by Ben Pickman, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 6 Mayıs 2020 tarihinde SportsIllustrated’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Maccabi Tel Aviv’in erken saatlerde salonu Menora Mivtachim’de gerçekleştirdiği idman sona ermek üzereyken çoğunluğunu çocukların oluşturduğu 100’e yakın taraftar sahanın yanında birikmeye başlamıştı. Bu kalabalık, doğum günlerini kutlamak için orada bulunuyordu. Antrenman sona ermek üzereyken birkaç hafta sonra 19. yaş gününü kutlayacak olan Deni Avdija da sahada kalması istenen oyunculardan birisiydi. Avdija, birazdan yanına gideceği taraftarlardan çok da büyük değildi.
Gençliğine rağmen 2.00 boyundaki Avdija, İsrail’deki en ünlü sporculardan birisi. Avdija, henüz kendi takımı Maccabi’deki en iyi oyuncu olmasa bile takımının en popüler isimlerinden birisi.
NBA takımları, sıradaki Luka Doncic arayışına çoktan başladı bile. Bu yüzden Avdija’nın Doncic ile kıyaslanması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Geçtiğimiz yıl İsrail Ligi’nde Yılın Çaylağı ödülünü kazanan Avdija, birden fazla pozisyonda oynayabilmesi ve hızlı hücumlardaki skor katkısı ile dikkat çekiyor. Genç oyuncu, 2018 yılında EuroLeague MVP’sini kazanarak NBA’e giden Luka Doncic’in profesyonel seviyelerde elde ettiği başarılara ulaşmamış olsa da 2020 Draft’ının ilk beş sırasında seçilmesi fazlasıyla muhtemel.
Avdija, sahanın kenarına çektiği bir sandalyeye oturuyor. Ondan birkaç metre öteye de 10 yıl boyunca NBA’de forma giyen forvet oyuncusu ve Avdija’nın Maccabi’deki takım arkadaşı Omri Casspi oturuyor. Daha sonra birçok çocuk, bu iki isimle fotoğraf çekilmek ve onların imzasını almak için sıraya giriyor.
Yaklaşık 15 dakika sonra Casspi, sahadan ayrılırken takım arkadaşı Quincy Acy, onun için “Burada İsa kadar ünlü” diyor. Ancak bu esnada Avdija, çocukları kırmamak için onlarla fotoğraf çekilmeye devam ediyor. Daha sonra Avdija, “Benimle fotoğraf çekilmek isteyen bir çocuğu asla reddedemem çünkü benim özel olduğumu düşünüyorlar” diyor.
Avdija, onun yanına gelen herkese gülümsemeye ve onların doğum gününü kutlamaya devam ediyor. Gördüğü ilgi hakkında konuşurken Avdija, “Sıradan bir insan olmak istiyorum ama bu çok mümkün gözükmüyor.” diyor. Sıradan derken aslında kastettiği daha az dikkat çeken. Ancak İngilizceyi çocukluğundan itibaren oynadığı video oyunlarından öğrenen Avdija, zaman zaman kelimelerin anlamını karıştırıyor.
Antrenman bittikten yaklaşık 30 dakika sonra Avdija, oturup dinlenmeye başlıyor. Onun üzerinde başa çıkması gereken bir baskı var. Bir yandan Maccabi gibi yüksek profilli bir takımdan oynarken bir yandan onu izlemek için seyahat eden NBA gözlemcilerini etkilemesi gerekiyor. Bir yandan hala şöhret ile başa çıkmayı öğrenmeye çalışan genç oyuncuyu takım arkadaşları küçük kardeşleri olarak görüyor. Ancak Avdija, bir yandan da onu takip eden basketbolseverler yüzünden taşıdığı sorumluluğun farkında. İsrail basketbolunun en önemli figürlerinden birisi olan Tal Brody, “NBA’de oynayacak her İsrailli oyuncu, bir ülkenin sorumluluğunu omuzlarında taşıyor demektir.” diyerek bu durumu açıklıyor.
Antrenman bittikten yaklaşık 45 dakika sonra, Avdija yavaş yavaş sahadan çıkmaya başlıyor ve “Her zaman en son çıkan ben oluyorum.” diyor.
Herzliya, yaklaşık 100.000 nüfusa sahip olan ve Tel Aviv’in 15 kilometre ötesinde yer alan bir şehir. Deniz kenarında yer alan bu şehir, İsrail’in sıradaki basketbol yıldızının doğup büyüdüğü ve şu anda da yaşadığı yer. Avdija, ailesiyle birlikte basketbol oynadığı şehrin kaosundan uzakta bir hayat sürüyor.
Avdija, annesinin yaptığı yemekleri ve antrenmanlardan sonra ettikleri sohbetleri çok sevdiğini söylüyor. Genç oyuncu, birileriyle sohbet etmeden duramadığını söylüyor. Sezon başlamadan önce EuroLeague’de gidecekleri deplasmanlarda bir oda arkadaşıyla beraber kalmak istediğini takım yönetimine söylemiş. Bunun arkasında yatan sebebi “Böylesi daha eğlenceli, maçlardan sonra şakalaşıp sohbet edebileceğiniz birisinin yanınızda olması daha iyi oluyor” diyerek açıklıyor.
