by Greg Swartz, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ExpressNews’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
“Sadece fark yaratmak istiyorum.”
1997 yazında San Antonio Spurs tarafından birinci sıradan Draft edildikten dakikalar sonra Tim Duncan’ın NBA kariyeri için koyduğu hedef buydu.
Duncan, girdiği drafttan önceki iki yılda da ilk sıradan seçilebilirdi. Ancak drafta girmek için 22 yaşına kadar bekleyen oyuncu artık daha tecrübeli ve cilalanmış bir oyuna sahipti. Profesyonel sporlardaki en önemli özellikleri oyununda bulunduruyordu. Kaçırmak istemeyeceğiniz, ligde oynamaya hazır, Hall-of-Fame kalibresinde bir süperstardı.
O geceden itibaren Duncan inanılmaz bir kariyer yaşadı. Beklentiler ne kadar büyük olsa da Duncan’ın aradan geçen 20 yılı aşkın sürede bu beklentileri aşmayı başardığını söyleyebilirsiniz. Şu anda Duncan’ın sakalında grilikler var, neredeyse Kawhi Leonard’ın babasıyla takım arkadaşı olacak yaşta, sol dizindeki sakatlığa ve kariyeri boyunca 1500’ten fazla maçta oynamasına rağmen hala rekabet ettiği isimleri domine etmeye devam etti.
Bunun en iyi örneklerinden birisini Batı Konferansı Finallerinin altıncı maçında Oklahoma City Thunder karşısında üst üste 7 sayı atarak takımını 2014 Finallerine taşıdığı sekansta da yakından gördük. Final serisinin sonunda San Antonio Spurs, tarihindeki beşinci şampiyonluğu kazanmayı başardı.
“Her zaman olduğu gibi harikaydı” demişti Duncan’ın performansı için Manu Ginobili. Ki bu yıldız oyuncunun tüm kariyeri için söylenebilecek bir cümle.
San Antonio Spurs, tarihi boyunca toplam 6 kez finallerde oynama başarısı gösterdi ve bu başarıların hepsi Duncan’ın oynadığı dönem boyunca yakalandı. Bu finallerden beşini kazanmayı başaran Duncan, 10 oyuncunun kariyerine yetecek kadar bireysel başarının da sahibi oldu. Duncan, artık yıllar önce kendisine koyduğu hedefi gerçekleştirdiğini rahatça söyleyebilir.
Çünkü kariyeri boyunca kesinlikle bir fark yaratmayı başardı.
(Bu yazı boyunca Duncan’ın kariyeri boyunca onu tanıyan kişilerin yaptığı açıklamalara şahit olacaksınız. Duncan hakkında konuşan tüm kişiler, o dönemde sahip oldukları görevlerle birlikte yer alıyor olacak.)
- Duncan’ın Hikayesi
Duncan’ın inanılmaz başarılar gösterdiği spor dünyasına girişinin hikayesi, şimdiden bir efsane haline gelmiş durumda. St. Croix’de doğup büyüyen, yetenekli ve genç bir yüzücü olan Duncan; 1989 yılında Hugo Kasırgası’nın antrenmanlarını yaptığı havuzu yıkması sonucu yarışlarda yer alma şansını kaybetti. O dönemde Duncan’ın yaşadığı adada sadece 4 tane kapalı havuz vardı ve bu havuzların hepsi mahvolmuştu. Duncan, dokuzuncu sınıfta basketbol oynamaya başladığında o kadar da durdurulamaz bir oyuncu gibi gözükmüyordu. Ancak 1993 yılına kadar Wake Forest’tan burs almayı başaracak kadar oyununu geliştirdi.
Deborah Harrihan, Duncan’ın beşinci sınıftaki öğretmeni: “Her zaman çok motive bir öğrenciydi. Okulu ve eğitimini çok ciddiye alıyordu. Onun için hayattaki en önemli iki şey okul ve yüzmeydi.”
Debbie Sun, Duncan’ın yüzme takımından arkadaşı: “Kısa sürede yaptığımız sporda çok başarılı oldu. O zaman genç olmasına rağmen kendisinden büyük ve hızlı yüzücülerle rekabet edebiliyordu. O dönemde çekingen ve içine kapanık birisiydi ama her zaman sakin kalmayı başarabiliyordu.”
Tricia Duncan, Duncan’ın kız kardeşi: “Kasırga, Tim’in havuzunu mahvettiği için onun rutini bozuldu. Daha sonra annemiz vefat edince Tim bütün motivasyonunu kaybetti.”
