by Greg Swartz, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 3 Nisan 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Genç yeteneklerini geliştirmeye çalışan lotarya takımları ya da play-off mücadelesi veren takımların hepsinin kadrolarına dair yapması gereken değerlendirmeler var.
NBA devam ederse, kalan kısa sürede takımların cevaplaması gereken sorular ise şu şekilde olacak.
Dallas Mavericks: Mavericks’i abartıyor ya da küçük mü görüyoruz?
NBA’deki şampiyonluk adaylarından bahsederken genellikle Dallas Mavericks, bu tartışmanın dışında kalıyor. Mavericks, lig genelindeki en yüksek altıncı net rating değerine sahip ve Houston Rockets, Utah Jazz ile Denver Nuggets’ın önünde yer alıyor.
Mavericks, Luka Doncic ve Kristaps Porzingis’in rollerine iyice alışmasıyla birlikte sezon boyunca ligin en verimli hücumuna sahip oldu. Bu istatistikler Mavericks’i şampiyonluk iddiası olan takımların arasında görmememiz küçük gördüğümüzü düşündürüyor olabilir, fakat bunda onların da payı var.
Mavericks, batı konferansı sıralamasında yedinci sıraya kadar geriledi ve lig genelindeki savunma sıralamasında 17. sırasında bulunuyor. Dwight Powell’ın Ocak ayında geçirdiği sakatlık da onlara büyük bir darbe oldu.
Yedinci sıradan yükselmek, sezonun devam etmesi durumunda Mavericks için hayati bir önem taşıyor. Şu anda bulunduğu sıralamada sezonu bitirirse Mavericks, Los Angeles Clippers ile eşleşecek. Ancak daha üst sıralara çıkmayı başarırlarsa Nuggets gibi görece daha kolay bir eşleşmeye sahip olabilirler.
Ancak play-off’ların oynanmadığı bir senaryoda Mavericks hakkında yerinde bir değerlendirme yapmamız zor gibi gözüküyor.
Denver Nuggets: Michael Porter Jr., ilk beş başlamaya hazır mı?
Michael Porter Jr., NBA’de bir yıldız olmak için gerekli bütün yeteneklere sahip. 2.08 boyundaki oyuncu, atletik bir yapıya sahip ve günümüz basketbolunda uzun forvetlerden beklenen her şeyi yapabiliyor gibi gözüküyor. Bu sezon denediği 102 üç sayılık atışta %42.2 ile isabet sağlayan genç oyuncu, %16.5’luk ribaund yüzdesiyle de Paul Millsap’in önünde yer alıyor.
Tüm bu olumlu özelliklere rağmen Porter Jr., oynadığı 48 maçta ortalama sadece 14.0 dakika sahada kaldı ve sadece bir maçta ilk beş başladı. Koç Michael Malone, şampiyonluk iddiasıyla oynayan bir takımda çaylak bir oyuncuya fazla süre vermeye çok sıcak bakmak istemiyor gibi gözüküyor ancak önümüzdeki sezondan önce Nuggets’ın uzun forvet pozisyonunda bir çözüm bulması gerekiyor.
Millsap, 35 yaşında ve önümüzdeki yaz döneminde sözleşmesi sona erecek. Onun yedeği Jerami Grant’in ise sözleşmesinde 9.3 milyon dolar değerinde bir opsiyon var, Nuggets isterse Grant’i serbest bırakabilir. İlerleyen dönemde bir gün Porter Jr., Nuggets için önemli bir rol oynayacak gibi gözüküyor. Denver ekibinin ise genç oyuncunun daha büyük bir sorumluluğa hazır olup olmadığına karar vermesi gerekiyor.
Golden State Warriors: Andrew Wiggins’in oyun karakteri değişecek mi?
Andrew Wiggins, ligde geçirdiği sezonlar boyunca tüm atletik yeteneklerine rağmen verimsiz bir skorer, kötü bir ribaundçu ve ortalama altı bir yaratıcı olarak ün saldı. Golden State Warriors ile geçirdiği kısa sürede de bu konuda bir değişiklik görmedik.
Timberwolves’tan Warriors’a geçtikten sonra Wiggins’in true shooting yüzdesi, ribaund yüzdesi ve asist yüzdesi yaklaşık olarak aynı seviyede kaldı. 25 yaşındaki kısa forvet, kariyerinin hiçbir döneminde iyi bir savunmacı olarak görülmedi. Bu da önümüzdeki sene şampiyonluk umutları olan Warriors için bir sorun teşkil ediyor.
