by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?
Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.
Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, bu yolculuğa ilk olarak ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarıyla çıktı. Son dönemde karşınıza ligimizdeki bazı takımların son 20 yılındaki kadrolarından en iyi isimleri alarak, “Milenyum Kadroları” oluşturduk.
Şimdi ise aynı formatı Turkish Airlines EuroLeague’e taşıyor ve 2010’lu yılların en başarılı takımlarından olan Olympiakos’u karşınıza çıkartıyoruz.
Oyunun kurallı belli: 2000’den bu yana Pire ekibinin kadrosunda yer alan oyuncularından 12 kişilik bir kadro oluşturmak!
Neyse lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medya üzerinden “Milenyumdaki Muhteşem Kadronuzu” gönderin.
Not: Modern EuroLeague, 2000’den bu yana süregelen kısımdır.
Baskonia’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Anadolu Efes’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Panathinaikos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Fenerbahçe Beko’nun Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Zalgiris Kaunas’ın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Real Madrid’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Maccabi Tel Aviv’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
CSKA Moskova’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Oyun Kurucular
#18 Milos Teodosic
Oynadığı sezonlar: 2007-2011
Avrupa basketbolunun son 15 yılda çıkardığı en büyük oyun kurucularından biri olan Milos Teodosic, birçok ilki Pire’de Olympiakos formasıyla yaşıdı.
Henüz altyapılarda oynadığı dönemde Teodosic’in ileride büyük bir oyuncu olacağı kimse için sır değildi ama erken davranan Olympiakos, o zamanki ekonomik gücünün de yardımıyla 1.3 milyonluk bonservisiyle birlikte Sırp yıldızı kadrosuna kattı.
O dönem Panathinaikos‘un hegemonyasını kırmak için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos adına tek başarı şampiyonluktu. Dolayısıyla ilk iki yılı Teodosic daha çok Avrupa’nın en üst seviyesindeki baskıyı öğrenmekle geçti.
3. yılında ise o büyük patlama geldi.
Sadece bir şampiyonluk için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos’un kadrosunda birçok önemli ismi vardı ama bütün bu isimlere liderlik yapan 23 yaşındaki Teodosic’ti. Mükemmel bir sezon geçiren Sırp yıldız, 13.4 sayı ve 4.9 asist ortalamalarıyla parıl parıl parladı.
23 yaşında EuroLeague’de sezonun MVP’si seçildi. Bu önemliydi çünkü Luka Doncic onu geçinceye kadar tarihin en genç MVP’si de o’ydu.
Sezon da Olympiakos için finale kadar harika geçti. Pire ekibi, çok iyi basketbol oynamasa da yetenekli kadrosuyla finale kadar gelmeyi başardı ama finalde favori olmalarına rağmen Navarro’nun Barcelona’sına boyun eğdi. Hedefleri sadece şampiyonluk olduğundan haliyle de başarısız oldular.
Bir sonraki sezon Olympiakos, bu sefer en büyük rakibinin yıldızı olan Vassilis Spanoulis’i kadrosuna katarak flaş bir transferle girdi ama yine başarısızlık onların kapısını çaldı. Sakatlığı sebebiyle Teodosic’in kendini bulamadığı sezonda Olympiakos, Siena faciasıyla Final Four bile görmeden elendi.
O yazdan sonra da Teodosic, Moskova yolcusu oldu ve kariyerinin büyük anlarını orada yaşamaya devam etti.
İlkleri ise hep burada kaldı çünkü Sırp yıldız, bu formayla kendini ilk kez Avrupa’ya kanıtladı, ilk ödüllerini burada aldı ve maalesef başarısızlığın acı tadını da ilk kez burada tattı.
#11 Lynn Greer
Oynadığı sezonlar: 2007-2009
Fenerbahçe‘deki başarısız serüveni yüzünden buralarda pek iyi hatırlanmasa da Lynn Greer, bir zamanlar EuroLeague’in en iyi skorerlerinden biriydi.
Biliyorsunuz, bugünlerde bile birçok oyun kurucu pozisyonunda kendi skorunu daha çok öne çıkartan Amerikalı guardları tercih etmiyor. 2000’lerin başında ise bu tercih daha keskindi.
Greer ise böyle bir ortamda kendini kanıtlamayı başardı.
