by Utkan Şahin & Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?
Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.
Eurohoops Fırın, yeni yazı dizisinde ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarının son 20 yılındaki kadrolarını değerlendirdi ve en iyilerden “Milenyum Kadroları” oluşturmaya karar verdi.
Bu yolculukta ilk olarak karşınıza Pınar Karşıyaka çıktık ve arkasından Türk Telekom, Darüşşafaka Tekfen, TEKSÜT Bandırma, Beşiktaş Sompo Japan’la devam ettik. Bu hafta ise lig tarihinde en çok şampiyonluğu yaşamış olan Anadolu Efes var.
Oyunun kurallı belli; 2000’den bugüne Beşiktaş Sompo Japan forması giymiş isimlerden 12+1 kişilik bir kadro oluşturmak!
Listeye eleştiriler gelmeden önce şunun altını çizmek istiyorum; kadroyu oyuncuların kariyerlerine göre değil, lacivert-beyazlı formayla yaptıkları etkiye göre hazırladık.
Lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medyadan “Milenyum’un Muhteşem Kadrosunu” gönderin.
Pınar Karşıyaka: 21. Yüzyılın En İyi Kadrosu
Türk Telekom: 21. Yüzyılın En İyi Kadrosu
Darüşşafaka Tekfen: 21. Yüzyılın En İyi Kadrosu
TEKSÜT Bandırma: 21. Yüzyılın En İyi Kadrosu
Beşiktaş Sompo Japan: 21. Yüzyılın En İyi Kadrosu
Oyun Kurucular
#22 Vasilije Micic
Oynadığı sezonlar: 2018-?
Bana bazen Shane Larkin’in muhteşem bireysel performanslarının etkisiyle Türk basketbol kamuoyu, Vasilije Micic’e yeterince hakkını teslim etmiyormuş gibi geliyor.
Eğer böyle bir durum gerçekten varsa kesinlikle çok yanlış çünkü bu adam kesinlikle Türk basketbolunun izlediği en özel oyun kuruculardan biri!
Aslında daha büyük kelimeler kullanırdım ama malum lacivert-beyazlıların tarihinde Petar Naumoski gibi bir gerçek var ve Micic’i överken arkasında duramayacağım büyük kelimeler etmek istemiyorum. Sonuçta Naumoski, birçok açıdan bu ülke basketbolu için dönüm noktası olan efsanelerden biri.
Fakat Micic de oyun zekası, yaratıcılık ve rakibin eksiğini cezalandırma konusunda bana kalırsa en az onun kadar özel bir isim!
Son 1.5 yılda rakip savunmalar için Larkin’i yavaşlatmak gerçekten büyük bir olay ama bana sorarsanız, iyi günündeki bir Micic’i de durdurmak da en az bu kadar zor. Rakip savunma ne yaparsa yapsın, nasıl tuzaklar kurarsa kursun bu adam, kolay kolay yanlış karar vermiyor.
Shane Larkin ile kurdukları ortaklık ise hem hikayesiyle hem de ortaya koydukları performansla modern EuroLeague tarihe şimdiden geçti. Eğer ikisi birlikte yol almaya devam ederse de bu tarihe geçiş çok da büyük yerlere gidebilir.
Ve belki de bir gün şu an Micic’in Efes tarihindeki önemine dair bugün benim kullanamadığım büyük kelimeleri kullanmaya başlayabiliriz. O güne kadar ise Sırp oyun kurucu, Efes‘in son 20 yılki en iyi kadrosunun tartışılmaz bir parçası olarak kadromuzda yer alsın.
#0 Shane Larkin
Oynadığı sezonlar: 2018-?
M-V-P! M-V-P! M-V-P!
Shane Larkin’i anlatabilecek tek kelime bu sanırım. Bu küçük boylu adam, sadece 1.5 sezon içerisinde Avrupa basketbolu tarihinde kendine yer edinmeyi başardı. Kimine göre tarihin bu sırasında kime de göre başka sırasında fark etmez! Bu sezondan itibaren her büyük skorer, her durdurulamayan oyuncu Larkin’in Efes‘le geçirdiği dönemle kıyaslanacak.
