Barcelona’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

20/Ağu/20 12:21 Ağustos 20, 2020

Utkan Sahin

20/Ağu/20 12:21

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Barcelona’nın modern EuroLeague yılları arasında forma giyen oyunculardan “muhteşem kadroyu” yarattı…

by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Elinizin altında geride kalan 20 yılı bir kitap gibi birleştirecek bir düğme olsaydı ve siz bu düğme bassaydınız… Nasıl olurdu?

Bu sorunun cevabını hayatın diğer alanlarında belki veremeyebiliriz ama sizi, bir takımın son 20 yılına götürebiliriz.

Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, bu yolculuğa ilk olarak ING Basketbol Süper Ligi’nin köklü takımlarıyla çıktı. Son dönemde karşınıza ligimizdeki bazı takımların son 20 yılındaki kadrolarından en iyi isimleri alarak, “Milenyum Kadroları” oluşturduk.

Şimdi ise aynı formatı Turkish Airlines EuroLeague’e taşıyor ve ligin köklü takımlarından Barcelona’yı karşınıza çıkartıyoruz.

Oyunun kurallı belli: 2000’den bu yana Katalan ekibinin kadrosunda yer alan  oyuncularından 12 kişilik bir kadro oluşturmak!

Neyse lafı uzatmadan gelin önce bizim oluşturduğumuz kadroya bakalım. Ardından siz de lütfen sosyal medya üzerinden “Milenyumdaki Muhteşem Kadronuzu” gönderin.

Not: Modern EuroLeague, 2000’den bu yana süregelen kısımdır. 

Baskonia’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Anadolu Efes’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Panathinaikos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Fenerbahçe Beko’nun Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Zalgiris Kaunas’ın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Real Madrid’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Maccabi Tel Aviv’in Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

CSKA Moskova’nın Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Olympiakos’un Modern EuroLeague’deki En İyi Kadrosu

Oyun Kurucular

#13 Sarunas Jasikevicius

Oynadığı sezonlar: 2000-2003

Sarunas Jasikevicius’un görkemli kariyerini bölüm bölüm ayırırsak, herhalde Barcelona günlerine çıraklık günleri dememiz yanlış olmaz.

Evet, kendisi daha önce FIBA EuroLeague’de Union Olimpija formasıyla kendini kanıtlamıştı ve hatta Olympiakos karşısında playoff’ta unutulmaz performanslar da sergilemişti ama Litvanyalı efsane, ilk kez burada Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birinde oynamanın avantajlarını ve dezavantajları tattı.

Yaşadığı birçok an, onun için bir ilkti ama gösterdiği performans öyle “çırak” deyip geçebileceğimiz tarzda değildi.

Henüz genç yaşında bu önemli takımın, as oyun kurucusu olan Saras, büyük maçlarda ne yapabileceğini hemen gösterdi. Mesela 2001-2002 sezonunda Top-16 grubunda arka arka iki karşılaşma da maç kazandıran basketi atarak takımını ayakta tuttu.

2002-2003 sezonu da özeldi.

Takımın as oyun kurucusu olarak bir yandan saha içerisinde efsane Dejan Bodiroga, Gregor Fucka ve “genç” Juan Carlos Navarro’yu memnun etmesi, diğer yandan da yıldızının pek barışmadığı koç Svetislav Pesic’i tatmin etmesi gerekiyordu.

Saras, Final Four’a kadar bu görevi de harika bir şekilde yaptı.

Evet, Final Four performansı ondan görmeye alışık olduğumuz şekilde değildi. Belki de Avrupa kariyerinde ilk ve son kez onu bu kadar telaşlı bir şekilde gördük. Dolayısıyla da Barcelona’nın tarihinin ilk EuroLeague şampiyonluğunu kazandığı Final Four onun adına pek iyi geçmedi ama sezonun o noktasına kadar takımın en iyilerinden biriydi.

Saras, kariyerinin ilk büyük takım deneyimini Barcelona’da yaşadığı gibi, son büyük deneyimini de burada yaşadı.

2003 yazında takımdan ayrıldıktan tam 9 yıl sonra geri dönen efsane isim, 36 yaşında olmasına rağmen özellikle playoffta kritik katkılar verdi ve kariyerinin son Final Four’unu Barcelona formasıyla oynadı.

