Panathinaikos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

26/Haz/20 12:01 Haziran 26, 2020

Utkan Sahin

26/Haz/20 12:01

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Panathinaikos’un modern EuroLeague yılları arasında forma giyen oyunculardan “muhteşem kadroyu” yarattı:

by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?

Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.

Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, bu yolculuğa ilk olarak ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarıyla çıktı. Son birkaç haftadır karşınıza ligimizdeki bazı takımların son 20 yılındaki kadrolarından en iyi isimleri alarak, “Milenyum Kadroları” oluşturduk.

Şimdi ise aynı formatı Turkish Airlines EuroLeague’e taşıyor ve 20 yıldır ligin demirbaşlarından olan Panathinaikos‘un modern dönemdeki en iyi kadrosunu ortaya çıkarıyoruz.

Oyunun kurallı belli; 2000’den bugüne Panathinaikos forması giymiş isimlerden 12 kişilik bir kadro oluşturmak!

Açıkçası bu hiç kolay olmadı. Evet, 2012’den beri onları Final Four’da göremiyoruz ama son 20 yıla baktığımızda yaşadıkları 4 şampiyonlukla bu kupayı CSKA Moskova’yla birlikte en çok kaldıran takım onlar. Dolayısıyla kadrolarında hep görkemli isimleri gördük.

Neyse lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medyadan “Milenyum’un Muhteşem Kadrosunu” gönderin.

Baskonia’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Anadolu Efes’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Oyun Kurucular

Dimitris Diamantidis

obradovic_diamantidis_pao_prokom

Oynadığı sezonlar:  2004-2016

Tek bir formayla 12 sezon, 278 maç, 3 EuroLeague şampiyonluğu, sayısız ödül ve gerçek bir efsane…

Dimitris Diamantidis’in Panathinaikos tarihi için nasıl bir oyuncu olduğunu sanırım en basit bu şekilde anlatabiliriz. Yoksa öbür türlü onu anlatabilmek için ancak bir kitap yazmamız gerekir.

Kişisel fikrim; Dimitris Diamantidis, EuroLeague’in bütün özel efsaneleri arasında bile başka bir yerde. Diğerlerinin hepsi için birer eleştiri görürsünüz fakat bunca yıldır onu ya da onun oynadığı basketbolu sevmeyen bir kişi görmedim. Sanırım Avrupa basketbolu bir kişi olsaydı, bu Dimitris Diamantidis olurdu.

Panathinaikos içinse tartışmasız bu kulübün en büyük efsanesi…

12 yıllık döneminde ondan ne istenirse onu hep sahaya koydu. Bazen büyük yıldızların yanında arkayı toplayan isim oldu, bazen de büyük yıldızlar çekip gittikten sonra takımın kurtarıcısı…

Obradovic‘le yaşadıkları “Baba-oğul” ilişkisi bir kulübün 10 yıl boyunca zirvede kalmasını sağladı. Bu ikili birlikte 3 şampiyonluk gördü. Bu 3 şampiyonluğun 2’sinde de MVP seçilen kişi o’ydu.

Özellikle 2011’de yaptıkları tarihe geçecek bir performanstı. Aynı sezonda hem Panathinaikos’u sürpriz bir şampiyonluğa taşıdı hem de normal sezon ve Final Four’un MVP ödülünü kazandı. 2012’den sonra Obradovic‘siz kalan Panathinaikos’u da ilerleyen yaşına rağmen ayakta tutmaya çalıştı.

2016’da ise artık onun için bu formayı çıkarma zamanıydı. Panathinaikos ise büyük bir aptallık yapmadı ve o formayı çıkardıktan sonra hemen 13 numaralı formayı emekli etti.

Biliyorsunuz, her takım için bir de kaptan seçiyoruz. Sanırım Panathinaikos için bu konuda kimsenin bir gram şüphesi bile yoktur. Kulübün en büyük efsanesi olarak, kaptanlık da Diamantidis’in hakkı…

Sarunas Jasikevicius

Oynadığı sezonlar: 2007-2010 ve 2011-2012

Sarunas Jasikevicius’un Atina günleri kariyerinin ilginç günleriydi.

Hayalkırıklığı yaşadığı NBA sonrasında büyük beklentilerle ve büyük bir kontrat karşılığında – yıllık 3.5 milyon euroyla takımın en çok kazanıydı – Atina’ya gelen Sarunas Jasikevicius, bazen bekleneni tam veremedi, bazen de herkesin uyuduğu günlerde takımı o taşıdı.

