by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
70’li yıllara kadar bünyesinde köklü kulüpler barındıran bir niteliği olsa da Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve İspanya gibi ülkelerin olduğu kadar rekabet edebilen bir gelenek değildi İtalya basketbolu.
O dönemden sonra baş gösteren farklı farklı olgular ülke basketbolunun kaderini baştan aşağı değiştirirken ön planda gösterebileceğimiz isim de belliydi.
ABDlilerin “longevity” olarak tabir ettikleri ve NBA kamuoyu tarafından oyuncuların kariyerleri değerlendirilirken çokça kullanılan bir kavram vardır…
Longevity kavramı, Türkçeye çevrildiği zaman “uzun ömürlülük” gibi bir anlama gelir. Fakat bu uzun ömürlülükten kasıt öyle benchte oturup 20 sene para kazanmak değil, rekabetçi bir ortamda 16 yaşından 44 yaşına kadar süren bir kariyerden bahsedeceğiz.
Bir basketbolcu düşünün ki 17 yaşında bir çocukken profesyonel düzeyde basketbolunu icra ederken 2 uluslararası şampiyonlukla tanışsın. Yahut 40 yaşına geldiğinde, büyütüp beslediği oğluyla aynı sahada karşılıklı forma giyme şansı yakalasın…
Geçtiğimiz haftalardan beri sizlerle Avrupa basketbolunun efsanelerinin ilham verici hikayelerine odaklanmaya devam ediyoruz.
Bugünse Toni Kukoc ve Nikos Galis’in ardından İtalyan basketbolunun destansı kariyeriyle yıllara meydan okuyan, hakkında öğrenilen bilgilerle ağızları açık bırakan ismi Dino Meneghin’in kariyerine bir bakış atacağız.
Toni Kukoc: Eski Kıta ve Yeni Dünya’daki Yıldızların Soğukkanlı Ortağı
Nikos Galis: İlgi, Övgü ve Keşkelerin Odağında Bir Skor Makinesi
“Dino, basketbol ne?”
18 Ocak 1950’de İtalya’nın kuzeyindeki Alano di Piave beldesinde dünyaya gelen Dino Meneghin, spora 50’li yılların sonlarında kardeşi Renzo’yla beraber atletizm yaparak başladı.
Avrupa basketbolunun ayaklı tarih ansiklopedisi, duayen gazeteci Vladimir Stankovic’in anlattıklarına göre 1963’te Varese’de düzenlenen bir basketbol kampında Dino’nun ortaokuldaki beden eğitimi öğretmeni Nico Messina’nın daha önce hiç basketbol oynamamış birisinden istediği hareketleri yapan 13 yaşındaki öğrencinin yeteneğini anlamak için yeterli veri sağlanmıştır.
Messina’nın “Yarın bir çift basketbol ayakkabısı kap gel” demesi üzerine bu uzun boylu, güçlü çocuk annesine durumu anlatır. Annenin tepkisi o dönem İtalya topraklarında sporun nasıl bir konumda olduğunu gözler önüne seriyor:
“Dino, basketbol ne?”
Seneler geçiyor ve bir dönemler annesi tarafından neyin nesi olduğu bile bilinmeyen bir spor, 16 yıl 11 aylık Dino’nun profesyonel hayata atıldığı mecra oluyor. Tarihin yazılmaya başladığı safha da tam olarak burası zaten.
1966 yılında Varese’nin Fortitudo Bologna’yla karşılaştığı maçta basketbol parkelerine ilk profesyonel adımlarını atan Meneghin, spoiler vermek gibi olacak ama, önündeki uzunca kariyeri boyunca kazanacağı 36 kupanın temelini atıyordu.
Kariyerinin ilk yıllarından itibaren ilmek ilmek başarı ağları örülmeye başladı. 1967 yılına gelindiğinde FIBA Kıtalararası Kupası adı verilen şampiyonayı Varese’yle kazandı. Daha sonra bundan 2 tanesi yine Varese formasıyla ve biri de Olimpia Milano formasıyla olmak üzere 3 tane daha kazanacaktı.
Kendisiyle aynı dönemde forma giyen ve rakibi olarak görülen Kresimir Cosic’in koleje gittiği yıllarda Meneghin, Varese’yi hiç hayal dahi edemeyecekleri noktalara çıkarmayı kendine görev biliyor.
Beden eğitimi öğretmeni Nico Messina’yı hatırladınız mı? Meneghin’i basketbolcu yapan. 1968-69 sezonunda Varese’nin başına geçiyor ve öğrencisiyle beraber bir İtalya Serie A şampiyonluğu kazanıyorlar.
Ertesi sezon itibarıyla Zeljko Obradovic‘in mentörü olarak tanınan Aca Nikolic’e görev verilse de Messina’yla kazanılan lig şampiyonluğu, 1978 yılına kadar tam 7 kez kazanılacak olan İtalya Ligi’nin ilk sinyaliydi.