Warriors’ın geride bıraktığımız dönemdeki dominasyonu sadece üç sayılık atış başarısının etrafında değil, aynı zamanda top paylaşımı ve savunmanın da etrafında şekilleniyordu. Bunlar da Wiggins’in kuvvetli yanları değil. Kariyerinin altıncı sezonunu oynayacak olan Wiggins’in oyun karakterinde bazı şeyleri Warriors değiştirmeyi başarabilecek mi?
Houston Rockets: Kısa beşler Play-off’larda başarılı olabilecek mi?
Takımın pivotu Clint Capela’yı Robert Covington için takas etme kararı alan Houston Rockets, kısa beş projesine kendisini tamamen adamış gibi gözüküyor. Covington kadroya katıldıktan sonra Rockets’ın elde ettiği 8-6’lık derece çok başarılı gibi gözükmese de kanat oyuncusunun yer aldığı beşler gayet başarılı bir performans gösterdi.
James Harden, Russell Westbrook, P.J. Tucker, Danuel House ve Robert Covington’ın beraber oynadığı beş, 164 dakika boyunca birlikte oynadı ve bu süre içerisinde rakiplerine 10.7 sayılık bir fark attı. House yerine Eric Gordon’ın sahada olduğu 45 dakikada ise bu sayı 7.1 oluyor.
Play-off’larda takımlar daha çok adam değişerek savunma yapmaya başlıyor. Teoride baktığınız zaman bu formülün işe yaraması gerekiyor. Savunmada rahatlıkla mesafe kat edebilen, şutlara el gösterebilen ve penetre kanallarına baskı yapabilen kanat oyuncularına sahip olmak her takımın isteyeceği bir şey. Ancak batı konferansının zirvesinde yer alan takımlardaki pivotlara karşı (Anthony Davis, Nikola Jokic) Rockets, zor anlar yaşayabilir.
Los Angeles Clippers: Konferansın birinci sırasını alabilirler mi?
Los Angeles Clippers, sezon araya girmeden önce bu yılki en iyi basketbolunu oynamaya başlamıştı. Takıma Reggie Jackson ve Marcus Morris’in eklenmesinden sonra Clippers, konferansın ikinci sırasına kadar yükseldi.
All-Star arasından sonra Clippers, lig genelindeki en iyi net rating’e sahipti. İkinci sıradaki Los Angeles Lakers’ı bu kategoride neredeyse ikiye katlamış durumdalar. Ancak Lakers, All-Star arasından sonra 8-2’lik bir dereceye sahipken Clippers oynadığı 9 maçta 7 galibiyet alabildi.
Bu da batı konferansında Lakers’ın 5.5 maç gerisinde bulunan Clippers’ın bu dönemde farkı kapatma konusunda başarılı olamadığı anlamına geliyor. Birinci sırayı almak play-off’larda Lakers ile oynayabilecekleri bir batı konferansı finalinde ev sahibi avantajına sahip olmak açısından büyük önem taşıyor.
İki takımın maçları aynı salonda oynadığı düşünülünce bu çok büyük bir ev sahibi avantajı olmayacaktır. Ancak sahada Lakers yerine Clippers logosu olması ve Lakers’ın şampiyonluk flamalarının kaldırılacak olması psikolojik açıdan Clippers’ın işine gelebilir. Özellikle bunu LeBron James ve Lakers’ı yakalayarak elde edeceklerini düşününce.
Los Angeles Lakers: Ligi en iyi dereceyle bitirebilirler mi?
Buna inanması zor gelse de LeBron James’in oynadığı takımlar, 2012-13 sezonunda 66 galibiyet alan Miami Heat’ten beri normal sezonu hiç birinci sırada bitiremedi. Bu sezonki Lakers’ın bunu başarabilmek için ciddi bir şansı var.
49-14’lük dereceye sahip olan Lakers, sezonun bitmesine 19 maç kala Milwaukee Bucks’ın üç maç gerisinde yer alıyordu. Tabi bu söylediklerimiz normal sezonunun tamamının oynandığı senaryoda geçerli.
Clippers’ın batı konferansı liderliğini alabilmek için 5.5 maçlık farkı kapatmak için bir şansı olsa da Lakers’ın esas odak noktası Milwaukee Bucks’ı yakalamak olacaktır. LeBron James, oynadığı son 5 final serisinde ev sahibi avantajına sahip değildi. Kral ve arkadaşları, bu sezon bunu değiştirmek isteyebilir.
Memphis Grizzlies: Justise Winslow kadroya uyuyor mu?