İlk dönemi biraz zorluydu. Hem Obradovic‘le uyumu hem de takımın diğer iki büyük ismiyle uyumu biraz geç gerçekleşti. Yine de Avrupa basketbolunun iki zeki ismi bir yolunu buldu.

Diamantidis – Spanoulis – Jasikevicius üçlüsüne rağmen hayalkırıklığıyla geçen ilk yılın ardından 2009’da raylar yerine oturdu. CSKA‘yla oynanan unutulmaz finalin gizli kahramanlarından olan Saras, kurulan bu büyük takımın şampiyonluğa ulaşmasına yardımcı oldu.

Kendisi ise 3. büyük takımında 4. şampiyonluğunu kazanarak modern EuroLeague tarihine ismini altın harflerle yazdırdı.

Yine de bana sorarsanız, onun Atina’daki asıl büyük performansını 2011-2012 sezonunda gördük.

Playoff’a kadar yine ortalıkta yoktu ama playoff’ta bir anda öne fırladı. Unutulmaz Maccabi serisinde takımı ayakta tutan efsane isim, Final Four’da da CSKA Moskova’nın başına fena halde bela oldu. Fakat açıkçası hakemler daha fazlasına izin vermedi.

Dönüp baktığımızda ise nasıl Diamantidis’i diğer efsanelerden ayıran bir özelliği var ise Saras’ı da ayıran adaptasyon yeteneği oldu. 3 büyük takımla da başarılı oldu ve öyle ya da böyle 3’ünün de tarihine isimini yazdırdı.

Bu çok az oyuncuya nasip olacak bir olay.

Nick Calathes

calathes

Oynadığı sezonlar: 2009-2012 ve 2015-2020

Nick Calathes de Atina’daki hikayesi farklı olan bir isim.

Kariyerinin başında bir rol oyuncusu olarak Panathinaikos‘la en büyük kupayı kaldıran bu adam, sonrasında ise lider olarak büyük performanslar sergiledi ama aynı başarıyı sergileyemedi.

2011’de onu hatırlarsınız…

Diamantidis’in gölgesinde hücumda çok fazla şey sunmayan ama harika savunmasıyla işleri değiştiren bir oyuncuydu. Zaten meşhur Barcelona eşleşmesinde de işin savunma tarafında en büyük görev onundu. O işini iyi yaptığı için de 2011’de Panathinaikos şampiyonluğa yürüdü.

Sonrasında ise Atina’dan ayrıldı. Önce Rusya’da sonra NBA’de başka bir oyuncuya dönüştü. Geri döndüğünde ise Diamantidis’in son dönemiydi.

Efsane oyuncu bayrağı yavaş yavaş ona bırakırken Calathes de üstündeki büyük baskıya rağmen takımın sürükleyici oyuncusu olmayı başardı. Evet, Obradovic sonrası dönemde Atina ekibinin Final Four özlemini dindiremedi ama takımı ayakta tutmak için özel bireysel performanslar sergiledi.

EuroLeague tarihinde eşi benzerini görmediğimiz asist istatistiklerini tutturdu, triple-double yaptı ama yetmedi. Fakat performansı ve ortaya koyduğu liderlikle Calathes de bu kadroya girmeyi sonuna kadar hak eden isimlerden…

Sonuçta Panathinaikos tarihinin en çok asist yapan oyuncusunu dışarıda bırakamayız değil mi?

Dışarıda kalan diğer önemli isimler: Ariel McDonald, Mike James

Şutör Guardlar

Vassilis Spanoulis

Oynadığı sezonlar: 2005-2006 ve 2007-2010

“Senden nefret ediyoruz; çünkü seni çok sevmiştik”

Barcelona taraftarının Real Madrid‘e giden Figo için söylediği meşhur cümleyi biliyorsunuz. İşte bu cümlenin aynısı Vassilis Spanoulis için de geçerli…

Efsane ismin, Panathinaikos‘un en büyük yıldızlarından biriyken 2010 yazında kulübün ezeli rakibi olan Olympiakos’a geçmesi bu ligin tarihinin en büyük olaylarından biri.

O hamle hem iki kulübün kaderini değiştirdi hem de ona dair Atina’daki basketbolseverlerin bakış açısını…

Fakat her şey böyle başlamamıştı.

Kariyerinin başında Maroussi’yle geçirdiği 4 yılda, Obradovic‘in Panathinaikos‘una baş kaldırmayı başaran Spanoulis, 2005’te Obradovic‘in takımına katılmaya karar verdi.

