by Marc Stein- Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Elbette Tim Duncan’ın Pazartesi günü demeç bile vermeden aldığı emeklilik kararının hemen ardından gelip bize kariyerinin iniş ve çıkışlarıyla ilgili büyük bir röportaj vermesini bekleyemezsiniz.
Mümkün değil.
Gregg Popovich’in Salı günü Duncan’ı onurlandırmak üzere basın toplantısı yapacağı haberini almaktan daha Duncanvari bir hareket olamazdı. Duncan da olmayacak o toplantıda.
Biraz da bu yüzden en büyük rakiplerinden birinden, Duncan’ın “The Big Fundamental” olarak anılmasında büyük pay sahibi isimden, onun adına birkaç şey söylemesini istedik. Her ne kadar Shaquille O’Neal, San Antonio Spurs evreninin merkezindeki yerini sonsuza kadar rezerve etmiş olan efsaneyle asla derinlikli bir görüşme yapmadığını söylese de…
“Gelmiş geçmiş en iyi forvet” diyordu Shaq, Duncan’ın 19 harika yıl ve beş şampiyonluğun ardından aldığı emeklilik kararını öğrendiğinde.
“Kırılmaz uzun forvet. Hiçbir dirsek onu kıramazdı. Şampiyonluk kaybı onu kıramazdı. Hiçbir şey onu kıramazdı.
Benim nasıl oynadığımı biliyorsunuz. İnsanları bezdirmeye, onlara diz çöktürmeye çalışıyordum ama hiçbiri onu yıldırmıyordu. Bana sorun yaratma konusunda da Hakeem Olajuwon’dan sonra o geliyor. Hareketleri nedeniyle değil, aklı nedeniyle.”
Duncan’dan yalnızca 89 gün önce emekli olan Kobe Bryant ise şunları söylüyordu: “İnsanların ona dizdiği övgülerin de ötesinde bir acımasızlığı vardı. Sahada onunla ilgili her şeyi çok seviyordum.”
İki yıl önce, 21 Numara ve Spurs, Duncan döneminin beşinci ve son şampiyonluğunu alırken kariyeri boyunca oynadığı tek koç olan Popovich ile çalışırken bunca yıldır aklından geçenlere dair daha iyi bir fikir sahibi olabilme umuduyla Duncan-ologlardan onlarca demeç toparladık. Duncan’ın basketbola vedası vesilesiyle 2014’te NBA’in “dev ikilisine” dair topladıklarımızı, son bir bölüm ekleyerek bir yapıt halinde huzurlarınıza taşıyoruz.
Editör notu: Bu yazı, ilk olarak 2014 Haziran ayında kaleme alınmıştır.
Gregg Popovich ve Tim Duncan’ın başarılarını ve uzun ömürlülüğünü aşabilecek bir patron/süperyıldız ikilisi bulmak için ya zamanda geri gideceksiniz ya da Atlantik Okyanusu’nu aşacaksınız.
Honus Wagner ve menajeri Fred Clarke’tan bahsediyoruz. Bu ikilinin 19 yıllık ilişkisi 1897’de başlamıştı. Veya Sir Alex Ferguson ile Ryan Giggs’in 23 sezona 13 Premier League şampiyonluğu sığdırdıkları ilişkisi düşünülebilir.
Ezelden bu yana işini iyi yapan San Antonio Spurs ekibi, kendi içlerinde de yaptıkları kıyası tercih ediyor: Bill Belichick ve Tom Brady. Ancak NFL’in simgesi hâline gelen koç/organizasyon oyuncusu ortaklığı da NBA’in modern zamanındaki Red and Russell’ının ilişkisi kadar uzun değil.
“Tim’i kıskanıyorum” diyordu Kobe Bryant. “Bütün kariyeri boyunca aynı tarihi koç ile çalıştı.”
Russell ve Auerbach’ın yaptıklarına baktığınızda şu an tamamen farklı bir katman” diyor Popovich’in eski oyuncusu ve Tim Duncan’ın da yer aldığı takımının kaptanı Avery Johnson. “Dönem farklı. Ancak şunu söyleyebilirim: Çok da gerisinde kalmıyorlar.”
“Michael Jordan ve Phil Jackson gibi Chicago’da ya da Boston’da ya da Los Angeles’ta değillerdi. Bu yaptıkları şeyi San Antonio’da yaptılar.”