William Duncan, Duncan’ın babası: “En büyük üzüntülerimizden birisi Duncan’ın annesinin bunlara şahit olamayışı. Bunu kabullenmemiz gerekiyor. Timmy eskiden suyun altındayken annesini duyabildiğini söylerdi.”
Ricky Lowery, Tricia’nın eşi ve Duncan’ın eniştesi: “Gençken ona sürekli ‘Gel birkaç şut atalım. Kaç tane Porsche süren yüzücü tanıyorsun?’ diye takılırdım.”
Robert Malloy, Duncan’ın liseden takım arkadaşı: “Başlarda smaç basmazdı. Onu zorlayarak smaç basmasını sağlardık. Daha sonra smaç vurmasını asla engelleyememeye başladık.”
Cuthbert George, Duncan’ın lisedeki koçu: “Lisedeki ikinci senesinde gerçekten çok iyi oynamaya başlamıştı. Camden Lisesi’ne karşı oynadığımız her maçta rakibini domine ediyordu. Onu izlediğim dönemlerde ne kadar rekabete maruz kalırsa o kadar iyi olduğunu fark ettim. Eğer karşısında onu zorlayacak birisi olursa mutlaka performansını arttırıyordu.”
Dave Odom, Wake Forest’ın koçu: “Duncan’ı St. Croix’de oynadığı bir hazırlık maçında izlerken ‘Eğer bu çocuk Amerika’daki 48 eyaletten herhangi birinde olsaydı okullar onu alabilmek için birbirine girerdi.’ diye düşünüyordum.”
Randolph Childress, Duncan’ın Wake Forest’tan takım arkadaşı: “Timmy buraya geldiğinde koçlarımız sürekli onun bir proje olduğunu söylüyordu. Bir gün salona girdiğimde, ribaund aldıktan sonra topu sektirirken bacaklarının arasından geçiren ve tüm sahayı geçen, daha sonra da smaç basan uzun boylu birisini gördüm. Hemen koçlarımızın yanına gittim ve ‘Spor salonunda topla inanılmaz şeyler yapan birisini gördüm. Eğer bahsettiğiniz Tim Duncan o çocuk değilse mutlaka onu da takıma almalısınız.’ dedim.”
Duncan: “Basketbol oyununa olan ilgim zamanla arttı. Her gün oynuyordum ve eve döndüğümde bir daha basketbol oynamak için sabırsızlanıyordum. Diğer insanlara güvenmeyi seviyorum. Takım arkadaşlarımla birlikte aynı baskıyı yaşamayı ve bunu paylaşmayı seviyorum. Benim için basketbol oyunu bu anlama geliyor. Ben oynamaya geç başladım ancak çabuk öğrenecek kadar şanslıydım. Etrafımda bana oyunu öğreten insanlar vardı. Bu dönemde uzun bir yol kat ettim ve daha fazlasını da yapabilirim.”
- Draft Öncesi
Wake Forest öncesinde kimse Duncan’ı bilmese de bu hızlıca değişti. Draft tahminlerindeki sıralamalarda iyice yükselse de Duncan kolejde kalıp diplomasını alma konusunda ısrarcı oldu. Kolej basketbolu tarihindeki en başarılı oyunculardan birisi olurken bu kararlılığı göstermesi çok sık rastlanan bir şey değildi.
Deborah Best, Wake Forest Psikoloji Departmanı Başkanı: “Tim, okulumuzda eğitim alan en entelektüel öğrencilerden birisiydi. Boyu dışında onu diğer öğrencilerden ayıran bir özelliği yoktu.”
Dave Twardzik, Dönemin Golden State Warriors Genel Menajeri: “Birinci sıradaki oyuncu kesinlikle Tim Duncan’dı. Kolejdeki en iyi basketbolcuydu ve bu yakın bir yarış bile değildi.”
Odom: “Tim, kendi yaş grubunun üzerine en çok düşünülen oyuncusuydu ve tartışmasız şekilde Yılın Oyuncusu ödülünün sahibi olmuştu. Kısa sürede çok uzun bir yol kat etmişti. Antrenmana gelip daha iyi bir basketbolcu olarak salondan ayrılmadığı tek bir gün bile olmuyordu. Her gün çok sıkı çalışıyordu.”
