NBA: “Neredeyse” Gerçekleşen 13 Takas

12/Haz/20 10:03 Haziran 12, 2020

admin69

12/Haz/20 10:03

Eurohoops.net

Ya öyle olsaydı?

by BleacherReport, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 20 Mayıs 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Spor dünyasındaki tartışmalarda bu kalıptan daha fazla kullanılan bir soru olmayabilir. Ya takımın drafttan seçtiği oyuncu beklendiği gibi yıldız olsaydı? Ya o sakatlık hiç yaşanmasaydı?

Bugünkü yazımızda bu soruyu takaslar için soracağız. Gündeme gelen ancak gerçekleşmeyen takaslar, hayata geçseydi tarih kitapları nasıl değişirdi sorusunun cevabını arayacağız.

Scottie Pippen > Seattle Supersonics (1994)

Michael Jordan’lı Chicago Bulls dönemi için birçok farklı soru sorabiliriz. Bunlar arasında en fazla merak edilen sorulardan birisi de Scottie Pippen’ın liderlik ettiği Chicago Bulls’un 1994 yılında doğu konferansı yarı finalinde New York Knicks ile oynadığı yedinci maçı kazanması durumunda neler yaşanacağı. Eğer Bulls, Knicks’i eleseydi bir sonraki turda normal sezonda beş maçta dört kez mağlup ettiği Indiana Pacers ile karşılaşacaktı.

Eğer Pippen, NBA Finallerine ulaşmayı başarsaydı 90’lı yılların sonunda tekrar Jordan’ın gölgesi altına girmeye sıcak bakar mıydı?

Ancak bunun yerine Bulls seriyi kaybetti ve Chicago ekibinin genel menajeri Jerry Krause, Michael Jordan’ın emekliliğiyle birlikte Scottie Pippen’ın da ilerleyen yaşını düşünerek geleceğini planlamak zorunda kaldıç

Draft gecesinden önce Krause, Pippen’ı takaslama konusunda gayet istekliydi. Krause, Shawn Kemp ve Ricky Pierce karşılığında Pippen’ı Supersonics’e takaslamaya çok sıcak bakıyordu. Hatta o dönemde Sam Smith’in yaptığı habere Jordan bile George Karl’a takasın kazanan tarafı olacaklarını söylemiş.

Eğer Pippen takaslansaydı Jordan, Chicago’ya geri döner miydi?

Bu konu hakkında konuşan Jordan, “Büyük ihtimalle hayır. Shawn ile beraber oynayabilirdim ama kendimi Scottie ile oynarken hissettiğim kadar rahat hissedeceğimi sanmıyorum.” Diyordu.

Jordan, geriye dönseydi 1996 finallerinde yanında Kemp ile birlikte Gary Payton ve Scottie Pippen’e karşı mücadele eder miydi? Pippen, o dönemde lig genelinde Jordan’ı savunma görevi için en uygun oyuncu olabilir. Payton ile Scottie, kariyerleri boyunca toplam 19 kez en iyi savunma beşlerine seçildiler ve Bulls’a da çok zor anlar yaşatabilirlerdi.

Jordan, Kemp’i zorlayarak çok daha iyi bir performans göstermesini sağlayabilir miydi? Sonics, 1997-98 sezonundan önce Pippen’ın finansal sorunlarını çözebilir miydi?

Dönüp bakınca işler Jordan ve Bulls için gayet yolunda ilerledi. Ancak Sonics, 1994 yazında bu teklifi kabul etseydi NBA tarihinin en iyi kısa forvetlerinden biri olan Scottie’nin kariyeri nasıl olurdu insan merak etmeden duramıyor.

Allen Iverson > Detroit Pistons (2002)

O dönemde haberleri çıkan dört takımlı bu takasın gerçekten yaşandığını hayal edin.

Philadelphia 76ers, neredeyse Allen Iverson ve Matt Geiger’ı Detroit Pistons’a yolluyordu. Toni Kukoc, Lakers’ın yolunu tutarken Eddie Jones da Sixers’a gidiyordu. Philadelphia ekibi, Glen Rice’ı da bu takasla beraber kadrosuna katacaktı.

Winderman’ın haberine göre bu takasın gerçekleşmemesinin sebebi Geiger’ın sözleşmesindeki takas olması durumunda maaşının artmasını sağlayan maddeydi.

