by Jimmy Butler – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 13 Ocak 2020 tarihinde The Players Tribune‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Bakın, Miami’de saat akşam üzeri 7’ye geliyor ve gerçekten yemek yemek istiyorum ama The Players Tribune’deki editörüm izin günümde beni çalıştırıyor. Kötü, değil mi? Dahası son gün olunca hiçbir şekilde anlaşmaya da yanaşmıyor. O yüzden ben kendi işimle ilgileneceğim ama yine de bu beş sert oyuncuyu size sunacağım.
Bir hikaye ile başlayacağım.
Belki de Jimmy Butler hakkında bilmediğiniz bir hikaye.
Küçükken, ta lise zamanlarımda, basketbolu pek ciddiye almıyordum. Hiçbir zaman takımımın en iyi oyuncusu değildim. Sıralamam da yüksek değildi, kimse de beni ilk sıralardan seçmiyordu. Muhtemelen bunun sebebi… Basketbolda o kadar da iyi olmamamdı. Bir şekilde Marquette’e girdiğim dönemde berbat bir iş ahlakım vardı. Mücadel etmiyordum. Elimden gelenin en iyisini yapıp lige girmeye çalışmıyordum. Yok, kafamda sadece “bedavaya eğitim alayım sonra da yıllık altı haneli bir maaş alacağım iş bulmak için diplomamı kullanayım yeter” mantığı vardı.
Son yılımda bir gün NBA’de olan iki Marquette’li Wes Matthews ve Lazar Hayward, antrenman maçına geldiler ve “Jimmy, sende ligde oynayacak yetenek var” dediler. Benimle öyle böyle konuştular işte.
Ben de daha fazla çalıştım. Yeteneklerimi geliştirmeye başladım. Başta D-Wade olmak üzere diğer oyuncuları izledim. Marquette’li oyuncular arasında ligde en iyisi o’ydu. Benimle aynı yerden geldiğini bilmek beni düşündürdü. Belki de bende de profesyonel olmak için gerekli yetenek vardı. Belki NBA’de olmazdı çünkü ben D-Wade değildim ama belki de Avrupa veya Avustralya’ya ya da artık nerede iyi bir oyuncu olabileceksem oraya gidebilirdim.
Bir de şimdi bakın!
Bugün, yeteneklerime güvenim tam. Çünkü Wes ve L bana inandılar. Çünkü D-Wade, bir çıta koydu. Çünkü Koç Buzz, bana özgüvenin kimsenin izlemediği zamanlarda yaptığın çalışmalardan geldiğini, gerçekten bir blok veya sayıya ihtiyaç duyduğun zaman o çalışmaların meyvesini alacağını öğretti. Artık iş ahlakımla gurur duyuyorum. Yeteneklerime inandığım için gururluyum. Beni her maçta taşıyan şey bu.
O ve bir de… Gerçekten hiç umurumda değil. Kim olduğunuz umurumda değil. Sizden korkmuyorum. 40 sayı mı ortalamanız? Umurumda değil. Dünyanın en iyi oyuncusu musunuz? Umurumda değil. Ben her maçta savaşmak için buradayım. Bence en iyileri ile oynayabilirim.
Bugün izlediğiniz Jimmy Butler bu.
Marquette’e giden Tomball, Texas’taki o sessiz çocuktan çok daha farklı.
Tamam, benim hatam. Kısa tutacağımı söyledim ama lakırdı ediyorum.
Yine de beni artık tanıyor olmanız lazım. Öyle ortasından başlayamam.
Şimdiye kadar savunduğum en sert beş oyuncu diyorduk…
Başlayalım.
LeBron James, Pozisyonsuz, Los Angeles Lakers
Burada LeBron’dan bahsetmek istemiyordum. Gerçekten istemiyordum. Başkalarını parlatmak istiyordum.
Ancak en sert 5 listesi yapıp LeBron’ı dışarıda bırakamazsınız.
Ligin hâlâ en iyi çok yönlü oyuncusu o. Tam anlamıyla her şeyi iyi yapıyor. Şut atabiliyor. Pas verebiliyor. Potaya hücum edebiliyor. Savunma yapabiliyor. Sayı mı lazım? LeBron halleder. Ribaund, top çalma, blok mu lazım? O halleder. Ne lazımsa, ne zaman lazımsa.
Bron halleder.
Hız ve atletizm birleşimine eklenen güç ve patlayıcılıktan söz ettiğiniz zaman LeBron ile başlamanız gerekiyor. Lig tarihinin en dinamik oyuncularından biri. Sahada tam anlamıyla her pozisyonu oynayabiliyor ve hepsini de elit seviyede oynayabiliyor. Bu da onunla eşleşmeyi diğerleri için kabus haline getiriyor çünkü daha kısa, daha çabuk oyuncular onunla eşleşemiyor, onları gücüyle eziyor. Daha uzun oyuncular ise onu potadan uzak tutacak çabukluğa sahip değiller.
Her zaman takım arkadaşlarını da oyuna dahil ediyor. Takım arkadaşlarıyla topu paylaşıyor, bencil oynamıyor ve kazanma zamanı geldiği zaman LeBron’laşıp pelerinini takıyor ve BAM!
Maç bitti.
Kendinizi deneyebilmek için karşısında oynamak istediğiniz oyunculardan biri. Yani, eğer LeBron’ı alt edebilirseniz bir şeyi doğru yapıyorsunuz demektir.
Edemezseniz de bunun tek sebebi hepimiz gibi insan olmanız.
Kyrie Irving, PG, Brooklyn Nets
Muhtemelen izlemekten en çok keyif aldığım oyunculardan biri. Driplingini o kadar çabuk değiştirebiliyor ve o kadar hünerli ki bu anlamda, sanki top eline bir iple bağlı gibi. Crossover, arkasından dripling, sağa adım, sola adım… Nasıl yapması gerekiyorsa her zaman gitmek istediği yere gidebiliyor. O kadar net yapıyor ki bunu tüm bu farklı driplingleri antrenmanda çalıştığını düşünüyorsunuz ama aslında hepsini o anın akışıyla yapıyor. Saçma sapan.
Rakipleriyle oynuyor.
Sizi geçiyor ama sayıyı atmak yerine tekrar başa dönüyor ‘Yok yok yok, henüz değil. Benim işim bitmedi. Başka bir şey daha var’ der gibi.
Saygısızlık.
Ancak oyununda başka birçok bileşen de var. Üçlük atabiliyor. Harika bir pasör. Post-up oynayabiliyor -bana karşı oynayamaz. Ancak birçok oyuncuya karşı oynayabiliyor. Potada bitireceği zaman her iki elini de kullanabiliyor. Çok zor şutlar atıyor: floater, fadeaway, el gösterilen şutlar, uzunların üzerinden boyalı bölgede turnikeler… Nasıl isterseniz bitirebiliyor.
Ligdeki durdurulamaz oyunculardan konuştuğunuz zaman Kyrie kesinlikle onların arasında.