by Arash Markazi, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 21 Ocak 2016 tarihinde ESPN’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
81 sayısı, en az 8 ve 24 kadar Kobe Bryant ile özdeşleşti…
Kobe Bryant, 20 yıllık NBA kariyerinde 5 şampiyonluk, 7 NBA Finali yaşadı ve birçok bireysel ödül kazandı. Ancak birçok kişi için Kobe’nin Toronto Raptors karşısında oynadığı normal sezon maçı kariyerinin zirve noktalarından bir tanesiydi.
22 Ocak 2006 tarihinde Kobe, Los Angeles Lakers’ın Toronto Raptors’ı 122-104 mağlup ettiği karşılaşmada 81 sayı ile oynadı. Bu performans, Wilt Chamberlain’in 1962 yılında bir karşılaşmada attığı 100 sayıdan sonra tarihin en yüksek skoru olarak rekorlar arasındaki yerini aldı.
Kobe Bryant, basketboldan emekli olacağını açıkladığı mektubun arka planında Toronto Raptors maçının son anlarında çekilmiş bir fotoğrafını kullanmıştı. Kobe, son sezonu için seçtiği “Channel the Villian/Unleash the Hero” sloganını açıkladığı online video da faul çizgisinden kaydettiği 81. sayısı ile başlamıştı.
Kobe, daha önce yaptığı açıklamada 81 sayılık performansı hakkında “Hayal gücünün ne kadar kuvvetli olduğunun kanıtı. 80 sayı atmanın ihtimal dahilinde bile olmadığını düşünen birçok oyuncu var. Oyuncular genelde 50, ya da çok çok iyi bir gün geçiriyorsa 60 sayıyı düşünürler. Ben her zaman 80 sayının atılabileceğini düşünmüştüm. Aynı şekilde 90 ya da 100 sayı atmanın da mümkün olduğunu düşünüyorum. Her zaman yapabileceklerinize bir sınır koymamanın çok önemli olduğunu savundum.” ifadelerini kullanmıştı.
Kobe tam olarak bu düşünce yapısıyla NBA tarihinin en etkileyici bireysel performanslarından birisine imza atmıştı. Bu yazıda Kobe’nin 81 sayı attığı maçı, o karşılaşmanın bir parçası olanların dilinden dinleyeceğiz.
Bölüm I: Kobe’nin Parlaması İçin Fırsat
Lakers, Kobe’nin formasını giydiği ilk sekiz sezonun hepsinde playoff’larda mücadele etmeyi başardı. 2004 yılında NBA Finallerinde Los Angeles Lakers, Detroit Pistons’a mağlup olduktan sonra Phil Jackson ile kulübün yolları ayrıldı. Takımın yıldız pivotu Shaquille O’Neal, Miami Heat’e takaslandı. Bir sonraki sezon takımın başına getirilen Rudy Tomjanovich, sağlık sebepleri nedeniyle 43 maçın ardından görevinden ayrıldı. Bu sezonda Lakers, 1976 yılından beri ikinci kez playoff’larda yer alamadı. Bu esnada Phil Jackson, yazdığı kitapta Kobe Bryant’ı “koç edilemez” bir oyuncu olarak karakterize ediyordu. Buna rağmen Phil, 1999 yılından beri beraber olduğu Jeanie Buss’ın da etkisiyle bir sezon sonra tekrar takımın başına döndü.
Kobe Bryant: Phil Jackson; basketbolun detayları, ufak nüansları ve oyunun ritmi konusunda gerçek bir dahi. Onun yönettiği takımlar, insanların algılayabildiğinden çok daha yüksek seviyede basketbol oynuyor. Oyuncular, onun sisteminde oynamadan önce bunun farkını anlayamıyor. Phil için oynadığım her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.
Brian Shaw, Lakers asistan koçu: Phil’in kitabında Kobe hakkında yazdığı şeylerin bazıları kendi duygularıydı, bazıları ise Kobe’nin kendisiydi. Kobe, o kitabın aralarındaki güven ilişkisine bir darbe vurduğunu düşünüyordu. Ancak bu ikili sorunlarını çözmek için oturduklarında bu konuyu geride bırakmaya karar vermişlerdi.
Jeanie Buss, Lakers yöneticisi: Benim için o sezon tamamen Phil’in geriye dönmesiyle alakalıydı. Phil’in kitabında yazdığı şeylere rağmen Kobe ile arasında bir sorun olmadığından emin olmak istiyordum. Ve ikisi de bu sorunu arkalarında bırakmış gözüküyorlardı.
Mitch Kupchak, Lakers Genel Menajeri: Kobe, Phil’in geri dönmesine gayet sıcak bakıyordu ve o sezon için çok sıkı hazırlanmıştı. Bir önceki sezon Shaq’ı takaslamıştık ve Kobe kendisini kanıtlamak istiyordu. Kobe maç başına 22 sayı atıp kazanarak da mutlu olabilirdi ancak gerçekten parlamak için bir fırsat yakalamıştı. Tüm dünyaya ne kadar harika bir basketbolcu olduğunu kanıtlamak istiyordu.
