by Preston Ellis, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 22 Nisan 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevirilmiştir.
Çok ağır sakatlık geçmişi olanlar, bu ödülü kazanmak için henüz çok genç olduğu düşünülenler, tarihin en iyi oyuncularıyla rekabet edenler… Bu listede yer alan 6 oyuncunun da sezon başlarken MVP ödülü için favori olduğunu söylemek çok zor. Ancak hepsi çok etkileyici performanslara imza atarak bu ödülü kazanmayı başardılar.
Bu isimlerden bazılarının ödülü kazanmasında oy verenlerin, rakiplerine oy vermekten sıkılmasının etkili olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bu isimlerin hepsinin takımlarının başarısına yaptıkları üst seviye bireysel katkılarla bu ödül için geçerli adaylar olduğu ortada.
Tüm beklentileri aşarak beklenmedik şekilde MVP ödülünü kazanan 6 oyuncuyu huzurlarınıza taşıyoruz.
Steph Curry 2014-2015
Bu bebek yüzlü katil lakabıyla ünlenen Curry’nin yaşadığı sakatlık problemleri nedeniyle kariyerinin erken dönemlerinde MVP ödülüne aday olarak gördüğünüzü söyleseniz insanlar sizin hayaller aleminde yaşadığınızı düşünürdü.
Warriors muhabiri Ethan Strauss, Golden State ekibinin 2011 yılında Stephen Curry ve Klay Thompson’ı ciddi şekilde takas etmeye çalıştığının haberini yapmıştı. Curry, o dönemde ayak bileğinden çok ciddi sakatlıklar yaşıyordu. 2011 yazında Warriors’ın Stephen Curry’i takıma katılan Andrew Bogut’u alabilmek için teklif ettiği haberleri de çıkmıştı. Ancak en sonunda Warriors, Monta Ellis’i takas ederek bu hamleyi gerçekleştirmişti.
Bu tarihten sadece iki yıl sonra Curry, üst üste iki kez kazanacağı MVP ödülünün ilkini alırken takımını 67 galibiyete taşıyordu. Bu galibiyet sayısını NBA tarihinde aşmayı başaran sadece 6 takım var. Curry, 2014-15 sezonunu sayı krallığında sekizinci, asist krallığında yedinci, üç sayı yüzdesinde üçüncü, atılan üç sayılık basket sıralamasında ise birinci sırada tamamladı.
Curry, MVP yarışında oy kullanan 130 kişiden 100’ünün birinci sıra oyunu alarak ödülün sahibi oluyordu. Kalan 30 kişinin 25’i ilk sıra tercihini James Harden’dan 5’i ise LeBron James’ten yana kullanıyordu.
Ancak ondan şüphe edenlerin haksızlığını kanıtlamak Curry için yeterli olmadı. Sonraki beş sezon boyunca 1700 sayı 500 asist barajlarını aşmayı başaran Curry, NBA tarihinde Oscar Robertson’dan sonra bunu başarabilen ikinci oyuncu oldu. Bu sezonların hepsinde üç sayı performansında lig lideri olan süperyıldız, bu esnada iki kez de ligin top çalma kralı olmayı başardı.
Karl Malone 1996-97
Karl Malone’un 1996-97 sezonunda sergilediği performans herhangi bir dönemde MVP ödülünü kazanmak için yeterli olabilirdi. Malone, sezonu 27.4 sayı – 9.9 ribaund – 4.5 asist ortalamalarıyla tamamlayıp saha içinden %55’lik bir şut yüzdesiyle oynamıştı.
Utah Jazz, bir önceki sezon batı konferansı finallerinde yedi maça uzayan bir seri sonunda Seattle Supersonics’e elendikten sonra sezona çok daha motive olmuş şekilde giriyordu. Malone’un da liderliğiyle normal sezonda 64 maç kazanan Jazz, aynı zamanda ligin en verimli ikinci hücumuna sahipti.
Ancak Malone’un ödülü almasının beklenmemesinin sebebi, MVP için mücadele ettiği kişinin Michael Jordan olmasıydı. O dönemde dahi tarihin en iyi basketbolcusu olarak görülen Jordan, bir önceki sezon 72 maç kazanarak NBA rekorunu kıran Chicago Bulls’un 69 galibiyet almasını sağlamıştı. (O dönemde bir sezonda en çok alınan 3. galibiyet sayısı) Bunu yaparken maç başına attığı 29.4 sayı ile sayı kralı olmayı başaran Jordan, aynı zamanda 5.9 ribaund ve 4.3 asist üretiyordu. Ancak Malone, MVP oylamasında Jordan karşısında 986’ya 957’lik bir üstünlük kurarak ödülü kazanan isim oluyordu.
Malone’un ödülü kazanmasında oy veren kişilerin Jordan’ın MVP ödülünü çok kazanmasından sıkılmasının etkisi olabilir mi? Büyük olasılıkla. Ancak Malone’un yine de MVP’yi kazanmayı hak eden bir performans sergilediği de ortada.
