By Antonis Stroggylakis/ info@eurohoops.net
The Last Dance belgeselinin dokuzuncu bölümünde Reggie Miller, Michael Jordan ile 1987 yılındaki ilk karşılaşmalarına dair bir anısını paylaşmıştı. O dönemde çaylak olan Reggie, karşılaşmanın ilk yarısında iyi bir performans gösteremeyen Michael Jordan’a sataşmaktan geri kalmamış ve “Suyun üzerinde yürüdüğü söylenen Michael Jordan sen misin?” demiş.
Ancak işler genç Reggie Miller’ın kafasındaki gibi ilerlememiş. İkinci yarıda Jordan, Miller’ı performans olarak tamamen domine ettikten sonra sahadan çıkarken genç oyuncuya bakmış ve “Sakın bir daha Siyah İsa’ya sataşma” demiş.
Jenerasyonlar boyunca Michael Jordan, basketbol tarihinin en büyük figürü olarak görüldü ve dünya çapında çok büyük bir hayranlık ve saygı uyandırdı. Michael Jordan, global bir ikon haline gelirken dünyanın dört bir yanında özellikle basketbolcu olma hayaliyle büyüyen çocuklar için çok büyük bir rol model oldu.
The Last Dance belgeselinin ardından Eurohoops, 23 (evet, sayıyı özellikle seçtik) farklı EuroLeague oyuncusuyla temasa geçerek yapımı izlerken nelerden etkilendiklerini, neler hissettiklerini ve Michael Jordan’ın iç dünyasını görmenin onlara nasıl ilham verdiğini sordu.
23 oyuncuya aşağıdaki soruları sorduk:
1) The Last Dance’i izledikten sonra Michael Jordan hakkındaki düşünceleriniz değişti mi?
2) Belgeselde şahit olduğunuz en sürpriz/şok edici/beklenmedik şey neydi?
3) The Last Dance belgeseli size ve diğer sporculara nasıl ilham kaynağı olabilir? Eğer Michael Jordan şu anda karşınızda olsa ona ne söylemek isterdiniz?
Sorularımızı yanıtlayan oyuncuların listesi fazlasıyla çeşitliydi. Sorularımıza cevap veren oyuncular arasında EuroLeague MVP ödülünü kazanmış, şampiyonluk yaşamış, Final Four’da MVP seçilmiş, EuroLeague’in En İyi Beşine seçilmiş ve NBA’de forma giymiş birçok oyuncu vardı. Yazıda yer alan oyuncuların hepsi farklı ülkelerden ve şartlardan geliyordu. Ancak hepsinin ortak noktası Majestelerinin kariyerine şahitlik etmiş olmalırydı. Bu oyuncular Jordan’ı DVD’lerden, televizyondan hatta genellikle YouTube kliplerinden izleme şansını yakalamış. Hatta sorularımıza cevap veren isimlerden bir tanesi Michael Jordan, 2003 yılında profesyonel kariyerinin son maçını oynadığında henüz 3 yaşındaydı.
Peki bu isimlerin ortak noktası ne? Hepsi belgeseli izlerken öyle ya da böyle Michael Jordan’dan ilham almışlar ve fazlasıyla etkilenmişler.
Yazıda yer alan oyuncular alfabetik olarak sıralanmıştır.
Billy Baron: “Sadece en iyisi değil, ayrıca en çalışkanı”
1. MJ’e olan bakışım değişmedi. O her zaman bu oyunun en iyisiydi ve her zaman da öyle olmaya devam edecek.
2. Dennis Rodman’ın çoğu zaman kafasına göre takıldığını biliyordum ama finaller oynanırken bir anda ortadan kaybolması… Acayip bir şeydi hakikaten…
3. MJ’in ne tarz bir lider olduğunu hep biliyordum. Kolej sonrası ilk menajerim BJ Armstrong’du. Ben drafta hazırlanırken ara sıra BJ’in ofisine uğrardım ve bana Jordan ile ilgili hikayeler anlatmasını söylerdim. MJ’in liderlikle ilgili söylediği, bunun bir “bedeli” olduğu… Aynı zamanda kendisinin yapmadığı bir şeyi diğer insanların yapması için zorlamadığı… Bence belgeselin en ilham verici bölümü buydu. Sadece oyunun en iyisi değil, aynı zamanda en çalışkanı. Kazanmaya yönelik bir bağımlılığı var. Takımının her gün onları şampiyonluğa yaklaştıran bir şey yaptığından emin oldu. Bu yüzden, temsil ettiği her şey nedeniyle ona tarihin en iyisi diyebiliyorum.