Laron Profit, Lakers guardı: Phil’in dönüşüyle birlikte Kobe kanıtlaması gereken bir şeyler olduğunu hissetmeye başlamıştı. Yaz döneminde Wizards’tan Lakers’a takas edildiğimde henüz doğu yakası saatine göre yaşıyordum ve saat sabah 7’de Lakers’ın tesislerine gitmiştim. Tesislerde saat sabah 06.00’dan beri orada olan Kobe dışında kimse yoktu. Güne sabah 05.00’de yaptığı koşu antrenmanıyla başlamıştı. Kobe o sezon sadece muhteşem bir skorer değil aynı zamanda harika bir savunmacıydı da. 40 sayı atıyordu ve bir yandan Tracy McGrady, Vince Carter, Gilbert Arenas ve Paul Pierce gibi oyuncuları savunuyordu.
Rasheed Hazzard, Lakers gözlemcisi: İşçi bayramından bir gün sonra gece 23.00’de bir telefon aldım. Arayan Kobe’ydive sabah 05.30’da salonda olup olamayacağımı soruyordu. 05:20’de salona gittiğimde Kobe çoktan ter içinde kalmıştı bile. O sezon, esneme hareketlerini daha iyi yapabilmek için bir antrenörle anlaşmıştı ve aktif olarak ısınma hareketleri yapacağı bir program takip ediyorlardı. Ben salona gitmeden Kobe çoktan ağırlık antrenmanı yapmıştı bile ve beni bekliyordu. O anda Kobe için 05:30’un, 04:45 anlamına geldiğinin farkına varmıştım. Antrenmanımız bittikten sonra Kobe, koşu antrenmanı yapmak için piste çıktı. Koşu antrenmanından sonra çekirdek kaslarını güçlendirmek için antrenman yaptı. Daha sonra akşam şut antrenmanı yapmak için bir kez daha buluştuk. Daha önce kimsenin bu kadar sıkı antrenman yaptığını görmemiştim. En iyi olmak için sahip olduğu açlık inanılmaz seviyedeydi.
Ronny Turiaf: O sezon Kobe’nin kesinlikle bir amacı vardı. Tek başına tesislerde sürekli antrenman yapıyordu. Her zaman antrenmanlar için salona ilk gelen o oluyordu. Doğru düzgün uyuyor muydu onu bile bilmiyorum. Sabaha karşı 01.00-02.00 gibi bir set üzerinde konuşmak için beni arardı sonra sabah 05.00’te koşu antrenmanı yapmaya çıkardı. Dünyadaki en iyi oyuncu haline gelmek için kendisini adamıştı.
Kobe Bryant: Bunu söylediğimde insanlar şaşırabilir ama 81 sayı atmak benim için çok da şaşırtıcı değildi. Umarım insanlar bunu küstahlık olarak algılamazlar ancak o zaman 27 yaşımdaydım ve fiziksel olarak zirve noktadaydım. Bütün yaz boyunca koşu antrenmanı yaptım, kondisyonumu geliştirdim ve günde 1000 şut atıyordum. Bu yüzden o performans benim için şaşırtıcı değildi.
Bölüm II: “İhtiyacımız Olduğunda Gerekeni Yapacağım”
Kobe Bryant’ın efsanevi Toronto Raptors maçından sadece 1 ay önce, yıldız oyuncu ilk üç çeyrekte tek başına Dallas Mavericks’ten daha fazla sayı atmayı başarmıştı. (62-61) Bryant, o karşılaşmada sadece 33 dakika sahada kalırken dördüncü çeyreğin tamamında kenarda oturuyor; Lakers, o sene Batı Konferansı’nı şampiyon olarak tamamlayacak Dallas karşısında rahat bir galibiyet alıyordu. Maçtan sonra Kobe, dördüncü çeyreği oynasa maçı kaç sayıyla tamamlayacağı sorusuna ise “Büyük olasılık 80. Kendimi gayet iyi hissediyordum.” ifadelerini kullanmıştı.
Brian Shaw: Üçüncü çeyrekten sonra oyuncular benchte oturuyordu ve koçlar da sahada toplanmıştı. Phil bana Kobe’nin yanına gidip 70 sayıya ulaşmak için birkaç dakika daha oyunda kalmak isteyip istemediğini sormamı söyledi. Ben de Kobe’ye gidip bu soruyu sordum. Kobe, skorborda baktı ve “Yok, başka bir zaman atarım.” dedi. Bu cevabı duyduğumda çok sinirlenmiştim. “70 sayı atma ihtimalin var ve sen bunu yapmayacak mısın? Kaç kişinin eline böyle bir fırsat geçiyor? Bir kaç dakika daha oyna 70’e ulaş ve sonra oyundan çık” dedim. O da bana doğru döndü ve “70 sayı atmama ihtiyacımız olduğu zaman atarım.” dedi.
Kobe Bryant: Brian gerçekten sinirlenmişti. Delirdiğimi düşünüyordu. Ben de ona “Gerçekten ihityacımız olduğunda yaparım.” dedim. Söylediğim şeye anlam verememişti. Ancak çok sıkı çalıştığım ve fiziksel anlamda gereken şeylere sahip olduğum için bunu rahatlıkla söyleyebiliyordum. Bir kez daha böyle bir maç çıkarabileceğimi biliyordum.
Jeanie Buss: Maçtan sonra eve giderken Phill’e çok sinirliydim. Ona Kobe’yi neden çıkardığını sordum. O da maçın çoktan koptuğunu ve basketbolun bununla alakalı olmadığını söyledi. Ben ise rekoru kırabilir diye düşünüyordum. O gün Phil’e çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. Kobe ne yapmak isterse ona izin vermesini istiyordum çünkü öylesi çok eğlenceliydi.
