by Logan Murdock – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 17 Ağustos 2020 tarihinde The Ringer‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Damian Lillard, Cumartesi günü Memphis Grizzlies karşısında aldıkları 126-122’lik galibiyetten saniyeler sonra, namını salmış bir adam olarak sahadan ayrıldı. 31 sayı, 2 ribaund ve 10 asistlik performansı, yalnızca takımı Portland Trail Blazers‘a playoff biletini kazandırmadı, aynı zamanda NBA’in yakın geçmişinin en unutulmaz bireysel serilerinden birinin ihtişamını perçinledi.
16 günde çıktığı dokuz maçta Dame, 37 sayı ortalaması yakaladı, fanus MVP’si seçildi ve elenmenin eşiğindeki Portland’ı Lakers ile oynayacakları playoff ilk tur eşleşmesine taşıdı. Bu süreçte Lillard, Sixers‘a 51, Dallas’a 61 sayı attı ve Nets karşısında sezonu kurtaran galibiyette de 42 sayı daha yolladı ve herkese adeta “bu isme saygı duyacaksınız” dedi.
O patlama, başarısızlıktan -hatta iki başarısızlığın sonucunda- gelen bir patlamaydı. Clippers karşısında 18 saniye kala 1 sayı farkla gerideyken Dame, Portland’ı öne geçirebilecek iki serbest atışı kaçırdı. Daha sonrasında kenarda Marcus Morris ve Patrick Beverley kendisi ile alay etti. Beverley bileğine dokundu, Lillard’ın “Dame Time” kutlamasını taklit etti. Morris ise kahkaha attı. Paul George, daha sonra bu ikiliye katılarak Instagram üzerinden Lillard’ın kaçırdığı şutlarla ilgili bir yorum yaptı ve Portland guardının kardeşi de daha sonra bu atışmaya dahil oldu.
Ancak Lillard’ın ailesi ve arkadaşları için yıldız ismin tarihi cevabı hiç de sürpriz olmadı.
Lillard’ın motivasyon kaynağını anlamak, memleketini anlamak demek. 98. Cadde’den sağa döndükten sonra Edes’ten bir kez daha sağa dönüp Lillard’ın ergenlik döneminde oyununu geliştirdiği Jinkins Recreation Center’da durmak demek. Nine-Eight’e gidip International’dan sola döndükten sonra Lillard’ın çocukluğunda oynadığı Rainbow’a park etmek demek. En önemlisi de direniş ve Afroamerikalı toplumun azmini ortaya çıkaran şehri bilmek demek.
San Francisco’nun gölgesindeki Oakland, Bay ile karıştırılan şehir. Black Panther Party burada kuruldu. Tupac Shakur, “oyunu” burada öğrendi. Oakland ayrıca yüksek suç ve “keder” oranları ile de biliniyor. Tüm bunlar, şehrin sakinlerinin huylarıyla birleşiyor.
Lillard’ın ailesi ile yakın bağları olan Oakland sakini Aalim Moor, şunları söylüyor: “Bize saygı duymadığınızı düşünüyoruz. Bize daha düşük insanlar gibi bakıyorsunuz. Bize insanların gitmek, bulunmak istemediği bir yer gibi bakıyorsunuz.”
Lillard, Oakland’ın en tarihi mahallelerinden Brookfield’da büyüdü. Brookfield’da konut geliştirme 1940’larda başladığında hedef, İkinci Dünya Savaşı Sırası’nda işçi akını için konaklama yeri oluşturmaktı. Güney’den gelen Afroamerikalıların Büyük Göç’ü ile birleşen savaş, Siyah Amerikalıların, Bay bölgesine binlerce kişi hâlinde gelmelerine neden oldu. 1940’lı yıllarda Siyah nüfusu 8.462’den 21.770’e fırladı ve siyahlar, Eimhurst, Brookfield ve komşu Sobrante Park’ta evler alarak The Town etrafında yerleşmeye başladı. Irkçılık, Batı’ya da kayarken Oakland, siyah halkın “American Dream”den bir parça görebildiği bir yer gibiydi. Ancak yıllar içerisinde birbirine sıkı sıkıya bağlı olan toplum, “crack (kokain) salgını” ile parçalandı. Uyuşturucu, şehrin siyah halk tarafından yerleşilen bölgelerinde dolaşırken tacirler de kendi bölgeleri için savaşıyordu ve neticede cinayetler fırladı. Dame’in doğduğu 1990 yılında Oakland’da 146 kişi öldürüldü.