Çelimsiz vücuduna rağmen hücumda durdurulması zor bir yetenek olan Amerikalı guard, hem dış şut yeteneği hem de deliciliğiyle rakip savunmaların başına dertti. Onun Olympiakos macerası ise aslında bir geçiş dönemiydi.
2000’lerin başında facia bir şekilde geçiren Olympiakos, 2007’de yüksek bir bütçeyle geri dönmeye karar verdi. Greer ise bu ilk dönemin yıldızıydı.
İki yıllık Olympiakos macerasında hücumdaki her bir yeteneğini ortaya koyan Amerikalı oyuncu, en üst seviyede de kendini kanıtlamayı başardı. İlk yılında 16.3 sayı ortalamasıyla takımın en iyisiydi.
İkinci yılında başka yıldızların da kadroya katılmasıyla birlikte sayı ortalaması biraz düştü ama en kritik maçlarda yine o vardı.
Real Madrid‘e karşı harika bir playoff serisi oynayarak Olympiakos’u tam 11 yıl sonra Final Four’a götürdü. Berlin’deki unutulmaz yarı final maçının ise yıldızlarındandı. Panathinaikos ile Olympiakos büyük rekabeti, Final Four’da yarı finale taşınırken nefeslerin tutulduğu bir maç oldu.
O gece 18 sayıyla oynayan Greer, Panathinaikos‘un başına baya bela oldu ama takımı bir türlü Saras ile Pekovic ikili oyunlarını durduramayınca Panathinaikos’u yıkamadı.
Yine de Greer, skorerliği ve Olympiakos’un o ayağa kalkmaya çalıştığı dönemde yaptığı liderlikle akıllara kazındı.
#5 Acie Law
Oynadığı sezonlar: 2011-2014
Olympiakos’un tarihinde birçok unutulmaz oyun kurucu var ve bu kadroya hangisini seçsem yanlış olmaz. Üstelik bütün bu guardların istatistikleri Acie Law’ın istatistiklerinden de daha iyi…
Fakat ben bu kadroya Acie Law’ı almazsam en başta yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz unutulmaz uyuma ayıp etmiş olurum.
NBA Draftının 11. sırasında seçilmesine rağmen oralarda tutunamayan Law, EuroLeague’de ise bugün bile hafızalarda yer edinen harika bir rol oyuncusu olmayı başardı.
Partizan’da parladıktan sonra sezon ortasında Olympiakos’a geçiş yaptı ve bu transfer bir kulübün tarihini değiştirdi.
Law, Pire’deki 3 sezonu boyunca hiç çift hanelerde sayı ortalaması tutturmadı ama zaten buna gerek yoktu. Takımın lideri Vassilis Spanoulis’i hem hücumda hem de savunmada harika bir şekilde tamamlıyor olması her şeye yetti.
Bu transferle birlikte Olympiakos’ta her şey yerine otururken Pire ekibi, bu birlikteliğin getirdiği uyumla 2 unutulmaz şampiyonluk yaşadı. Bu 2 şampiyonluk boyunca da Law, ne zaman bir dönüm noktası olsa, ne zaman kritik bir an oynansa sahaya bir şekilde etkisini bıraktı.
Bazen bir oyuncunun önemini yokluğunda anlarsınız… Law özelinde Olympiakos için de öyle oldu.
Amerikalı guard, sakatlığı sebebiyle basketbolu henüz 29 yaşında bıraktı. Olympiakos ise onun bırakmasının ardından adete sudan çıkmış balığa döndü. Sürekli ama sürekli Spanoulis’i aynı Law gibi tamamlayacak bir oyuncu aradalar ama bulamadılar.
Bu yüzden de Law bu kadroda olmayı hak ediyor çünkü modern dönemde bu takımın yaşadığı en büyük başarılar o olmasaydı, yaşanamazdı.
Şutör Guardlar
#7 Vassilis Spanoulis
Oynadığı sezonlar: 2010-?
Büyük bir ihanet, kumar veya başkaldırış!
Vassilis Spanoulis’in Panathinaikos‘tan Olympiakos’a geçişini bu 3 kelime üzerinde de anlatabilirsiniz. Hangisini seçerseniz de yanlış yapmış olmazsınız. Ben ise en çok başkaldırışı seviyorum.