Phil Jackson: Özellikle Los Angeles’taki insanların Kobe’nin böyle bir maç çıkarmasını istediğini biliyorum. Hepimiz bunu istiyoruz. Eğer maç anlamlı, rekabetçi bir karşılaşma olsaydı Kobe de agresif olurdu. Ama fark 30’un üstüne çıkmışken buna gerek yoktu.
Mark Cuban: Kobe’yi durdurmak için hiçbir şey yapamadıkları için çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. Kobe, üç çeyrek boyunca tek başına bizden daha fazla sayı atmıştı. Bu gerçekten inanılmazdı.
Laron Profit: Dördüncü çeyrekte Kobe yerine oyuna girmiştim ve aşil tendonumu koparmıştım. Sanırım 2013 yılında Kobe de aynı sakatlığı yaşadığında benim başıma gelenleri hatırladığı için ne ile karşı karşıya olduğunu biliyordu. Ben de sahanın aynı yerinde sakatlanmıştım ve reaksiyonlarımız fazlasıyla benziyordu.
John Black, Lakers yöneticisi: Eğer dördüncü çeyrekte oyunda kalsaydı kaç sayı atardı kim bilir. Kazandıığımız için mutluydum ama maç kafa kafaya gitmediği ve farklı bittiğ için Kobe açısından üzülüyordum. Elgin Baylor’ın 71 sayılık organizasyon rekorunu kırmaya çok yakındı. Hiçbirimiz 81 sayı hakkında düşünmüyorduk, o zaman aklımızda 71 sayılık rekor vardı.
Josh Rupprecht, Lakers yöneticisi: Eğer Kobe dördüncü çeyreği de oynasaydı o maç 81 sayılık maçın yerine geçebilirdi. İnsanlar sık sık bu iki maçı karşılaştırıyor. Bu favori rock grubunuzu seçmeye benziyor. Benim tercihim genellikle 62 sayılık maçtan yana oluyor çünkü kimse o grubun hakkını vermiyor.
Jalen Rose, Raptors oyuncusu: Kobe Bryant, o sezon boyunca adeta bir patlama yaşıyordu. Birçok maçta 40’ın üzerine çıkmayı başarmıştı. 62 sayı attığı maçın 81 sayı attığı maçtan daha etkileyici olduğunu düşünüyorum çünkü biz bir playoff takımı değildik, rekabetçi bir takım değildik. Ancak NBA Finallerine giden bir takıma karşı 81 sayı atmak gerçekten inanılmaz.
Kobe Bryant: Bütün sezon boyunca böyle oynayabileceğimi hissediyordum. O yıl, fiziksel yeteneklerimin mental kapasitem ile yakınlaştığı ender dönemlerden birisiydi.
Brian Cook, Lakers oyuncusu: O dönem Kobe bambaşka bir seviyedeydi. İstediği zaman istediği yerden sayı atabiliyordu ve kimsenin onu durduramayacağından da emindi. Diğer oyuncular onu izleyerek bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı, çünkü Kobe gerçekten çok özel bir performans gösteriyordu.
Bill Macdonald, yayıncı: Kobe ve yanında sahaya çıkan bir grup adamdan oluşan bir Lakers takımı vardı. Lakers’ın bir maçta rekabetçi kalabilmesi için Kobe’nin inanılmaz bir performans göstermesi gerektiğini biliyorduk. Kobe’den başka o takımda kim sayı atacaktı ki? Smush Parker? Chris Mihm? Kwame Brown? O kadroyu normal karşılaşmış olmamız gerçekten çılgınca.
Mychal Thompson, Lakers radyo yorumcusu: Takımın o sezon başarılı olma ihtimali yoktu. Ancak Kobe her akşam sahaya çıkarak işleri enteresan hale getirmenin bir yolunu buluyordu. Kobe, ritmini yakaladığında her şey olabilirdi.
Mitch Kupchak: Yeniden yapılanmamızın ikinci, Phil’in geri dönüşünün ise ilk senesiydi. O yüzden hala takım olarak yolumuzu arıyorduk ve birçok yeni oyuncunun adapte olması gerekiyordu. Net bir şekilde yeni bir takım kurmaya çalışıyorduk ve Kobe’nin bize katacağı her şeye ihtiyacımız vardı. Kobe’nin çabaları her zaman yeterli olmuyordu ama o muazzam bir sezon geçirdi. İzlemesi çok eğlenceli bir performanstı. Gerçekten sıra dışı bir şeye tanıklık ettiğimizin farkındaydık.
Laron Profit: Phil, Kobe’nin neler yapabileceğini biliyordu ama takımın kalanına da önem veriyordu. Bir gün antrenmanda maç kasedi izliyorduk ve Kobe neredeyse eline geçirdiğini potaya fırlatmıştı. Phil, maç kasedini durdurdu ve Miles Davis ile John Coltrane’in stüdyoda yaşadığı bir anıyı anlattı. Coltrane, inanılmaz bir soloya girişmişti. Coltrane’in solosu bittiğinde Miles durmuş ve “Hey dostum, bazın bu b*ku bırakmayı bilmelisin” demiş. Bunun Phil’in Kobe’ye daha fazla pas ver deme yöntemi olduğunu biliyorduk. Hepimiz deli gibi gülmüştük.