Avdija’nın babası Zufer, oğlunun şu anda yaşadığı şeylerin benzerini deneyimleşmiş birisi. 198 boyundaki Zufer, Yugoslavya’da doğmuş ve 1980’li yıllar boyunca Kızılyıldız’ın en önemli oyuncularından birisiymiş. 1982 yılında Yugoslavya ile Dünya Şampiyonası’nda üçüncülük yaşayan Zufer, Michael Jordan ile karşılıklı oynama fırsatı da yakalamış ve oğlu hakkında “Onun hayali NBA’de oynamak. Benim hayalim ise Jordan ile tekrar karşı karşıya gelebilmek” diyor.
1990’lı yılların başında Zufer, İsrail’e taşınarak kariyerine burada devam etmiş. Zufer, ilk eşiyle boşandıktan sonra Avdija’nın annesi olan Sharon Artzi ile tanışmış. Avdija’nın babasının ilk evliliğinden dünyaya gelen iki tane üvey kardeşi var. Zufer, Herzliya şehrinde altyapı takımlarına koçluk yapıyor ve Avdija’nın basketbol sahasında yaptıklarıyla ilgilenmekten kendini alıkoyuyor. Maccabi’nin iç saha maçlarında salonun en tepedeki koltuklarında oturarak maçları izleyen Zufer ile Avdija’nın gayet yakın bir ilişkisi var. Ancak babası, oğluna koçluk yapmaktan uzak duruyor.
Onun yerine Maccabi’de şu anda yardımcı antrenörlük yapan Veljko Perovic, Avdija’nın oyunu ile yakından ilgileniyor. Perovic ile Avdija tanıştığında, genç oyuncu henüz 12 yaşındaydı ve Maccabi’nin altyapı takımında oynuyordu. Perovic, o dönemde takımdaki oyuncuların potansiyelini değerlendirmekle görevliydi. Bir süre sonra Perovic, Avdija ile daha yakın olabilmek için Herzliya’ya taşındı. Her sabah Perovic, Avdija’yı evinden alarak antrenmana götürüyordu. Avdija hala Perovic’ten bahsederken “Benim Koçum” ifadesini kullanıyor.
İkili beraber çalışmaya başladıkları ilk dönemde basketbol topuna dokunmuyormuş bile. O dönemde sadece Avdija’nın dengesi ve devamlılığı üzerine idman yapıyorlarmış. Perovic, o dönemde Avdija’nın bırakın koşmayı doğru düzgün yürümeyi bile bilmediğini söylüyor. Antrenmanlar her sabah 7’de başlarmış. Takımdaki diğer oyuncular esneme hareketlerini yaparken Avdija ise şınav ve mekik çekiyor olurmuş.
Avdija’nın spor salonunda geçirdiği zaman asla azalmamış ve genç oyuncu gelişim göstermeye devam etmiş. Fiziksel anlamda gelişmeye devam eden Avdija’nın esnekliği ve kuvveti de zamanla artmış.
Kulübün altyapı sisteminde oyununu geliştirmeye devam eden Avdija, 16 yaşına geldiğinde Maccabi’nin A takıma yükselen en genç oyuncusu olmuş. EuroLeague’de şu ana kadar çok büyük bir etki yaratmasa da Avdija, Maccabi’nin hem A takımıyla hem de genç takımıyla oynamaya devam ediyor. 2018-2019 yılında toplam 8 kez EuroLeague’te görev alan Avdija, aldığı sürelerin büyük kısmını sezonun son iki maçında almış.
Ancak Avdija, ülkesinin formasıyla kendi yaşıtlarıyla mücadele ettiği zaman ne kadar özel bir oyuncu olduğunu herkese göstermiş. Geçtiğimiz yaz U20 Avrupa Şampiyonasında oynayan Avdija, esas sıçramasını yaşardı. Tel Aviv’de düzenlenen turnuvanın yarı finalinde İsrail, Fransa’yı mağlup etmeyi başardı. Maçtan sonra yüzlerce taraftar Avdija’nın salondan otobüse yürümesini bekliyordu. Avdija, salondan çıkarken omuzlarına aldığı İsrail bayrağını sallayarak otobüse bindi. Bir gün sonra final mücadelesinde İspanya ile karşılaşan İsrail’e şampiyonluğu getiren sayılara imza atan Avdija, 23 sayı – 7 asist – 3 blokluk performansıyla turnuvanın MVP ödülünü de kazanmayı başardı.
