unutulmaz İki Sezonu
“2010’da Vitoria’da kazandığımız EuroCup yarı finalini hiç unutmam. Herhalde hiç o kadar iyi bir hücum oynamadım ilk yarıda. Devrede 4/5 veya 5/6 ile üçlük atmıştım. O Final Four’dan 10 gün kadar önce antrenmanda bileğimi burkmuştum. Epey iyi de burkmuştum. Hemen tedavime başlandı. İki gün sargılı kaldı bileğim. Sargıyı kaldırmak bile zor geliyordu çünkü bileğim çok ağrıyordu. Kıpkırmızı olmuştu. Bir hafta boyunca fitness koçuyla havuzda çalıştım, koştum, sahaya dönmek için elimden geleni yaptım. Final Four öncesi takımla çalışmam gerekiyordu. Maç esnasında bacağımda bir sargı olduğunu görebilirsiniz. En iyi hâlim değildi ama elimden geleni yaptım. O ilk yarı inanılmazdı.
İkinci sezon ise Valencia ile son sezonumdu. Playoffların yarı finalinde evimizde Barcelona ile oynadığımız bir maç vardı. 2-1 kaybettik seriyi. İlk maçı deplasmanda kaybettik, sonra seriyi eşitledik ama evimizde kaybettik. Son maçı kazanma fırsatı elimize gelmişti. Takımın lideri topu yarı sahaya getirdi. Normalde sorumluluk bendeydi ama kaldırıp üçlük denedi ve kaçırdı. Maçtan sonra ilk ben gidip ona herkesin başına gelebileceğini söyledim. Ancak o son maçımdı. O his geçer sanıyordum ama kaldı.”
2012-14: ABD Macerası
2009’da San Antonio Spurs tarafından draft edilen Nando, üç yıl sonra Tony Parker ve Boris Diaw’ın takım arkadaşı olarak organizasyona katıldı. 97 maça çıktıktan sorna 2013-14 sezonunda Toronto Raptors‘a takaslandı.
“Aklımda Spurs döneminden bir anı var. Atlanta karşısında içeride oynadığımız sezon önü maçı. Maçta eşitlik vardı ve mola alınmıştı. Koç, molayı o maçta oynamayan Tony’ye bıraktı. Tony, benim topu alıp bire bir oynayacağım bir set çizdi. Son saniyede şutu soktum. Bu ABD macerasına dair ilk anı buydu. Sonra hatırladığım bir başka maç daha var. Miami’de Big Three’nin dinlendirildiği bir maç vardı. Bizde Pop yıldızları dinlendirince ceza alıyorduk. Neticede pek büyük bir maç olmadı. Biz ciddi bir şekilde oyunumuzu oynadık. Biraz süre almış kendimi gösterebilmiştim. (34 dakika ile NBA’de en çok süre aldığı maç olan bu karşılaşmada Nando, 15 sayı, 6 ribaund ve 5 asist ile mücadele etti.) Herkes kaybedeceğimizi bilse de bir sürprize de yakındık. Raptors kariyerimde ise Indiana ile oynadığımız iç saha maçını hatırlıyorum. O dönemde Paul George orada oynuyordu. Erken süre buldum ve ilginç işler yaptım. Son çeyrekte önemli isabetler buldum. Önde kalıp maçı kazandık. Drake de oradaydı ve maçın bitiminde bizi görmeye soyunma odasına gelmişti.”
2014-19: CSKA Moskova ile Avrupa’nın Zirvesi
NBA’de adından pek söz ettiremeyen Nando, 2014’te EuroLeague’e döndü ve CSKA Moskova formasıyla, Eski Kıta’nın en iyi oyuncularından biri oldu. Moskova’daki beş sezonunda o kadar büyük şeyler yaşadı ki hepsini saymak mümkün değil. Biz kazandığı iki şampiyonluğa götürüyoruz sizleri.
Final Four 2016
“Diğerlerine göre buradaki anılarım daha taze. Her sporcu eğer gerçekten umurunda olmaması gibi bir durum yoksa gerek galibiyet gerek mağlubiyet olsun, genelde önemli maçlarını hatırlar. Bizi motive eden şey de budur. O Final Four’da önce yarı finalde Loko ile oynadık. Hücumda çok yetenekli bir takımdı ve VTB League’de de oynadığımızdan onları tanıyorduk. Onları yenmeyi başardık ve finalde Fenerbahçe karşısında bulduk kendimizi. İnanılmaz bir maçtı. İlk yarıda biz, ikinci yarıda onların maçı oldu ve Khryapa’nın ribaundu ile maçı uzattık. Maç neticede bizim lehimize sonuçlandı. CSKA, önceki yıllarda çok büyük hayal kırıklıkları yaşamıştı. Olympiakos karşısında işler çok iyi giderken kaybetmiştik önceki sezon. 2016’da Khryapa’nın o son basketi, maçı uzatmaya götürdü. O maçın son 1,5 dakikasını hatırlıyorum. Takım arkadaşlarıma baktım, kaybetme ihtimalimiz yok gibi geldi. Gerçekten hazırdık. Final Four’a bir gün önce hazırlanılmıyor. Bütün sezon hazırlanıyorsunuz. 2015-16 sezonu başladığında sonuna kadar götürmeye hazırdık. O maçı uzatıp kazanmamızı sağlayan şey de bu oldu. Tabii inanılmaz bir andı.”