Luke Walton, Lakers oyuncusu: Hepimiz Phil’in ne yapmak istediğini biliyorduk ama aynı zamanda Kobe dünyanın en iyi oyuncusuydu. Ritmini bulduğu zaman – ki bu o sezon sık sık yaşanan bir şeydi- savunmacıların onu durdurmak için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Takımın geri kalanı zorlanmaya başladığında maçı tek başına kontrolü altına alırdı. Ancak maçın başında asla planımız bu olmazdı. Karşılaşmanın içerisinde doğal olarak gerçekleşirdi.
Kobe Bryant: O takımla, o sezon boyunca kontrolü ele almak gereken maç almamam gereken maç sayısından daha fazlaydı. Ancak hiçbir maça kafamda bu olarak gitmezdim. Maçın gidişatını yorumlar ve neler olduğuna bakardım. Toronto karşısında da tam olarak bu oldu.
Bölüm III: Bu Maç Rezalaet Olacak
22 Ocak 2006 tarihinde NFL’de Konferans Finalleri oynanıyordu. Seattle Seahawks ve Pittsburgh Steelers, Super Bowl’da oynamaya hak kazanmıştı. 21-19’luk dereceye sahip Lakers ile 14-26’lık Toronto Raptors’ın mücadelesi sporseverler için o kadar da çekici gelmiyordu.
John Black: Normal bir pazar gününde normal bir maç izleyeceğimizi düşünüyordum. Şampiyonluk adayı bir takım değildik, Toronto da iyi bir takım değildi. Bu maçla ilgili heyecan verici hiçbir şey yoktu. Ocak oyunda oynanan bir diğer maçtan fazlası değildi.
Josh Rupprecht: Ocak ayı maçları NBA’de üvey evlat muamelesi görür. Birçok maçı izlerken “İnsanlar bu maçı izlemek için gerçekten para veriyor” diye düşündüğümü hatırlıyorum. O gün maçta olmayan çoğu kişinin maçtaydım diye yalan söylediğini biliyorum. Çünkü maç bittiği anda bizim bilet ofisimizi arayıp maçın biletlerini sormaya başlamışlardı.
Bill McDonald: Maçtan birkaç hafta önce maçın anlatımını yapacağımı öğrenmiştim. Hayatımda ilk kez Lakers maçı anlatıyordum. Bu benim hayatım boyunca hayailini kurduğum bir şeydi. Elime bir daha böyle bir fırsatın geçmeme ihtimalinin farkındaydım ve bu yüzden işimin keyfini çıkarmaya karar verdim. Lakers maça rezalet başlamıştı. Kağıt üstünde baktığınızda rezalet bir maç olacak gibi gözüküyordu. Büyük olasılıkla tam olarak da bu yüzden birçok sezonluk bilet sahibi, biletlerini satmıştı. Joel’in neden Seattle’a NFC Konferans Finalini anlatmaya gittiğini anlayabiliyordum. Yayın esnasında birkaç kez kibarca Joel’e teşekkür ettiğimi hatırlıyorum.
Joel Meyers, Lakers yayıncısı: Pazar akşamları Bom Trumpy ile futbol maçlarını anlatmamı gerektiren bir kontrat imzaladığım için salonda değildim. Ancak bir yandan maçta neler olup bittiğini takip ediyordum. Çocuklarım beni arayarak düzenli olarak maçtan haber veriyorlardı. Kobe için gerçekten çok mutluydum. O benim gördüğüm en iyi basketbolculardan bir tanesiydi.
Bölüm IV: “Alan Savunması Çok İşe Yaramadı”
Los Angeles Lakers, maça güçlü Batı Konferansı’nın yedinci sırasında geliyordu. Lakers; oynadığı son iki maçta Sacramento Kings ve Phoenix Suns’a kaybetmişti. Kobe ise bu maçta toplam 88 sayı kaydetmeyi başarmıştı. Doğu Konferansının en kötü takımlarından beri iç sahada kaybetme lüksleri yoktu. Bryant’ın kızı Natalia, Kobe takımla birlikte Sacramento’dayken 3 yaşına girmişti.
Kobe Bryant: Raptors maçından bir günce ailemizin ve arkadaşlarımızın bir araya geldiği bir doğum günü partisi düzenledik. Bütün gün boyunca çocuklarımızla ilgilendik, keyifli bir gündü. O gece fizyoterapistim bize geldi ve dizime tedavi uyguladı. O dönemde dizim beni gerçekten zorluyordu. Dizimin tedavisi bittikten sonra pizza yedim ve soda içtikten sonra uyudum.
Jalen Rose: Lakers karşısında maça 2-3 alan savunması yaparak başlamıştık. Pota altında çok fizikli bir takım değildik bu yüzden koç ekibimiz Lakers’ı dışarıdan oynamaya zorlamanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüştü. 2-3 alan savunmasının işe yarayacağını düşünüyolardı ama 2-3 alan savunması çok da işe yaramadı. NBA seviyesinde bir oyuncunun paslarına baskı yapmazsanız ve rahatça şut atmasını sağlarsanız o oyuncunun ritim kazanmasına sebep olursunuz.
Kurt Rambis, Lakers asistan koçu: Alan savunması yaptılar ve Kobe’ye ikili sıkıştırmalar yolladılar. Fakat Kobe’nin ritmini bozmak için çok da bir şey yapmıyorlardı. Kobe neredeyse bütün maç boyunca ritmini hiç kaybetmedi. Maç boyunca onu doğru düzgün rahatsız edemediler bile o da istediği her yerden şutlarını gönderdi. Kobe, yaptığı şeyi çok kolaymış gibi göstermişti.
