Olympiakos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

12/Ağu/20 12:44 Ağustos 12, 2020

Utkan Sahin

12/Ağu/20 12:44

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Olympiakos’un modern EuroLeague yılları arasında forma giyen oyunculardan “muhteşem kadroyu” yarattı…

by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?

Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.

Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, bu yolculuğa ilk olarak ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarıyla çıktı. Son dönemde karşınıza ligimizdeki bazı takımların son 20 yılındaki kadrolarından en iyi isimleri alarak, “Milenyum Kadroları” oluşturduk.

Şimdi ise aynı formatı Turkish Airlines EuroLeague’e taşıyor ve 2010’lu yılların en başarılı takımlarından olan Olympiakos’u karşınıza çıkartıyoruz.

Oyunun kurallı belli: 2000’den bu yana Pire ekibinin kadrosunda yer alan  oyuncularından 12 kişilik bir kadro oluşturmak!

Neyse lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medya üzerinden “Milenyumdaki Muhteşem Kadronuzu” gönderin.

Not: Modern EuroLeague, 2000’den bu yana süregelen kısımdır. 

Baskonia’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Anadolu Efes’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Panathinaikos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Fenerbahçe Beko’nun Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Zalgiris Kaunas’ın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Real Madrid’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Maccabi Tel Aviv’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

CSKA Moskova’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Oyun Kurucular

#18 Milos Teodosic

Oynadığı sezonlar: 2007-2011

Avrupa basketbolunun son 15 yılda çıkardığı en büyük oyun kurucularından biri olan Milos Teodosic, birçok ilki Pire’de Olympiakos formasıyla yaşıdı.

Henüz altyapılarda oynadığı dönemde Teodosic’in ileride büyük bir oyuncu olacağı kimse için sır değildi ama erken davranan Olympiakos, o zamanki ekonomik gücünün de yardımıyla 1.3 milyonluk bonservisiyle birlikte Sırp yıldızı kadrosuna kattı.

O dönem Panathinaikos‘un hegemonyasını kırmak için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos adına tek başarı şampiyonluktu. Dolayısıyla ilk iki yılı Teodosic daha çok Avrupa’nın en üst seviyesindeki baskıyı öğrenmekle geçti.

3. yılında ise o büyük patlama geldi.

Sadece bir şampiyonluk için inanılmaz paralar harcayan Olympiakos’un kadrosunda birçok önemli ismi vardı ama bütün bu isimlere liderlik yapan 23 yaşındaki Teodosic’ti. Mükemmel bir sezon geçiren Sırp yıldız, 13.4 sayı ve 4.9 asist ortalamalarıyla parıl parıl parladı.

23 yaşında EuroLeague’de sezonun MVP’si seçildi. Bu önemliydi çünkü Luka Doncic onu geçinceye kadar tarihin en genç MVP’si de o’ydu.

Sezon da Olympiakos için finale kadar harika geçti. Pire ekibi, çok iyi basketbol oynamasa da yetenekli kadrosuyla finale kadar gelmeyi başardı ama finalde favori olmalarına rağmen Navarro’nun Barcelona’sına boyun eğdi. Hedefleri sadece şampiyonluk olduğundan haliyle de başarısız oldular.

Bir sonraki sezon Olympiakos, bu sefer en büyük rakibinin yıldızı olan Vassilis Spanoulis’i kadrosuna katarak flaş bir transferle girdi ama yine başarısızlık onların kapısını çaldı. Sakatlığı sebebiyle Teodosic’in kendini bulamadığı sezonda Olympiakos, Siena faciasıyla Final Four bile görmeden elendi.

O yazdan sonra da Teodosic, Moskova yolcusu oldu ve kariyerinin büyük anlarını orada yaşamaya devam etti.

İlkleri ise hep burada kaldı çünkü Sırp yıldız, bu formayla kendini ilk kez Avrupa’ya kanıtladı, ilk ödüllerini burada aldı ve maalesef başarısızlığın acı tadını da ilk kez burada tattı.