Justise Winslow, Şubat ayında Miami Heat’ten Memphis Grizzlies’e takas edildiğinden beri sakatlığı sebebiyle bir maçta bile oynayamadı. 24 yaşına yeni giren Winslow, yaş ve potansiyel anlamında Grizzlies’in genç çekirdeğine uyuyor gibi gözüküyor. Winslow, NBA’in en çok yönlü oyuncularından birisi. Zaman zaman oyun kurucu, şutör guard, kısa forvet ve uzun forvet pozisyonlarında rol alabiliyor.
Winslow, lig genelinde sık rastlanmayan bir yetenek cephanesini de Memphis’e beraberinde getirecek. 1.98 boyunda oyuncu, geçtiğimiz sezon Miami’de topu çok fazla kontrol etmişti. Hücumda agresif olacağı zamanları daha iyi seçmeye başlayan oyuncu, takım arkadaşlarını daha fazla işin içine dahil etmeye başlamıştı. Ancak üç sayı çizgisinin gerisinden kariyeri boyunca %33.7 ile şut atan Winslow, hala istikrarlı bir şutör değil.
Memphis, Winslow’un yaratıcılık yeteneklerini kullanarak dönem dönem Ja Morant’i daha fazla dinlendirebilir. Ancak bu iki ismin beraber oynayabilmesi için Winslow’un daha iyi bir şut performansı göstererek sahada daha fazla alan açması gerekiyor.
Minnesota Timberwolves: D’Angelo Russel, sonunda yuvasını buldu mu?
Son beş sezonundaki dördüncü takımında forma giyen D’Angelo Russell, sonunda kalıcı olacağı takımı bulmuş gibi gözüküyor. 2015 draftının ikinci sırasında Lakers tarafından seçilen Russell, iki sezon Los Angeles’ta oynadıktan sonra Nets’e takaslandı. Nets’teki son sezonunda All-Star seçildikten sonra geçtiğimiz yaz Golden State Warriors ile anlaşan D’Angelo, geride bıraktığımız takas döneminde ise Minnesota Timberwolves’un yolunu tuttu.
Russell’ın önümüzdeki üç sezon için kontratı bulunuyor. Bu yüzden kendi isteğiyle takımdan ayrılması gibi bir durum söz konusu değil. Towns ve Russell ikilisinin iyi bir performans göstermesine Timberwolves’un ihtiyacı var. Bu yüzden yakın gelecekte bu ikiliyi ayırmaları pek olası gözükmüyor.
Russell’ın Minnesota’daki ilk günlerinde gösterdiği performans gayet iyi gözüküyor. Oynadığı maçlarda 21.7 sayı – 4.6 ribaund – 6.6 asist – 1.4 top çalma ortalamaları yakalayan Russell’ın yanında, yıldız oyun kurucunun savunma zaaflarını kapatabilecek Malik Beasley ve Jarrett Culver gibi genç potansiyeller de bulunuyor. Russell, sonunda uzun süre kalacağı takımı bulmuş olabilir.
New Orleans Pelicans: Lonzo Ball, yıldız oyuncu seviyesine çıkıyor mu?
Zion Williamson’ın yarattığı heyecan ve Brandon Ingram’ın All-Star performansının ardında Lonzo Ball biraz gölgede kalmış gibi gözükse de çok yönlü oyununu bir seviye daha yukarıya çıkarmış gibi gözüküyor.
Son 16 maçında 14.1 sayı – 7.1 ribaund – 7.9 asist – 1.8 top çalma ortalamalarıyla oynayan Ball, üç sayı çizgisinin gerisinden %45.7 ile şut attı. Pelicans, bu maçlarda 9 galibiyet alırken sekizinci sıradaki Memphis Grizzlies ile olan farkı da 3.5 maça kadar indirdi.
1.98 boyunda olan Lonzo Ball’un iyi bir fiziksel kapasitesi olsa da kolejden NBA’e geldiği dönemde dış şutu ve hücum performansı çok iyi bir seviyede değildi. Çaylak sezonunda Lakers forması ile sadece %36 ile şut atan Ball, üç sayısı çizgisinin gerisinden %35 ile oynadı. Ingram’ın yıldız oyuncu seviyesine çıkması dört sezonunu alsa da Ball, üçüncü senesinde doğru yolda bir adım atmış gibi gözüküyor. Şu ana kadar Davis takası, iki takım için de işe yaramış gibi gözüküyor.
Oklahoma City Thunder: Chris Paul’ün hala takaslanması gerekiyor mu?
