by M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
“EuroLeague şampiyonluğu ve Beşiktaş ile oynanan final serisi sonrası ona yıllar önce dediğim gibi, ben burada olduğum sürece benimle kalacak. İkimizin de buna dair bir şüphesi yok.”
Gigi Datome‘nin otobiyografi niteliğindeki “Benim Yolum Benim Oyunum” isimli kitabında yer alan bu sözler, Zeljko Obradovic‘in kaleminden dökülüyordu. Nitekim yanlış olmadığı bu yaz ortaya çıktı. 2013 yılının Temmuz ayında Fenerbahçe ile imzalayan Obradovic‘in üçüncü sezonu başlamadan takıma katılan Datome, Obradovic 2020 Haziran’ında Fenerbahçe‘den ayrılana kadar hep sarı-lacivertli formayı giydi ve nice başarılar yaşadıktan sonra sarı-lacivertlilere bu yaz veda etti…
Hiç de sönük bir veda olmadı bu. Özellikle salgın nedeniyle kutlamalarımızı, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi daha çok, daha yoğun yaşadığımız sosyal medyadan çok dokunaklı bir veda mesajı yayınladı Gigi. “Bu beş senede, Fenerbahçe forması için her şeyimi verdiğimi hissettim, ama karşılığında sizlerden çok daha fazlasını aldım. Her zaman sizin olan, Gigi” diyordu o mesajda. Bu mesaj yalnızca sarı-lacivertli taraftarların değil, Türkiye’de basketbolu yakından takip eden birçok kişinin yüreğine dokundu ve aslında beni de bu yazıyı yazmaya iten şey bu oldu: Gigi Datome meğer ne kadar seviliyormuş!
Aslında bu yazıyı kaleme almak benim için hiç kolay değil ama bu kadar sevilen birine doğru veda şeklinin bu olacağına inanıyorum. Ayrıca bu yalnızca bir veda yazısı değil zira onun İtalya’da nasıl karşılandığını görmek, Gigi’ye olan sevginin yalnızca Türkiye ile sınırlı olmadığını gösterdi.
Yine aynı otobiyografide 2017’de Bağdat Caddesi’nde EuroLeague şampiyonluğunu kutlarken kendisini “Roma sokaklarını dolaşan Papa” gibi hissettiğini yazmıştı Gigi. İtalya’da gazeteler, basketbolseverler ve daha niceleri onun Olimpia Milano ile anlaştığını duyunca büyük bir ruhani lider gibi karşıladılar Gigi’yi. Bu sevgiye ulaşmak, böyle bir sevgiye layık olmak kolay değil ama onunla ilgili tek bir kelime olumsuz görüş okumayınca ister istemez merak ediyor insan: İyi de, neden bu kadar seviliyor bu adam?
Bu soruya cevap aramaya başladım. Sonra da kendimi onunla en yakın temasta olan insanlarla, onu yıllardır takip eden gazetecilerle konuşmak isterken buldum. Sırf bu soruyu sorabilmek için. Neticede bu yazı fikri ortaya çıktı ve Fenerbahçe genel menajeri Maurizo Gherardini, Fenerbahçe ve milli takımdan takım arkadaşı Nicolo Melli, Fenerbahçe’den takım arkadaşları Ekpe Udoh ile Bogdan Bogdanovic, Roma’dan takım arkadaşı Rodrigo De La Fuente, Fenerbahçe Beko İletişim ve Medya Sorumlusu İlker Üçer ve İtalyan gazeteciler Mario Canfora (La Gazzetta dello Sport) ile Simone Mazzola’ya (Backdoor Podcast) sorduk: Gigi Datome’nin bu kadar sevilmesinin sırrı ne?
Madem Gigi’nin Fenerbahçe‘den ayrılığı ve İtalya’ya dönüşünde onun için yapılan karşılama üzerine konuşuyoruz, bu hikayenin başına dönmemiz lazım. Bir başka deyişle, bir Gigi Datome – Fenerbahçe hikayesi anlatıyorsak gideceğimiz tarih 2015 yazı. O günlerde NBA kariyerinde mutsuz olan Gigi, daha fazla sorumluluk ve rol arıyor, büyük ihtimalle Avrupa’ya dönüş için gün sayıyordu. Hâliyle onun gibi bir oyuncunun peşinde de birçok Avrupa devi vardı.