#11 Lynn Greer

Oynadığı sezonlar: 2007-2009

Fenerbahçe‘deki başarısız serüveni yüzünden buralarda pek iyi hatırlanmasa da Lynn Greer, bir zamanlar EuroLeague’in en iyi skorerlerinden biriydi.

Biliyorsunuz, bugünlerde bile birçok oyun kurucu pozisyonunda kendi skorunu daha çok öne çıkartan Amerikalı guardları tercih etmiyor. 2000’lerin başında ise bu tercih daha keskindi.

Greer ise böyle bir ortamda kendini kanıtlamayı başardı.

Çelimsiz vücuduna rağmen hücumda durdurulması zor bir yetenek olan Amerikalı guard, hem dış şut yeteneği hem de deliciliğiyle rakip savunmaların başına dertti. Onun Olympiakos macerası ise aslında bir geçiş dönemiydi.

2000’lerin başında facia bir şekilde geçiren Olympiakos, 2007’de yüksek bir bütçeyle geri dönmeye karar verdi. Greer ise bu ilk dönemin yıldızıydı.

İki yıllık Olympiakos macerasında hücumdaki her bir yeteneğini ortaya koyan Amerikalı oyuncu, en üst seviyede de kendini kanıtlamayı başardı. İlk yılında 16.3 sayı ortalamasıyla takımın en iyisiydi.

İkinci yılında başka yıldızların da kadroya katılmasıyla birlikte sayı ortalaması biraz düştü ama en kritik maçlarda yine o vardı.

Real Madrid‘e karşı harika bir playoff serisi oynayarak Olympiakos’u tam 11 yıl sonra Final Four’a götürdü. Berlin’deki unutulmaz yarı final maçının ise yıldızlarındandı. Panathinaikos ile Olympiakos büyük rekabeti, Final Four’da yarı finale taşınırken nefeslerin tutulduğu bir maç oldu.

O gece 18 sayıyla oynayan Greer, Panathinaikos‘un başına baya bela oldu ama takımı bir türlü Saras ile Pekovic ikili oyunlarını durduramayınca Panathinaikos’u yıkamadı.

Yine de Greer, skorerliği ve Olympiakos’un o ayağa kalkmaya çalıştığı dönemde yaptığı liderlikle akıllara kazındı.

#5 Acie Law

Oynadığı sezonlar: 2011-2014

Olympiakos’un tarihinde birçok unutulmaz oyun kurucu var ve bu kadroya hangisini seçsem yanlış olmaz. Üstelik bütün bu guardların istatistikleri Acie Law’ın istatistiklerinden de daha iyi…

Fakat ben bu kadroya Acie Law’ı almazsam en başta yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz unutulmaz uyuma ayıp etmiş olurum.

NBA Draftının 11. sırasında seçilmesine rağmen oralarda tutunamayan Law, EuroLeague’de ise bugün bile hafızalarda yer edinen harika bir rol oyuncusu olmayı başardı.

Partizan’da parladıktan sonra sezon ortasında Olympiakos’a geçiş yaptı ve bu transfer bir kulübün tarihini değiştirdi.

Law, Pire’deki 3 sezonu boyunca hiç çift hanelerde sayı ortalaması tutturmadı ama zaten buna gerek yoktu. Takımın lideri Vassilis Spanoulis’i hem hücumda hem de savunmada harika bir şekilde tamamlıyor olması her şeye yetti.

Bu transferle birlikte Olympiakos’ta her şey yerine otururken Pire ekibi, bu birlikteliğin getirdiği uyumla 2 unutulmaz şampiyonluk yaşadı. Bu 2 şampiyonluk boyunca da Law, ne zaman bir dönüm noktası olsa, ne zaman kritik bir an oynansa sahaya bir şekilde etkisini bıraktı.

Bazen bir oyuncunun önemini yokluğunda anlarsınız… Law özelinde Olympiakos için de öyle oldu.

Amerikalı guard, sakatlığı sebebiyle basketbolu henüz 29 yaşında bıraktı. Olympiakos ise onun bırakmasının ardından adete sudan çıkmış balığa döndü. Sürekli ama sürekli Spanoulis’i aynı Law gibi tamamlayacak bir oyuncu aradalar ama bulamadılar.