Geçtiğimiz yaz boyunca Chris Paul’un kontratını alacak bir takas partneri arayan ve bu konuda başarılı olamayan Oklahoma City Thunder, hala aynı isteği taşıyor mu büyük bir soru işareti. Paul, Thunder’da geçirdiği ilk sezonunda 40-24’lük dereceyle takımını batı konferansının beşinci sırasına taşıdı ve bu maçlarda 17.7 sayı – 4.9 ribaund – 6.8 asist – 1.6 top çalma ortalamaları yakalayarak All-Star seçildi.
Bu dönemde gösterdiği liderlik göz kamaştırıcı olan Paul; Dennis Schröder ve Shai Gilgeous-Alexander’ın gösterdiği performanslarda da önemli bir faktör oldu. Geçtiğimiz sezon boyunca değerini arttıran ve yüklü kontratından bir yıl azalan Chris Paul, diğer takımların geçtiğimiz yaz dönemine göre daha çok ilgileneceği bir oyuncu haline gelmiş olabilir.
Thunder açısından bakınca hala en mantıklı hamle büyük olasılıkla Chris Paul’ü takas etmek. Paul, şu anda 35 yaşında ve önümüzdeki iki sezon boyunca sırasıyla 41 ve 44.2 milyon dolar kazanacak. Paul, ne kadar iyi bir oyuncu olsa da kariyerinin bu döneminde bu miktarların karşılığını vermesi çok olası gözükmüyor.
Phoenix Suns: Potansiyellerini ne zaman galibiyetlere dönüştürecekler?
Bu yıl Phoenix Suns’ın potansiyelini galibiyetlere çevirmesini beklediğimiz yıldı. Takımın yeni koçu Monty Williams ve hücuma yön vermesini bilen tecrübeli bir oyun kurucunun kadroya eklenmesiyle birlikte Devin Booker, Deandre Ayton ile Kelly Oubre Jr.’ın göstereceği gelişim beklentileri arttırmıştı.
Sezona 7-4’lük bir dereceyle başlayan Phoenix’te işler beklendiği gibi ilerleyecek algısı oluşmuştu. Ancak sonraki 54 maçında sadece 19 galibiyet alan Suns, lig genelinde 22. sırada bulunuyor. Bu sezon kariyerinde ilk kez All-Star seçilen Devin Booker, daha verimli şekilde hücum ettiği sezonda 26.1 sayı – 6.6 asist ortalamalarıyla oynadı. Ricky Rubio, maç başına yaptığı 8.9 asist ile lig genelinde üçüncü sırada bulunuyor. Ayton ise oynadığı maçlarda 19.0 sayı – 12.0 ribaundluk bir performans gösterdi.
Suns’ta play-off mücadelesi verecek seviyede bir yetenek havuzu bulunuyor, ancak şu ana kadar bunu gerçekleştirmeyi başaramadılar. Net rating kategorisinde batı konferansının sekizinci sırasındaki Memphis Grizzlies ile aynı değere sahip olan Suns, önümüzdeki sezondan itibaren konferansın iddialı takımlarından birisi haline gelebilir.
Portland Trail Blazers: Sakatlıktan dönen isimler Play-off için yeterli olacak mı?
29-37’lik dereceye sahip olan Portland Trail Blazers’ın play-off umutları hala tükenmiş değil. Pelicans, Spurs ve Kings’in aksine bu konuda yakın zamanda destek almaları da muhtemel.
Takımın uzun rotasyonunun önemli bir parçasını oluşturan Jusuf Nurkic ve Zach Collins, sezon tekrar başladığında sakatlıklarından dönmüş olacaklar. Bu iki oyuncunun kadroya eklenmesiyle birlikte Portland, kendisini play-off potasına atabilir.
Nurkic, bir önceki sezon boyunca 15.6 sayı – 10.4 ribaund – 3.2 asist – 1.4 blok ortalamalarıyla oynarken Collins ise bu sene oynayabildiği 3 maçta takımına 9.0 sayı – 4.0 ribaund – 2.0 asistlik katkı vermişti.
Nurkic’in Portland kadrosunda yer alan en iyi ikinci oyuncu olduğunu iddia edebilirsiniz. Sağlıklı olduğu dönemlerde Nurkic, Hassan Whiteside’dan çok daha güvenilir bir opsiyon. Collins ise potansiyelinin vaat ettiklerinin sadece bir kısmını sergileme fırsatı yakaladı.