Bunun yerine Iverson, 2000-01 sezonunda MVP ödülünü kazandı ve Sixers’ı Shaquille O’Neal ile Kobe Bryant’lı Los Angeles Lakers karşısında finale taşıdı.

Lakers, çok takımlı bir takasta Rice’ı New York Knicks’e yolladı ve bu hamlenin sonucunda Patrick Ewing, kariyerinin son günlerini Seattle Supersonics formasıyla geçirirken Horace Grant de Los Angeles’a gitti.

Phialdelphia, Iverson’ın liderliğinde asla şampiyonluk yaşayamasa da beraber efsanevi günler yaşadılar.

Bu takasın konuşulduğu dönemde Rice’ın kariyeri düşüşteydi. Jones, ilerleyen yılları Miami Heat kadrosunda geçirdi. Bu takasla birlikte Hornets’e gitmesi beklenen Jerry Stackhouse, Pistons’da kaldı ve 2000-01 sezonunda kariyerinin en iyi yılını geçirerek 29.8 sayı ortalamasıyla oynadı. Stackhouse, daha sonra 2003-04 şampiyonluğunda Pistons’ın önemli bir parçası olan Richard Hamilton karşılığında Washington Wizards’a takaslandı.

Kukoc, 2000’li yılların başındaki Lakers kadrosu için ideal bir üçüncü skor opsiyonu olabilirdi. Ancak tecrübeli oyuncu bunun yerine Dikembe Mutombo karşılığında Atlanta Hawks’a takas edildi. Kukoc, Atlanta’da maç başına 19.7 sayı ortalamasıyla oynarken Mutombo, Lakers ile karşılaşan Sixers’ta Mutombo’yu savunma konusundaki en önemli koz oldu.

Eğer Pistons, Hamilton yerine Iverson’ı alabilseydi birden fazla şampiyonluk kazanabilir miydi? Büyük olasılıkla. Sözleşmesindeki madde ile takasın iptal olmasına sebep olan Geiger, 2002 yılından itibaren bir daha NBA’de forma giyemedi.

Kobe Bryant = LeBron James takası (2006)

NBA tarihinin en büyük takaslarından birisi 2007 yılında neredeyse gerçekleşiyordu. Los Angeles Lakers, Kobe Bryant’ı LeBron James karşılığında takas etmek için Cleveland Cavaliers’ın kapısını çalmış.

Cavaliers, şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu teklifi kabul etmedi. Daha sonra Cavaliers, LeBron ile Kobe Bryant’ın yan yana oynadığı bir kadro kurmaya çalışmış ancak Cleveland ekibinin yaptığı teklifleri de bu sefer Lakers kabul etmedi.

Eğer bu takas gerçekleşseydi son 15 yıldır bildiğimiz NBA, çok daha farklı bir görüntüye sahip olabilirdi.

Bu söylentilerden kısa bir süre sonra 22 yaşındaki LeBron James, Cleveland’ı organizasyon tarihindeki ilk Finallere taşıdı. Bu esnada Kobe Bryant, iki kez ligi sayı kralı olarak bitirdi. Ancak Kobe’nin yanında çok iyi bir kadro olduğunu söylemek doğru olmaz. 2005-06 yılında Lakers’ın en skorer oyuncusu Smush Parker’ken bir sonraki sezon bu isim Luke Walton oluyordu.

Eğer Lakers, basketbolun yeni yıldızını kadrosuna katmayı başarsa onun etrafına bir takım kurabilirdi. Ancak bu takas gerçekleşmediği için Los Angeles ekibi, tecrübeli uzun Pau Gasol’ü kadrosuna kattı ve 2009 ile 2010 yıllarında iki tane şampiyonluk kazandı.

Eğer Cavaliers, Kobe Bryant’ı kadrosuna katsaydı Cleveland ekibinin de kadrosunu güçlendirmek için orada duracağını düşündüren en ufak bir sebep yok. O dönemde LeBron James ile ciddi başarılar kazanabilmek için Mo Williams, Antawn Jamison ve Shaquille O’Neal gibi tecrübeli isimleri kadrosuna katan Cleveland, Kobe’nin da kadroya katılmasıyla birlikte çok daha ciddi hamleler yapabilirdi.