Çünkü bugünden konuşması kolay olsa da Spanoulis’in tarihe geçecek olan Olympiakos’a transfer olma kararı gerçekten çoğu kişinin yapamayacağı kadar cesur bir tercihti.
Sonuçta ezeli rekabetin diğer tarafında Panathinaikos‘ta başarılıydı. Tarihin en büyük koçuyla 2 şampiyonluk kazandı ve birliktelikleri devam etseydi daha fazlası rahatlıkla gelebilirdi. Olympiakos ise ne yaparsa yapsın, ne kadar para öderse ödesin bir türlü Panathinaikos’un bu hegemonyasını kıramayan bir haldeydi.
Hal böyleyken ve iki tarafın arasındaki bitmek bilmeyen nefreti düşünürsek 2010 yazında Atina’dan Pire’ye geçmek büyük bir kumardı. Üstelik ilk başta bu kumar tutmadı da…
İlk yılında Spanoulis, kırmızı beyaz formayla Siena faciasını yaşarken Panathinaikos ise Obradovic‘in Barcelona karşısında yaptığı büyük gövde gösterisiyle bir kez daha şampiyonluğa uzandı. Yetmedi, üstüne bir de Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizle birlikte Olympiakos bütçe küçültmek zorunda kaldı.
Her şey karanlıktı ama modern dönemin bana kalırsa en büyüğü olan Spanoulis, bu karanlıktan ayağa kalkmayı başardı.
Ivkovic elindeki düşük bütçesine çare olarak güçlü bir yerli çekirdeğiyle yola çıkarken Spanoulis de bu yerli çekirdeğe okullarda okutulması gereken bir liderlik yaptı. Yeri geldi, Avrupa’nın en büyüğü olduğunu gösterdi. Yetmedi, yeri geldi bu takıma koçluk, genel menajerlik yaptı.
Onun bu liderliği de kimse Olympiakos’a şampiyonluk şansı vermezken iki unutulmaz şampiyonluk getirdi. Üst üste iki yıl, Avrupa’nın bir numaralı şampiyonluk adaylarını onun önderliğinde unutulmaz iki finalle yıktı bu takım!
Toplamda ise 8 yılda ezeli rekabetin diğer tarafı sadece 1 şampiyonluk ve 2 Final Four görebilirken Spanoulis ise bu başkaldırışıyla 8 yılda 4 Final Four ve 2 şampiyonluk gördü. Ve Olympiakos, Panathinaikos’un hegemonyasını kırdı. 2010’lu yıllar onların oldu.
Spanoulis’in 2010’daki bu kararı da bir mihenk taşı misali 2010’lu yılların belirleyici olarak tarihe geçti.
#10 Alphonso Ford
Oynadığı sezon: 2001-2002
Başarı ya da başarısızlık çok da önemli değil! Tarihin gördüğü en büyük skorerlerden biri, bu formayı giydiyse o kadroda olmalıdır. Bu sebeple de EuroLeague’de bugünlerde sayı krallığı ödülünün isim sahibi olan Alphonso Ford da kadroda olmayı hak ediyor.
Avrupa’da Amerikalı skorer kısa denilince akla klasik bir oyuncu gelir ya… İşte Alphonso Ford, modern dönemde o oyuncuların çıkış noktası!
Belki takımları EuroLeague büyük başarılar yaşamadı ama söz konusu sayı üretmekse onu durdurmak gerçekten imkansızdı.
EuroLeague sahnesine Peristeri’yle çıkan Ford, ortalığı yangın yerine çevirdi. 2000’ler basketbolunda tek başına 26.0 sayı gibi inanılmaz bir ortalama yakalayan Amerikalı skorer! Ondan sonra birçok büyük skorer lige geldi ama tek sezonda kimse onun bu ortalamasını geçemedi.
Öylesine bir performanstan sonra sıçrama yapmaması imkansızdı. Öyle de oldu. 12 milyon dolarlık inanılmaz bir kontratla Olympiakos yolcusu oldu. Amaç Olympiakos’u tekrardan Final Four’a taşımaktı.
Bunu başarmak için çok uğraştı. Top-16’da liderin Final Four’a gittiği sistemde Panathinaikos‘la büyük bir rekabete girdi. Atina deplasmanında takımının 78 sayısının 33’ünü tek başına atacak kadar büyük bir rekabetti ama başaramadı. İçeride Union Olimpija’ya karşı alınan sürpriz yenilgi onun çabalarını baltaladı.
