by Vladimir Stankovic / Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 3 Haziran 2020 tarihinde EuroLeague.net‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Avrupa Basketbolu’nun 101 Büyük Oyuncusu. 2018 yılında EuroLeague Basketball tarafından sınırlı sayıda yayımlanan bir koleksiyon, Eski Kıta’da basketbolun bugünkü seviyeye gelmesinde rol oynayan isimleri onurlandırıyor. Bu büyük isimlerin birçoğunu 1969 yılından itibaren yazmaya başlayan yazar Vladimir Stankovic, efsanelerin kişisel hikayelerini anlatıyor ve Avrupa basketbolunun köklerinin, başka hiçbir yerde olmayan bir takım dinamiği yaratarak burada dünyanın her yerinden sporcu ile beslendiğini ve çok uzun olduğunu gösteiyor. O, kitabı kaleme aldığı dönemde emekli olmuş ve kendilerinden sonra gelen birçoklarını etkilemiş oyuncuları konu alıyor. Dileriz keyif alırsınız!
Joe Arlauckas: Rekorların Adamı
Eğer bir konuk takım 0/11 ile üçlük atmışsa muhtemelen düşüneceğiniz son şey, o takımın toplam 115 sayı atıp maçı 19 sayı farkla kazanacağını beklemek olur. Hatta bu takımın oyuncularından birinin 63 sayı atarak tarihe geçmesini daha da az beklersiniz muhtemelen! 26 Şubat 1996 günü Bologna’da Kinder ile Real Madrid arasında oynanan bir EuroLeague maçında tam olarak bu yaşandı. İspanyol ekibi, maçı 96-115 kazandı. İlk yarıda 58, ikinci yarıda 57 sayı attılar. Uzun forvet Joe Arlauckas 39 dakika sahada kaldı ve 24/28 ikilik, 15/18 serbest atış isabeti bularak 63 sayı attı. Ayrıca 11 ribaund aldı, 2 asist yaptı ve 4 top çalarak toplamda 80 verimlilik puanının üzerine çıktı! Resmi istatistik kağıdında sadece kaç faul aldığını göremiyoruz ama 18 serbest atış kullandıysa en az 9 faul almış olmalı. 2 faul yaptı. Hem Pablo Laso (Laso maçı 9 asist ile bitirdi) hem de Jose Miguel Antunez, üç sayı çizgisinin gerisinden üçer, Ismael Santos iki, Santi Abad, Zoran Savic ve Arlauckas da birer atış kaçırmış olsa da hücum açısından unutulmaz akşamlardan biriydi.
63 sayı atan Arlauckas, aynı turnuvada 1965 yılında Radivoj Korac’ın attığı 99 sayının hâlâ çok uzağındaydı ama modern Turkish Airlines EuroLeague rekortmenleri 41 sayılı Alphonso Ford, Carlton Myers, Kaspars Kambala ve Bobby Brown’ın yine de çok üzerinde. (Ed. Notu: Yazının yazıldığı dönemde Shane Larkin, 49 sayı ile rekor kırmamıştı.)
Bologna’da harika gece
“İnanılmaz bir maçtı” diyor o maçı 16 sayı ile Real Madrid‘in en skorer ikinci oyuncusu olarak tamamlayan Zoran Savic ve Arlauckas’ın o muhteşem performansını hatırlıyor. “Joe, ilk 1-2 şutunu kaçırdı ama sonra her şeyi soktu. Çok rahat oynadı ve kimse o kadar sayı attığını fark etmedi bile. Maçtan sonra hepimiz istatistik kağıdına bakınca şaşırdık. Joe, doğuştan bir hücum oyuncusuydu. Harika bir şutu vardı ve hem şut hem de ribaund için harika bir zamanlamaya sahipti. Potaya hem yüzü hem de sırtı dönük nasıl oynaması gerektiğini biliyordu. Hücumda çok fazla kaynağı vardı ve harika bir takım arkadaşıydı.”
