by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Tek bir takımla EuroLeague’de 278 maç, 12 sezon, 3 şampiyonluk ve gerçek bir efsane! Sanırım sadece bu tek cümle, ona dair her şeyi anlatmaya yetiyor.
Avrupa basketbolunu tarihinde birçok unutulmaz efsane var ve hepsinin de kendine göre önemi var ama bu adamın yeri bir başka. Onun adanmışlığı, liderliği, zekası bu kıtanın basketbolseverleri için her zaman çok özel oldu. Diğer bütün efsanelerin sevenleri kadar sevmeyenleri de vardır. Diamantidis için böyle bir şey yok.
Etrafınıza bakın! Hiç Diamantidis’i sevmediğini söylediğini duyduğunuz birisi oldu mu?
Panathinaikos içinse bu adamın yeri bambaşka. 2004’te kulübün kapısından girdiği ilk günden itibaren Diamantidis, bu kulübün başarılı olması için her şeyi yaptı.
Takımı destekleyen 2. adam da oldu, takımı şampiyonluğa götüren lider de, 35 yaşında takımı bir arada tutmaya çalışan efsane de… Bana sorarsınız, hiç tartışmasız bir şekilde Avrupa’nın en köklü takımlarından olan Panathinaikos‘un en büyük efsanesi o!
Bu cümlenin sebepleri olarak size birçok şey sıralayabilirim ama beni her zaman tek bir olayı inanılmaz etkilemiştir. 2014’te Unicaja Malaga maçında maç içerisinde sakatlandığı için kenara gelmek zorunda kaldı Diamantidis! Oynanan maç ne bir Final Four ne de playoff maçıydı. Fakat maçın son bölümünde sakatlanıp kenara gelmek zorunda kalan Diamantidis, o kadar üzüldü ki tepkisini formasını yırtarak verdi.
Gerçekten özel bir karakterden ve bir efsaneden bahsediyoruz. Takvim yaprakları istediği kadar ilerlesin Atina’da onun unutulması mümkün değil. Çünkü Diamantidis, insanların kalbine girmeyi başarmış bir efsane.
Eurohoops Fırın ise bu efsaneyi onurlandırmaya karar verdi ve Diamantidis’in görkemli kariyerindeki en iyi 10 maçını sizler için derledi. Dışarıda kalan o kadar çok maç oldu ki, bir noktadan sonra bizlere, keşke listeye 20 maçtan yapsaydık dedirtti.
Neyse lafı daha uzatmadan Avrupa tarihinin en büyük efsanelerinden Diamantidis’in EuroLeague kariyerindeki en unutulmaz 10 maç:
NOT: En iyi 10 maç verimlilik puanı üzerinden değil, maçların önemi ve anlamı üzerinden belirlenmiştir. Ayrıca sıralama, maçların tarihlerine göre düzenlenmiştir.
10- Panathinaikos – CSKA Moskova: 93-91
Sezon: 2006/07 sezonu – Final Four final maçı
Performans: 15 sayı, 3 ribaund, 3 asist, 2 top çalma, (4/4 saha içi), 22 EFF
2006-07 sezonu bir çok açıdan Dimitris Diamantidis efsanesinin yükseldiği bir sezon!
2006 yazında milli takımla unutulmaz bir turnuva geçiren Diamantidis, Atina’ya geri döndüğü zaman kendini zor bir durumda buldu. Final Four o sezon OAKA’da yapılacaktı ve doğal olarak 2002’ten beri şampiyonluk göremeyen Panathinaikos’un evindeki Final Four’u kazanması gerekiyordu ama şartlar hiç kolay değildi.
O yaz Vassilis Spanoulis kariyerini NBA’e taşırken takım diğer yıldızı Jaka Lakovic de olaylı bir şekilde Barcelona’nın yolunu tuttu. Böyle bir durumda birisinin çıkıp takıma liderlik yapması gerekiyordu ve o kişi de tahmin edersiniz ki Diamantidis oldu.
Kariyerinde ilk kez o sezon “Yılın Beşi’ne” seçilen efsane isim, Siskauskas ve Batiste’le birlikte Panathinaikos’un finale kadar gelmesini sağladı. Finaldeyse karşılarında son şampiyon CSKA Moskova vardı.
Oldukça çekişmeli geçen maçta Diamantidis, kusursuz bir performans sergiledi ve Siskauskas’la birlikte OAKA’daki binlerce Panathinaikos taraftarına EuroLeague şampiyonluğunu hediye etti.