Yine de tarihin en büyük skorerlerinden biri olarak Ford, burada da kendini kanıtladı ve bu sefer 24.8 ile sayı kralı oldu.
Kısa Forvetler
#6 Josh Childress
Oynadığı sezonlar: 2008-2010
“Modern dönemin en flaş transferi!”
2000 öncesinde NBA ile Avrupa basketbolu arasında ekonomik olarak büyük farklılıklar olmadığı için iki lig arasındaki geçişler gayet normaldi. Sonra zaman değişti. NBA giderek büyüyen bir pazar haline gelirken EuroLeague yerinde bile sayamadı.
Dolayısıyla NBA giderek EuroLeague’in bütün nimetlerini yiyen bir yer haline gelmeyi başardı.
Josh Childress transferi ise Avrupa’nın NBA’e karşı son meydan okumasıydı. – Mirotic’i ben bu sınıfa koyamıyorum çünkü NBA’den daha fazlasını kazanabilirdi –
O dönem Childress’in NBA’deki yerini düşünürsek bugünlerde Avrupalı olmayan bir ismin buraya gelmesi için dünyanın tersten filan dönmesi gerekir. Hoş, o günlerde de Atlanta’nın önemli isimlerinden biri olan Amerikalı forvet, 11.8 sayı, 4.9 ribaund ortalamalarıyla istediği NBA takımına gidebilirdi.
Fakat Olympiakos’un büyük teklifi, NBA’i yendi.
Childress ile son sezonu opsiyonlu 3 yıl 20 milyon dolara anlaşan Pire ekibi, ilk iki yılında Amerikalı yıldıza 7’şer milyon ödedi. Childress’in aynı parayı NBA’den kazanması için vergiler sebebiyle 32 milyon dolarlık bir kontrat alması gerekiyordu. O bu teklifi aldı ama 5 yıl için 33 milyon dolara aldı. Bu sebeple de Avrupa’ya geldi.
Olympiakos, bu tarihi transferin karşılığını ise beklediği kadar alamadı.
Avrupa basketbolunu hiç bilmeyen Childress, ilk yılında 8.8 sayı ortalamasıyla sınıfta kaldı. İkinci yılında ise iyiydi. 15.2 sayı ortalama tutturdu. Dahası meşhur yarı finalde Olympiakos, Partizan karşısında büyük bir hezimete uğramak üzereyken yaptığı smaçla takımının finale çıkmasını sağladı fakat hikayesini yine de mutlu sonla bitmedi.
Pire ekibi, favori olarak çıktığı finalde Barcelona’ya kaybetti ve Childress’ın buradaki macerası başarısızlık olarak akıllara kazındı.
Yine de transferin ne kadar tarihi olduğunu ve ikinci yılındaki performansını düşünürsek Childress da bu kadroda olmayı hak ediyor.
#16 Kostas Papanikolaou
Oynadığı sezonlar: 2009-2013 ve 2015-?
EuroLeague’de başarılı olmanın yolları her zaman farklı farklı!
2000’lerin düşük temposu içerisinde önemli olan sırtı dönük hücumlardı, bugünlerin yüksek temposu içerisinde ise kısaların yaratıcılığı… Fakat bana sorarsanız, 2010’lu yıllarda başarılı olmanın bir kritik yolu da 3 numaralardan geçti.
Avrupa basketbolunda Anthony Parker’ı bir kenara koyarsak, öyle çok dominant 3 numaralar pek göremedik. Peki buna rağmen neden 3 numaralar önemli? Çünkü takımın tutkalları genellikle hep onlar olduğu için!
Başarılı olan takımlardan böyle birçok isim sayabiliriz… Barcelona’da Pete Mickael, Fenerbahçe‘de Nikola Kalinic, CSKA Moskova’da Nikita Kurbanov, Real Madrid‘de Jonas Macilius gibi…
Kostas Papanikolaou ise bütün bu isimler içerisinde en iyisi!
