by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?
Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.
Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, bu yolculuğa ilk olarak ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarıyla çıktı. Son dönemde karşınıza ligimizdeki bazı takımların son 20 yılındaki kadrolarından en iyi isimleri alarak, “Milenyum Kadroları” oluşturduk.
Şimdi ise aynı formatı Turkish Airlines EuroLeague’e taşıyor ve 2010’lu yılların en başarılı takımlarından olan Olympiakos’u karşınıza çıkartıyoruz.
Oyunun kurallı belli: 2000’den bu yana Pire ekibinin kadrosunda yer alan oyuncularından 12 kişilik bir kadro oluşturmak!
Neyse lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medya üzerinden “Milenyumdaki Muhteşem Kadronuzu” gönderin.
Not: Modern EuroLeague, 2000’den bu yana süregelen kısımdır.
Baskonia’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Anadolu Efes’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Panathinaikos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Fenerbahçe Beko’nun Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Zalgiris Kaunas’ın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Real Madrid’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Maccabi Tel Aviv’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
CSKA Moskova’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu
Oyun Kurucular
#18 Milos Teodosic
Oynadığı sezonlar: 2007-2011
Avrupa basketbolunun son 15 yılda çıkardığı en büyük oyun kurucularından biri olan Milos Teodosic, birçok ilki Pire’de Olympiakos formasıyla yaşıdı.
Henüz altyapılarda oynadığı dönemde Teodosic’in ileride büyük bir oyuncu olacağı kimse için sır değildi ama erken davranan Olympiakos, o zamanki ekonomik gücünün de yardımıyla 1.3 milyonluk bonservisiyle birlikte Sırp yıldızı kadrosuna kattı.
O dönem Panathinaikos‘un hegemonyasını kırmak için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos adına tek başarı şampiyonluktu. Dolayısıyla ilk iki yılı Teodosic daha çok Avrupa’nın en üst seviyesindeki baskıyı öğrenmekle geçti.
3. yılında ise o büyük patlama geldi.
Sadece bir şampiyonluk için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos’un kadrosunda birçok önemli ismi vardı ama bütün bu isimlere liderlik yapan 23 yaşındaki Teodosic’ti. Mükemmel bir sezon geçiren Sırp yıldız, 13.4 sayı ve 4.9 asist ortalamalarıyla parıl parıl parladı.
23 yaşında EuroLeague’de sezonun MVP’si seçildi. Bu önemliydi çünkü Luka Doncic onu geçinceye kadar tarihin en genç MVP’si de o’ydu.
Sezon da Olympiakos için finale kadar harika geçti. Pire ekibi, çok iyi basketbol oynamasa da yetenekli kadrosuyla finale kadar gelmeyi başardı ama finalde favori olmalarına rağmen Navarro’nun Barcelona’sına boyun eğdi. Hedefleri sadece şampiyonluk olduğundan haliyle de başarısız oldular.
Bir sonraki sezon Olympiakos, bu sefer en büyük rakibinin yıldızı olan Vassilis Spanoulis’i kadrosuna katarak flaş bir transferle girdi ama yine başarısızlık onların kapısını çaldı. Sakatlığı sebebiyle Teodosic’in kendini bulamadığı sezonda Olympiakos, Siena faciasıyla Final Four bile görmeden elendi.
O yazdan sonra da Teodosic, Moskova yolcusu oldu ve kariyerinin büyük anlarını orada yaşamaya devam etti.
İlkleri ise hep burada kaldı çünkü Sırp yıldız, bu formayla kendini ilk kez Avrupa’ya kanıtladı, ilk ödüllerini burada aldı ve maalesef başarısızlığın acı tadını da ilk kez burada tattı.
#11 Lynn Greer
Oynadığı sezonlar: 2007-2009
Fenerbahçe‘deki başarısız serüveni yüzünden buralarda pek iyi hatırlanmasa da Lynn Greer, bir zamanlar EuroLeague’in en iyi skorerlerinden biriydi.
Biliyorsunuz, bugünlerde bile birçok oyun kurucu pozisyonunda kendi skorunu daha çok öne çıkartan Amerikalı guardları tercih etmiyor. 2000’lerin başında ise bu tercih daha keskindi.
Greer ise böyle bir ortamda kendini kanıtlamayı başardı.
Çelimsiz vücuduna rağmen hücumda durdurulması zor bir yetenek olan Amerikalı guard, hem dış şut yeteneği hem de deliciliğiyle rakip savunmaların başına dertti. Onun Olympiakos macerası ise aslında bir geçiş dönemiydi.
2000’lerin başında facia bir şekilde geçiren Olympiakos, 2007’de yüksek bir bütçeyle geri dönmeye karar verdi. Greer ise bu ilk dönemin yıldızıydı.
İki yıllık Olympiakos macerasında hücumdaki her bir yeteneğini ortaya koyan Amerikalı oyuncu, en üst seviyede de kendini kanıtlamayı başardı. İlk yılında 16.3 sayı ortalamasıyla takımın en iyisiydi.
İkinci yılında başka yıldızların da kadroya katılmasıyla birlikte sayı ortalaması biraz düştü ama en kritik maçlarda yine o vardı.
Real Madrid‘e karşı harika bir playoff serisi oynayarak Olympiakos’u tam 11 yıl sonra Final Four’a götürdü. Berlin’deki unutulmaz yarı final maçının ise yıldızlarındandı. Panathinaikos ile Olympiakos büyük rekabeti, Final Four’da yarı finale taşınırken nefeslerin tutulduğu bir maç oldu.
O gece 18 sayıyla oynayan Greer, Panathinaikos‘un başına baya bela oldu ama takımı bir türlü Saras ile Pekovic ikili oyunlarını durduramayınca Panathinaikos’u yıkamadı.
Yine de Greer, skorerliği ve Olympiakos’un o ayağa kalkmaya çalıştığı dönemde yaptığı liderlikle akıllara kazındı.