Eğer LeBron, Los Angeles’a gitseydi Miami günleri yaşanır mıydı? LeBron’un batı konferansındaki varlığı Golden State Warriors hanedanlığının başlamasına engel olur muydu? Kobe, Cleveland’a gitseydi Cavaliers organizasyonunun şampiyonluk hasretine son veren isim olur muydu? Kobe’li Cavaliers, 2008 yılında Boston Celtics’in şampiyonluk yoluna taş koyabilir miydi?

Bu takasla birlikte sadece tarih kitaplarını tekrar yazmakla kalmıyorsunuz, NBA’deki birçok takımın şampiyonluk sayılarını da değiştiriyorsunuz.

Kobe Bryant > Detroit Pistons (2007)

2004 yılında Los Angeles Lakers, final serisini Detroit Pistons’a beş maçta kaybettikten sonra yeniden yapılanma sürecine girdi ve Shaquille O’Neal, Miami Heat’e takas edildikten sonra Phil Jackson’ın görevine son verildi ve takımın başına Rudy Tomjanovich getirildi.

Bu değişikliklerle birlikte Kobe Bryant’ın liderliğindeki Los Angeles Lakers, 2004-05 sezonunda playoffları kaçırdı ve sonraki iki sezonda da ilk turda elendi.

2007 yılında Bryant, bir yol ayrımına gelmişti ve takasını istemişti.

Efsane isim, Lakers’ta kalmaya devam etti ancak Los Angeles ekibi onu neredeyse Detroit Pistons’a takas ediyordu. O dönemde çıkan haberler Pistons’ın Kobe karşılığında teklif ettiği paket hakkında farklı senaryolar üzerine yoğunlaşıyor.

O dönem çıkan haberlerde Pistons’ın Richard Hamilton, Rodney Stuckey, Jason Maxiell ve iki tane birinci tur draft hakkı teklif ettiği söyleniyordu. Bununla birlikte Pistons’ın teklif ettiği pakette Hamilton, Tayshaun Prince, Amir Johnson ve bir tane birinci tur draft hakkı olduğu da söyleniyordu.

2004 yılında şampiyon olup 2005 senesinde San Antonio Spurs’e finallerde kaybeden Pistons, sonraki iki sezonda konferans finallerinde Miami Heat ve Cleveland Cavaliers’a kaybetmişti. Chauncey Billups ve Rasheed Wallace yanına Kobe Bryant’ı eklemek, Pistons’ın 2008 yılındaki şansını bir hayli arttırabilirdi ve büyük üçlüsünü kuran Boston Celtics ile kıyasıya bir rekabete girebilirlerdi.

Bunun yerine Lakers; Kwame Brown, Javaris Crittenton, Aaron Mckie, Marc Gasol ve iki tane birinci tur draft hakkı karşılığında Pau Gasol’ü kadrosuna kattı. Bu hamleyle birlikte Lakers, ilerleyen yıllarda iki şampiyonluk daha kazandı.

Kevin Garnett > Los Angeles Lakers (2007)

Kevin Garnett, 2007 yazında Boston Celtics’e takas edilmeden önce Lakers’ın hedef listesindeydi ve Los Angeles ekibi yıldız uzunun Kobe ile beraber oynamasını istiyordu.

Minnesota Timberwolves, o dönemde Garnett’i takas etmek için birden fazla takımla görüşüyordu ve görüştüğü isimler arasında Lakers’ın sahibi Jerry Buss da vardı. Lamar Odom ve Andrew Bynum’ın etrafına kurulmuş bir takas olası gözüküyordu.

O dönemde Kobe’nin de Lakers’taki geleceği belirsizdi. Kobe, takasını istemişti ve Lakers’ın şampiyonluk için oynayacak bir kadro kurma konusunda yıllardır başarısız olduğunu düşünüyordu. O dönemde takımın yönetim kanadı, Jeanie Buss ve Jim Buss’ın yaşadığı fikir ayrılıklarından etkilenmiş gibi gözüküyordu ve Los Angeles ekibinin üzerinde Shaq’ın ayrılığından sonra tekrar ayağa kalkamayacaklarmış gibi bir hava vardı.

Stabilite ve şampiyonluk kazanmak için bir fırsat arayan Garnett için bu durum çekici gelmedi ve yıldız uzun Boston Celtics’in yolunu tuttu.