Bu yüzden de Law bu kadroda olmayı hak ediyor çünkü modern dönemde bu takımın yaşadığı en büyük başarılar o olmasaydı, yaşanamazdı.

Şutör Guardlar

#7 Vassilis Spanoulis

spanoulis-2016-2017

Oynadığı sezonlar: 2010-?

Büyük bir ihanet, kumar veya başkaldırış!

Vassilis Spanoulis’in Panathinaikos‘tan Olympiakos’a geçişini bu 3 kelime üzerinde de anlatabilirsiniz. Hangisini seçerseniz de yanlış yapmış olmazsınız. Ben ise en çok başkaldırışı seviyorum.

Çünkü bugünden konuşması kolay olsa da Spanoulis’in tarihe geçecek olan Olympiakos’a transfer olma kararı gerçekten çoğu kişinin yapamayacağı kadar cesur bir tercihti.

Sonuçta ezeli rekabetin diğer tarafında Panathinaikos‘ta başarılıydı. Tarihin en büyük koçuyla 2 şampiyonluk kazandı ve birliktelikleri devam etseydi daha fazlası rahatlıkla gelebilirdi. Olympiakos ise ne yaparsa yapsın, ne kadar para öderse ödesin bir türlü Panathinaikos’un bu hegemonyasını kıramayan bir haldeydi.

Hal böyleyken ve iki tarafın arasındaki bitmek bilmeyen nefreti düşünürsek 2010 yazında Atina’dan Pire’ye geçmek büyük bir kumardı. Üstelik ilk başta bu kumar tutmadı da…

İlk yılında Spanoulis, kırmızı beyaz formayla Siena faciasını yaşarken Panathinaikos ise Obradovic‘in Barcelona karşısında yaptığı büyük gövde gösterisiyle bir kez daha şampiyonluğa uzandı. Yetmedi, üstüne bir de Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizle birlikte Olympiakos bütçe küçültmek zorunda kaldı.

Her şey karanlıktı ama modern dönemin bana kalırsa en büyüğü olan Spanoulis, bu karanlıktan ayağa kalkmayı başardı.

Ivkovic elindeki düşük bütçesine çare olarak güçlü bir yerli çekirdeğiyle yola çıkarken Spanoulis de bu yerli çekirdeğe okullarda okutulması gereken bir liderlik yaptı. Yeri geldi, Avrupa’nın en büyüğü olduğunu gösterdi. Yetmedi, yeri geldi bu takıma koçluk, genel menajerlik yaptı.

Onun bu liderliği de kimse Olympiakos’a şampiyonluk şansı vermezken iki unutulmaz şampiyonluk getirdi. Üst üste iki yıl, Avrupa’nın bir numaralı şampiyonluk adaylarını onun önderliğinde unutulmaz iki finalle yıktı bu takım!

Toplamda ise 8 yılda ezeli rekabetin diğer tarafı sadece 1 şampiyonluk ve 2 Final Four görebilirken Spanoulis ise bu başkaldırışıyla 8 yılda 4 Final Four ve 2 şampiyonluk gördü. Ve Olympiakos, Panathinaikos’un hegemonyasını kırdı. 2010’lu yıllar onların oldu.

Spanoulis’in 2010’daki bu kararı da bir mihenk taşı misali 2010’lu yılların belirleyici olarak tarihe geçti.

#10 Alphonso Ford

Oynadığı sezon: 2001-2002

Başarı ya da başarısızlık çok da önemli değil! Tarihin gördüğü en büyük skorerlerden biri, bu formayı giydiyse o kadroda olmalıdır. Bu sebeple de EuroLeague’de bugünlerde sayı krallığı ödülünün isim sahibi olan Alphonso Ford da kadroda olmayı hak ediyor.

Avrupa’da Amerikalı skorer kısa denilince akla klasik bir oyuncu gelir ya… İşte Alphonso Ford, modern dönemde o oyuncuların çıkış noktası!