Özel bir oyuncuydu ve gençken de yaşlıyken de bu takımın tarihine damgasını vurdu. Şimdi ise ondan beklenen aynısını koç olarak yapması…

#10 Jaka Lakovic

lakovic_barcelona_tau_2009

Oynadığı sezonlar: 2006-2011

Jaka Lakovic’in Barcelona günlerini görkemli başladı, vasat ilerledi ve mutlu sonla bitti.

Kariyerinin başında KRKA Novo’da sergilediği muazzam bireysel performanslarla herkesin dikkatine çeken Sloven efsane, sonrasında Panathinaikos‘ta Zeljko Obradovic‘le birlikte Avrupa’nın en özel kısalarından biri olmayı başardı.

Onun 2006’da Barcelona’ya geçmesiyse ortalığı karıştırdı.

Atina’da takımın liderlerinden biriydi ve Panathinaikos‘un 3 yıllık bir aradan sonra Final Four’a dönmesinde büyük bir rol oynamıştı fakat 2006’da playoff’ta işler ters gidince sürpriz bir şekilde o da kariyerini Barcelona’ya taşıdı. Bu transfer Lakovic’i Zeljko Obradovic‘in kara listesine girmeyi başaran iki isimden biri yapmaya yetti.

Lakovic’in Barcelona günleri ise beklentilerin biraz aşağısında kaldı.

İlk yıllarında iyiydi. Özellikle Navarro’nun olmadığı sezonda tek başına takımı ayakta tutmayı başardı ama sonrasında yaşla birlikte performansı düştü. Yine de 2010’da Barcelona tarihinde ikinci kez EuroLeague zaferini yaşarken o da kadronun bir parçasıydı.

Özellikle de Real Madrid‘e karşı oynanan playoff serisinde 3. maçta deplasmanda kritik bir katkı vererek Katalanların, ezeli rakibini geçmesinde önemli bir rol oynadı. Sanırım iki takımın arasındaki ezeli rekabeti düşünürsek bu bile onun kadroya girmesi için yeterli…

#9 Ricky Rubio

Oynadığı sezonlar: 2009-2011

Barcelona’nın tarihine şöyle dönüp baktığımızda bu kadroda 3. oyun kurucu olarak yer alabilecek iki isim öne çıkıyor: Ricky Rubio ve Marcelinho Huertas!

İkisi arasında ise açıkçası subjektif bir tercihte bulunacağım.

Açıkçası Huertas benim her zaman biraz abartılmış bulduğum bir oyuncudur. En iyi günlerinde bile Barcelona seviyesi için biraz fazla güven vermeyen bir oyuncuydu. Rubio ise tam tersine bir durumda… Onun bu kıtada her zaman biraz fazla yıpratıldığını düşünmüşümdür.

14 yaşında yaratılan algı sonrasında onun, basketbolu değiştirecek oyuncu olarak lanse edilmesi bence onun buradaki kariyerini sanki başarısızmış gibi gösterdi ama özellikle ilk yılı gayet tatmin ediciydi.

Avrupa basketbolu onunla çok erken tanıştığı için Barcelona’ya geldiğinde herkes onu tanıyordu ama henüz 19 yaşında, uğruna 3 milyon 500 bin euro bonservis ödenmiş bir şekilde bu takıma geldi ve as oyun kurucu oldu. Kolay kolay herkesin mental olarak baskıya direnebileceği durum değil bu.

Buna rağmen 2010’da Barcelona şampiyonluğa yürürken Rubio takımın değerli parçalarından biriydi. Özellikle de şampiyonluk yolunda İspanyol guardın yarı finaldeki performansı gerçekten çok kritikti: 10 sayı ve 8 asist!

Onun hakkında çıkan eleştiriler, daha çok ikinci yılındaki performansıyla alakalı…

Hatırlarsınız, o sezona kendi evinde düzenlenecek olan Final Four’un en büyük favorisi olarak başlayan Barcelona, playoffta Obradovic’in Panathinaikos’una kaybetmişti. Rubio ise playoffun zayıf halkası olarak kalmıştı.