Lakers, sabırlı kaldıktan sonra Pau Gasol hamlesiyle aradıkları takası gerçekleştirdiler. Ancak Garnett – Bryant ortaklığını Los Angeles’ta izlemek çok heyecan verici olabilirdi. Ancak bu hamle gerçekleşseydi Kobe ile Garnett’in mücadele ettiği efsanevi iki finalden mahrum kalabilirdik.

Dwyane Wade > Chicago Bulls (2008)

Dwyane Wade, 2016 yılında memleketinin takımı Chicago Bulls ile anlaştığında bu durumu “bir rüyanın gerçek olması” şeklinde nitelendirmişti.

2008 draftında Chicago Bulls, ilk sıra hakkını kazandıktan sonra Dwyane Wade’i kadrosuna katabilmek için bu hakkı Miami Heat’e teklif etmişti.

O dönemde çıkan haberlere göre Bulls’un teklif ettiği pakette Joakim Noah, Thabo Sefolosha, Drew Gooden ve birinci sıra draft hakkı yer alıyordu. Bu paketle birlikte Miami; Derrick Rose, Michael Beasley ve Shawn Marion takasından elde edecekleri parçalarla birlikte yeniden yapılanmaya başlayabilirdi.

Daha sonra çıkan haberlere göre Bulls; Dwyane Wade, LeBron James ve Chris Bosh büyük üçlüsünü kurmaya Luol Deng’i Clippers’a takas etmek kadar yakınlardı. Ancak bunun yerine bu üç isim, Miami’de bir araya geldi ve Bulls’un elinde Carlos Boozer, Kyle Korver, Ronnie Brewer ve Keith Bogans gibi isimler kaldı.

Eğer Bulls, 2008 yılında Dwyane Wade’i kadrosuna katmayı başarsaydı ilerleyen yıllarda bir süpertakım kurabilirlerdi. Bu da Chicago’nun 2010’lu yıllarda dört kez final oynaması ve iki kez şampiyon olması anlamına gelebilirdi. Eğer Heat, Rose ve Beasley etrafında yeniden yapılanmaya başlasaydı Derrick yine üçüncü sezonunda MVP ödülünü kazanır mıydı bilemiyoruz. Belki bu senaryoda Beasley’nin de Miami kariyeri iki yıldan daha uzun sürerdi.

Doğu konferansının hiyerarşisi ve bütün ligin güç dengesi sadece bir gecede değişebilirdi.

Amar’e Stoudemire = Stephen Curry (2009)

Steve Kerr ve Stephen Curry, eninde sonunda bir araya gelecekti. Ancak ikilinin bir araya gelme ihtimalinin ilk oluştuğu yer Oakland değildi.

Kerr, 2009 yılında Phoenix Suns’ın genel menajerliğini yapıyordu ve draft günü Amar’e Stoudemire ve 14. sıra hakkını neredeyse Stephen Curry için Golden State Warriors’a takas ediyordu. Ancak Amar’e’nin diz sakatlıkları yüzünden bu takas gerçekleşmedi.

2010 yazında Stoudemire, serbest kaldı ve eğer takas gerçekleşseydi Golden State’te bir sezondan daha uzun süre oynamayabilirdi. Stoudemire’ın ayrılması durumunda da Warriors’ın elinde sadece Monta Ellis kalacaktı.

Bu durumda Chris Cohan, belki Golden State Warriors’ı Joe Lacob ve yatırım ekibine yine satardı. Bu da Warriors’ın ilerleyen yıllarda bir playoff takımı haline gelmesini sağlayabilirdi fakat beş yılda 3 şampiyonluk kazanacak bir organizasyon haline gelmeleri bu takasın gerçekleşmesi durumunda çok olası gözükmüyor.

Takasın Phoenix tarafı ise çok daha enteresan.

Curry’i, “7 saniye ya da daha kısa” felsefesiyle hücum eden bir takım yerleştirmek inanılmaz olabilirdi. Stoudemire’ın ayrılmasıyla birlikte Mike D’Antoni’nin her zaman kafasında olan kısa beş sistemi, Grant Hill ve Jared Dudley’nin dört numara oynadığı bir sistemle karşımızda çıkabilirdi. Steve Nash ve Stephen Curry’nin liderlik ettiği bir pace and space hücumu baş döndürücü olurdu. 2010’lı yılların ilk döneminde Steve Nash ve Stephen Curry ortaklığı, ligin izlemesi en keyifli iş birliği olabilirdi ve Nash’in kariyeri boyunca beklediği finallerde yer alması anlamına gelebilirdi.