Aradaki küçük NBA kaçamağı dışında hep bu takımın skoreriydi. 2007’de de kurulan ve bence EuroLeague tarihinin en özel kısa rotasyonu olan Diamantidis – Saras – Spanoulis üçlüsünün başıydı.

Zaten 2009’da Obradovic, Berlin’de Messina’yı bir kere daha mat ederken o unutulmaz Final Four’un MVP’si Vassilis Spanoulis’ti.

Burada kalsa Panathinaikos için önemi Diamantidis gibi olabilirdi ama o sevgi yerine nefreti seçti ve 2010’da olaylı bir şekilde Atina’dan Pire’ye geçti.

Evet, o artık bu kulübe göre bir hain ama aynı zamanda hala bu kulübün geçmişinin en önemli figürlerinden biri…

Jaka Lakovic

Oynadığı sezonlar: 2002-2006

Jaka Lakovic de Atina’da çok sevilen bir figür değil. Kendisi Obradovic‘in kara defterinde yazılı olan ender oyunculardan.

Fakat o da bir dönem bu kulübün en önemli ismiydi.

Kariyerinin başında KRKA Novo’da çılgınca bir sezon geçiren Sloven skorer, 2002’de kendini Panathinaikos‘ta buldu. Atina ekibi için zor bir dönemdi. 2002’de şampiyonluk sonrası bütçe küçülmüş ve kadronun kalitesi de aşağıya düşmüştü.

Obradovic ise böyle bir ortamda kendi genç yeteneğini yukarıya çekmeye karar verdi ve Lakovic’i ince ince işledi.

Dağınık geçen ilk sezonun arkasından bu işlenmenin karşılığını veren Sloven isim, takımın lideri haline geldi. Panathinaikos, 2005’te Final Four’a geri dönerken takımın da lideriydi.

Panathinaikos, tam Diamantidis – Lakovic – Spanoulis üçlüsüyle geleceğe büyük ümitlerle bakarken her şey tuzla buz oldu. Lakovic, kariyerini Atina’dan Barcelona’ya taşıdı ve takımı bıraktı.

Panathinaikos ve Obradovic’in neden kendisini sevmediğini anlamak çok da zor değil.

Yine de özellikle 2005’teki performansıyla o da bu kadronun içerisinde yer almayı hak ediyor.

Drew Nicholas

Oynadığı sezonlar: 2008-2011

Drew Nicholas, herhalde EuroLeague tarihinin en az hakkı verilen isimlerinden biri olabilir.

Bildiğiniz gibi, kendisini Türkiye’de Anadolu Efes formasıyla da izledik. Özel bir skorerdi. İsteseydi gayet EuroLeague’de sayı krallığına oynayabilecek yetenekleri vardı. Fakat Amerikalı yıldız, kendi sayılarından daha çok takımının kazanmasını istedi.

Panathinaikos‘un Saras – Diamantidis – Spanoulis üçlüsü meşhurdur. Fakat bu takım ilk sezonunda başarısız olduysa bunun en büyük sebebi savunmaydı. Özellikle kısa savunmasında çaresiz bir Panathinaikos vardı.

2008’de kariyerini Atina’ya taşıyan Nicholas ise bunu değiştirdi. Kanat savunmasında takımın aradığı o oyuncuya dönüştü ve Panathinaikos’un daha dengeli bir takım haline gelmesini sağladı. Hücumda ise dış şutlarıyla rakipleri yıktı.

2009’daki şampiyonlukta da savunmasıyla maçı değiştiren isimlerden oldu.

2011’de ise bu sefer Batiste ve Diamantidis’in yanında üçüncü adamdı ve bu rolü de özellikle final maçında çok iyi bir şekilde doldurarak takımın bir kez daha şampiyon olmasını sağladı.

Belki Panathinaikos’un 2009 ve 2011’deki şampiyonluklarından bahsederken akla ilk gelecek isimlerden biri Nicholas değil ama o olmasaydı bence iki şampiyonluk da gelmezdi. Bu yüzden kesinlikle kadroda olmayı hak ediyor.

Şutör guardlardan kısa forvetlere geçerken küçük bir parantez de İbrahim Kutluay için açmak istiyorum.

Onu kadroya alamadık ama aşağıda da göreceğiniz gibi ‘diğer önemli isimler’ kategorisine koyduk. Fakat inanın bana bu kadroyu 12 kişiden değil de 15 kişiden kursaydık Türk basketbolunun efsane ismi de burada olurdu. 2002’deki şampiyonluğa etkisini düşünürsek bunu kesinlikle hak ediyor.