Gregg Popovich, San Antonio Spurs koçu ve genel menajeri: “Draft zamanı geldiğinde yalan söylemem gerekiyordu. Ne yapacağımızı söyleyemezdik ancak draft sınıfında bir organizasyonunun yıldız oyuncusu olmaya daha yakın olan başka bir isim yoktu. Tim Duncan ile drafttaki diğer oyuncular arasında ciddi bir fark vardı ve herkes bunun farkındaydı.”
Larry Brown, Sixers koçu: “Onu kim draft ederse anında şampiyonluk adaylarından birisi haline gelecekti.”
Rick Pitino, Celtics’in koçu: “Tim Duncan’ı kadronuza kattığınızda çok çok özel bir oyuncuyu almış oluyorsunuz. O sadece bir basketbol oyuncusu değil, aynı zamanda çok özel bir karaktere sahip. Panyayı kariyerim boyunca gördüğüm oyuncular arasında kullanan en iyi genç oyuncu olabilir. Birçok çocuğun bu konuda bu kadar başarılı olduğunu görmüyorsunuz. Oyununda bütün yetenekler var.”
Duncan, sabırlı tutumu hakkında: “Eğer heyecanınızı dışa vurursanız, bu yeri geldiğinde hayal kırıklığınızı ve üzüntülerinizi de göstereceğiniz anlamına gelir. Eğer rakibiniz hayal kırıklığına uğradığınızı anlarsa bu da sizin için bir dezavantaj haline gelir.”
Joe Smith, 1995 Draftı birinci sıra seçimi: “Bazı oyuncular onun sahadayken maçı yeteri kadar önemsemediğini düşünür. Sakın buna inanmayın. O dışarıdan gözüktüğünden çok daha hırslı birisi.”
- Lotarya
Duncan’ın 1997 Draft’ının birinci sıra seçimi olacağı konusunda kimsenin bir şüphesi yoktu. Ortadaki tek soru işareti onu hangi takımın birinci sıradan seçeceğiydi. Lotarya öncesi birinci sıra hakkını almak için Celtics’in şansı %28’di. Bu ihtimal, Pitino’nun Kentucky Üniversitesi’nden ayrılıp yeniden yapılanmaya başlayan Celtics’in başına geçmesi için yeterli olmuştu bile. Spurs, sezon boyunca yaşadıkları sakatlıklar sebebiyle 20-62’lik bir dereceye sahipti ve birinci sırayı almak için %22’lik bir şansı vardı.
Popovich: “Stüdyonun yanındaki büyük bir çadırın içindeydik ve bize gidip yerimize oturmamızı söylediler. Ben içeriye girmek istemedim çünkü birinci sırayı almamızın imkanı yok diye düşünüyordum. Bu yüzden bira ve yiyeceklerin olduğu çadırda kalmayı tercih ettim. Benim dışımdaki herkes içeriye geçtiğinde ben çadırdaki tek kişiydim.
Küçük bir televizyondan lotarya kurasını izlerken bir yandan hamburger yiyip bira içiyordum. Bizim draft hakkımız olması gereken sırayı açıkladılar ve draft hakkı başka bir takıma gitmişti. O an o kadar şok olmuştum ki hamburgerimi elimden düşürdüm. İnanılmaz bir andı. Sadece bir takım Duncan’ı alacaktı.
Birçok insan çadıra girip benim yanıma doğru akın etmeye başladı. Sanki bir şey yapmışım gibi herkes beni tebrik ediyordu. Ben hamburger yemekten başka bir şey yapmamıştım ve herkes bana ne kadar büyük bir iş başardığımı söylüyordu.”
Doc Rivers, Spurs’ün eski guardı: “Pop, hayatta olan en şanslı adamdı.”
Brown: “Birinci sırayı San Antonio ya da bizim kazanacağımız kesinleşince içim rahatlamıştı. Eğer biz seçecek olursak zaten her şey harikaydı. Eğer San Antonio, Duncan’ı alacak olursa da Pop için sevinecektim. Pop, benim düğünümdeki sağdıcımdı. Birinci sıranın Spurs’e gittiğini öğrendikten sonra içimden ‘Seni hala seviyorum, Pop’ diye geçirdim. Ancak büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Duncan ile arkasındaki oyuncular arasında büyük bir yetenek farkı vardı.”
Duncan: “Herhangi bir takımın beni seçmesini istiyordum diyemem. Ama San Antonio, beni seçtiğinde mutluluktan evin etrafında koşup koltukların üzerinden falan atladım. Kardeşim Lowery, aylardır San Antonio’nun benim için çok iyi olacağını söylüyordu.”