Damian Lillard, CJ McCollum ve Carmelo Anthony, işlevsel bir üçlü gibi gözüküyor. Bu isimlerin yanına Nurkic ve Collins’i eklemek Portland’ın istediği play-off sıçramasını gerçekleştirmesini sağlayabilir.
Sacramento Kings: Buddy Hield’ın durumu nasıl çözüme kavuşacak?
Buddy Hield, 2017 yılında DeMarcus Cousins’ın Kings’ten ayrıldığı takasta Sacramento ekibinin aldığı en değerli parçaydı. Şutör oyuncu, geçtiğimiz yaz döneminde 4 yıl 94 milyon dolar değerinde bir kontrata imza attı. Şu anda ligin en iyi şutörlerinden biri olarak görülen Hield’ın ilk beşteki yeri garanti gibi gözüküyordu.
Ancak koç Luke Walton, 44 maç boyunca Hield’a ilk beşte yer verdikten sonra şutör oyuncuyu benche çekerek Bogdan Bogdanovic’i ilk beşe monte etti. Bu andan itibaren oynadığı 20 maçta Kings, 13 galibiyet almayı başardı.
Bu strateji şu ana kadar işe yaramış gibi gözükse de uzun vadede de sürdürülebilir olacak mı orası muamma. Benchteki rolünden mutlu olmadığına dair haberler çıkan Hield, takımdan takasını da isteyebilir.
Bunun yanı sıra Bogdanovic de önümüzdeki yaz döneminde sınırlı serbest olacak, Sırp oyuncunun da takımdan ayrılması gündemde. Ancak Kings, büyük olasılıkla Bogdanovic’i kadrosunda tutmak için elinden geleni yapacaktır. Bu da Hield’ın takımla olan geleceğini daha bilinmez hale getiriyor.
San Antonio Spurs: DeMar DeRozan, kontratında bulunan opsiyonu kullanacak mı?
San Antonio Spurs, hala play-off umutları için mücadele verecek olsa da takımın gelecek günlerde önündeki en büyük soru işareti sene sonunda kontratında oyuncu opsiyonu bulunan DeMar DeRozan’ın ne karar vereceği.
Skorer oyuncu, sezonun geride kalan kısmında oynadığı maçlarda 22.2 sayı – 5.6 asist ortalamasıyla oynarken kariyerinin en iyi şut yüzdesini yakaladı. (%52.6) Önümüzdeki yaz dönemlerinde takımların fazla bir maaş bütçesi olmadığı düşünülünce DeRozan, 27.2 milyon dolar değerindeki opsiyonunu kullanarak Spurs’te kalmayı tercih edebilir.
Önümüzdeki yaz döneminde maaş bütçesinde yeri olacak takımlar arasında Atlanta Hawks, New York Knicks, Detroit Pistons ve Charlotte Hornets. DeRozan, bu takımlardan birisine gitmek yerine kontratının son senesini tamamlayıp 2021 yazında serbest kalabilir.
Gregg Popovich’in henüz emekli olmayı düşünmediği ve önümüzdeki yıl da play-off’lar için mücadele etmek isteyeceği düşünülürse, Spurs ile DeRozan yeni bir kontrat üzerinde de anlaşmaya varabilir. Bu yüzden DeRozan’ın kararı, Spurs’ün geleceği açısından büyük bir önem taşıyor.
Utah Jazz: Play-off’larda Mike Conley’nin hangi hali sahada olacak?
Kariyerinde Memphis dışında geçirdiği ilk sezonu oynayan Mike Conley, adaptasyon sürecinde fazlasıyla zorlandı. Yeni takımına alışmaya çalışan 32 yaşındaki oyun kurucu, bir dönem benche çekildikten sonra tekrar ilk beşe yerleşti.
Conley’nin istatistiksel anlamda çaylak sezonundan beri en kötü performansını sergilediğini söyleyebiliriz. Yıldız oyun kurucu bu sezon oynadığı maçlarda 13.8 sayı – 3.2 ribaund ve 4.3 asist ortalamalarıyla oynadı.
Donovan Mitchell, Jordan Clarkson ve Joe Ingles gibi isimler topla yaratma konusunda yetenekli oyuncular olsa da Utah Jazz’in play-off’larda iddialı olabilmek için Mike Conley’den daha iyi bir performansa ihtiyacı var.
Bu konudaki iyi haber ise yıldız oyuncu oynadığı son 7 maç boyunca 16.1 sayı – 5.3 asist ve 1.3 top çalma ile oynarken maç başına sadece 1.9 top kaybı yaptı. Bu karşılaşmalardan beşinde ise Utah Jazz sahadan galibiyet ile ayrıldı.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!