Curry, 2020 yılında hala Suns formasıyla oynuyor olbilirdi.

Phoenix, Bay Area değil bu yüzden Suns’ın basketbol dünyasının merkezi haline gelmesi o kadar kolay değildi. Ancak buna rağmen Stephen Curry’nin Suns forması giydiği senaryoda Phoenix’li basketbolseverler 10 yıl boyunca playofflara hasret kalmazdı.

Tyson Chandler > Oklahoma City Thunder (2009)

2009 yılının takas döneminde New Orleans Hornets, Tyson Chandler’ı Oklahoma City Thunder’a takas etmek için anlaşmaya varmıştı. Bu takasın amacı maaş bütçesinde boşluk açmaktı ve Thunder, Chandler karşılığında Chris Wilcox ile Joe Smith’i Hornets’e yolluyordu. Lig ofisinden takasın gerçekleştiğine dair açıklama bile yapılmıştı.

Ancak ilerleyen günlerde Chandler’ın sağlık testini geçememesiyle birlikte takas iptal oldu.

Bu takas, yazımızda yer alan diğer hamleler kadar büyük çaplı değildi ancak bir kelebek etkisinin de başı oldu.

Eğer Thunder, Chandler takasını gerçekleştirebilmiş olsaydı Kevin Durant ve Russell Westbrook’un yanına 26 yaşında olan ve playoff tercübesine sahip olan bir çember koruyucu eklemiş olacaklardı. Bu hamleden birkaç ay sonra da draftta James Harden ile Serge Ibaka’yı seçtiler.

Bu durumda Thunder’ın birkaç yıl sonra Kendrick Perkins’i kadrosuna katmasına gerek kalmayacaktı. Bu da 2008 ve 2010 yıllarında final oynayan Boston Celtics kadrosunun o kadar çabuk dağılmaması anlamına geliyor. Belki beraber bir kez daha finallerde oynayabilirlerdi.

Chandler, Perkins’ten daha iyi bir rol oyuncusuydu. Eğer Perkins’in oynadığı dakikaları Chandler oynasaydı belki şampiyonluğa ulaşabilir ve Durant- Westbrook – Harden çekirdeğini ayırmak zorunda kalmazlardı. Bu senaryoda Kevin Durant’in de Golden State Warriors’a hiç gitmeme ihtimalinin olduğunu söylemek gerekiyor.

Bununla birlikte eğer Chandler, Thunder’ın yolunu tutsaydı bu da 2010 yazında Dallas Mavericks ile anlaşmayacağı anlamına geliyor. Chandler, 2010-11 sezonunda şampiyonluğa ulaşan Dallas Mavericks kadrosundaki en önemli ikinci oyuncuydu. Chandler’ın yokluğunda Mavericks, şampiyonluğa ulaşamazdı.

Bu da jenerasyonunun en iyi oyuncularından birisi olan Dirk Nowitzki’nin yüzük kazanmadan emekli olması anlamına geliyor. Şampiyonluğa ulaştığı sene Mavericks’in konferans finallerinde yendiği takım Thunder’dı.

Amar’e Stoudemire > Cleveland Cavaliers (2010)

2010 takas döneminin sonu yaklaştığında Cavaliers, sözleşmesinin son senesini oynayan LeBron James’in şampiyonluk umutlarını arttırmak için kadrosunu güçlendirmenin peşindeydi. O dönemde çıkan haberlere göre Cavaliers, sene sonunda sözleşmesi bitecek olan Amar’e için teklif yapmıştı ve uzun forvetin karşılığında J.J. Hickson ile Zydrunas Ilgauskas’ı Phoenix’e yollayacaklardı.

Cavs, LeBron James’in ayrıldığı senaryodaki yeniden yapılanma planlarında J.J. Hickson’ın da yer almasını istediği için bu takastan vazgeçti. Bunun yerine Ilgauskas’ı Washington Wizards’a yollayarak karşılığında Antawn Jamison’ı aldılar.