Jack Dillers, Spurs’ün takım başkanı: “Normalde işlerin bu şekilde işlememesi gerekiyordu. Bizim kadar yetenekli oyunculara sahip olan bir takımın lotaryayı kazanıp Duncan’ı kadrosuna ekleyememesi gerekiyor. Ancak yaşadığımız sakatlıklar sayesinde bu mümkün oldu.”
Russ Bookbinder, Spurs’ün yardımcı başkanı: “Telefonlarımız kilitlenmişti. Herkes bizi arayıp sezonluk bilet almak istediğini söylüyordu. Sezonluk bilet sahibi olanlar, sahip olduklarından daha fazla koltuk almanın peşindeydi. Hem bileti olan insanlar hem de daha önce hiç bilet almamış insanlar durmadan bizi arıyordu.”
Jerry Reynolds, Kings genel menajeri: “Duncan’ı seçtikleri anda ciddi bir şampiyonluk adayı haline geldiklerini düşünüyorduk.”
Peter Holt, Spurs CEO’su: “Sağlıklı kalmayı başarırsak 50’den fazla maç kazanıp playofflarda yer almalıydık. Eğer Tim Duncan, gerçekten inandığımız gibi bir basketbolcuysa bizi çok başka bir seviyeye çıkaracaktı.”
M.L. Carr, Celtics’in kurumsal gelişim direktörü: “Lotarya biter bitmez, Pitino’dan Duncan için birinci sıra draft hakkını takas edip edemeyeceğimizi öğrenmemi isteyen bir telefon aldım. Üçüncü ve altıncı sıra seçim hakları bizdeydi. Pop draft hakkını takaslamaya sıcak bakmadığını söyleyerek kibarca bizi reddetti. Böyle bir takası yaptığını düşünsenize. Gelecekteki bütün draft haklarımızı ona versek bile böyle bir takası yapma ihtimali yoktu.”
Don Nelson, Mavericks’in koçu: “Eğer Pop, Duncan’ı takas etseydi tüfeğimi alıp onun evini basardım.”
Popovich: “Duncan’ı takaslama ihtimalimiz takımımızın gözlemcilerinden birisi olan R.C. Buford’ın ilk beş oyun kurucumuz olarak sahaya çıkmasıyla aynı ihtimaldi.”
David Stern, NBA Başkanı: “Duncan – Robinson ikilisi… Kulağa ilgi çekici geliyor.
- Duncan’ın Beklentileri Karşılaması
Duncan’ın çaylak yılındaki bir antrenman maçı sırasında Sean Elliot, Vinny Del Negro’ya “Bunu öğretemezsin!” diye bağırıyordu. Draft edildikten sadece iki yıl sonra Duncan, Spurs’ü organizasyon tarihindeki ilk şampiyonluğa taşımıştı. David Robinson ile birlikte NBA tarihindeki en etkileyici uzun ikililerinden birisi haline gelmişlerdi.
Charles Barkley: “Geleceği gördüm ve o 21 numara giyiyordu. Duncan’ın böyle bir oyunu olduğunu bilmiyordum. O benim beklediğimden çok daha iyi bir durumda.”
Duncan: “Kolejdeki oyundan çok daha farklıydı. Hala basketbol oynuyorum ve oyunun burada oynanış şekline alışmaya çalışıyorum. Sezonun belirli kısımlarında fazlasıyla zorlanacağımı biliyordum. Ancak zamanla işlerin benim için kolaylaşmasını ve daha iyi hale gelmeyi bekliyordum. İlk zamanlarımda oyunumu oynayıp, rekabet etmeye çalışıyordum.”
Michael Jordan: “Neden birinci sırada seçildiğini anlayabiliyorum. Çok yetenekli bir oyuncu ve zamanla olgunlaşıp daha da parladı. Kolejde 4 yıl kalması, oyununda büyük bir etki yaratmış. Kolaylıkla Yılın Çaylağı seçileceğini düşünüyorum. MVP ödülü için de adaylardan birisi olması gerekiyor.
George Karl, Seattle’ın koçu: “O benim hayatım boyunca gördüğüm en iyi çaylak.”
Duncan, Yılın Çaylağı ödül töreninde: “Bir konuşma yapmam gerekiyor mu?”
Popovich: “Oyunun birçok alanında kendisini geliştirdi çünkü o Magic Johnson tarzında bir oyuncu. Sürekli kendisini geliştirmek istiyor. Bunun benzerini Duncan’ın da yapabileceğini düşünüyorum. Kimse Magic’in üç sayı çizgisinin arkasından bir tehdit olmasını beklemiyordu. Duncan’ın da benzer bir rekabetçi özelliği var, olabileceği en iyi oyuncu haline gelmek istiyor.”
