by Greg Swartz, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ExpressNews’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
“Sadece fark yaratmak istiyorum.”
1997 yazında San Antonio Spurs tarafından birinci sıradan Draft edildikten dakikalar sonra Tim Duncan’ın NBA kariyeri için koyduğu hedef buydu.
Duncan, girdiği drafttan önceki iki yılda da ilk sıradan seçilebilirdi. Ancak drafta girmek için 22 yaşına kadar bekleyen oyuncu artık daha tecrübeli ve cilalanmış bir oyuna sahipti. Profesyonel sporlardaki en önemli özellikleri oyununda bulunduruyordu. Kaçırmak istemeyeceğiniz, ligde oynamaya hazır, Hall-of-Fame kalibresinde bir süperstardı.
O geceden itibaren Duncan inanılmaz bir kariyer yaşadı. Beklentiler ne kadar büyük olsa da Duncan’ın aradan geçen 20 yılı aşkın sürede bu beklentileri aşmayı başardığını söyleyebilirsiniz. Şu anda Duncan’ın sakalında grilikler var, neredeyse Kawhi Leonard’ın babasıyla takım arkadaşı olacak yaşta, sol dizindeki sakatlığa ve kariyeri boyunca 1500’ten fazla maçta oynamasına rağmen hala rekabet ettiği isimleri domine etmeye devam etti.
Bunun en iyi örneklerinden birisini Batı Konferansı Finallerinin altıncı maçında Oklahoma City Thunder karşısında üst üste 7 sayı atarak takımını 2014 Finallerine taşıdığı sekansta da yakından gördük. Final serisinin sonunda San Antonio Spurs, tarihindeki beşinci şampiyonluğu kazanmayı başardı.
“Her zaman olduğu gibi harikaydı” demişti Duncan’ın performansı için Manu Ginobili. Ki bu yıldız oyuncunun tüm kariyeri için söylenebilecek bir cümle.
San Antonio Spurs, tarihi boyunca toplam 6 kez finallerde oynama başarısı gösterdi ve bu başarıların hepsi Duncan’ın oynadığı dönem boyunca yakalandı. Bu finallerden beşini kazanmayı başaran Duncan, 10 oyuncunun kariyerine yetecek kadar bireysel başarının da sahibi oldu. Duncan, artık yıllar önce kendisine koyduğu hedefi gerçekleştirdiğini rahatça söyleyebilir.
Çünkü kariyeri boyunca kesinlikle bir fark yaratmayı başardı.
(Bu yazı boyunca Duncan’ın kariyeri boyunca onu tanıyan kişilerin yaptığı açıklamalara şahit olacaksınız. Duncan hakkında konuşan tüm kişiler, o dönemde sahip oldukları görevlerle birlikte yer alıyor olacak.)
- Duncan’ın Hikayesi
Duncan’ın inanılmaz başarılar gösterdiği spor dünyasına girişinin hikayesi, şimdiden bir efsane haline gelmiş durumda. St. Croix’de doğup büyüyen, yetenekli ve genç bir yüzücü olan Duncan; 1989 yılında Hugo Kasırgası’nın antrenmanlarını yaptığı havuzu yıkması sonucu yarışlarda yer alma şansını kaybetti. O dönemde Duncan’ın yaşadığı adada sadece 4 tane kapalı havuz vardı ve bu havuzların hepsi mahvolmuştu. Duncan, dokuzuncu sınıfta basketbol oynamaya başladığında o kadar da durdurulamaz bir oyuncu gibi gözükmüyordu. Ancak 1993 yılına kadar Wake Forest’tan burs almayı başaracak kadar oyununu geliştirdi.
Deborah Harrihan, Duncan’ın beşinci sınıftaki öğretmeni: “Her zaman çok motive bir öğrenciydi. Okulu ve eğitimini çok ciddiye alıyordu. Onun için hayattaki en önemli iki şey okul ve yüzmeydi.”
Debbie Sun, Duncan’ın yüzme takımından arkadaşı: “Kısa sürede yaptığımız sporda çok başarılı oldu. O zaman genç olmasına rağmen kendisinden büyük ve hızlı yüzücülerle rekabet edebiliyordu. O dönemde çekingen ve içine kapanık birisiydi ama her zaman sakin kalmayı başarabiliyordu.”
Tricia Duncan, Duncan’ın kız kardeşi: “Kasırga, Tim’in havuzunu mahvettiği için onun rutini bozuldu. Daha sonra annemiz vefat edince Tim bütün motivasyonunu kaybetti.”
William Duncan, Duncan’ın babası: “En büyük üzüntülerimizden birisi Duncan’ın annesinin bunlara şahit olamayışı. Bunu kabullenmemiz gerekiyor. Timmy eskiden suyun altındayken annesini duyabildiğini söylerdi.”
Ricky Lowery, Tricia’nın eşi ve Duncan’ın eniştesi: “Gençken ona sürekli ‘Gel birkaç şut atalım. Kaç tane Porsche süren yüzücü tanıyorsun?’ diye takılırdım.”
Robert Malloy, Duncan’ın liseden takım arkadaşı: “Başlarda smaç basmazdı. Onu zorlayarak smaç basmasını sağlardık. Daha sonra smaç vurmasını asla engelleyememeye başladık.”