Lillard’ın lise koçu Ray Young, “Brookfield Köyü’nde büyüyorsanız savaşmak zorundasınız” diyor. “Bence Dame’in kavgası da buradan geliyor. Sanırım genç yaşta içine işliyor bu, nasıl hayatta kalacağınızı öğreniyorsunuz. Eğer tüm bunların arasından çıkabiliyorsa insan deli gibi güçlü oluyor. Her şeyi görüyorsunuz orada, eroin bağımlıları, ayyaşlar, p*zevenkler, o*ospular, üçkağıtçılar… The Town, The Town işte.”
Young, şehrin köklü bir tarihi olan ama pek de iyi anılmayan AAU takımı Oakland Rebels’ın koçu. Rebels, mezunları arasında LeBron James, Leon Powe ve Kendrick Perkins gibi isimler bulunan şehrin daha gösterişli takımı Oakland Soldiers’ın gölgesinde yaşıyor. Soldiers, Nike ürünler ile çalışıp üst düzey turnuvalarda oynuyorken Rebels, Berkeley’in Batı Kampüsü’ndeki eski salonda antrenman yapıyormuş.”
Rebels mezunu Golden State Warriors guardı Juan Toscano-Anderson “Biz Rebels olarak gerçekten Oakland’ı temsil ediyorduk. Gerçekten Bay’i temsil ediyorduk. Bay Bölgesi’nin farklı yerlerinden gelenler vardı ama Rebels gerçekten Oakland demekti” diyor. “Soldiers’ta oynayanlardan bu unvanı almak için değil. Oakland’lı olan çok kişi vardı. Jabari (Brown), Kiwi (Gardner) ve başkaları… Onlara sallamak için değil ama onlarda Nick Johnson, Kyle Wiltjer, Stanley Johnson da vardı. Bu çocuklar Los Angeleslı, Portlandlı, Arizonalı. Gerçek Oakland değil.”
O dönemde Lillard, diğer oyunculardan biriydi sadece. Karne notlarının neredeyse kariyerini bitirdiği Alameda Saint Joseph Notre Dame Lisesi’ne gittiğinde NBA’de skor patlamaları yapacak gibi gözükmüyordu.
“İkinci yılımda Saint’e gittim ve ilk dönemin sonunda bir süre oynayamadım notlarım yüzünden. Zor bir dönem geçiriyordum” diyordu Lillard, 2016’da ESPN’den The Undefeated’a verdiği röportajda. “Sınıfta tembel ve gönülsüzdüm. Takımdaydım ama maçta oynayamıyordum. Kötü bir noktadaydım. Uzun bir süre bu noktada kısılıp kaldım.”
Young, potansiyelini Teksas Duncanville’de, Great American Shootout’ta gördü. O dönem yaşça küçük olan Lillard, Adidas destekli, Tracy McGrady bağlantılı rakipleri karşısında Rebels formasıyla 25 sayı attı ve Oakland’ı maçın içinde tuttu ancak neticede 5 sayı farkla kaybettiler. Her ne kadar o maç, Lillard’ın kolej tarafından kabulü konusunda pek yardımcı olmamış olsa da Young, öğrencisinin bir şansı olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Weber State’te Lillard’ın yetenekleri, kolej basketbolunun en iyi saklanan sırrı olmadan önce bile aşikardı. İlk yılında ayağı kırılınca Oakland’a döndü. Çalışmalar sırasında Toscano-Anderson’a “Profesyonel olacağım. NBA’e gideceğim. Draftta seçileceğim” diyordu. O dönem 18 yaşında olan Toscano-Andersno, Lillard’ın diğer tanıdıkları gibi pek de emin değildi.
“Dame’in büyük bir potansiyeli olduğunu görüyordum. Şahane oyuncuydu” diyor Toscano-Anderson. “Ama altıncı sıradan seçileceğini bilmiyordum. Bu kadarını beklemiyordum.”
İki yıl sonra Blazers, Lillard’ı 2012 NBA Draftı’nda altıncı sıradan seçti.
“Dame gibi bir oyuncu, hayatı boyunca hak ettiği takdiri görmedi. Kolejde üst sıralardan tercih edilmedi” diyor rap müzisyeni Mistah F.A.B. “Weber State’e gitti. Lisede bile hakkında çok konuşulmuyordu. Diğer guardlar hakkında konuşuluyordu. Soldiers bile onu denemedi ki o dönem herkes onlardaydı.”