Dışarıda kalan diğer önemli isimler: İbrahim Kutluay, Nikos Hatzivrettas

Kısa Forvetler

Dejan Bodiroga

Oynadığı sezonlar: 1999-2002

“Sex, droga ı Bodiroga”

Ne yani Avrupa basketbolunun unutulmaz kralı, bu kadroda olmayacak mıydı?  Bodiroga nerede oynarsa oynasın, onun yeri her zaman vardır!

Zeljko Obradovic‘le Real Madrid‘de Saporta Kupası’nı kazanan efsane isim, Sırp koçun Panathinaikos‘taki ilk yıllarında da sahnedeydi.

Bu iki büyük isim, Atina’da 3 yıl birlikte çalıştı. Sonuç ise basitti: 2 şampiyonluk, 1 final!

2000’de Panathinaikos, eski EuroLeague’de Maccabi‘yi devirip şampiyonluğu kazanırken efsane isim de ilk EuroLeague kupasını havaya kaldırdı.

Asıl özel hikaye ise 2002’de gerçekleşti.

Bologna’da oynanan Final Four’da Panathinaikos favori değildi. Karşılarında EuroLeague tarihinin en iyi kadrolarından biri olan olarak kabul edilen Virtus Bologna vardı. Üstelik İtalyan ekibi ev sahibiydi.

Panathinaikos, 2. çeyrekte bir ara 13 sayı farkla geriye de düştü ama “Kral”, takımını ayağa kaldırdı.

O Final Four’da inanılmaz yüzdelerle 23.5 sayı, 8.0 ribaund ortalamalarıyla oynayan Bodiroga, 2. yarıdaki performansıyla Panathinaikos’u unutulmaz bir şampiyonluğa taşıdı. MVP ödülü de haliyle onun ellinde yükseldi.

Bu onun hem Obradovic‘le hem de Panathinaikos’la son EuroLeague maçıydı.

Onların hikayesi özeldi çünkü iki kral birbirini destekleyip yürüyerek efsane oldular. Obradovic’in de dediği gibi kimse onu Bodiroga kadar iyi anlamadı çünkü bir kralı, bir kral kadar kimse iyi anlayamaz.

“Hayatımda çok oyuncuyla çalıştım ama hiçbir zaman Dejan gibisi olmadı”

Ramunas Siskauskas

Oynadığı sezonlar: 2006-2007

Siskauskas ile Panathinaikosin hikayesi kısaydı ama özeldi çünkü Obradovic‘in en büyük meydan okumalarından birinde yanında Siskauskas vardı.

2002’den 2007’ye kadar geçen süre Panathinaikos için kariyerinin en zor zamanlarından biriydi. Son şampiyonluktan beri 5 yıl geçmişti ve Panathinaikos, o zamandan beri sadece bir kere Final Four yapmıştı. Onda da 3. oldular.

Üstelik 2006 yazında takım için korkunç iki haber geldi. Takımın bir numaralı yıldızı Jaka Lakovic, bir anda Barcelona’nın yolunu tutarken Spanoulis ise NBA’e gitmeye karar verdi.

Obradovic için tehlike çanları çalarken Siskauskas’lı sezon her şeyi değiştirdi.

Sezona yavaş başlayan Litvanyalı yıldız, normal sezonda sadece 8.8 sayı ortalaması tutturabildi. Panathinaikos için soru işaretleri dolaşırken o Top-16’dan itibaren sahne almaya başladı. Atina devi, zorlu gruptan lider çıkarken onun sayı ortalaması da 12’ye yükselmişti.

Playoff’ta ise artık takımın bir numaralı skor silahı haline gelmişti. 17.5 sayı ortalamasıyla oynayan Siskauskas, Panathinakos’un sorun yaşamadan OAKA’da düzenlenecek olan Final Four’a gitmesini sağladı.

İlk maçta çok sahne almadı ama finalde sahne tam anlamıyla onundu. Dejan Tomasevic’in yardımıyla birlikte CSKA Moskova karşısında Panathinaikos’u galibiyete taşıyan Siskauskas, 20 sayı ve 5 asistle maçın yıldızıydı. Final Four MVP’si ödülü saçma bir şekilde – Final Four Yunanistan’da olduğu için – Diamantidis’e gitti ama kesinlikle ödül onun hakkıydı.

Şampiyonluk sonrasında Moskova’ya uçtu Litvanyalı efsane ve orada kendine özel bir kariyer kurdu ama rüştünü ispat ettiği ilk yer kesinlikle burasıydı.

Dışarıda kalan diğer önemli isimler: Stratos Perperoglou, Romain Sato, Jonas Maciulis