by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Dünya sporları tarihinde pek çok “eşsiz” sıfatıyla anılabilecek figür bulmanız mümkündür. Hatta bu, bulmaktan da öte direkt olarak beğendiğiniz yahut beğenmediğiniz bir sporcuyu gözünüzde nereye koyduğunuza bağlı.
Çünkü herhangi birini eşsiz olarak nitelendirmek, nesnel bir yargı olmadığı için bu kavramın her izleyicide farklı kriterler gözetilerek yakıştırması yapılabilecek bir olgu.
Konumuz basketbolsa biz izleyiciler açısından bu durumun ne kadar destansı anlatılara yol açtığını görmemizi sağlayan çok büyük isimler var tarih boyunca. Üstelik basketbol tarihinin kapsadığı zaman diliminin 130 yılı bile bulmadığını düşünürsek bu denli çok sayıda efsanenin yazdığı başarı hikayelerini görmenin ve takdir etmenin herkes için bir vazife olduğuna inanıyorum.
Yugoslavya ve bölünmenin ardından Hırvatistan basketbolunun en büyük isimlerinden olan ve tarihin en başarılı basketbolcularından biri olarak nam salan, “Euro Magic” (Avrupalı Magic Johnson) Toni Kukoc’un kariyerinin gelişimine bir göz atıyoruz…
Farklı Heveslerin Odağında Uzun – İnce Bir Çocuk
Babası futbolcu olan bir isim olarak başta tenis oynayarak spor hayatına başlayan Toni hakkında erken yaşta boyunun absürd düzeyde uzaması ve motor becerilerinin farkedilmesiyle basketbola yöneldiği ancak kendisinin hep bir futbolcu olmak istediği bilgisi zaten sıkça bilinen bir şey.
Boyunun bu denli uzamasının karşılığını basketbolda alacağını düşünmüş olacak ki, 17 yaşından itibaren memleketi Split’in takımı Jugoplastika’nın (asıl kulüp adı KK Split) formasını giymeye başladı.
Ondan hemen bir yıl sonra, 1986’da sadece 34 yaşındayken takımın başına geçen ve buradaki inanılması güç başarılarıyla ismini duyuracak Bozidar Maljkovic’le yolları kesişti. Bu birlikteliğin başladığı ’86 yılının, tarihin yeniden yazılmasına öncülük edeceğini basketbol kamuoyu nereden bilebilirdi ki?
O dönemde EuroLeague, Drazen Petrovic ve Arvydas Sabonis’in egemenliğinde geçen ve arkadan Barcelona’nın da harika bir kadroyla bastırdığı çekişmeli bir yapılanmaydı. Ancak önce Yugoslavya Milli Takımı’nda ve hemen ardından Split’te yanmaya başlayacak bu ateş, olağandışı bir başarılar bütününü oluşturdu.
1987-88 sezonu, Boza’nın ekibindeki inci tanelerinin teker teker parlamaya başladığı ilk sezon olurken zorlu Yugoslav Ligi’nin yarı finalinde Drazen Petrovic’in 38 sayı ortalamasıyla liderlik ettiği Cibona’yı eleyen Vlade Divac, Zarko Paspalj, Sasha Djordjevic ve Zeljko Obradovic gibi isimlerden kurulu Partizan’ı finalde 2-1 mağlup ederek 11 yıl aradan sonra kulübe ilk şampiyonluğu armağan ettiler.
Ardından gelen 3 sezonsa günümüzde bile imkansız görülen bazı başarıların o dönemde nasıl hedefine ulaştığının net bir göstergesiydi.
1988-89’dan itibaren 1991’e kadar 3 kez üst üste Avrupa şampiyonluğuna ulaşan Split, bu 3 sezonun ikisinde de “triple crown” olarak nitelendirilen 3 kupanın tamamını müzesine taşıyordu.
Bu ekibe baktığınız zaman Dino Radja ve Goran Sobin gibi harika 2 uzun, Dusko Ivanovic ve Luka Pavicevic gibi guardlar havada uçuşuyor…
Ancak takımın büyük yıldızı, henüz 20’li yaşlarının başındaki bir genç adamdı: 2.08’lik boyu, harika ötesi oyun aklıyla Toni Kukoc.
Şimdi o sezon Avrupa şampiyonluğuna Maccabi Tel Aviv‘i eleyerek uzanan Jugoplastika’ya ufak bir göz atalım:
1991 yılına gelindiğinde 3 EuroLeague şampiyonluğu ve 2 Final Four MVP’liği bulunan bir isimdi kendisi. Neticesinde İtalya’da yatırımlarıyla yükselişe geçmeye hazırlanan Benetton Treviso’nun artık yeni lideri oldu.
Buradaki 2 sezonu boyunca da yerel anlamda başarılar kazanan ve henüz daha 20’li yaşlarının ilk yarısındaki yıldız, 8 senelik Avrupa basketbolu kariyerine genç yaştan itibaren damga vurmuş bir şekilde 3 şampiyonluk ve 3 Final Four MVP’si ödülüyle veda etti.