Kobe Bryant: Dizimin kendine gelmesi için çalışıyordum, çünkü dizim gerçekten sıkıntılıydı. Bu yüzden maçın ilk dakikalarında çok kasmadan bir şeyler deniyordum. Maçın başlarında dip çizgiden penetre edip turnike attığım bir pozisyon var. Geceye böyle başlayınca işimin kolay olacağını tahmin etmiştim çünkü yardım savunmaları gerçekten çok yavaştı. Bu da topu sadece iki kere yere vurarak potaya kadar gidebileceğim anlamına geliyordu. Maça savunmanın bana oluşturduğu zaafiyetleri kullanarak başladım. İlerleyen anlarda yavaş yavaş agresifleşmeye başladım. Daha sonra da şutlarım girmeye başladı, bununla birlikte ritim kazanmaya başlamıştım ve dizim daha rahat hissediyordu. O andan itibaren adeta seriye bağladım.
Brian Shaw: O sene sahip olduğumuz takım genellikle istikrarsız bir performans gösteriyordu. İlk yarıda oynadığımız oyun, taraftarlar tarafından yuhalanmayı kesinlikle hak ediyordu. Bu da Kobe’nin motive olmasını sağladı. Maçın başında kötü başladığımızı ve ilk çeyrekten itibaren geriye düştüğümüzü hatırlıyorum. Toronto’da Mike James harika bir maç çıkarıyordu. 6 tane üçlük sokmuştu ve neredeyse 30 sayı ile oynuyordu. [26] Bu maç 30 sayı önde olduğumuz Dallas maçı gibi değildi, bu sefer geri dönmemiz gerekiyordu.
Kobe Bryant: Maça çok savsak bir performans ile başlamıştık ama o yaşlardayken bütün gün koşabilirdim. Çok güçlüydüm ve eğer takım arkadaşlarım iyi oynamayacaksa işimi tek başıma halledebilriim gibi düşünüyordum. Özellikle savunma rotasyonları sayesinde bunu yapabileceğimi hissediyordum. Çok hızlı bir şekilde ritim yakalayabileceğimin ve maçı kontrolüm altına alabileceğimin farkındaydım. İstediğim zaman skor üretebiliyor, faul çizgisine gidebiliyordum. Bu yüzden kendi istediklerimi yapmaya odaklandım. Tek başıma maça dönmemizi sağlayabilirdim.
Brian Shaw: Ritim yakaladığı anda etrafındaki herkesin de bundan olumlu anlamda etkilenmesini sağlamıştı. Chris Mihm ve Kwame Brown fizikli uzunlardı ama özellikle hücum tarafında ciddi opsiyonlar değillerdi. Smush Parker skor anlamında dönem dönem katkı yapıyordu ama istikrarsız bir oyuncuydu. O gece skor yükünün çoook büyük bir kısmını Kobe çekmek zorundaydı.
Kobe Bryant: İkinci çeyreğin ilk altı dakikasında oturmuştum. O süre içerisinde rahatlıkla 14-15 sayı atabilirdim. Oynadığım şekle bakınca ilk yarıda 40’ı bulabilirdim düşünüyorum. Ancak taraftarların tepkisinden ve skordan bağımsız olarak odaklanmış kalmayı başarmam gerekiyordu.
Devean George, Lakers oyuncusu: Phil, devre arasında çok sakindi. Gerçi Phil zaten genelde sakindir. Oyunumuzda yapmamız gereken değişiklikleri söyledi. Konuşmasının ortasında bi ara gülmeye başladı ve “Butakıma karşı 14 sayı geridesiniz. Siz onlardan daha iyi bir takımsınız.” dedi. Phil tam olarak da böyle bir karakterdi.
Kobe Bryant: Devre arasında söylenen hiçbir şeyi dinlemiyordum. Kendi kafamda düşüncelere dalmıştım. Soyunma odasında kimseyle etkileşim kurmuyodum, adeta başka bir boyuta geçmişim gibiydi. Maça dönmemizi sağlamaya çalışıyordum. Üçüncü çeyrekte bi ara 18 sayı geriye düşdük. Ama çeyrek sonunda bir pozisyonda topu çaldım, topun dışarı çıkmaması için baya efor sarfettim ve topu yakaladıktan sonra smaç bastım. O smaçtan sonra “Geri döndük ve bu maçı kazanacağız.” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Karşılaşmanın kırılma noktası bence o an olmuştu. O pozisyon, maçın momentumunu gerçekten değiştirdi.
Bölüm V: “Benim Yapmam Gereken Şey Bu”
İlk yarıyı 63-49 geride kapatan Los Angeles Lakers, soyunma odasına giderken taraftarlardan tepki görmüştü. Bryant, devre arasına 26 sayı ile girmişti ama takım arkadaşlarının ona çok da yardımcı olduğunu söyleyemeyiz. Raptors, Kobe Bryant maçı ele geçirmeden önce üçüncü çeyrekte farkı 18 sayıya kadar çıkardı. Ancak Kobe, üçüncü çeyrekte attığı 27 sayı ile son çeyreğe takımını 91-85 önde sokuyordu.