Litvanya asıllı Joseph “Joe” Arlauckas, 20 Temmuz 1965’te Rochester, New York’ta dünyaya geldi. Basketbol damarlarında geziyordu ancak gençliğinde beyzbolu tercih etti. Jefferson High School’da basketbol oynadı ancak Niagara University’deki ilk yıllarında bu sporu profesyonel olarak yapacağını düşünmüyordu. Son iki sezonunu çok iyi geçirdi (17,4 sayı). Fiziği (2,04 m) ve sahip olduğu yetenekler ile 1987 NBA Draftı’nda onun için bir kapı açıldı. Sacramento Kings, dördüncü turda 74. sıradan seçti onu. Otis Thorpe, Harold Pressley, Joe Kleine, Ed Pinckney ve Lasalle Thompson ile takım arkadaşı olacaktı. Hepsi de onun pozisyonunda oynuyorlardı. Bir maçta hatta 17 sayı attı ancak kalmasına yetmedi. Yalnızca 9 maça çıkıp 34 sayı ve 13 ribaund ürettikten sonra Aralık 1987’de serbest bırakıldı.
Yeni durağı Avrupa olacaktı. İtalya’nın Juventus Caserta ekibiyle anlaştı ve NBA’de oynayan ilk Avrupalı Georgi Gluchkov’un yerine takıma katıldı. Orada Oscar Schmidt gibi bir süperskorer ve büyük İtalyan genç yıldız Ferdinando Gentile ile karşılaştı. İtalya Kupası finalinde Varese’ye karşı Arlauckas ilk kupasını kazandı. Caserta, iki uzatma sonunda 113-100 kazandı. Arlauckas, 13 sayı ile katkı verdi ancak normal sezon bitmeden kariyerinde ikinci kez kadrodan kesik yedi. 12 maçta 10,7 sayı ve 4,7 ribaund ortalamaları yakaladı.
İspanya’da yeniden doğuş
Arlauckas’ın kariyerindeki yeni dönem İspanya’da başlayacaktı. Caja de Ronda forması giymek üzere Malaga’ya gitti. Başlangıçta koç Mario Pesquera ile pek anlaşamadı ancak yavaş yavaş daha iyi uyum sağladı ve Milano‘da Avrupa şampiyonluğu yaşayan pivot Ricky Brown ile harika bir ikili oldu. Estudiantes, Joventut ve karşısında Arlauckas’ın 45 sayı attığı Barcelona’yı geçtikten sonra İspanya Ligi’nin yeni bir yıldızı olduğu fark edildi. Malaga’daki iki yılında 21,6 sayı ortalaması yakaladı ve 1990’da Baskonia‘ya gitti. Birleşik Amerikalı koç Herb Brown, durup dinlenmeyen gözlemci Alfonso Salazar ve başkan Josean Querejeta, o harika imzanın arkasındaki kişilerdi. Vitoria’daki üç yılında 22,0 sayı ortalaması ile oynadı. Pablo Laso ile birlikte harika bir guard – uzun forvet ikilisi olurken uzun ikilisindeki ortağı da Porto Rikolu Ramon Rivas oldu. 1992 Barcelona Olimpiyatları öncesi Litvanya Basketbol Federasyonu, Arlauckas’ı Litvanyalı kökenlerinden ötürü milli takımda oynatmaya çalıştı ancak o kabul etmedi. Kısa bir süre sonra Real Madrid‘de Arvydas Sabonis ile oynayacaktı.
Korac Kupası’nda Avrupa, harika bir skoreri keşfetti. Zadar karşısındaki iki maçta 79 sayı (40+39) attı. Çekoslovakya’dan Banik karşısında kendini aşarak iki maçta 87 sayı ve 32 ribaund üretti. 1992-93 sezonu Koraç Kupası’nı 32,0 sayı ve 11,7 ribaund ortalamaları ile tamamladı. Ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi.