Robinson, Duncan’ın takım arkadaşı: “Çok şut attığınız bir oyun tarzından sonra buna adapte olmak çok kolay değil. Ancak Duncan kadar yetenekli bir oyuncunun topu elinden almak aptallık olur. O gerçekten çok iyi bir oyuncu. Eğer maç başına 12’den fazla şut kullanırsam 25 sayı ortalamayla oynayabilirim. Ancak bu tamamen egoyla alakalı bir durum. Bizim şu anki hedefimiz kazanmak. Bu yüzden takım için en yararlı şeyin ne olduğunu bulup onu yapmamız gerekiyor.”
Jeff Van Gundy, 1999 Finallerinde Knicks’in koçu: “O, NBA’deki en iyi oyuncu. Bunu sadece sahip olduğu yeteneklerden dolayı değil, oyun zekası ve olgunluğu yüzünden söylüyorum. Bir basketbolcuyu izlerken bu oyunu kazanmak için oynadığını anlayabiliyorsunuz. Duncan, böyle bir oyuncu. Bana göre o sadece en iyi oyuncu değil, aynı zamanda bencil olmayan yapısı sayesinde Spurs’ün uzun yıllar boyunca etrafına takım kurabileceği bir yıldız.
Duncan, 1999 Finallerinden sonra: “Başardığımız şey gerçekten çok büyük bir lütuf. Bir daha bu başarıyı yakalayacağımızın hiçbir garantisi yok.”
- “İğnelerin Üstünde”
1990’lı yıllarda yıldız oyuncularının maaşlarının büyük bir artış göstermesi ve Shaquille O’Neal’ın bir ufak market takımından büyük market takımına geçmesi, Duncan daha bir maça bile çıkmadan onun da aynısını yapabileceğinin konuşulmasına sebep olmuştu. Bu korkular, 2000 yılında neredeyse gerçeğe dönüşüyordu. Duncan, Spurs’ten ayrılarak Orlando’ya gitmeyi ciddi ciddi düşünmüştü. Duncan’ı Spurs’te kalmaya ikna etmek için Robinson’ın da yer aldığı 11 saatlik bir görüşme gerçekleştirmek gerekti.
Popovich: “Tim’i bir şeye ikna etmeye çalışmadım, çünkü bu imkansızdı. Tim her zaman kendi kararlarını alan birisi oldu. Onun olgunca bir karar vereceğinden ve alacağı kararın basketboldan başka bir sebep taşımayacağından emindim. Duncan, bizim nasıl bir kulüp olduğumuzu biliyordu. Bunu tekrar ona anlatmaya çalışmak gereksiz olurdu.”
Andrea Sider, Duncan ile konuşma fırsatı yakalayan Orlando sakini: “Kalemi düşürdükten sonra benden özür diledi. Bu çok kibardı. Orlando’daki tüm anneler adına şunu söyleyebilirim ki Tim’in buraya gelmesini istiyorduk.”
Doc Rivers, Magic’in koçu: “Hafta sonu boyunca Duncan ile çok iyi bir görüşme geçirdiğimizi düşünüyorum. Orlando şehrini sevmişti ve ona nasıl bir takım olduğumuzu da iyi anlatmıştık.”
Holt: “Burada iğnelerin üzerinde oturmadığımızı söylememiz yalan olur. Bizi tercih ederse beraber ne kadar harika işler başarabileceğimizi biliyorduk. Doc, bunların hepsini ona anlatmıştı. İş tamamen Duncan’ın kendisi için en iyi ihtimalin neresi olduğuna inandığına kalmıştı.”
Jeff Austin, Robinson’ın menajeri: “David için Tim’in San Antonio’da kalması çok önemliydi. Görüşmeye katılmayı da tam olarak bu yüzden istedi. Duncan’ın henüz kararını vermediğini biliyordu. Bu yüzden Tim kararını vermeden önce David, onun takımda kalması için elinden geleni yapmak istedi. David, Duncan’ın Spurs’te kalması için elinden gelen her şeyi yapmak istiyordu.”