Fakat o günlerde bile Rubio, henüz 20 yaşındaydı. Ondan çok daha tecrübeli isimlerin bile kariyerlerinde böyle seriler olduğunu düşünürsek bence duvara çarpması oldukça normaldi.

Bu sebeple kariyerinin başında yaratılan algı bir yana, Rubio’nun Barcelona kariyeri gayet tatmin ediciydi ve her zaman Huertas’tan daha iyi bir oyuncuydu. Felaket oynadığı Panathinaikos serisinde bile öyleydi.

Şutör Guardlar

#11 Juan Carlos Navarro

Oynadığı sezonlar: 2000-2018

Bir kulübün efsanesi olmak için ne yapmanız gerekir?

Kulüp tarihi için unutulmaz başarılar kazandırmak? Evet, olabilir. Kulüp tarihinde kırılamayacak rekorlara imza atmak? Evet, bu da olabilir. Altyapıdan yetişip 22 yıl boyunca bilfiil kulüple yaşamak? Bu da olabilir.

Bu ve bu tarz sorularından bir tanesine olumlu cevap verebilmek bir kulübün efsanesi olmak için yeterli. Juan Carlos Navarro ise neredeyse aklınıza gelebilecek bütün sorulara olumlu cevap verebilen bir efsane!

Barcelona formasıyla küçük yaşlarda tanışan ve 17 yaşından itibaren de A takımda oynayan İspanyol efsane, bu kulüp için bütün her şeyi yaptı. Küçük bir NBA macerası dışında 22 yıl kulübün formasını giydi. Barcelona’yla birlikte EuroLeague şampiyonlukları kazandırdı ve bırakın Barcelona tarihinin rekorlarını EuroLeague tarihinin rekorlarını kırdı.

Avrupa basketbolunun en güçlü takımlarından biri olan Barcelona’dan son 20 yılda birçok yıldız isim geçti ama hiçbirinin bu kulüpteki yeri Navarro’yla kıyaslanamaz. Özellikle de 2009 ve 2010 yıllarında yaptıklarını düşünürsek…

Katalanlara tek başına liderlik yapan efsane isim, 2009’da önce kişisel olarak MVP ödülünü kazandı, sonrasında ise 2010’da bu kulübü şampiyon yaptı. 2010 finalinde yaptıkları gerçekten özeldi. Yetenek olarak Olympiakos çok daha ağır bassa da Navarro, tek başına hepsine meydan okudu ve onları yendi.

Navarro’nun Barcelona’da iyi günleri de oldu, kötü günleri de… Mesela basketbolu bırakmakta biraz zorlandığı için, son yılları pek de iyi değil ama bir kulüple özdeşleşmek denilince EuroLeague’de ilk o akla gelir. Resmen, Barcelona’nın EuroLeague’deki canlı karşılığı o’ydu.

İsteseydi, çok rahat bir şekilde NBA’de kalabilirdi. Memphis’te geçirdiği çaylak sezonunda bunu bize gösterdi ama yıldız isim, bunu tercih etmedi. “La Bomba” buranın, Barcelona’nın bir efsanesi olmayı tercih etti. İyi ki de böyle yaptı.

Söylemem gerekiyor mu bilmiyorum ama bu kadrodaki kaptanımız da kesinlikle o! Yani Barcelona ve Navarro bence artık özdeş kelimeler… Böyle bir algıyı başka kimse için kolay kolay söylemezsiniz…

#5 Gianluca Basile

Oynadığı sezon: 2005-2010

Büyük takımlarda saha içerisinde puzzle’ın  bütün parçalarının mükemmel bir şekilde oturmasını sağlayan harika rol oyuncuları vardır. İşte ne zaman bu oyunculardan bahsetsek benim aklıma hep Gianluca Basile gelir.

Hatırlarsınız; İtalyan yıldız, Fortutido Bologna günlerinde gayet gösterişli bir skorerdi. Harika şut yeteneğiyle birlikte genç yaşında İtalyan deviyle birlikte EuroLeague’de final gördü.

Sonrasında Barcelona’ya geçen Basile, 5 yıllık Katalanya macerası boyunca çift haneli sayı ortalaması yakalamadı ama onun sahada olduğu anlar genellikle Barcelona’nın lehine işledi.