Kariyerinin ilk EuroLeague şampiyonluğunu kazanan efsane isim, Final Four’un da MVP’si seçildi. Bu karar her zaman biraz eleştirilir. Bence de ödül Siskauskas’a gitmeliydi ama bu durum, finalin Diamantidis’in kariyerindeki en iyi 10 maçtan biri olmadığı anlamına da gelmiyor.
9- Panathinaikos – Union Olimpija: 95-88
Sezon: 2010/11 sezonu – Normal sezon 8. hafta maçı
Performans: 16 sayı, 3 ribaund, 11 asist, 3 top çalma, (5-9 saha içi), 26 EFF
Diamantidis, 2007’de yaşadığı durumun hemen hemen aynısını 2011’de de yaşadı.
2009’daki unutulmaz şampiyonluktan sonra Panathinaikos‘ta diğer yıldızlar yine takımdan ayrıldı. Pekovic, NBA’in yolunu tuttu, Saras takımdan gönderildi ve en önemlisi Spanoulis, ezeli rakip Olympiakos’un yolunu tuttu.
Bu şartlar altında tabii herkesin beklentisi Diamantidis’in takımı sırtlamasıydı. Efsane isimse bunu yapacağı daha normal sezonda göstermeye başladı.
OAKA’da Union Olimpija’ya karşısında Panathinaikos, son 1 dakika 23 saniyeye 5 sayı geride girerken Diamantidis’in de o ana kadar sadece 3 sayısı vardı. Peki sizce efsane isim sonrasında ne yaptı?
Hemen söyleyeyim; 75 saniyede tam 13 sayı attı!
Onun bu özel performansı sayesinde Panathinaikos geri döndü ve maçı önce uzatmaya götürdü, sonra da uzatmada kazandı.
Bütün o yıldızların ayrılmasından sonra alması gereken o sorumluluğu yine alan efsane isim, sezonun devamında ise kariyerinin en iyi ortalamalarını tutturdu ve kariyerindeki tek normal sezon MVP ödülünü kazandı.
8- Barcelona – Panathinaikos: 71-75
Sezon: 2010/11 sezonu – Playoff serisi 2. maçı
Performans: 17 sayı, 5 asist, 2 ribaund, 2 top çalma, (4/11 saha içi), 13 EFF
Takımın diğer yıldızları ayrıldıktan sonra Diamantidis’in kariyer performansı göstermesi takdirlikti fakat playoffta yaptıkları çok daha özeldi.
O dönem ligin en güçlü takımı olan Barcelona, bir sezon önce dominant bir performansla EuroLeague şampiyonu olurken 2011’de ise TOP-16 rakiplerini süpürerek playoff’a kadar geldi. Üstelik o sezon Final Four, Barcelona’daydı ve doğal olarak Katalanların motive olması için çok fazla sebep vardı.
Bu sebeple Diamantidis takdir edilesi bir sezon geçirse de tüm Avrupa’nın gözünde Barcelona’nın bu seriyi kazanacağı çok açıktı.
Fakat kimse yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz bu iki adamın yapabileceklerinden haberdar da değildi.
Serinin ilk maçında Diamantidis, tam bir süperyıldız gibi oynadı ve Barcelona’ya korku dolu anlar yaşattı. Fakat efsane isim, 26 sayıyla o gün kariyer rekorunu kırsa da sportmenlik dışı faulle birlikte yaratmaya çalıştığı mucize son şut girmeyince yarım kaldı.
Serinin 2. maçında ise Obradovic, hala çok konuşulan taktiksel hamlesini yaptı. One and box savunmasıyla Panathinaikos, Barcelona’yı hücumda fena halde bozarken oyunun diğer tarafında ise bu adam sahnedeydi.
İlk maç kadar özel bir performans sergilemese de Diamantidis, takımına liderlik yaparak hücumun rayında gitmesini sağladı. Günün sonunda ise tüm Avrupa’yı şok eden olay gerçekleşti ve Panathinaikos, Palau Blaugrana’da maç çalmayı başardı.
7- Panathinaikos – Barcelona: 76-74
Sezon: 2010/11 sezonu – Playoff serisi 3. maçı
Performans: 18 sayı, 7 asist, 3 ribaund, 2 top çalma (3/8 saha içi), 24 EFF
Panathinaikos‘un Palau Blaugrana’da maç çalması büyük bir olaydı ama tahmin edersiniz ki henüz seri bitmemişti.