Malik Rose, Duncan’ın Spurs’ten eski takım arkadaşı: “Takımdan ayrılmaya baya yaklaşmıştı diye düşünüyorum. Pop, adeta yumurta kabuklarının üzerinde yürüyordu. Duncan’ın menajeri Lon Babby’nin tutumundan dolayı mutsuzdu çünkü Orlando’ya gitme konusunda Tim’i onun etkilediğini düşünüyordu. İlk olarak Duncan’ın ayrıldığını duydum, ancak son anda kararını değiştirdi ve Spurs’te kaldı.”
Elliot: “Orlando’ya görüşmeye gitmeden hemen önce Duncan ile konuştum ve o sırada Spurs’te kalmayacağını düşünüyordum. Ancak takımda kalmayı tercih ettiği için çok mutluyum. Bence doğru kararı verdi.”
Duncan: “Gerçekten çok kararsızdım. Orlando’ya gidip bana teklif ettikleri şeyleri görünce kararımı almak çok daha zor bir hale geldi. Ancak birkaç yıl daha Spurs’te kalmak ve şampiyonluklar için oynamak istedim. Karar süreci bittiği için ve insanlar beni takip etmeyi bırakacağı için mutluyum.”
Popovich: “Kendimi adeta duvardan duvara atıyordum. Duncan, benimle uğraşmayı seviyor. Bana işkence etmeyi seviyor…”
- DUNCOVICH
Duncan ile Popovich’in arasındaki güçlü ilişki ve başarılı koçun en zor anlarda oyuncusuna güvenmesi, Tim’in Spurs’te kalmasının arkasındaki en büyük sebeplerden birisiydi. Yıllar ilerledikçe ikilinin arasındaki bağ daha kuvvetli hale geldi ve NBA tarihindeki en özel oyuncu – koç ilişkilerinden birisi oldu. Aralarındaki yaş farkına ve farklı geçmişlerden gelmelerine rağmen ikisi de oyuna karşı çok benzer mizah anlayışına ve karakter özelliklerine sahiplerdi.
Popovich, 2013 yılında: “Timmy gerçek bir baş belası. Ona koçluk yapmaktan bıktım. Başka sorusu olan birisi var mı? Güzel, iyi günler.”
Mike Budenholzer, eski Spurs yardımcı koçu: “Popovich, Timmy’e çok sert koçluk yapıyordu. Onun standartları ve beklentileri çok yüksekti. Timmy ne kadar harika bir oyuncu olsa da her zaman bu beklentileri karşılayamıyordu. Bu yüzden bazen sinirlenip onunla konuşmayı bırakıyordu. Ama her zaman aralarında kuvvetli bir ilişki vardı.
Jacque Vaughn, Duncan’ın Spurs’ten eski takım arkadaşı: “NBA’in dinamiklerini de göz önünde bulundurunca bir daha böyle bir ikiliyi bir arada göreceğimizi sanmıyorum. İkisi de Hall of Fame kalibresinde ve kazanmak için egolarını bir kenara koymanın yolunu buldular.”
Brett Brown, eski Spurs yardımcı koçu: “Popovich, mola aldıktan sonra sandalyesini tam olarak Duncan’ın karşısına çekip onu eleştirmeye başladı. Mola esnasında ‘Buraya daha yeni geldim, buradaki henüz ilk yılım. Ancak bu maçtan sonra taşınmam gerekecek çünkü bir işim olmayacak.’ diye düşünüyordum.
Herkesin önünde süperstarınızı böyle eleştiremeyeceğiniz düşünülür. Eğer bunu yaparsanız koç ve oyuncu arasındaki ilişki zarar görebilir. Ancak Pop ve Duncan arasında bu hiçbir zaman yaşanmadı. Popovich, takımın açık şekildeki en iyi oyuncusunu bu kadar net eleştirebiliyorken takımdaki diğer oyuncular kendilerine bir şey söylendiğinde ses çıkaramıyordu. Duncan, her zaman buna izin verirdi.”
R.C. Buford, Spurs’ün genel menajeri: “Bir oyuncu ve koçun gerçek ruh eşi olduğu sık sık söylenir. Ancak çok nadir durumda ben bunun gerçek olduğunu düşünüyorum. Pop ve Duncan’ın arasında gerçekten çok özel bir bağ vardı ve biz bu açıdan çok şanslıydık. İşler zora girdiğinde her zaman kendi aralarındaki ilişki sayesinde zorluğu aşarlardı.”
Bill Walton, NBA efsanesi: “Gerçekten tüm dünyanın örnek alması gereken çok özel bir ilişkileri vardı.”
Kobe Bryant, NBA efsanesi: “Duncan, gerçekten harika bir ortamın içerisinde. Onun Pop ve R.C. Buford ile olan ilişkisi birinci sınıf.”