Mike James, Raptors oyuncusu: Üçüncü çeyrek esnasında Kobe’nin 50 civarı attığını hatırlıyorum. Ben de gidip koç Sam Mitchell’a Kobe’yi savunmak istediğimi söyledim. Ama o bana Kobe’yi savunup faul yapmam riskini alamayacağını söyledi. Maçın o anında düşündüğümüz şeyi benim faul problemim olduğuna inanamıyorum. Kobe, yarı sahayı geçtiği andan itibaren sahanın her yerinden şut sokuyordu. Takımımdaki herkes, en az rakip takım taraftarları kadar Kobe’yi izlerken büyülenmişti.
Jalen Rose: Kobe’nin kimi savunacağına dair tartışmalar vardı. Ama şu dahiyane fikir kimsenin aklına gelmemişti. Maç esnasında takım arkadaşlarıma da birkaç kez söylemiştim. Neden Kobe’ye double – hatta triple team getirmiyorduk ki? Smush Parker veya Luke Walton’ın şutları kullanmasına izin verirdik. Ancak biz bunu yapmadık, Kobe git gide ısındı ve işimizi bitirdi.
Chuck Swirsky: Sam Mitchell, takımdaki herkesle Kobe’yi savunmayı denedi. Mo Peterson, Mike James, Jalen Rose, Jose Calderon, Matt Bonner… Elimizde ne var ne yoksa Kobe’nin üstüne yolladık ancak o herkesi mahvetti. Tek başına bir NBA takımını yenmeyi başardı. Hala hayatımda gördüğüm en etkileyici şey olabilir.
Jose Calderon, Raptors oyuncusu: İnsanlar bana sürekli “bir oyuncunun 81 sayı atmasına nasıl izin verirsiniz?” diye soruyor. Çünkü maçın büyük kısmında biz öndeydik. Biz önde olduğumuz sürece istediği kadar sayı atabilirdi, bu umrumuzda değildi. Maç boyunca aynı seviyede skor üretmeye devam edeceğini düşünmemiştik. Evet Kobe muhteşem oynuyordu ama takımın kalanı hiçbir şey yapmıyordu. Kobe sahanın her yerinden şut sokuyordu. Onun şutuna el göstermeniz ya da göstermemeniz bir şey değiştirmiyordu. Dördüncü çeyrekte skorboarda bakıp 79 sayıyı gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Ben bu kadar sayıyı 15 maçta falan atıyordum.
Kobe Bryant: O günkü maçta attığım şutların hepsini antrenmanlarda defalarca atıyorum. Her gün 1000 şut atıyordum. Bu kadar sıkı çalıştığınız zaman bu tarz şutları sokabilmeye başlıoyrsunuz. O şutları sokarken tam olarak “benim yapmam gereken şey bu” diye düşünüyordum.
Chuck Swirsky: Maçtan sonra bazı oyuncularımız neden maç boyunca ikili sıkıştırma yapmadığımızı sordu. Kobe’nin topu bırakması için neden bir şeyler yapmadığımızı merak ediyorlardı. Ancak ben bunu yapsaydık da bir şey değişeceğini düşünmüyordum.
Mike James: O maça dair en çok sinirimi bozan şey bizim kullandığımız stratejiydi. Koçun felsefesine ve oyun planına sadık kalmak zorundaydık. Eğer koç bize ikili sıkıştırma yapmayın diyorsa kafamıza göre gidip ikili sıkıştırma yapamazdık. Belki de yumuşak bir alan savunması yapmak yerine Kobe’nin topu eline aldığı her pozisyonda ikili sıkıştırma yapmamız gerekirdi.
Matt Bonner, Raptors oyuncusu: Neredeyse bütün maç boyunca öndeydik. Koçun bir ara “isterse 100 sayı atsın, biz önde olduğumuz sürece önemli değil” dediğini hatırlıyorum. Bu felsefe maçın büyük bir kısmında işe yaradı fakat Kobe bir noktadan sonra inanılmaz bir seviyeye çıkmıştı.
Brian Shaw: Sam Mitchell ve Toronto Raptors’lı oyuncuların yüzlerine bakıyordum. Hiçbir oyuncu, başka birisinin highlight videosunda yer almak istemez. Bu da suratlarından gayet belli oluyordu.
Mike James: Kişisel olarak konuşmam gerekirse ben bütün takıma sinirliydim. Herkesin suratına tip tip bakıyordum. Kobe o gece neredeyse bütün takımımızın kazanma isteğini yok etmişti. Takımdaki herkesin bir taraftardan farkı yoktu, herkes Kobe’yi izliyordu. Neredeyse takım arkadaşlarımın Kobe’nin bu performansına sevindiğini düşünmüştüm. Basketbol oynadığım dönemde geçirdiğim en kötü gecelerden bir tanesiydi, böyle bir şeyin parçası olmak çok kötüydü.
Darrick Martin, Raptors oyuncusu: Maça dair hatırladığım şeylerden bir tanesi küçük kardeşimin o gün salonda olduğu ve Kobe için tezahürat yaptığıydı. Göz göze geldiğimizde ona öldürecek gibi bakmıştım. Ama onun umrunda bile değildi. Maçın ardından ona bir daha maçlarıma bilet alamayacağını söyledim. O da cevap olarak “Önemli değil, zaten tarihin en ünlü basketbol maçlarından birisini canlı izledim” dedi.