Herkesin beklentisi Barcelona’nın one and box savunmasına bir çare bularak seride ipleri tekrardan eline almasıydı. Diamantidis ise buna izin vermedi.
Oldukça stresli ve yoğun geçen maç, sürekli başa baş giderken iki takım son 3 dakikaya berabere girdi. Efsane isimse son bölümüne damgasını vurdu. Önce arka arkaya bulduğu sayılarla Panathinaikos‘un son 1 dakikaya 3 sayı önde girmesini sağlayan Diamantidis, sonrasında ise son anlarda faul çizgisinden hiç hata yapmadı ve Panathinaikos’un seride 2-1 öne geçmesini sağladı.
Barcelona’nın bu ayağa kalkma çabasını Diamantidis’le çaresiz bırakan Panathinaikos, OAKA’daki diğer maçı da kazandı ve tarihi bir playoff zaferiyle son şampiyonu saf dışı bırakarak Final Four biletini aldı.
6- Panathinaikos – Maccabi Tel Aviv: 78-70
Sezon: 2010/11 sezonu – Final Four final maçı
Performans: 16 sayı, 9 asist, 5 ribaund, 2 top çalma, (4/10 saha içi), 24 EFF
Barcelona’daki Final Four Dimitris Diamantidis’in tarihi sezonunu taçlandırma yeriydi.
Yarı finalde Montepaschi Siena’yı saf dışı bırakan Yunan devi, finalde ise karşısında 2001’de SuproLeague’i kaybettikleri Maccabi‘yi buldu. Final öncesinde iki takımın kadroları birbirine yakın gözükse de finale Panathinaikos‘un unutulmaz ikilisi damgasını vurdu: Diamantidis – Batiste!
Maccabi‘nın pota altındaki ikili oyun savunma problemini acımasızca cezalandıran bu ikili, daha henüz ilk çeyrekte 13 sayı – 4 asist yaparak Panathinaikos‘un öne fırlamasını sağladı. David Blatt maçın devamında geri dönmek için farklı farklı planlar kullansa da Diamantidis, her kritik anda sahne aldı ve hep Maccabi’nin yüzüne kapıyı kapattı.
Kariyerinin 3. şampiyonluğunu kazanan efsane isim, böylece sezonu normal sezon MVP ödülü, Final Four MVP ödülü ve sezonun en iyi savunmacısı ödülünü alarak kapattı ve eşsiz bir sezon geçirmiş oldu.
5- Unicaja Malaga – Panathinaikos: 76-77
Sezon: 2011/12 sezonu – Normal sezon 6. hafta maçı
Performans: 23 sayı, 4 asist, 3 ribaund, (7/11 üçlük), 25 EFF
Şampiyonluğun ardından da Dimitris Diamantidis hiç hız kesmedi. Hatta sonraki sezonun normal sezonun kariyerinin en unutulmaz maç sonlarından birini oynadı.
Malaga’da o akşam 7/11 ile kariyerinin en unutulmaz üç sayı performansını sergileyen efsane guard, bu üçlüklerin ikisini en kritik anlarda gönderdi.
Oldukça çekişmeli geçen maçta Panathinaikos, son 15 saniyeye girilirken kendisini 4 sayı geride buldu. Yunan devine maçı kazanmak için artık bir mucize gerekirken o mucize de tabii ki Diamantidis’ten geldi.
Önce bitime 11 saniye kala üçlüğü gönderdi ve farkı bire düşürdü efsane isim! Arkasından Tremmell Darden çizgide hata yapınca eline gelen fırsatı çok iyi kullandı ve bitime 1.3 saniye kala üçlüğü göndererek Panathinaikos‘u zafere taşıdı.
Zeljko Obradovic‘in saha içi liderine en kritik anlarda çizdiği iki set ise gerçekten muhteşemdi.
4- Panathinaikos – Maccabi Tel Aviv: 93-73
Sezon: 2011/12 sezonu – Playoff serisi 1. maçı
Performans: 15 sayı, 8 asist, 5 ribaund, 2 top çalma, 2 blok (4/6 saha içi), 31 EFF
Eğer izlemediyseniz, 2012’de Panathinaikos ile Maccabi‘nin karşılaştığı o 5 maçlık unutulmaz playoff serisini lütfen izleyin. Gerçekten modern dönemin en iyi playoff serisi bu eşleşme!
Zeljko Obradovic ile David Blatt’in koçluğun zirvesini zorladığı bu serinin Panathinaikos adına kahramanı ise yine Diamantidis’ti.