Brent Barry, eski Spurs oyuncusu: “Size bir görev verildiği zaman üzerinizde ne yaptığınızı izleyen iki çift göz vardı. Birisi koçtu, diğeri ise koçun büyük oğlu ve sizin abiniz. Tim her zaman sessizce bizi izlerdi.”
Duncan: “Pop, her zaman takımımızı tanımlayan kişi oldu. Burada olduğu sürece de işler bu şekilde ilerlemeye devam edecek.”
Popovich, 2014 yılında: “Evde otururken takım hakkında konuşuyoruz. Eşime birilerini övmeden önce her zaman ‘Teşekkürler, Tim’ demesi gerektiğini söylüyorum. Her şey Tim sayesinde başladı ve onun sayesinde devam ediyor. Tim emekli olduğu anda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Monty Williams, eski Spurs oyuncusu: “Pop ve ben arkadaşız. Tim ile Pop’un ne kadar yakın olduğunu sadece hayal edebilirsiniz. Basketbolun bu ilişkinin sonu olabileceğine inanmıyorum. O ikisi ölene kadar arkadaş olarak kalacak.”
- Zirve
Duncan, Spurs ile olan sözleşmesini yenilemeden önce de harika bir oyuncuydu. Ancak ilerleyen yıllarda Shaquille O’Neal, Kevin Garnett ve Kobe Bryant gibi isimleri arkasında bırakarak 2002 ile 2003 yıllarında üst üste iki kez MVP ödülünü kazandı. 2003 yılında Playoff tarihinin en iyi performanslarından birisini göstererek 24.7 sayı – 15.4 ribaund – 5.3 asist – 3.3 blok ortalamalarıyla oynayarak Spurs’ü ikinci şampiyonluğuna taşıdı. Bu başarı, Robinson – Duncan ortaklığının da son yılı oldu.
Elliot: “İstatistiklerine baktığınız zaman Tim Duncan’ın takımımız, kulübümüz ve şehrimiz için ne kadar değerli olduğunu anlayamıyorsunuz. O, buradaki herkes için çok büyük önem taşıyor. O bir MVP’den isteyeceğiniz her şeyin karşılığı. Bir basketbolcuyu izlerken, her gün ondan etkilendiğim kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. Her maç belirli bir seviyede ve belirli özveriyle oynuyor.”
Duncan, 2002 yılında MVP ödülünü kazandıktan sonra: “En çılgın hayallerimde bile bu başarıları elde edeceğimi düşünmemiştim. Sezona başlarken kariyerimin en iyi yılını geçirmek istiyordum. Kendime koyduğum hedef buydu. Sezon boyunca kazanıp, bu başarıyı elde etmek benim için büyük bir önem taşıyor.”
Speedy Claxton, eski Spurs oyuncusu: “O ligdeki en iyi oyuncu. Onu dikkatlice izlemeye başladıktan sonra oyununun ne kadar kusursuz olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.”
Isiah Thomas, Knicks’in eski koçu: “Duncan’ın etrafına ekledikleri atletik oyuncular onun işini kolaylaştırıyor ancak o harika bir oyuncu. Duncan, etrafındaki oyuncuların ona yardımcı olduğundan çok daha fazlasını takım arkadaşları için yapıyor.”
Rose, 2003 yılında: “Her zaman olduğu gibi yine bizi Duncan taşıdı.”
Duncan, 2003 Finallerinin son maçında yaptığı 21 sayı – 20 ribaund – 10 asist – 8 blok istatistiklerini duyduktan sonra: “İyi oynamışım.”
Steve Kerr, Altıncı maçtan hemen sonra: “Duncan’a maçtan sonra muazzam oynadığını söyledim. Başka bir şey söylememe gerek yoktu.”
Danny Ferry, eski Spurs oyuncusu: “O inanılmazdı. Bu performansı onun tüm zamanların en iyi oyuncularından birisi olduğunu kanıtlıyor.”
Robinson, Altıncı maçtan sonra: “Her zaman Duncan’ın harika bir maç oynamasını bekliyoruz, o da her zaman bunu başarıyor. Oynadığımız neredeyse her maçta bizi Duncan taşıdı. Biz sadece ona yardımcı olmaya çalışıyoruz.”
Duncan, Altıncı maçtan sonra: “Maçın son anlarında bir süre boyunca ‘Bir daha Robinson ile beraber oynayamayacağım’ diye düşündüm. Bundan sonra sahaya yanımda o olmadan çıkacağım. Benim için garip olacak, ne ile karşılaşacağımı tam olarak bilmiyorum.”