İşin hücum tarafında başta Navarro olmak üzere bütün kısaları harika bir şekilde tamamladı. Çünkü zeki bir oyuncuydu. Sahada o anda kendisinden ne istendiğinin hep farkında olurdu. Keza savunma tarafında da hiç fena değildi. Bugün belki EuroLeague tarihindeki en iyi 10 kısa savunmacı arasında onu hemen saymayız ama oyun zekasını her zaman orada da gösterdi.

Xavi Pascual tarafından genellikle 6. adam gibi kullanılan Basile, son senesinde pek iyi değildi ama şampiyonluğun geldiği maçta Olympiakos karşısında iki kritik üçlük atarak o da taşın altına elini soktu ve Barcelona günlerine çok istediği EuroLeague kupasıyla son verdi.

Kısa Forvetler

#10 Dejan Bodiroga

Oynadığı sezonlar: 2002-2005

Dejan Bodiroga, bir takımın formasını giydiyse “Kral” o kadroda yer alır!

2002’de tüm Avrupa’nın gözü önünde Panathinaikos‘la tarihin en iyi kadrolarından biri olan Virtus Bologna’yı kendi evinde yıkarak şampiyon olan efsane isim, şampiyonluk sonrasında kendine daha da zor bir görev seçti.

Atina’da yaşanan ekonomik krizle birlikte oradan ayrılan Bodiroga, ezeli rakibi Real Madrid‘in aksine bir türlü EuroLeague kupasını kazanamayan Barcelona’ya o acıyı dindirmek için gitti.

Hedef belliydi! Başkanlık seçimleri sebebiyle nasıl geçen sezon Barcelona rüya gibi bir kadro kurduysa aynısı 2002 yazında da oldu. Rüya gibi o kadronun liderliği ise elbette Avrupa’nın kralındaydı.

Bodiroga vitesi yavaş yavaş açtı.

Normal sezon gruplarında sahneyi genç yıldızlara bıraktı. İşlerin sertleştiği TOP-16’da ise yavaştan kontrolü eline aldı ve takımı rahat bir şekilde Final Four’a götürdü.

Palau Blaugrana’daki Final Four’da ise sahne onundu.

Yarı finalde genç yıldızlar susarken Bodiroga bir diğer efsane Gregor Fucka’yla birlikte CSKA Moskova’yı yıktı. Finalde aynı tarife vardı. Barcelona maçın favorisi olsa da daha önce favori olduğu şampiyonlukları kaybetmişti ama Bodiroga bir sürprize izin vermedi.

Maç boyunca Benetton ne zaman maçı değiştirmeye çalışsa cevap veren efsane isim, 20 sayılık performansıyla Barcelona’nın tarihinde ilk kez EuroLeague şampiyonluğunu kazanmasını sağladı.

Final Four’un MVP ödülü mü?  2002’den sonra bir kez daha onun kucağındaydı.

Bodiroga’nın diğer iki sezonu ise Maccabi‘nin büyük hegemonyasına takıldı. Fakat fark etmez efsane isim, bir türlü gelmeyen o EuroLeague zaferini bu büyük kulübün müzesine soktu. Yeter de artar bile…

#33 Pete Mickeal

Oynadığı sezonlar: 2009-2014

Pete Mickeal, modern EuroLeague döneminin özel ikinci adamlarından biri!

Baskonia‘da geçirdiği harika 2. sezonun ardından Xavi Pascual’in radarına takılan Amerikalı forvet, Barcelona’daki meşhur solak kısa forvet akımının önde gelen ismi oldu.

2010’da zafere ulaşan Barcelona takımını hatırlarsınız.

İşin hücumda Juan Carlos Navarro’nun yeteneklerine bağımlı olan o kadro, savunmada ise muazzam bir takımdı. Bazı savunma takımları vardır, sertlik içlerine işler. İşte o Barcelona kadrosu da öyle bir takımdı.

O kadroda sertlik belki iki harika savunmacı uzundan geliyordu ama işleri değiştiren Mickeal’in kanatlardan hem 3 numaralara hem de 4’lere kurduğu üstünlüktü.

Amerikalı kanat, işin savunma tarafının yanında hücumda da Navarro’nun en büyük yardımcısıydı. 12.0 sayı ortalamasıyla kadroda çift hanelere çıkan iki isimden biriydi. Onun sırtı dönük hücumları takımım önemli bir opsiyonuydu.