Koca sezonda onu durdurabilen kimse çıkmadı. Onu herhalde bir tek virüs durdurabilirdi ve maalesef de o ihtimal gerçekleşti.
Yani geçen sezon normal sezon ve playofftaki Barcelona maçlarını, Final Four’daki rekorunu vs. her şeyi unutun. Bu adam, geçen yazın flaş transferi ve ligi domine eden bir diğer isim Nikola Mirotic’i yaptıklarıyla gölgede bıraktı.
EuroLeague’deki tek maçlık sayı rekorunu kırışı, üçlük rekoruna ortak oluşu elbette önemliydi ama bence onun burada yaptıklarının etkileri çok daha ileride çıkmaya devam edecek. İleride basketbolcu olan bir yeteneğin, Shane Larkin’den özenip bu sporu oynamayı tercih ettiği söyleyeceğinden ben şimdiden çok eminim.
Nasıl bu ülke basketbolunda Petar Naumoski, Carlos Arroyo, Bogdan Bogdanovic gibi isimler iz bıraktıysa Shane Larkin de şimdiden aynısını başardı.
Gelecek yıllarda da onu bu formayla görmeye devam edeceğiz. Gerçekten insan bir an önce EuroLeague geri dönsün de bu adamı izlemeye devam edelim demeden edemiyor!
Dışarıda kalan diğer önemli isimler: Kerem Tunçeri, Ender Arslan, Marko Popovic, Jordan Farmar, Thomas Heurtel, Jayson Granger, Damir Mulaomerovic
Şutör Guardlar
#13 Marcus Brown
Oynadığı sezonlar: 2001-2003
İtalya’da parlayıp Anadolu Efes’te üst seviyeye hazır olan skorer oyuncu profilinin başlangıcı olan Marcus Brown aynı zamanda bu yolun en büyük yıldızıydı.
EuroLeague’deki ilk yılında parladıktan sonra Efes’e gelen Amerikalı skorer, iki yıl boyunca lacivert-beyazlı formayı giyerken harika skor yeteneğiyle herkesin hafızasına kazındı.
Sadece Efes tarihinin değil, EuroLeague tarihinin de en iyi şutör guardlarından biri olan Brown, söz konusu sayı atmaksa kimsenin onu geçmesine izin vermezdi.
Hücum portföyünde birçok silah barındıran Brown, müthiş bir şutör olmasının yanında faul alma konusunda da oldukça becerikliydi. Kritik anlarda sorumluluk almaktan çekinmeyen yıldız oyuncu, bu topraklarda çok güzel iki yıl geçirdi. Açıkçası çocuk aklımla o dönem onu izlerken bu adamı kimse durduramazmış gibi gelirdi.
Zaten çoğu zaman da böyle olurdu. Ya Brown sayı atar ya da rakipler tek çareyi onu faul yapmakta bulurdu.
Efes, onun önderliğindeki iki yıl boyunca o Final Four sonrası rüzgarını devam ettirmeyi başardı. Belki kulüp tekrar oraya gidemedi ama hep ligin korkulan takımlarından oldu. Ligde ise şampiyonluğu kimseye bırakmadı.
Belki onu izleme şansı bulamamış olan genç arkadaşlar, Brown’un skorerlik seviyesini tam olarak anlayamayabilir ama kendisi, modern EuroLeague tarihinde 1500 sayı barajını geçen ilk isimdi.
Büyük efsaneler, ondan sonra geldi.
#21 Trajan Langdon
Oynadığı sezon: 2003-2004
“Alaskalı Suikastçi” lakabıyla lacivert-beyazlı taraftarların gönlünde yer edinen Trajan Langdon, bu listenin olmazsa olmazlarından birisi.
2003-04 sezonunda formasını giydiği Efes‘e çok çabuk etki ederek iz bırakan figürlerden birisi olan Langdon’ın kariyeri sonrasındaki EuroLeague sürecinde inanılmaz noktalara erişti.