Belki takımları EuroLeague büyük başarılar yaşamadı ama söz konusu sayı üretmekse onu durdurmak gerçekten imkansızdı.

EuroLeague sahnesine Peristeri’yle çıkan Ford, ortalığı yangın yerine çevirdi. 2000’ler basketbolunda tek başına 26.0 sayı gibi inanılmaz bir ortalama yakalayan Amerikalı skorer! Ondan sonra birçok büyük skorer lige geldi ama tek sezonda kimse onun bu ortalamasını geçemedi.

Öylesine bir performanstan sonra sıçrama yapmaması imkansızdı. Öyle de oldu. 12 milyon dolarlık inanılmaz bir kontratla Olympiakos yolcusu oldu. Amaç Olympiakos’u tekrardan Final Four’a taşımaktı.

Bunu başarmak için çok uğraştı. Top-16’da liderin Final Four’a gittiği sistemde Panathinaikos‘la büyük bir rekabete girdi. Atina deplasmanında takımının 78 sayısının 33’ünü tek başına atacak kadar büyük bir rekabetti ama başaramadı. İçeride Union Olimpija’ya karşı alınan sürpriz yenilgi onun çabalarını baltaladı.

Yine de tarihin en büyük skorerlerinden biri olarak Ford, burada da kendini kanıtladı ve bu sefer 24.8 ile sayı kralı oldu.

Kısa Forvetler

#6 Josh Childress

Oynadığı sezonlar: 2008-2010

“Modern dönemin en flaş transferi!” 

2000 öncesinde NBA ile Avrupa basketbolu arasında ekonomik olarak büyük farklılıklar olmadığı için iki lig arasındaki geçişler gayet normaldi. Sonra zaman değişti. NBA giderek büyüyen bir pazar haline gelirken EuroLeague yerinde bile sayamadı.

Dolayısıyla NBA giderek EuroLeague’in bütün nimetlerini yiyen bir yer haline gelmeyi başardı.

Josh Childress transferi ise Avrupa’nın NBA’e karşı son meydan okumasıydı. – Mirotic’i ben bu sınıfa koyamıyorum çünkü NBA’den daha fazlasını kazanabilirdi –

O dönem Childress’in NBA’deki yerini düşünürsek bugünlerde Avrupalı olmayan bir ismin buraya gelmesi için dünyanın tersten filan dönmesi gerekir. Hoş, o günlerde de Atlanta’nın önemli isimlerinden biri olan Amerikalı forvet, 11.8 sayı, 4.9 ribaund ortalamalarıyla istediği NBA takımına gidebilirdi.

Fakat Olympiakos’un büyük teklifi, NBA’i yendi.

Childress ile son sezonu opsiyonlu 3 yıl 20 milyon dolara anlaşan Pire ekibi, ilk iki yılında Amerikalı yıldıza 7’şer milyon ödedi. Childress’in aynı parayı NBA’den kazanması için vergiler sebebiyle 32 milyon dolarlık bir kontrat alması gerekiyordu. O bu teklifi aldı ama 5 yıl için 33 milyon dolara aldı. Bu sebeple de Avrupa’ya geldi.

Olympiakos, bu tarihi transferin karşılığını ise beklediği kadar alamadı.

Avrupa basketbolunu hiç bilmeyen Childress, ilk yılında 8.8 sayı ortalamasıyla sınıfta kaldı. İkinci yılında ise iyiydi. 15.2 sayı ortalama tutturdu. Dahası meşhur yarı finalde Olympiakos, Partizan karşısında büyük bir hezimete uğramak üzereyken yaptığı smaçla takımının finale çıkmasını sağladı fakat hikayesini yine de mutlu sonla bitmedi.

Pire ekibi, favori olarak çıktığı finalde Barcelona’ya kaybetti ve Childress’ın buradaki macerası başarısızlık olarak akıllara kazındı.

Yine de transferin ne kadar tarihi olduğunu ve ikinci yılındaki performansını düşünürsek Childress da bu kadroda olmayı hak ediyor.