Bölüm VI: “Sadece Saldırıyordum”
Maçtan önceki günlerde Kobe Bryant, istediği faul düdüklerini alamadığı için hakemlerden hayli şikayetçiydi. Savunmacıların ona karşı fazlasıyla fiziksel oynadığını düşünüyordu. Jackson, takım Phoenix’teyken Kobe’ye bir gün izin yapmasını söylemişti. Ancak Kobe, Shaw’ı yanına alıp temasa karşı oynamak üzerine antrenman yapmıştı.
Brian Shaw: Kobe’yi savunmaya çalışıyordum. Kobe, topu kendisine atıp daha sonra post oynuyordu. Bunu yaparken de bana elimden geldiği kadar sert şekilde kollarına ve eline vurmamı söylüyordu. Bir hareket yaptığında kolunu aşağıya doğru çekiyordum ama Kobe bana daha sert davranmamı söylüyordu. Bir noktadan sonra ciddi anlamda koluna vurmaya başlamıştım. 20 dakika boyunca aralıksız şekilde bunu yaptık. Başlarda şutu çıkarma konusunda ciddi sıkıntı yaşıyordu. Ancak bir noktadan sonra gücü sayesinde benim yaptığım faullere rağmen sayı atabilmeye başladı. Bir noktadan sonra istikrarlı olarak her attığı şutu soktu.
Devean George: Şanslı olduğunda ya da sinirlendiğinde çok daha iyi oynamaya başlıyordu. O bundan besleniyordu, bu tarz şeyler onun daha da büyümesini sağlıyordu.
Kobe Bryant: Dördüncü çeyreğin başında Mo Peterson’ın parmağı gözüme kaçtı. Hakem faul çalmamıştı ve itiraz ettiğim için bana teknik çaldı. Çok sinirlenmiştim. Mo, beni durdurmak için her şey deniyor gibi geliyordu. Sonunda beni durdurmanın bir yolunu bulmuştu ve hakemler beni korumamıştı. Mo, karşımda sadece savunma oynayamadığı için başka yollara yöneldi gibi hissediyordum. Benim ritmimi bozmak için parmağını gözüme sokmuştu. O andan itibaren farklı bir moda geçmiştim.
Brian Shaw: Jalen Rose’a, Mo Peterson’a ve Kobe’yi savunan diğer oyunculara bakıyordum. Bir yerden sonra altı faul alıp kenara oturun, Kobe’nin size bunu yapmasına izin vermeyin diye düşünüyordum. Kobe aklınıza gelebilecek her şekilde skor üretiyordu.
Kobe Bryant: Lamar Odom, bir mola esnasında yanıma geldi ve “60 sayı atamazsın” dedi. Sonraki mola geldi “70 sayı atamazsın” dedi. Bir sonraki molada ise “Aman s*kerler. Git 80 at” dedi. Onu duyuyordum ama söylediklerini çok da önemsemiyordum. Tamamen yaptığım işime odaklanmıştım. Sadece saldırıyordum.
John Black: İkinci yarı başladığında Josh Rupprecht’e “Sanırım 50 sayı atacak” dediğimi hatırlıyorum. Daha sonra aynı cümleyi 60 sayı için kurdum. Sadece birkaç dakika sonra “Oha, p*ç kurusu Elgin Baylor’ın rekorunu kıracak” diye bağırıyordum. Sonra Kobe bir anda 80 sayıya ulaştı. 50’den 81 sayıya hangi ara çıktı gerçekten bilmiyorum. Josh maçı izleyebildi mi bilmiyorum çünkü medya rehberinden Kobe’nin o gün kırdığı rekorları takip etmeye çalışıyordu.
Josh Rupprecht: Rekor listesine bakıyordum. Listede Wilt ve diğer herkes arasında büyük bir fark vardı. Listede aşağı doğru inmeye başladıkta Kobe’nin yavaş yavaş ikinci sıraya çıktığını görmeye başladım.
Chris Bosh: Sayıları adeta bölünerek çoğalıyor gibiydi. Çok hızlı yükselmişti. Molada otururken “Sahada iki kere gittim geldim ve Kobe’nin skoru 50’den 60’a çıktı” diye düşünüyordum. Ne olduğumuzu şaşırmıştık. Bir anda maçı tamamen kontrolü altına almıştı.
Devean George: Takımdaki oyuncuların hepsi durumu anlamıştı. Neredeyse bütün takım “Takımımızda her attığını sokan birisi varken şut atmaya başlamayacağım.” diye düşünüyordu. Kimse bu yüzden yuhlanmak istemiyordu. Top her pozisyonda Kobe’ye gidiyordu. Eli sıcak olan yıldızımıza ipleri tamamen bırakmış ve onun ne yapacağına şahitlik ediyorduk. Herkes ne olacağını biliyordu.
Kobe Bryant: O maçın son dakikalarında biraz garip bir hisse sahiptim. Sahadaki herkes bana bakıyordu ve takımdaki diğer kimse şut atamıyordu. Eğer başkası şut atsaydı tribünler ona tepki göstermeye başlayacaktı. Böyle bir şey yaşandığında bir oyuncu olarak sahada olmak garipti. Salondaki enerji o kadar yüksekti ki herkesin tarihi bir ana tanıklık ettiğinin farkında olduğunu anlayabiliyordum. Ben de en iyi performansımı göstererek anın tadını çıkarmak istedim. Çünkü ritmimi kaybetmek istemiyordum.