CSKA Moskova formasıyla 2 kez EuroLeague şampiyonluğuna ulaştı ve bir de Final Four MVP’liği kazanarak kariyerini taçlandırma şansı yakaladı.
Ettore Messina önderliğinde Theo Papaloukas, Matjaz Smodis ve JR Holden gibi takım arkadaşlarıyla bulunduğu takımın başarılarında çok önemli bir rolü vardı.
Harika şutörlüğüyle yıllarca “suikastçi” lakabının hakkını vermeyi başaran Trajan Langdon, öncesinde Benetton Treviso’da kendini gösterdikten sonra Efes Pilsen’deki tek sezonunda 14.3 sayı – 3.0 ribaund – 1.6 asist ortalamalarıyla mücadele ederken yüzde 51.7 ikilik isabeti, yüzde 39.1 üçlük isabeti averajlarıyla harika bir sezon geçirdi.
#44 Henry Domercant
Oynadığı sezon: 2004-2006
Henry Domercant’ın Efes‘te oynadığı süreç, Efes Pilsen basketbolunun en başarılı süreci olmasa da kesinlikle en keyifli dönemlerinden biriydi.
2004-05 sezonunda çeyrek finalde Panathinaikos‘la karşılaşan ve Final Four’u son maçta kaçıran o müthiş takımın en büyük parçaları arasında da Domercant yer alıyordu. PAO’yla karşılaştıkları serinin ilk maçında OAKA gibi bir salonda 29 sayıyla oynayabilecek kadar önemli bir oyuncuydu Henry…
O fizikteki bir isme göre epey hızlı hareket ediyordu. Atletikti ve harika bir şutördü. Özellikle hareketliyken atılan ve daha da zorlaşan şutlarda kendisini gösterdiğini görebilirdiniz.
Efes sonrası kariyerinde Olympiacos, Montepaschi Siena, UNICS Kazan ve Dinamo Moskova gibi ekiplerin formasını da başarıyla terleten ABDli skorer, kariyerinin sonunda Galatasaray‘da da forma giyse de temsilcimiz adına sakatlıkları sebebiyle pek yararlı olamadı.
Dışarıda kalan diğer önemli isimler: Sinan Güler, Ömer Onan, Bootsy Thornton, Drew Nicholas
Kısa Forvetler
#13 Antonio Granger
Oynadığı sezonlar: 2002-2004 ve 2005-2007
İtalya’dan gelip, Efes’te parlayan bir yıldız daha!
Topla çok oynamasına gerek kalmadan size maç alabilecek, çelik gibi sinirlere sahip Antonio Granger, geldiği 2002-03 senesinde yıldızlarla dolu kadroda geri planda kalmasına rağmen 2003-04’te oynadığı topla gönülleri fethetmeyi başardı.
Modern 3 numaranın o dönemki tanımı olan Granger, sakatlıklarından dolayı basketbola erken veda etti fakat gösterdiği performansla insanın içini sıcacık etmeyi de birçok maçta başardı. Özellikle OAKA deplasmanında 7/8 üçlükle takımını çıkartması, eski kıtada gördüğümüz en iyi bireysel performanslardan biriydi.
Sahada bir 3 numaradan ne istiyorsanız onu yapabiliyor ve oynadığı maçların çoğunda parkenin en verimli oyuncusu olabiliyordu. Gerçek bir karizmasıyla, ‘Ben bu işi yapabiliyorum’ diye haykırıyordu adeta. Yaşadığı sakatlıklar olmasa çok daha uzun ve tüm Avrupa çapında hatırlanabilecek izler bırakabilirdi fakat bıraktığı iz bile efsane olması için yeterliydi.
Efes‘in EuroLeague tarihinde 900 sayı barajına ulaşmayı başaran ilk oyuncu olan Granger, ayrıca bulduğu 158 üçlükle Efes tarihinde EuroLeague’de en çok üçlük atan oyuncu oldu.