Obradovic, onun kitabı için yazdığı önsözde Datome‘yi nasıl ikna ettiğini ve onun Fenerbahçe ve kendi takımı için doğru oyuncu olduğunu nasıl anladığını şöyle anlatıyordu:
“2015 yazında Gigi’yi Fenerbahçe’ye almak istiyorduk ve onunla ilgili bilgi toplamıştım. Herkes de bana olumlu şeyler söylemiş, çok iyi referanslar vermişti. Ancak beni çok etkileyen bir şey oldu: Onunla bire bir tanışmak. Koç klinikleri için Barcelona’daydım. Uçağa atlayıp birkaç saatliğine de olsa benimle görüşmeye geldi. Sadece basketboldan değil, her şeyden konuştuk. O görüşmede gözlerinin içine bakarak konuştuğumuzda nasıl bir insan olduğunu çok daha iyi anladım. Benim için, bizim için doğru kişiydi.”
Nitekim yıllar içerisinde kazandığı başarılar, Fenerbahçe taraftarı ve takım arkadaşlarına yaşattığı sevinçler ile ne kadar doğru bir tercih olduğunu defalarca kanıtladı Gigi. Turkish Airlines EuroLeague şampiyonluğu, Basketbol Süper Ligi şampiyonlukları, Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Kupası zaferleri ve daha nicesi… Dahası, bu başarıları kazanırken de hiçbir zaman sorumluluktan kaçmayan Gigi, hem ligde hem de farklı kupa serüvenlerinde final aşamasının MVP ödülünü kazanmayı başardı birden çok kez. Bir kez daha kanıtladı büyük anlarda sorumluluk onda olunca elinden geleni yapacağını.
Birlikte Fenerbahçe’de iki yıllık kısa bir sürede nice başarılar yaşadığı Nicolo Melli, onun saha içinde ve dışında takım arkadaşları için özverisini şöyle anlatıyor:
“En zor dönemlerde, sezon içerisinde ortaya çıkabilecek zor zamanlar onun sayesinde daha hafif geçiyor. Bence bu bir oyuncu için, bir takım arkadaşı için büyük bir özellik. Herkesin iyi olduğundan, pozitif kaldığından emin olmaya çalışmak çok önemli ve Gigi bunu yapıyor. Herkesi önemsiyor. Herkes için hep güzel bir sözü var. Herkesi bir araya getirmeye çalışıyor ve dediğim gibi bence insan, oyuncu ve takım arkadaşı olarak bunlar en iyi özellikler.”
Fenerbahçe formasıyla birlikte EuroLeague şampiyonluğuna uzandıktan sonra ayrılığı sırasında hep arkasında durduğu Ekpe Udoh da onun ne kadar özel bir karakter ve takım arkadaşı olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor:
“Basketbol konusunda çok özverili ve takımın kazanması için ne gerekiyorsa yapıyor. Adamım işte!”
Onun takım arkadaşları için ne kadar büyük bir yardımcı, bir lider olduğunu bilenler yalnızca takım arkadaşları değil. Gigi’yi yıllardır takip eden gazeteciler, onunla bir şekilde yakın ilişki kurabilmiş isimler de bunun hep farkında. O isimlerden biri de La Gazzetta dello Sport’ta Gigi’nin Olimpia Milano ile imzalayacağını duyuran Mario Canfora. Şöyle konuşuyor Canfora, Gigi ile ilgili:
“Soyunma odasında gerçek bir lider. Milli takımda her zorlu durumun altından başarıyla kalktığı gibi Fenerbahçe‘de de Obradovic ile birlikte sık sık birçok durumu birlikte gözden geçirip konuştular. Ayrıca çocuklar da onu çok seviyor. Milano‘da 70 numaralı formanın çok satacağından emin olabilirsiniz.”
Bu sözleri Obradovic de tecrübeli forvetin kitabında şu ifadelerle doğruluyor:
“Yıllar içerisinde Gigi ile güven ve saygıya dayalı bir ilişki kurduk. Sessiz bir lider, basketbolun her açısını anlıyor ve saha dışında da bazı şeyleri öngörüp doğabilecek sorunların önüne geçiyor. Bir sorun varsa kaptan Melih Mahmutoğlu ile birlikte ilk onunla konuşuyorum, ilk onunla yapıcı bir diyalog kurmaya çalışıyorum.
Bir başka İtalyan gazeteci Simone Mazzola da yine çok benzer şeyler söylüyor Datome‘nin takımı bir arada tutan özel karakteri konusunda:
“Biz İtalyanlar için milli takımın kaptanı ve bir sporcunun nasıl olması gerekiyorsa bunun mükemmel örneği. Takım için her şeyini veriyor, insanların saygısını ve hayranlığını kazanıyor. İşte Gigi Datome böyle biri: Herkes için bir örnek.”