Malone, kariyeri boyunca 37.000 sayı (NBA tarihinde ikinci sırada), 15.000 ribaund (yedinci sıra) ve 5000 asist üretmeyi başararak böyle bir ödül kazanmayı kesinlikle hak etmişti. Sadece bu ödülün geldiği zaman bazı soru işaretleri yarattı.
Steve Nash 2004-05
Steve Nash, bu ödülü kazanarak NBA tarihinde Amerika dışında doğup En Değerli Oyuncu unvanını alan sadece ikinci oyuncu olmayı başardı. Yıldız oyun kurucu bunu, Mark Cuban ve Dallas Mavericks’in kendisine 4 yıl 20 milyon dolarlık bir farkı çok görmesinden sadece bir sezon sonra yaptı.
Bugün bir takımın iki kez MVP olmayı başarmış bir oyuncuyu sadece 5 milyon dolar fark ile elinden kaçırdığını düşünebiliyor musunuz?
O dönem 30 yaşında olan Steve Nash, Mike D’Antoni’nin “7 saniye ya da daha çabuk” sisteminde sahip olduğu en iyi bireysel sezon performansına imza atarak Phoenix Suns’ı 62 galibiyet taşıdı. Sezonun ilk 35 maçının 31’ini kazanmayı başaran Suns’ta Steve Nash, playoff ikinci turunda eski takımı Dallas Mavericks’i altı maçta eleyerek eski takımından intikam almayı da ihmal etmedi. Ancak Phoenix, konferans finallerinde San Antonio Spurs’e beş maçta mağlup olmaktan kurtulamadı.
30 yaşında bir oyuncunun kariyerinin ilk MVP ödülünü kazanması çok sık rastlanan bir durum değil. Bunu tarihte başaran Nash dışında sadece üç oyuncu var: Julius Erving, Hakeem Olajuwon ve Karl Malone.
Nash, sayı sıralamasında ilk 50 oyuncu arasında yer alamadı ancak sezonu asist kralı olarak tamamladı. Sezon boyunca 15.5 sayı – 11.5 asist – 3.9 ribaund ortalamalarıyla oynayan yıldız oyun kurucu, neredeyse %50/%40/%90’lık şut ortalamalarıyla oynuyordu.
Oyun karakteri öncelikle boş oyuncuyu bulmak üzerine kurulu olan keskin bir şutörün, ligin büyük skorerlerinin önüne geçerek MVP ödülünü kazanmasının zamanı gelmişti. 2004-05 sezonunda sayı krallığında ilk 10 sırada yer alan oyunculardan 9’u, %50 şut yüzdesinin üzerine çıkmayı başaramamıştı. Bu barajı aşmayı başaran tek isim ise Steve Nash’in takım arkadaşı olan Amar’e Stoudemire’dı.
Nash’in ilk MVP ödülünü kazandığı sezon en büyük rakibi ise Miami Heat’i 53 galibiyete taşıyan ve 22.9 sayı – 10.4 ribaund – 2.7 asist – 2.3 blok ortalamalarıyla oynayan Shaquille O’Neal’dı. Nash’in ödülü kazanmasında takımının başarısının çok büyük rol oynadığını düşünüyor olabilirsiniz. Fakat Nash, açık bir şekilde bu ödülü hak eden isimdi ve bunu Dallas Mavericks’in onu takımda tutmak istememesinden sadece bir sezon sonra başarması fazlasıyla şaşırtıcıydı.
Derrick Rose 2010-11
2010-11 sezonunda Derrick Rose’un gösterdiği performansı kimse beklemiyordu. Sene başında ESPN ve Sports Illustrated, ödül adaylarını belirledikleri yazılarda Rose’u listelerinin dışında bırakmıştı. Bu konuda onları suçlamak çok kolay değil. MVP ödülünü onun yaşındaki birisinin kazandığı çok görülmüş bir olay değil. Rose, ödülü kazandığında ligin son 35 yılında bu başarıyı yakalamış ve henüz üçüncü sezonunu oynayan bir oyuncu bulunmuyordu. NBA tarihinde bunu yapabilen sadece dokuzuncu isimdi.
Ödülün ne kadar geçerli olduğunu tartışabiliriz. Şu anda geriye dönüp baktığımızda insanların büyük kısmı o sezon MVP’yi LeBron James’in daha çok hak ettiğini düşünmesi gayet doğal. Ödülü kazanmak, LeBron James’in şu anda beş MVP ödülüne sahip olması anlamına gelecekti.
Ancak taraftarlar ve medya mensupları o dönemde LeBron’a çok olumlu da bakmıyordu. Yıldız oyuncu fazlasıyla tartışılan “The Decision”a sezon başında imza atmıştı ve basketbolseverlerin onu desteklememek için birçok sebebi vardı.
Rose ve Chicago Bulls, LeBron James’i desteklemek istemeyenler için adeta parlak zırhlara sahip olan şövalyeler gibiydi. Bulls, sezonu 62 galibiyet alarak ligin zirvesinde bitirirken Derrick Rose da maç başına 25.0 sayı – 7.7 asist – 4.1 ribaund ortalamalarıyla oynuyordu.
Ancak LeBron James ve Miami Heat, doğu konferansı finallerinde Chicago Bulls’u 4-1 eleyerek son gülen taraf olmayı başardı.