Vitoria’daki üç sezon, Arlauckas’a Real Madrid‘in kapılarını açtı ve burada “hemşehrisi” Sabonis ile buluştu. Başlangıçta birbirlerini anlama konusundaki bazı sorunlara rağmen biraz zamanla ayrıntılar aşıldı. Daha sonrasında Avrupa basketbolu tarihinin en iyi uzun forvet – pivot ikililerinden birini oluşturdular. 1994-95 sezonunda henüz genç olan Zeljko Obradovic, takımın yeni koçu olarak Real Madrid ile anlaştı. Hâli hazırda Partizan ve Joventut ile iki Avrupa şampiyonluğu vardı. Şimdilerde Arlauckas, en çok öğrendiği koçun Obradovic olduğunu söylüyor. Karşılığında ise Obradovic, gelmiş geçmiş en sevdiği oyuncularından biri ile ilgili yalnızca hoş sözler söylüyor:
“Kelimenin en olumlu hâli ile gerçek bir ‘katil’di. Bir insan ve oyuncu olarak takımımda olduğu için çok gururluyum. Galibiyetler ve sayılar zamanla unutuluyor ancak iyi insanları hiç unutmuyorsunuz. Joe da en iyilerden biriydi.”
Muhteşem hafızası ile Obradovic, Kinder maçını hatırlatıyor hemen. O maç dün olmuş gibi hatırlıyor: “Kontrollü basketbolu, düşük skoru, düşük tempoyu seven bir koç olarak görülüyordum. Sonra Bologna’da Joe’nun gerçek bir şölen verdiği maçı oynadık. Her şeyi rahatlıkla soktu. Komple bir oyuncuydu, her şeyi yapabiliyordu. Şut atabiliyor, ribaund alabiliyordu, hızlıydı, tekniğe sahipti, cesurdu. Kariyerim boyunca çalıştırdığım en iyi oyunculardan biriydi.”
Zaragoza, 17 yıl sonra
O harika maçın olduğu sezon Real Madrid, Avrupa şampiyonu oldu. 1978’den beri beklenen kupa, Zaragoza’daki Final Four’da 13 Nisan 1994 günü geldi. Yarı finalde Real Madrid, Limoges’u 62-49 geçerken Arlauckas 12 sayı attı. Finalde ise Los Blancos, Olympiakos’u 73-61 mağlup ederken Joe 16 sayı ve 4 ribaund ile oynadı. Sabonis ise 23 sayı ve 7 ribaund ile takımını taşıdı.
Arlauckas’ın en büyük silahlarından biri, kendisinden büyük yıldızlarla hiçbir sorun ya da haset yaşamadan oynayabilmesiydi. Caserta’da Schmidt ile yaşadığı deneyim hariç, oynadığı yıldızlarla hep harika ikililer oluşturdu. Sabonis, NBA’e gittikten sonra Real Madrid’in yeni yıldızı Dejan Bodiroga’ydı ve Arlauckas, onunla da harika bir anlayışa sahipti. 1997 Saporta Kupası finalinde Mash Verona karşısında Real Madrid 78-64 kazanırken en skorer oyuncular 19 sayılı Alberto Herreros, 18 sayılı Joe Arlauckas ve 17 sayılı Dejan Bodiroga’ydı.
Real Madrid’de geçen beş yıl sonra Arlauckas, AEK Athens forması giymek üzere Yunanistan’a gitti. Ülke, atmosfer ve basketbol tarzı değişikliği onun için zor oldu. Daha ılımlı bir sezon geçirdi (13,8 sayı). Aris forması giydiği bir sonraki sezon, biraz daha iyiydi (17,4 sayı) ancak en iyi yılları artık geride, İspanya’da kalmıştı.
Emekliliği sonrası Birleşik Devletler’e gitti ancak İspanya aşkı onu Madrid’e döndürdü. EuroLeague TV’de yorumcu olarak görev almaya başladı. Asıl tutkusu ise uzun oyunculara basketbol ile ilgili bildiklerini anlatmak olacaktı.
Kendisi basketbol ile ilgili çok şey biliyor.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!