by Andrew Favakeh, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 10 Haziran 2020 tarihinde FanSided’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Kasım ayında Bayern Münih ile Anadolu Efes arasında oynanan karşılaşmada Shane Larkin, adeta oyununu başka bir seviyeye taşıdı. Maç boyunca neredeyse şut kaçırmayan Larkin, maçın bitimine üç dakika kala 38 sayı atmıştı ve takımı 88-66 öndeydi. Artık maçın çok bir anlamı kalmamış gibi gözüküyordu, ancak Larkin için durum farklıydı.
Bir önceki gece Larkin, Eurohoops’un hazırladığı MVP sıralamasını okumuştu ve kendisinin altıncı sırada olduğunu görünce fazlasıyla sinirlenmişti. Önceki dört ay boyunca ayın MVP’si ödülünü kazanan Larkin, altıncı sırada yer aldığına inanamamıştı. Bayern Münih maçına da bu öfkeyle çıktı.
Maçın bitimine 04:21 dakika kala Ergin Ataman, Larkin’in arka arkaya pozisyonlarda top kaybı yapmasının ardından yıldız oyuncusunu kenara aldı. Larkin, koçunun onu kenara çağırdığını görünce hayal kırıklığını net bir şekilde belli etmişti ve skorboardu gösteriyordu. Larkin, kenara gelirken 40 sayısı vardı ve EuroLeague’in bir maçta atılan en çok sayı rekoru da 43’tü. Larkin, o gün rekoru kırmak zorunda olduğunu hissediyordu. Bir önceki sene yine bir rekor denemesinde 37 sayıda kalarak hayal kırıklığı yaşamıştı. Tekrar aynısının olmasına izin veremezdi. Bir dakika sonra Ataman, pes ederek oyuncusunu tekrar sahaya sürdü.
Oyuna girdikten sonra arka arkaya şutlarda isabet kaydeden Larkin, maçı 49 sayı ile bitiriyordu. Maç boyunca kullandığı 19 şutun 15’inde isabet bulan Shane, üçlük çizgisinin gerisinden 10/12, faul çizgisinin gerisinden ise 9/10 ile oynamıştı.
Maçtan sonra mutluluktan ağzı kulaklarında olan Larkin, bu sevinci taraftarlarla paylaşıyordu. Ancak Larkin’in aklına bir yandan da kariyeri boyunca ondan şüphe eden kişiler geliyordu. Çoğu kişi, onun sadece Barry Larkin’in (Profesyonel beyzbol oyuncusu) oğlu olduğu için profesyonel bir sporcu olabildiğini düşünüyordu. Tıpkı basketbol oynamak için boyunun çok kısa olduğunu düşündükleri gibi… Tıpkı asla NBA’de oynayamayacağını düşündükleri gibi…