NBA Drafti ve 70’ler Varese’nin Dominasyonu
FIBA Avrupa Şampiyonlar Kupası’nda (günümüzdeki EuroLeague) mücadeleye geri dönen Ignis Varese, Nikolic önderliğinde yoluna emin adımlarla devam etti.
19 yaşındaki Meneghin’in yanı sıra Meksikalı Manuel Raga, Aldo Ossola ve Ricky Jones gibi isimlere sahip o takım, yarı finalde Real Madrid gibi o yılların süpergücü konumundaki bir ekibi farklı sonuçlarla devirerek finalde CSKA Moskova’nın karşısına çıktı.
Tıpkı Real gibi onların ezeli rakibi CSKA da şaşaalı bir dönemini yaşıyordu ve başlarında Sovyet basketbolunun efsanevi ismi Alexander Gomelsky vardı. Takımın en bilindik oyuncusuysa final maçında 21 sayı kaydeden Sergei Belov’du.
O maçta 20 sayıyla takımına liderlik eden Meneghin, 19 sayılı Raga’yla beraber takımın attığı 79 sayının neredeyse yarısını üreterek Varese’yi ilk Avrupa şampiyonluğuna taşıdılar.
O yıl, bir ilki daha gerçekleştirdi kendisi. 1970 NBA Drafti’ne katılarak 11. turdan Portland Trail Blazers tarafından seçilmenin onurunu yaşadı. Böylece bir NBA Drafti’nde seçilen ilk Avrupalı oyuncu olarak kayıtlara geçti.
Fakat hiçbir zaman Avrupa’nın dışına çıkmayarak NBA’e hiç gitmemiş Avrupalı yıldızlar arasında Nikos Galis’le beraber tahtını uzunca bir süre korudu.
Varese – CSKA rekabeti burada bitmedi yalnız. Ertesi sezon tekrar finalde karşılaşan iki ekibin mücadelesinden bu sefer CSKA’nın galibiyeti çıkarken Rus devi 2006 yılına kadar bir diğer şampiyonluk için 35 sene bekleyecekti.
1971’deki finalin tam ve net görüntülerle kaydı burada:
Varese, Ignis adını taşıdığı dönemde Nikolic koçluğunda geçen 4 yılda 3 EuroLeague şampiyonluğu yaşadı. İhtişamın böylesi işte, peki sonra?
Aca’nın ayrılığının ardından takımın başına geçirilen isim, Dino’nun kariyerine büyük etki eden 3. koç olacaktı. Sandro Gamba, Nikolic’ten görevi devralmıştı artık.
Gamba, Meneghin’in çocukluk yıllarında Olimpia Milano formasıyla 10 İtalya Ligi şampiyonluğu yaşamış, üstüne 8 sene de yardımcı koçluk göreviyle kulübe hizmet etmiş bir isimdi.
Onunla birlikte geçirdikleri sezonlarda 1975 ve 1976’da olmak üzere 2 EuroLeague şampiyonluğunun daha sahibi oldular. 75’teki finalden bir hafta önce eli kırılan Dino, Real Madrid karşısında forma giyemese de takım arkadaşları görevlerini layığıyla yerine getirdiler.
Meneghin, EuroLeague’in resmi sitesine verdiği röportajda Varese’nin yapılanmasını şöyle anlatıyordu:
“Varese’de yıllar içinde takımın yapılanması çok özeldi. Genel menajerimiz Giancarlo Gualco, yıllarca sadece tek bir sezonda başarıya taşıyabilecek değil, sürekli geleceğe yönelik oyunculara baktı. Her sezon sadece birer ikişer isim ekleyerek bu oyuncuları uzun süre mücadele edebilecek karakterdeki kişilerden seçti. Ayrıca en iyi koçları getirdi. Nico Messina, gerçek bir lider. Aca Nikolic, harika bir profesyonel ve oyunu bir bilim adamı gibi yorumlayabilen bir isim. Sandro Gamba, zamanında en iyinin de iyisiydi. Karizmatik isimlerdi ve oyuncuları çok çalıştırarak onların saha içindeki felsefesini yakalatıp saha dışında da kimyayı geliştirmeye ikna ettiler.”
Meneghin’in ilk EuroLeague finalini oynadığı 1970 yılından takımdan ayrıldığı 1981 yılına kadar tam 10 kez üst üste final oynayıp bunu başarması inanılmaz bir başarı. İnanılmaz kelimesini ciddi anlamda kullanıyorum, öyle lafın gelişi değil. İnanamıyorum böyle bir şeyin gerçekleştiğine çünkü.
14 sene, üst üste 10 final, 5 EuroLeague, 7 Serie A şampiyonluğu. Hepsinde de kimileri gelip geçmesine rağmen takımın en önemli parçası olan bir süperyıldız, Dino Meneghin…