Dedim ya, Gigi Datome‘nin “özel karakteri” yalnızca takım arkadaşları için değil, taraftarlardan onunla birlikte çalışan teknik ekip sorumlularına kadar herkes onunla çalışmayı çok sevmiş. Onunla çalışmanın, onun bulunduğu takımın bir parçası olmanın neden bu kadar güzel olduğunu Fenerbahçe‘deki uzun kariyerinde hep yakınında olan İlker Üçer belki de herkesten daha iyi anlatıyor:
“Gigi, gerçek anlamda bir liderdi. Sadece saha içerisinde değil, soyunma odasında, ofiste ve hatta salonun girişinden itibaren her yerde onun etkisini görebilirdiniz. Her zaman pozitif, her zaman yardımseverdi. Hiçbir zaman sorumluluk almaktan kaçmazdı. Herkese aynı sıcaklık ve özenle yaklaşırdı. Bu nedenle de iletişimde olduğu herkes tarafından çok sevildi. Takım arkadaşları, antrenörleri, basın, rakipler ya da bu oyunda aklınıza gelen tüm katılımcılar… Herkes Gigi’yi çok sevdi.“
Öte yandan onun bu hâli hiç de yeni değil. Yıllar yıllar önce Roma’da onunla birlikte oynayan İspanyol yıldız Rodrigo De La Fuente ile konuştuğumuzda Gigi’nin henüz kariyerinin başında da ne kadar özel bir isim olduğunu anlıyoruz. Zira De La Fuente bize şunları anlatıyor:
“Roma’da Gigi ile oynamak büyük bir zevkti. O dönemde çok gençti ama hep çok iyi, nazik biriydi. Hep daha iyiye gitmek, gelişmek ve mücadeleci olmak isteyen biriydi.”
İstanbul’da geçirdiği süre boyunca Gigi Datome‘nin bir basketbolcudan çok daha fazlası olduğunu gördük. Hatta çoğu zaman unuttuğumuz “sporcular da insan” gerçeğini Gigi yaptıklarıyla defalarca yüzümüze vurdu. Gitar çalıyor, resim yapıyor, kendi evinin duvarını kendi çizdiği basketbol setleri çizen bir Einstein portresi ile süslüyor, sürekli kitap okuyor ve entelektüel olarak kendisini geliştiriyor…
Bu anlamda onu izleyenler için farklı bir oyuncu Datome. Ancak Bogdan Bogdanovic’in sözlerinden anlıyoruz ki yalnızca izleyenler değil, onunla iş arkadaşı olarak yıllarını geçiren oyuncular için bile sıradan bir karakter değil:
“Gigi için doğru kelimeleri bulmak çok zor. Gerçek bir sanatçı, nasıl desem, sanatçı kelimesinin karşılığı. Farklı biri. Bence sanatçı olarak bile farklı biri. Gerçekten iyi ve nazik bir insan. Hep iyi bir dost. Önce takım arkadaşlarını ve etrafındakileri gözetiyor. Önce ailesini düşünen bir insan. Onda saygı duyduğum şey bu.
İkinci olarak da Gigi gerçekten sahada gördüğünüzden çok farklı saha dışında. Hayat tarzı tamamen farklı. Genelde insanlar paradan, siyasetten, arabalardan, basketboldan veya başka bir spordan bahseder ama Gigi tamamen farklı. Tarihten konuşuyor, gelecekten konuşuyor, müzikten, farklı tarzlarda müzikten konuşuyor. Ayrıca keyifli bilgiler veriyor. Normal insanlar için belki önemli olmayacak şeyler onun için gerçekten önemli gözüküyor. Onu farklı kılan da bu. Gigi’ye gerçekten saygı duyuyorum. Gerçekten iyi bir arkadaşım. Onun gibi bir arkadaşa sahip olmak gerçekten çok güzel.”
Fenerbahçe kariyeri boyunca birçok farklı isimle çok yakın bağlar kurdu Gigi. Bunun yanında Melli ile iki yıl süren takım arkadaşlıkları boyunca bir de oda arkadaşlığı yaptılar. İkilinin sosyal medyadaki şakalaşmaları bizlere ne kadar keyifli bir arkadaşlıkları olduğuna dair bir fikir veriyordu ancak bu yazı için Melli‘ye ulaştığımızda onun söyledikleri her şeyi daha net biçimde açıklığa kavuşturdu:
“Bence Gigi’nin Türkiye’de ve özellikle de Fenerbahçe‘de bu kadar sevilmesinin sebebi sadık, dürüst ve pozitif bir insan, oyuncu ve takım arkadaşı olması. Ayrıca oda arkadaşıydık ve birlikte çok şey paylaştık. Çok keyif aldık, komik biri. Bazen saçma sapan bir hareket yapıyor ve komik, bu onu daha da iyi bir takım arkadaşı yapıyor.”