Lorenzo Brown: Beklentiler ve Soru İşaretleriyle Fenerbahçe’nin Yeni Transferi

15/Tem/20 09:59 Temmuz 15, 2020

admin69

15/Tem/20 09:59

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Fenerbahçe Beko’nun yeni guardı Lorenzo Brown’ın teknik analiziyle karşınızda!

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’deki temsilcilerimizden Fenerbahçe Beko, yaz sezonunun 5. transfer hamlesini geçen sezon Kızılyıldız formasıyla ilk Avrupa deneyimini yaşayan Lorenzo Brown’ı kadrosuna katarak yaptı.

Tıpkı Sarı-Lacivertliler’in diğer transferlerinde olduğu gibi, Brown’ın da Fenerbahçe‘ye neler katabileceği yönünde perspektif geliştirmek adına yorumlarımızla Eurohoops Fırın olarak karşınızdayız.

Öncelikle Lorenzo Brown’ın özlük bilgileri ve kariyeri ışığında “kimdir” sorusuna cevap olalım.

26 Ağustos 1990 tarihinde Roswell, Georgia’da dünyaya gelen Lorenzo Brown, kolej kariyerinde  North Carolina State forması giydi. Brown, üç sezonun ardından NBA seçmelerine katılma kararı aldı ve 2013 yazında Minnesota Timberwolves tarafından 2. tur 52. sıradan seçildi.

NBA ve G-League arasında mekik dokuduğu kariyerinde Zhejiang ve Guangzhou Long Lions gibi Çin Ligi ekiplerinde de boy gösteren 1.96 boyundaki Brown, 2019 yazında Sırp ekibi Kızılyıldız’ın yolunu tuttu.

EuroLeague’de 27 maça çıkan Birleşik Amerikalı oyuncu, 12.3 sayı – 4.6 asist – 3.3 ribaund – 1.1 top çalma – 13.0 verimlilik puanı ortalamaları tutturdu ve dev kulüplerin radarına girmeyi başardı.

Dün (14 Temmuz) itibarıyla da Fenerbahçe Beko’yla bir yıllığına anlaşma sağladı.

Peki, geride kalan hamleler ve gelecek planlamalarını da göz önünde bulundurarak Lorenzo Brown, Fenerbahçe’ye nasıl katkı sunar? Sahadaki güçlü ve zayıf yönleri nelerdir?

Bu sorulara cevap aramaya başlayalım.

Fenerbahçe’nin Savunma Ağırlıklı Yeni Yapılanmasına Brown Nasıl Etki Edecek?

Topa baskı yönünden tıpkı Edgaras Ulanovas analizinde de bahsettiğim gibi aynı o düzeyde savunmayı yukarı çekebilecek bir kısa olduğunu söyleyerek başlamamız lazım Brown’ın.

Kızılyıldız’da olduğu dönemde yanında Charles Jenkins gibi bir elit kısa savunmacısı daha vardı. Bu yüzden aynı anda sahada oldukları zaman 2 numara savunmasına geçip pas kanallarını kapatacak hamleleri yapabilme fırsatı oluyordu. Bunda etkili olan faktörlerden birisi de sezgilerinin açık olması. O yüzden top çalma adına hem toplu savunmada hem de topsuz savunmada iyi iş çıkardığını söyleyebiliriz.

Eğer gelecek sezon Leo Westermann’ı yine Fenerbahçe Beko’da izlersek Igor Kokoskov bunun daha ufak çaplısını önümüze çıkarabilir. Westermann ve Brown’ı sahaya atıp Jenkins’le olduğu kadar etkili olmasa da savunma kurgusuna bir çeşitlilik katılması mümkün.

Böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda kanat savunmasındaki Edgaras Ulanovas’ın da varlığıyle çok bezdirici noktalara erişebilir Sarı-Lacivertliler’in savunması.

Kızılyıldız’ın her zamanki tribün baskısını da göz önünde bulundurduğunuz zaman seyirciyi arkalarına aldıkları iç saha maçlarında bu ikilinin coşturucu savunma oynadığı anlar oluyordu. Bu yönden bence çok öne çıktılar.

Şimdi Fenerbahçe‘nin de savunma bakımından çok üst düzey bir takım kurduğunu düşünecek olursak müdafaa açısından gerçekten önemli bir yükseltici güç ve iyi bir hamle olduğunu söylememiz mümkün.

Fenerbahçe kadrosunda geçtiğimiz sezon ağırlıklı olarak süre alan diğer 3 guardla Lorenzo Brown’ın 2019-20’deki savunma istatistiklerini karşılaştıralım, Brown’ın oyununu tanımak adına bunlar önemli ipuçları olacaktır:

2019-20 Nando De Colo Leo Westermann Lorenzo Brown
Top Çalma 22 15 8 30
Blok 1 1 0 10

Bloklar konusunda da klasik olarak fiziği ve atletizminden yararlanan Lorenzo’nun savunmada gerçek bir verimlilik abidesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yani perdelerden sonra eşleşmesine dönememesi gibi sorunları olabiliyor kimi zaman, ama müdafaadaki artılarının yanında neredeyse hiçbir şey.

En Büyük Artısı: Açık Saha Oyunu Üzerine Kurulan Tempolu Hücumlar

Tempolu oyun ve açık saha hücumları dediğiniz zaman geçtiğimiz sezonun EuroLeague’inde akıllara gelecek ilk oyunculardan birisiydi Lorenzo Brown. Fenerbahçe‘nin ilk transferi Dyshawn Pierre’in durumunu açıklarken de bu noktaya değinmiştik. İkisi de hızını çok iyi kullanan oyuncular oldukları için hızlı hücumlarda büyük avantaj sağlıyorlar.

Pierre ile Brown’ın bu noktada bir farklılığı olarak, Dyshawn Pierre bu tarz durumlarda direkt topsuz biçimde koşmaya başlıyor ve salt bitirici görevini üstleniyordu. Brown ise bir oyun kurucu olmasından mütevellit elbette topu alıp bu noktada kendini gösteriyor. Top hakimiyetinin epey yüksek olması da bu noktada onun bu hücumlarda flaş gibi rakip boyalı alanda bitmesini sağlıyor.

Bu tarz hücumların gelecek sezon Fenerbahçe Beko’nun en büyük kozlarından birisi olacağını söylemekte artık beis kalmadı gerçekten de. Hamlelere baktığınız zaman takımın hızlı, atletik bir ekip olacağını, harika tempo yapacağını görmemek mümkün değil çünkü.

Bu noktada önemli bir olgu da ribaundlar konusu. Fenerbahçe son zamanlarda çektiği ribaund zulmünü bu sezon itibarıyla artık arkasında bırakacağını oluşturulan takımın ribaund ağını biraz araştırıp izleyince görebiliyoruz.

Geleceğim nokta şudur ki, Brown’ın iyi ribaund çeken bir takımda forma giymesi şarttı kendini yükseltebilmesi bakımından. Çünkü ribaund çekemeyen bir takımda nasıl tempoyu yönetme işini kıvıracak, verimi gerçekten çok düşerdi. Hele Kızılyıldız’ın da geçen sezon ribaundlar bakımından ligde 8. sırada olduğunu düşünürsek daha üst düzey bir ribaund takımında kendini bu tarz hücumlarda daha da göstereceğini düşünüyorum.

Bana göre eğer Fenerbahçe kötü bir ribaund takımı olarak kalsaydı Brown transferi hepten olumsuz değerlendirilmesi gereken bir hamle olurdu ancak şu anda belli avantajları da bünyesinde barındırdığını söylemezsek haksızlık etmiş oluruz.