Maçın bittiği anda dizlerinin üzerine kapaklanan Avdija, başını ellerinin arasına aldığı esnada birkaç hafta önce Alzheimer yüzünden vefat eden babaannesini düşünüyordu. Her zaman onunla ilgilenen babaannesiyle ilgili, “Bu kupayı kazanmamı o sağladı. Bana bu fırsatı o verdi” diye düşündüğünü söyleyen Avdija’nın o an hissettiği duyguların sonu yoktu. Tıpkı sahip olduğu potansiyel gibi…
Maccabi’deki beklentiler, kulübün tarihinde yatan başarılardan geliyor. Bunu en iyi şekilde takımın müzesinde yer alan EuroLeague, ve İsrail Ligi kupalarında görebiliyorsunuz. Müzede şampiyonlukların haberlerini yansıtan gazete kuponları da yer alıyor. Müzenin duvarlarında birçok emekli edilmiş forma da yer alıyor. Her EuroLeague maçından önce takımın oyuncuları burada yemeklerini yiyor.
Maccabi ve İsrail’in tarihinde önemli yer tutan birkaç spor müsabakası var. Bunlardan en önemlilerinden birisi de 1976-77 sezonunda elde edilen EuroCup şampiyonluğu. 1973 yılında başlayan Yom Kippur Savaşı esnasında Sovyetler Birliği, İsrail’e karşı savaşan Mısır ve Suriye’ye silah yardımında bulunmuştu. Bu yüzden Sovyetler ile İsrail arasındaki ilişkiler fazlasıyla gergindi. Yarı finalde CSKA Moskova ile Maccabi Tel Aviv eşleşmişti ancak CSKA Moskova, maç için Tel Aviv’e gelmeyi reddetti. Sovyetler Birliği de İsrailli oyunculara vize vermeyi kabul etmiyordu.
Bu yüzden karşılaşma 17 Şubat tarihinde Belçika’nın küçük bir şehri olan Virton’da oynandı. Karşılaşmayı sadece 650 kişi yerinde takip ediyordu ve İsrail basını bu maçı “Doğu ve Batının savaşı” olarak adlandırıyordu.
İsrail gazeteleri, maçı o dönemde ülkenin tek kanalı olan Channel 1’den naklen izlediğini söylüyor. Maccabi’nin 91-79’luk galibiyeti ise ülke adına çok büyük bir önem taşıyordu.
Bundan iki ay sonra Maccabi, İtalyan takımı Mobilgirgi Varese’yi yenerek ülke tarihindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu kazanıyordu. Bu maçta tarafsız bir sahada, Belgrad’da oynanmıştı. Ancak bu maçı binlerce Maccabi taraftarı yerinde izleyebilmişti. O dönemde istifasını sunacak olan İsrail başbakanı Yitzak Rabin, maç yayını bölünmesin diye istifasını ertelemek zorunda kalmış.
Maccabi sonraki yıllarda dünya çapında çok daha fazla ilgi çekmeye başlasa da çok uzun süre hiçbir İsrailli basketbolcu NBA’de forma giymeyi başaramadı. Mickey Berkowitz, belki NBA’e girmeyi başarabilirdi ancak oyuncunun kaybettiği bir dava sonucunda Maccabi onun sözleşmesini feshetmek zorunda kalmış. Nadal Henefeld ve Doron Sheffer gibi başka İsrailli oyuncular da UCONN’da oynamalarına rağmen bir türlü NBA’de forma giyememiş. 1998 yılında Oded Kattash, New York Knicks ile anlaşma imzalamış ancak lokavt sebebiyle sezon geç başlayınca oyuncu İsrail’e geri dönmek zorunda kalmış.
2009 yılında Sacramento Kings, Omri Casspi’yi draftın 23. sırasından seçene kadar hiçbir İsrailli oyuncu NBA’de yer almadı. Aradan geçen sürede birkaç İsrailli oyuncu daha NBA’de forma giydi. Gal Mekel, Dallas Mavericks formasıyla yaklaşık 35 maçta NBA’de oynadı. Pacers forveti T.J. Leaf, İsrail’de doğduktan sonra üç yaşına gelmeden Amerika’ya taşınmış.
Ancak bugüne kadar İsrail’den çıkan hiçbir yetenek Avdija kadar potansiyelli görülmüyordu. Kulübün müzesinde yürürken bunun farkında olduğunu söyleyen Avdija, “İsrail basketboluna hizmet ediyorum. Bu ülkemdeki her çocuğun büyürken hayal ettiği bir şey.” diyor.
Maccabi Tel Aviv, bu yazı yazıldığı esnada Tony Parker’ın sahip olduğu ASVEL Basket’i ağırlamaya hazırlanıyordu. Bu yüzden bu karşılaşmada normalden daha fazla NBA gözlemcisi de tribünlerde olacak. Çünkü gözlemciler drafta girecek bir diğer oyuncu olan 18 yaşındaki Theo Maledon’u da izlemek istiyorlar.
Avrupa’da çoğu genç yetenek, EuroLeague seviyesinde fazlasıyla zorlanıyor. Çok az oyuncu 18 yaşında Real Madrid ile MVP ödülünü kazanan Luka Doncic kadar başarılı olabiliyor. Birçok isim tıpkı Avdija gibi çok daha sınırlı rollerle takımlarının başarısı için mücadele ediyor.