Bu konuyu yeniden açıyoruz çünkü Spurs, herkesi şaşırtarak NBA’de bir final serisi daha oynamaya çok yakın. Batı Konferansı finalinde süper atletik düşmanları Oklahoma City ile verecekleri büyük mücadelede ayakta kalabilirlerse Pop ve Timmy’nin birlikte beşinci şampiyonluklarını kovalama hedefiyle ligin en küçük dördüncü pazarındaki takımını basketbolun en büyük safhasına altıncı çıkışı olacak. Hem de Bryant efnsaesine rağmen…
Kobe, Avery ve diğer birçok isimden geçtiğimiz haftalarda bunca yıl gizlendikten sonra, orduda yetişmiş bir adamın ve 17 yıldır çalıştırdığı yıldızının bunları nasıl başardığı konusunda asla bitmeyen görevimizde bizlere yardımcı olmalarını istedik.
Aşağıdaki seçki, playoff döneminde Popovich ve Duncan’ı en yakından tanıyan ve yıllar boyu onlar üzerine çalışmış insanlarla yapılan 20’yi aşkın röportaj arasından yapılmıştır. Dolayısıyla bunu NBA’in dev ikilisi ve Tony Parker ile Manu Ginobili’nin yardımlarıyla kurdukları kaosa karşı eşsiz bir dayanıklılığı olan imparatorlukları üzerine bir okuma kitabı olarak kabul edebilirsiniz.
Duncovich uzmanlarının başında bu sürecin çok büyük bölümünde Spurs yönetimine liderlik eden ve ikilinin ilişkisinin sanıldığından da yakın olduğunu savunan R.C. Buford geliyor.
“Ruh ikizleri” diyor Buford ve ekliyor: “Bu iki insan hakkında bunu söylemek hiç abartı olmaz.”
POP TEHLİKEDE
Belki de Pop haklıdır. Belki de 1987 ve 1997’de NBA Draft lotaryasından gelen David Robinson ve Tim Duncan hediyeleri ile her koçun sistemi San Antonio’da başarılı olabilirdi.
Ya da belki Spurs tarihi, 2 Mart 1999’da Houston Rockets deplasmanındaki normal sezon maçını kaybetselerdi tamamen farklı olabilirdi.
Neredeyse tüm maçların iptaline neden olan iş yavaşlatma eylemi sonrası 50 maça indirilen NBA tarihinin ilk lokavt sezonunda yaşandı bu. Duncan’ın da Spurs formasıyla ikinci sezonuydu ve “ya şampiyonluk ya fiyasko” beklentileriyle çıkılan yolda 14 maçta altı galibiyet ile can sıkan bir başlangıç yapılmıştı.
Popüler, eski bir Spurs’lü Doc Rivers da o günlerde San Antonio’nun yayın ekibinde yer alıyordu. Taraftarlar, sezonun başında alınan her mağlubiyette daha da yüksek sesle “bugüne kadar ne yapmış ki” dedikleri Popovich’in yerine onun ismini haykırıyordu.
Ancak Spurs, bu başlangıçta tökezlemeye fırsat vermeyen eksik fikstürde sezonun 15. maçında Houston’a giderken Pop’un üzerindeki baskı yalnızca halk veya medya tarafında değildi. Pop’un oyuncularının birçoğu da koçun kovulmanın eşiğinde olduğunu düşünüyordu. Ya da en azından yalnızca Genel Menajer olarak görevine geri döneceği başka bir role dönmeye zorlanacağını…
Eski Spurs forveti Malik Rose, Hakeem Olajuwon, Charles Barkley ve Scottie Pippen’ın oynadığı o takıma karşı yapılan maçı hatırlarken “Herhangi bir maç önü hazırlığından farklıydı” diyor.
“David (Robinson) genelde hep beraber ortada toplandığımızda dua etmenin ötesinde pek bir şey söylemez ama o maçtan önce ‘Kendimizi toplamalıyız, bunu yapmalıyız, bu büyük bir maç’ diyordu.
O maçı kaybetsek Pop’u kovup Doc’u getireceklerdi. Duyumlar o yöndeydi. Soyunma odasındaki yoğun havayı düşününce gerçek olduğunu söyleyebilirim bunun, asla unutmayacağım.”
Dönemin Spurs guardı Steve Kerr ise “Kovulmaya yakın olduğunu hissettiğimi söyleyemem ama o sezon yaptığımız başlangıç birçok konforsuz durumu beraberinde getirmişti. Pop henüz Pop değildi. Bir ismi yoktu. Taraftarlar hâlâ kim olduğunu tam olarak bilmiyordu” diyordu.