Phil Jackson: Kobe’nin kaç attığını sayamıyordum. O yüzden yardımcıma döndüm ve “Sanırım artık Kobe’yi çıkarmanın vakti geldi” dedim. O da “Bence şu anda yapamazsın, 77 sayısı var.” dedi. O yüzden 80’i yakalayana kadar Kobe’yi oyunda tuttuk.
Bölüm VII: “90 Sayı Ya Da Daha Fazlasını Atmalıydım”
Raptors forveti Pape Sow’un pası, maçın bitimine 4.2 saniye kala sahanın dışına çıktı. Phil Jackson da o anda Kobe Bryant’ı saha kenarına aldı. Devin Green, Kobe’nin yerine oyuna girmişti. Kobe’nin o maçın ikinci yarısında attığı 55 sayı, tarihte sadece Wilt Chamberlain’in 59 sayısının gerisinde kalıyordu.
Brian Shaw: İnsanlar Devin Green’i hatırlamıyor ancak bu maçın highlight videolarına ne zaman denk gelseniz en son onun Kobe’nin yerine oyuna girdiğini görüyorsunuz. Kobe sahadan çıkarken Devin Green ona sarılıyor ve Kobe parmağını havaya kaldırıyor. O maç ile alakalı her zaman gördüğünüz kare odur.
Devin Green: Her şey arka arkaya denk gelmişti. Top dışarı çıktı, ben benchin en dibindeydim. Phil’in adımı bağırdığını duydum ve hakem masasına giderek Kobe’nin yerine oyuna girdim. O esnada herkes onu ayakta alkışlıyordu. O an bütün Los Angeles’ın enerjisini hissetmiştim. Sahadan çıkarken Kobe’ye sarıldım. Sarılmamın tek sebebi saygı göstermek istememdi. Eğer bir maçta 81 sayı atarsanız size sarılırım.
Kobe Bryant: Sahadan çıkıp kaç sayı attığımı duyana kadar neler olup bittiğini bilmiyordum.
Lawrence Tanter, Lakers anansörü: Kariyerimde ilk kez bir oyuncu saha kenarına gelirken maçta kaç sayı attığını söyledim. Normalde bunu maçın bitiminden sonra yapardım. O akşam bir başka ilke daha imza atıp maç hakkında yorum yapmıştım. “Bayanlar ve beyler, bu maçın bilet koçanlarını tarihi bir geceye tanıklık ettiğinizin kanıtı olarak saklayın” Maçın bitiminden sonra skor kağıdını aldım ve eve götürdüm. Kağıt o kadar dağınıktı ki Kobe’nin sayılarını zar zor sığdırmışlardı.
Patrick O’Neal, yayıncı: Maçın bitiminden sonra sahada Kobe ile röportaj yaptım ve o röportaj bütün salona dinletildi. Taraftarlar o anda çok ateşliydi. O an büyük olasılıkla kariyerimin zirvesiydi.
Mychal Thompson: Kobe’nin 100 atamayacağını biliyordum ama 90 sayıya ulaşmasını çok istemiştim. 100 atmak için yeteri kadar vakti yoktu ama 90 atabileceğini düşünüyorum. Büyük olasılıkla Kobe de aynısını düşünüyordur.
Kobe Bryant: 90 sayı ya da daha fazlasını atmalıydım. 62 tane üst üste faul soktuktan sonra o maçta iki tane faul kaçırmıştım. Maç içerisinde kaçırdığım bazı boş şutlar oldu. Daha fazla sayı atabilirdim. Kaçırdığım çok basit şutlar oldu. 100 sayı atmanın ben yapılabilecek bir şey olduğunu düşünüyorum. Eğer ilk yarıda 6 dakika oturmasaydım kesinlikle atabilirdim.
Bill Macdonald: Kobe kenara gelirken bütün salon onu ayakta alkışlıyordu. O esnada Stu Lantz’in kulaklıklarını çıkarıp masaya koyduktan sonra Kobe’yi alkışlamaya başladığını gördüm. Bunu daha önce yaptığına hiç şahit olmamıştım.
Stu Lantz, Lakers yayıncısı: Daha önce hiçbir oyuncu için böyle bir şey yapmamıştım. Birçok muhteşem oyuncuyu izlemek şansım oldu. Bir noktadan sonra her şeye şahitlik ettiğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Ancak o gece yaşananlar normal değildi, ben de ayağa kalkıp alkışlamak istedim. Hatıra saklama alışkanlığı yoktur, ancak o maçta Kobe’nin attığı son faul atışları esnasında çekilmiş bir fotoğrafın imzalı halini çerçevelettim. Eşim, o maçtan bir şeyler almak konusunda çok ısrarcıydı.
Phil Jackson: Bir koç olarak takımınızın maçı böyle kazanmasını istemezsiniz. Ama bir maçı kazanmanız gerektiğinde elinizde böyle bir silahın olması çok güzel. Daha önce birçok etkileyici performans görmüştüm ama bunun gibisini asla görmemiştim.
Jeanie Buss: Maçtan sonra Phil çok sessizdi. O gün özel bir şeye şahitlik ettiğini biliyordu. 81 sayı atmanın neredeyse imkansız olduğunu biliyordu. O gece tarihe tanıklık ettiğini biliyordu ve bunu saha kenarından izlediği için çok mutluydu. Phil ve Kobe’nin o sezon sahip olduğu ilişkide o gece dönüm noktalarından bir tanesiydi. Tekrar bir araya geldikten sonra ikisi de birbirinin kıymetini daha çok anlamaya başladı.