Malcolm Delaney: “The Last Dance belgeseli MJ’e karşı saygımı daha da arttırdı”
1. Hayır, MJ’e karşı bakış açım değişmedi. Büyüme çağlarımda Jordan’ı araştırmış ve yaşananların farkına varmıştım. Aslında belgeseli izlemek ona karşı olan saygımı arttırdı çünkü bu mantalite Jordan’ı Jordan yaptı. Sadece yetenekle alakası yoktu.
2. Bence en şok edici olay Dennis Rodman’ın Las Vegas’a tatile gitmesi ve sanki hiçbir şey olmamış gibi geri dönmesi… Ayrıca şut idmanına katılmayıp güreşmeye gitmesi ve finaller esnasında biraz para kazanması (gülerek).
3. En ilham verici şey fiziksel hazırlığın zihinsel dayanıklılık ile bir araya geldiği an. Sürekli kendini motive etmenin yollarını bulma ve hep bir sonraki rakibini belirleme… Eğer MJ benim şu an karşımda oturuyor olsaydı, basketbol için yaptıklarından dolayı ona teşekkür ederdim. Bir de sneaker dünyası var tabii (gülerek).
Amedeo Della Valle: “Keşke Dennis Rodman ile bir gece eğlenebilseydim”
1. Dürüst olmak gerekirse Jordan’ın tüm kariyerini takip etmeye çalıştım. Bazı bölümlerde bilmediğim şeyler vardı, doğru. Ancak belgeselden neler alacağımı da biliyordum. Kazanmayı deli gibi istiyor. Kazanmayı öyle çok istiyor ki bunun uğruna her şeyi yapmaya hazır. Jordan bana hep bu hissiyatı verdi. Belgeselin de bunu kanıtlamasından ötürü son derece memnunum.
2. The Last Dance’de en çılgınca hikayeler tabii birçok ismin final serisi esnasında birçok ismin ortadan kaybolması… Jordan’ın kumarhaneye gitmesi, Dennis Rodman’ın güreş müsabakasına katılımı… Onun karakterini önceden de seviyordum. Şimdi daha da çok seviyorum çünkü hem çok garip hem de çok gerçek.
3. Bence The Last Dance, her basketbol oyuncusu için büyük bir motivasyon kaynağı olacak. Belgeseli izlerken coronavirüs sebebiyle bir çoğumuz spor salonlarına gidemedik. Ama gitmeyi istedik aslında. Çalışmayı, daha sıkı çalışmayı, kendimizi zorlamayı istedik. Sadece belgeseli izlemek bile sizi daha iyi olmanız konusunda itiyor.
Jordan’ın ne kadar harika bir oyuncu olduğunu söylemeye gerek yok… Fakat keşke Dennis Rodman ile bir gece eğlenebilseydim.
Bobby Dixon: “Kazanmayı istedi fakat…”
1. Michael Jordan hakkındaki ilk izlenimlerim… Aslında onun ne kadar obsesif bir karaktere sahip olduğunu biliyordum. Chicago’da büyümüş birisi olarak belgeselde yaşanan şeylerin çoğunu görmüştüm. Hayatın kendisinden büyüktü Jordan.
2. Benim için en şaşırtıcı şey MJ’nin ne kadar agresif bir kişiliği olduğu ve insanlarla nasıl konuştuğu oldu. Evet kazanmak istedi ama o aynı zamanda büyük bir şerefsizdi (gülerek).
3. Dünyada sadece 1 tane Michael Jordan var tabii. Tüm zamanların en büyük basketbol oyuncusu olmak için ne gerektiğini görmek mi? Hangi seviyede olduğunuz fark etmeden en iyi olabilmek için elinizden gelenin en iyisini yapmanız gerektiğini gösteriyor.
Michael Jordan ile karşılaşsaydım büyük olasılıkla ona fazla bir şey söyleyemezdim: “Mike, merhaba. Fotoğraf çekilebilir miyiz?” diye sorardım ve o da büyük olasılıkla hayır derdi. Daha sonra şakalar yaparak onu güldürmeye çalışırdım. (Gülerek)