- Büyük Üçlünün Bir Araya Gelişi
Tony Parker, Manu Ginobili ve Tim Duncan, beraber dört şampiyonluk kazandılar. Bu üçlü, aynı zamanda NBA tarihinde bir arada oldukları dönemde en fazla playoff maçı oynayan üç oyuncu.
Manu Ginobili ve Tony Parker, 2003 şampiyonluğunda takımda yer alıyordu. Ancak Robinson’ın emekliliği yeni bir dönemin başladığı anlamına geliyordu ve potansiyelli genç oyuncular için de kapıyı aralamış oldu. Bu isimlerden birisi 1999 draftının 57, diğeri ise 2001 draftının 28. sırasında seçilmişti. Bu iki ismin oyunlarını geliştirmesi ve Duncan’ın şampiyonluklar için mücadele etmesine yardımcı olması bekleniyordu.
Popovich, 1999 Draftında: “Ginobili, perdelemelerden çıktıktan sonra çok çabuk şut atabiliyor. Üzerine çalışabileceğimiz birçok yeteneğe sahip.”
Parker, 2001 Draftında: “İşim kolay olacaktır. Daha önce çok Spurs maçı izledim. Topu Duncan ve Robinson’a vereceğim.”
Mark Fleischer, Parker’ın menajeri: “Tony, San Antonio’daki deneme antrenmanını bitirdikten hemen sonra beni aradı ve oynamak istediği yeri bulduğunu söyledi. Ona bunun gerçekleşmeme ihtimalinin olduğunu söyledim. O da bana ‘Burada oynamamı sağlamak için yapabileceğim herhangi bir şey var mı?’ diye sordu.”
Duncan, 2010 yılında: “Drafttan sonra Parker’ın nasıl bir performans göstereceğinden emin olmadığımı zaten herkes biliyor. O dönemde çok gençti ve çok tecrübeli değildi. Aynı zamanda dil sıkıntımız da vardı. Bunların hepsini bir araya getirince biraz şüphe ile yaklaşmıştım. Bunun benzerini farklı seviyede de olsa Ginobili ile yaşadığımızı da söyleyebiliriz. 13 yaşındaki Fransız bir çocuktan, uzun süredir iyi performanslar gösteren bir takımda ilk beş başlamasını istiyorduk. Bir yandan da sahanın her yerinden acayip şutlar atan bir deli (Ginobili) ile beraber oynamaya alışmamız gerekiyordu.”
Duncan’ın 2003 yılında ‘Parker ve Ginobili ile bu kadar kolay uyum sağlamayı bekliyor muydun?’ sorusuna verdiği cevap: “Hayır. Daha iyi oyuncular alırsak işimizin daha kolay olacağını düşünüyordum.”
Ginobili, üçlünün kimyası üzerine: “Bir anda kimya yakaladık. Bu konudaki en önemli şey bencil olmamaktı. Bir sistemin içerisinde oynamaya çalışıyorduk. Egolarımızın esas amacımızdan daha önemli hale gelmemesini sağlamaya çalıştık. Birbirimizle oynamanın yollarını arıyorduk ve işin arkasındaki sır da bence buydu. Pop, hepimizin parlayacağı ortamları yaratmaya çalışıyordu. Yakaladığımız başarılarda herkesin elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması önemli bir rol oynadı.
Matt Bonner, Spurs’ün eski oyuncusu: “Üçünün arasındaki kimya çok özel, sıra dışı ve harika… Onların oyununu övmek için yeteri kadar sıfat bulamıyorum. Böyle bir üçlüye sahip olmak profesyonel sporlarda çok sık karşınıza çıkan bir durum değil. Böyle bir ekibin parçası olduğum için kendimi çok şanslı görüyorum.”
- Eğitilmiş Görüşler
Duncan’ın oyunundan daha istikrarlı bir şekilde gerçekleşen bir şey varsa o da yıldız ismin takım arkadaşlarından, rakiplerinden ve eski oyunculardan kazandığı saygı.
John “Hot Rod” Williams, Suns’ın forveti: “13 yıldır ligdeyim ve postta onun gibi oynayabilen başka kimseyi görmedim. Sağ postta etkili, sol postta etkili, penetre edip sol elini ve sağ elini kullanabiliyor. Şut atabiliyor, pas verebiliyor. Her şeyi yapabiliyor.