by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Tribünler takım sporlarında maçların kazanılmasında gerçekten etkili midir? Benim şahsi fikrim bu noktada sahadaki aktörler kadar etkili oldukları yönünde.
Tıpkı tutkulu Avrupa nüfusunun ağırlığı gibi…
Kıta basketbolu da uzun yıllardır bu tutkulu çevrenin, bu nüfusun çerçevesinde tribünlerin sporlarda yarattığı etkileri gözlemleyebilmemiz açısından büyük bir numune olarak karşımızda duruyor.
Türkiye’deyse 1980’li yıllarda Spor Sergi’de, ’90 ve 2000’lerde Abdi İpekçi’de etkisini iyiden iyiye hissettiren bu topluluklar zaten çok büyük bir tribüncülük kültürü olan ülkede basketbolda da boy gösterdi.
Ultra kültürünün yayılmasıyla da her yerden farklı bir gelenek oluştu Avrupa sporlarında. Birleşik Amerika halkı, dünyanın en büyük spor ekonomilerine ev sahipliği yapmalarına rağmen büyük şaşkınlıkla izliyor Eski Kıta insanının aidiyetini, tutkusunu…
Peki, Avrupa basketbolundaki efektif tribün toplulukları hangi camialara ait? Kimler bu yönleriyle öne çıkarak maçlara adeta önde başlıyor?
Eurohoops Fırın derledi. Sizler de aklınıza gelen başka tribün toplulukları varsa onları bize lütfen belirtiniz.
NOT: Liste, Türkiye takımları hariç kıta özelinde hazırlanmıştır.
NOT 2: Liste hazırlanırken “en iyi 10 topluluk” gibi bir sınıflandırma yapılmadığı gibi bu 10 taraftar topluluğu arasında da herhangi bir sıralama gözetilmemiştir.
Aris
Aris tribünlerinin olmadığı bir liste düşünülemezdi. Maç başlangıçlarında yaptıkları şovlar basketbolun başlamasını geciktiren bir nitelikte olsa da görüntü olarak tribün kültüründe büyük ilgi gören hareketler bunlar.
Giannis Ioannidis yönetiminde Nikos Galis, Panos Giannakis’le Final Four’dan Final Four’a koşan görüntüsünden yıllardır uzakta olan kulübün taraftarlarıysa hiç vazgeçmedi bu atmosferi yaratmaktan.
Maccabi Tel Aviv
Maccabi Tel Aviv, yıllardır EuroLeague’in en korkulan deplasmanlarından birisi olarak temsilcilerimize ve diğer rakiplerine çok zorluk çıkarmıştır.
Menora Mivtachim Arena’yı tıklım tıklım dolduran İsrailli taraftarlar yarattıkları atmosferle de özellikle playoff maçlarında öne çıkıyorlar.
Hapoel Jerusalem
Hapoel Jerusalem üst düzeyde olmayan Avrupa takımları arasında en iyi tribünlerden birine sahip. Demirbaşlar haricinde onlardan iyisi yoktur diyemiyorum, alt düzeyde onlardan iyisi muhakkak olabilir ancak gözüme epey çarptığı için onları tercih ettim.
Eski İsrailli oyuncu, şimdiki koç Oded Kattash yönetiminde iyi bir ivme yakalayan Jerusalem’e yürüdüğü yoldaki en büyük yardımcılardan birisi tribünü.
Partizan
Partizan, tıpkı ezeli rakibi Kızılyıldız gibi Avrupa’da takım sporları tribünleri açısından çok ama çok değerli bir statüde.
Pionir Spor Salonu’nda olsun, Stark Arena’da olsun yıllardır sergiledikleri performanslarla da bunu kanıtlıyorlar. Sırbistan zaten tıpkı Yunanistan, Türkiye ve İtalya gibi tribünlerin coşkulu olduğu ülkelerin başında geliyor ve Partizan’ın tüm kıtada bilinen taraftar grubu Grobari de bu geleneğin devamını sağlayan ögelerden.
İşte o performanslardan bir tanesi:
Virtus Bologna
İtalya tribünlerinin gerçekten yeterince hakkının verildiğini düşünmüyorum. Hatta ben de vermiyordum kısa zaman öncesine kadar.
Özellikle Türkiye’de Sırbistan – Türkiye – Yunanistan tribünlerinin ağırlıkta olduğuna dair bir düşünce var.
İtalya tribünleri buna bir antitez. İsrail tribünleri de İtalya tribünleri kadar olmasa da bu niteliği taşır.
Virtus Bologna da tıpkı ezeli rakibi Fortitudo gibi çok etkili bir orduya sahip. Palladozza’da oynadıkları maçları izlemek bu yüzden keyif demek.
Olympiacos
Olympiacos son yıllarda epey etkisiz kalan tribünlerden birisi bana göre. SEF’te (Barış ve Dostluk Salonu) tribünleri dolduramadıkları çok oldu son birkaç sezonda.
Ancak buna rağmen Gate 7, 2010’daki Paris Final Four’unda takımın uzun süre sonra final oynayacağı o organizasyonda farkını ortaya koymuştu.
Üstelik Partizan’ın Grobari’si de o organizasyondaydı ama Gate 7 öne çıkmayı becermişti.