2009’da U20 Avrupa Şampiyonası’nda parladıktan sonra Olympiakos’a geçen K-PAP, Pire ekibinin başarılı döneminin gizli kahramanlarındandı. Kariyerinin hiçbir noktasında işin hücum tarafında özel bir isim değildi. Zaten çift haneli sayı ortalaması tutturduğu da hiç olmadı. Fakat onun oyun aklı, fiziksel olarak kurduğu üstünlük ve cesareti takımı için çok kritikti.
Olympiakos’un 2012 ve 2013’de şampiyonlukları denilince akla doğal olarak hep Spanoulis, Printezis ve Hines üçlüsü gelir ama K-PAP olmasaydı Olympiakos için işler hiç kolay olmazdı.
Bugünlerde durum aslında değişmedi.
Ligin yoğun takvimi içerisinde Olympiakos’ta kötü olduğundan ondan çok bahsetmiyoruz ama K-PAP aslında yine aynı! Takımının saha içerisindeki uyumu, birlikteliği için her şeyini ortaya koyuyor. Koymaya da devam edecek!
Uzun Forvetler
#15 Georgios Printezis
Oynadığı sezonlar: 2001-2009 ve 2011-?
İnsan küçükken hayallerle doludur. Sürekli büyüdüğünde ne olacağını hayal eder. Birçok çocuğunda hayalinde ise tuttuğu takımın formasını giymek ve en kritik anda takımını şampiyon yaparak tarihe geçmek vardır.
Bizlerin bu hayali ise Georgios Printezis’in gerçeği!
Küçüklüğünden beri Olympiakos taraftarı olan ve henüz basketbolcu olmadan önce tribünde takımını destekleyen Printezis, bu kulübün en büyük efsanelerinden!
Olympiakos altyapısından çıkan efsane isim, hala devam 19 yıllık basketbolculuk kariyerinin tam 16 yılında bu takım için terini akıttı. 3 yılın biri kiralıktı. Diğer iki sezonu ise Olympiakos’un görkemli kadrolarında şans bulamadığı için Malaga’da geçirdi.
Bu tarz büyük kulüplerin kaderinde kendi çocuğuna yeteri kadar değer vermemek hep vardır.
2009’da Printezis’in gitmesine izin veren Olympiakos, görkemli kadrolarıyla hiç başarıya ulaşamadı ama işler kötüleştiğinde yardıma koşan yine Printezis’di.
Malaga’da mutlu olamayan efsane isim, Pire ekibi maddi problemler sebebiyle küçülmeye gidince geri döndü ve takımına hayalini kurduğu başarıyı yaşattı. Ivkovic’in yerli ağırlıklı kadrosunda Spanoulis’le birlikte takımı sırtladı ve unutulmaz bir şekilde geçen yılların kahramanlarından oldu.
Kahraman derken abartmıyorum. 2012’de İstanbul’daki finalde yaptığını düşünürsek hiç abartmıyorum.
CSKA Moskova gibi görkemli bir kadro karşısında finalde 19 sayı geri düşmelerine rağmen yaptıkları büyük geri dönüşü o tamamladı. Bitime saniyelerle kala bugün hala herkesin aklında olan o tek eliyle attığı şutla maçı, şampiyonluğu ve belki de en önemlisi kendi hayalini getirdi!
Böylesine büyük bir andan sonra da devamı geldi. Printezis, Avrupa’nın en büyük 4 numaralarından biri olurken Olympiakos’ta bu şampiyonluğun yanında bir şampiyonluk daha yaşadı.
Avrupa’nın en iyisiyken Olympiakos’un ona verdiği paradan daha fazlasını verenler hep oldu ama o gitmedi. Muhtemelen de kariyerinin sonuna kadar da kalmaya devam edecek.
Biliyorsunuz, her kadroya bir kaptan seçiyoruz. Muhtemelen kaptan olarak da aklınızdan ilk geçen isim Spanoulis’ti ama ben tercihimi ondan yana kullanıyorum. Sonuçta Printezis, Olympiakos’un ta kendisi…
#11 Linas Kleiza
Oynadığı sezon: 2009-2010
Linas Kleiza’nın Avrupa’daki son maceraları hep kötü geçti.
NBA’de gösterdiği performanslara rağmen burada ne Fenerbahçe‘de ne de Milano‘da bekleneni verebildi. Tabii bunda bitik dizlerinin de etkisi vardı. Bu sebeple Litvanyalı yıldız, biraz kötü bir şekilde anılsa da en iyi döneminde neler yapabileceğini bizlere Olympiakos formasıyla gösterdi.