Bunu finalde de gösterdi. Olympiakos karşısından ilk çeyrekte 10 sayı atarak bütün dengenin takımının lehine dönmesini sağladı.

Bir sonraki sezon onun sakatlığı sebebiyle olmaması da bütün dengeyi değiştirdi. O sahada olabilse Barcelona belki de Panathinaikos sürprizini yaşamayacaktı.

Sonraki iki sezonda da takımının en önemli isimlerinden biriydi ama 2013’te yine sakatlanınca kariyeri sessiz sedasız bitti.

Belki bir yıldız değildi ama EuroLeague’de ikinci adam denilince akla ilk gelen isimlerden biri hep o oldu, muhtemelen olmaya da devam edecek.

Uzun Forvetler

#25 Erazem Lorbek

Oynadığı sezonlar: 2009-2014

EuroLeague basketbolu nasıl Pete Mickeal’ı sakatlığa kaptırdıysa aynısı Erazem Lorbek’te de yaşadı. Hatta çok daha üzücü çünkü Lorbek, lig tarihine geçebilecek bir yetenekti.

Henüz 20 yaşındayken Skipper Bologna’yla final oynayan Lorbek, basamaklar çabuk çıktı. Özellikle Benetton’dan sonra gittiği her yerde katkı verdi.

2010’da onun CSKA Moskova’dan Barcelona’ya geçişi ligin dengelerini büyük ölçüde değiştirdi. Lorbek’in gelişiyle birlikte iç dış dengesini daha iyi oturtan Barcelona, şampiyonluğa ulaştı.

Belki 5 yıllık Barcelona günlerinde sadece tek bir sezonda çift haneli sayı ortalaması tutturdu ama Sloven uzunun hücumdaki farklı farklı silahları olması Pascual’in elini hep kuvvetlendirdi. Takımın dengesinin oturması için onun varlığı gerçekten önemliydi.

Lorbek, ilk şampiyonluğuna ulaştığında 26 yaşındaydı ve çok daha fazlasını kazanabilecek yeteneklere sahipti fakat 2012’den sonra yaşadığı sakatlıklar onun için sonun başlangıcı oldu.

Sloven yıldız dönmek için çok uğraştı ama dizleri buna izin vermedi ve erken yaşta emekli olmak zorunda kaldı.

Yine de kariyeri 30’unda bitmek zorunda kalmış bir oyuncu olarak Barcelona’nın tarihine geçmeyi başardı. Düşünün, Lorbek daha fazla oynayabilse neler değişirdi?

#33 Nikola Mirotic

Oynadığı sezon: 2019-?

EuroLeague’in son 10 yıldaki en görkemli transferi elbette bu listede yer alacaktı.

2019 yazında Mirotic’in Barcelona’yla anlaşmasıyla birlikte Avrupa basketbolunda yaşanan şaşkınlığı herhalde ömrümün sonu boyunca unutamayacağım.

Biliyorsunuz; Avrupa basketbolu, 2010 sonrası dönemde NBA karşısında sürekli erirken resmen çaresiz bir şekilde ellerindeki oyuncuları yetiştirerek burada bulundukları sürecin tadını çıkarmaktan başka çaresi olmayan bir kültür olarak karşımızda.

Buna antitez oluşturacak bir isim olarak geldi Katalunya’ya Nikola Mirotic!

Geldikten sonra verdiği röportajlarda da NBA’de bir kenar şutörü olarak milyonlar kazanmaktansa Avrupa basketbolunda ele avuca gelir bir role sahip olmak istediğini söyledi. Sahip oldu da böyle bir role…

Barcelona’nın 2019-20 sezonundaki inişli çıkışlı yürüyüşünde Svetislav Pesic’in takımını taşıyan isim hep o idi. Kısaların yaşadığı sıkıntılar, Amerikalı oyuncuların Pesic’le anlaşamaması… Hepsini bir kenara koyarsanız Mirotic çok özel performanslar sergiledi ve ligin MVP adaylarından birisiydi.

Şimdi Sarunas Jasikevicius komutasında çok daha başarılı olmanın peşinden koşacaklar, Mirotic de tekrar bu takımın lideri olacak.