Serinin ilk maçında Panathinaikos, Maccabi karşısında ezici bir galibiyet alırken Diamantidis, o çok yönlülüğüne dair bütün yetenekleri ortaya döktü.
Maç erkenden koptuğu için 21 dakika sahada kalan efsane isim, bu kısa sürede istatistik kağıdına 15 sayı, 8 asist, 5 ribaund, 2 top çalma ve 2 blok yazdırdı. Tam da Diamantidis’i anlatan istatistikler değil mi bu?
O gece alınan sonuçtan dolayı Diamantidis, Obradovic ve Panathinaikos taraftarı oldukça mutluydu muhtemelen ama sonrası gerçekten hiç kolay olmadı.
3- Panathinaikos – Maccabi Tel Aviv: 86-85
Sezon: 2011/12 sezonu – Playoff serisi 5. maçı
Performans: 25 sayı, 6 ribaund, 3 asist, 2 top çalma, 1 blok, (4/9 saha içi), 34 EFF
Dediğim gibi sonrası Panathinaikos adına gerçekten kolay olmadı.
Serinin 2. maçında Maccabi geri döndü ve David Blu’nun unutulmaz performansıyla OAKA’da kazanarak seriyi eşitledi. İsrail devi, unutulmaz bir maç sonrası Nokia Arena’daki maçı da kazandı ve seride 1-2 öne geçti. Kendisi bir anda hiç beklemediği bir durumda olan son şampiyon ise cevabını 4. maçta verdi ve seriyi eşitleyerek OAKA’ya geri taşıdı.
Artık OAKA’daki son maç, İstanbul’daki Final Four’a gidecek takımı belirleyecekti.
İnanılmaz bir maç oldu. Hani derler ya klasiklerin arasına girecek bir maç diye… İşte tam olarak böyle bir maçtı.
Gerilimin ve stresin bir an bile eksik olmadığı maçta Maccabi, son 6 dakikaya 12 sayı geride girse de son 1 dakikaya girilirken farkı 2 sayıya kadar düşürdü. İsrail devi rüzgarı arkasına alsa da bu adam yine sahneye çıktı.
Takımını sakinleştiren Diamantidis, faul çizgisinden önce hatasız bir şekilde 5’te 5 attı. Sonuncusunda ise o atışı kaçırdı fakat hatasını hemen telafi ederek topu çaldı ve Panathinaikos‘u ve kendisini son kez Final Four’a attı.
2- Barcelona – Panathinaikos: 65-66
Sezon: 2012/13 sezonu – Playoff serisi 2. maçı
Performans: 10 sayı, 3 ribaund, 3 asist, 3 top çalma, (5/9 saha içi), 16 EFF
Vassilis Spanoulis ve Sarunas Jasikevicius’un gidişi eminim Diamantidis’i üzmüştür ama efsane ismin 2012’de yaşadıkları çok daha zordu.
O yaz, akıl hocası ve koçu Zeljko Obradovic‘i kaybeden Diamantidis, saha içerisindeki partneri Mike Batiste’in de kariyerini İstanbul’a taşımasına şahit oldu. Artık 32 yaşına gelmiş olan Diamantidis, artık yalnızdı ve elinde oldukça kötü bir kadro vardı.
Buna rağmen Panatinaikos’u playoffa taşıyana efsane isim, karşısında bir kez daha Barcelona’yı buldu. Elindeki kadroyla Barcelona’ya yeni bir sürpriz yapması çok zordu ama o, işleri zorlaştırmak için yine elinden geleni yaptı.
Palau Blaugrana’da Barcelona’nın o ezici savunması karşısında takımını ayakta tutmak için her şeyi yapan Diamantidis, takımının bütün maç oyunun içerisinde kalmasını sağladı. Son bölümde ise öldürücü darbeyi vurdu. Bitime 9 saniye kala takımı gerideyken karşısında Nate Jawai’yi bulan efsane isim, Avustralyalı pivotla adeta dans etti ve en sonunda üçlüğü göndererek takımını zafere taşıdı.
Diamantidis ve arkadaşları, o seride Barcelona için durumu yine korkutucu bir yere kadar getirdi ve seride 2-1 öne geçti. Fakat efsane isim, felaket bir 4. maç oynayınca Barcelona ayağa kalktı ve seriyi kazandı.
Yine de Diamantidis’in bu kadar yalnız kalmışken ortaya koyduğu direniş unutulmazdı.