Stoudemire, 2010 yılında NBA’in en iyi oyuncularından birisiydi ve Cavs’e seviye atlatabilirdi. 2010 yılında Stoudemire, Los Angeles Lakers ile konferans finali oynayan Suns kadrosunun önemli bir parçasıydı.

Eğer Cleveland, Stoudemire’ı alabilseydi ikinci turda elendikleri Boston Celtics ile daha iyi eşleşebilirdi. Bu şekilde Celtics’i eleyerek konferans finallerinde Orlando Magic ile karşılaşırlardı. Eğer Cleveland bu seriyi de geçmeyi başarabilseydi bu tüm basketbolseverlerin yıllarca beklediği Kobe – LeBron kapışmasının gerçekleşmesi anlamına geliyor.

Cleveland’ın finale kalması ya da şampiyonluğa ulaşması, yaz döneminde serbest kalan LeBron’un planlarını nasıl değiştirirdi bilmiyoruz. Belki de Chris Bosh ve Dwyane Wade ile bir araya gelme işini birkaç yıl erteleyebilirdi. Belki de Cleveland ile şampiyonluk kazanmak bu planı tamamen rafa kaldırmasına da sebep olabilirdi. Ama o dönemde Mo Williams ve yaşlanmış Shaquille O’Neal ile oynayan LeBron’un Miami’yi tercih etmesi de seçenekler arasındaydı.

Ancak büyük olasılıkla Stoudemire; LeBron James, Dwyane Wade ve Chris Bosh gibi isimleri kadrosuna katma konusunda başarılı olamayan New York Knicks’in yolunu tutardı.

Chris Paul > Los Angeles Lakers (2011)

Eğer 2011 yılında NBA’i takip ediyorsanız bu takası hatırlamıyor olma ihtimalini yok. Benzerine rastlanmamış ve belki de yasal olmayan bir güç gösterisiyle NBA Başkanı David Stern, Chris Paul’ün Lakers’a gitmesini sağlayacak olan üç takımlı takası veto etti.

O dönemde David Stern’e çok sinirlenen Lakers taraftarlarının siniri belki hala devam ediyordur. O dönemde New Orleans Hornets’in adına hareket eden Stern’ün takası veto etmek için bazı geçerli sebepleri vardı. 2010 yılında George Shinn, takımı NBA yönetimine sattığı için organizasyonun idari kararlarını NBA yönetimi alıyordu.

Stern’ün bu kararı büyük yıldızını kaybeden bir küçük market takımı olarak mı yoksa NBA’in başkanı olarak mı yaptığını hala bilmiyoruz. Ancak bu takasın üzerinden neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen bu hamlenin ligin bütün yapısını değiştirdiğini söylemek çok kolay.

İyi yanından bakacak olursak takasın iptal olması Lakers’ın için daha iyi bile olmuş olabilir. Paul’ün Clippers ve Rockets’ta geçirdiği dönemde karakteri hakkında öğrendiklerimizden yola çıkarak Kobe Bryant ile birlikte uyumlu bir ikili haline gelmeleri pek olası gözükmüyor.

James Harden’ın topu kontrol etmeyi seven oyun karakteri Rockets’ta forma giydiği dönemde Chris Paul’ü fazlasıyla rahatsız etmişti. Bu yüzden Paul ile Kobe’nin ilişkisinin sorunsuz ilerleyeceğini düşünmek de naiflik olur.

Ancak bu ikilinin beraber nasıl olacağını hiç bilmemek bile Lakers taraftarlarını hala rahatsız etmeye devam eden bir gerçek.

Kevin Love = Klay Thompson (2014)

Eğer Golden State Warriors, ilk şampiyonluklarından önce bir hamleyi bile daha farklı yapsaydı 2010’lı yılların ortalarında bir hanedanlık haline gelemeyebilirlerdi. Steve Kerr yerine takımın başına başka bir koç getirdiğiniz anda Warriors’ın çehresi tamamen değişirdi. Ya da Warriors yönetimi Stephen Curry ile 4 yıl 44 milyon dolarlık bir kontrat imzalamayı başaramasaydı çok daha başka şeyle rkonuşuyor olabilirdik.

2014 yılında Minnesota Timberwolves ile gerçekleştirmek üzere oldukları takas da bu örneklerden bir tanesi.