2009 yazında NBA’den kontrat alabilecek olmasına rağmen Pire ekibinin, 4 milyon dolarlık büyük teklifini kabul eden Kleiza, o tek sezonunda bizlere bir resital sundu.
O sezon karşısına kim çıksa perişan etti. Playoff’ta Prokom’a karşı oynadığı iki maç var… Gerçekten unutulmazdı.
Bana sorarsanız, o yıl ligin en iyi oyuncusuydu. MVP ödülü de onun hakkıydı ama EuroLeague’in tercihi (!) takım arkadaşı Teodosic’ten yana oldu.
Onun taşıdığı Olympiakos, zor da olsa yıllar sonra finale kalmayı da başardı ama Barcelona’ya kupa kaptırdılar. O da gösterişli sezonun ardından NBA’e gitti ve iyi performanslarına devam etti.
Keşke hiç geri dönmesiydi çünkü fiziksel olarak iyi bir Kleiza’yı bu ligde izlemek gerçekten zevkti.
Pivotlar
#14 Dino Radja
Oynadığı sezon: 2000-2001
Dino Radja’yı bizlerden çok önceki jenerasyonlar haklı olarak KK Split döneminden, yani Jugoplastika’dan tanırlar.
Oradaki inanılmaz performanslarıyla 3 kez üst üste EuroLeague şampiyonluğu yaşayan takımın Toni Kukoc, Goran Sobin, Velimir Perasovic, Dusko Ivanovic gibi isimlerle beraber bir parçasıydı.
Tabii Radja bu şampiyonluklardan sadece 2 tanesinde takımdaydı ancak o efsanevi takıma baktığınız zaman göze ilk çarpan figürlerden birisi Dino’dur.
Gençlik dönemlerinde hızı, atletizmi, kısacası her şeyi yerindeydi. Boston Celtics forması altında geçirdiği 4 yıllık NBA deneyiminin ardından Panathinaikos‘la Avrupa’ya geri dönen Radja, 33 yaşındayken bu sefer Pire’de boy göstermeye başladı.
EuroLeague’in, Euroleague Basketball tarafından yönetilmeye başlandığı ilk sezonda Olympiakos forması giyiyordu efsane.
Sadece bir sezon oynamasına rağmen böyle bir figürün Kırmızılar’la kısa süre de olsa adının anılmış olması dahi bu listeye girmesi için yeterlidir bence.
Ki o sezonu da 14.2 sayı – 10.1 ribaund ortalamalarıyla tamamlayıp takımını üst tura taşıdığını düşünürsek haketmiyor da değil.
#11 Nikola Milutinov
Oynadığı sezonlar: 2015-2020
Bu yaz itibarıyla Olympiakos’tan ayrılan Nikola Milutinov, kulüp tarihinde iz bırakabileceği bir ortamda olsaydı kesinlikle şu anda hem Olympiakos hem de Milutinov’un Olympiakos sürecinin hakkı daha fazla verilirdi.
Bu süreçte Milutinov’un çok da göz önünde olmadığı bir dönemde EuroLeague Finali oynayıp sürpriz sayılmayacak bir şekilde Fenerbahçe‘ye şampiyonluğu verdi Kırmızılar.
Onun dışında tam anlamıyla kayıp bir dönem diyebiliriz onlar açısından.
Ancak son 2 sezon performansına bakılınca Milutinov’un lig ve takımı için ne kadar önem arz eden bir isim olduğunu sıkça gördük.
Avrupa’nın en büyük boyalı alan oyuncularından birisi olarak şimdilerde CSKA Moskova’nın başarısı için ter dökecek olan Nikola, hem Sırbistan’ın hem de CSKA‘nın geleceğe yönelik umutlarını tazeleyen oyunculardan birisi.
Kendisiyle ilgili eski koçu Ioannis Sfairopoulos’un “Hâlâ NBA’de olmamasına şaşırıyorum” minvalinde açıklamalarda bulunduğu Milutinov, Spanoulis ve Printezis’in yaşlılığının yanı sıra teknik anlamda kötü yapılanan Olympiakos’un gülen yüzü oldu.