Golden State’in Kevin Love için Timberwolves’a teklif edeceği pakedin detayları tam olarak bilinmiyor. Klay Thompson’ın yanında Draymond Green, Harrison Barnes ve David Lee gibi isimlerden herhangi birisi de Minnesota’nın yolunu tutabilirdi. Ancak teklifin esas parçası Klay Thompson’dı. O dönemde Klay’in kariyerinin hiçbir döneminde Kevin Love kadar değerli bir parça olmayacağı düşünülüyordu.

Takas gerçekleşmedikten sonra genel algı Golden State Warriors’ın Kevin Love’ı elinden kaçırdığı yönündeydi.

Çıkan haberlere göre o dönemde Warriors yöneticisi olan Jerry West ile Steve Kerr, fikir ayrılığı yaşıyordu. Lig tarihinin en önemli yöneticilerinden birisi olan West, Klay’in takas edilmesi durumunda istifa edeceğini bile söylemiş.

Günün sonunda Warriors, bu takası gerçekleştirmedi. Kerr, Mark Jackson’ın asla yapmayacağı taktik değişiklikler gerçekleştirerek Warriors’ın oyununun optimize etti ve Thompson tarihin en iyi şutörlerinden birisi olarak All-Star kalibresine çıktı. Green, Love’ın oynadığı uzun forvet pozisyonunda ilk beşe yerleşti ve Warriors’ın savunmasına kimlik kazandırdı.

Eğer Warriors, Thompson ve başka oyuncuları Kevin Love karşılığında takas etseydi yine harika bir takım olabilirdi. Ancak üst üste beş final oynayamayacaklarını söylemek de çok çılgın bir tahmin olmazdı.

Paul George > Cleveland Cavaliers (2017)

Kyrie Irving, 2017 yazında Boston Celtics’e takas olmadan önce Cleveland Cavaliers neredeyse büyük üçlüsündeki başka bir ismi takımdan gönderiyordu. Bu dönemde Paul George, Indiana Pacers ile olan sözleşmesini uzatmayacağını takımına bildirmişti. Cavaliers da LeBron James’in yanına Paul George’u eklemek konusunda hayli hevesliydi. Bunu gerçekleştirmek için Kevin Love’ı da gözden çıkarmışlardı.

O dönemde Denver Nuggets, Kevin Love’ı kadrosuna katmak istiyordu ve 22 yaşında oynadığı sezonu 14.9 sayı – %42.0 üçlük ortalamalarıyla bitiren Gary Harris’i takımdan yollamaya hazırlardı. Pacers, Harris ile birlikte başka oyuncuları da kadrosuna katacaktı.

Üç takım yöneticileri, telekonferans üzerinden yaptıkları görüşmede bu takas için anlaşmaya varmışlardı ancak daha sonra Pacers yöneticisi Kevin Pritchard, bu anlaşmadan vazgeçerek Paul George’u Victor Oladipo ve Domantas Sabonis karşılığında Oklahoma City Thunder’a yolladı.

Eğer Paul George, Cavaliers’a gitseydi Kyrie Irving takası büyük olasılıkla gerçekleşmezdi. James ve George, 2018 yazında serbest kalacaklardı. Bu yüzden 2017-2018 sezonunda gösterecekleri başarılar geleceklerinin şekillenmesi konusunda büyük bir önem taşıyacaktı. Ancak Cavs – Warriors rekabetinin böyle bir hamleyle birlikte çok daha farklı bir dinamiğe sahip olacağı da ortada.

Bu takas gerçekleşseydi Denver Nuggets, Paul Millsap ile üç yıl 90 milyon dolar değerinde bir sözleşme imzalamazdı. Ancak takasın en büyük kaybedeni büyük olasılıkla Indiana Pacers olurdu.

Oladipo da Sabonis de Indiana Pacers için çok önemli parçalar haline geldi ve doğu konferansının iddialı takımlarından birisinde All-Star olma başarısı gösterdiler. Harris’in performansı aradan geçen sürede geriledi ve All-Star seviyesine çıkması da çok olası gözükmüyor.

Love’ı George ile takas etmek Cavaliers’ı kurtaracak bir hamle olabilirdi. Ancak şu an geriye dönüp bakınca Pacers, bu anlaşmadan vazgeçtiği için esas kurtulan taraf olarak gözüküyor.