by Tim Bonteps, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 22 Ağustos 2020 tarihinde ESPN’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Dallas Mavericks’in yıldız oyuncusu Luka Doncic yerde yatıyordu. Milwaukee Bucks karşısında potaya doğru giderken yapılan müdahaleden sonra faul düdüğü çıkmamıştı. Doncic’in koçu Rick Carlisle, tıpkı bütün koçların yaptığı gibi oyuncusunu savunmak için hakemlere bağırmaya başlamıştı.
“Dört kez faul yapıldı!” diye tekrar tekrar hakem David Guthrie’ye bağırıyordu Carlisle ve bu isyanı teknik faul almasıyla sonuçlanmıştı.
Benzer bir reaksiyonu takımının Boston Celtics karşısında oynadığı maçta Portland Trial Blazers koçu Terry Stotts da vermişti. “Bu tam bir saçmalık!”
İki koçun da isyanı boş AdventHealth Arena’nın en üst katından bile duyulabiliyordu. Salonda koçların sesini bastıracak taraftarlar yoktu. Orlando Fanusunda oynanan maçlar esnasında sahadaki oyuncuların ve koçların birçok şikayeti maçı televizyonları başından izleyen seyirciler tarafından duyulabiliyordu.
Florida’da ESPN Wide Word of Sports Complex’te oynanan maçlarda taraftar seslerinin olmaması oyuncular, koçlar ve hakemler arasında yeni bir dinamiğin oluşmasına sebep oldu.
Hakem Josh Tiven, bu durumu “10 yıllık kariyerim boyunca benden 25 metre ötedeki bir yardımcı koçun ‘Şu düdüğü çalın artık’ diye bağırmasını hiç duymamıştım. Ancak Orlando’daki maçlarda bu isyanları duyabiliyoruz.” diyerek anlatıyordu.
Orlando’da oynanan maçlar esnasında hakemlerin de maç yönetimi sırasındaki yaklaşımlarını tekrar gözden geçirmesi gerekti. Tam olarak görmedikleri bir pozisyonda faulün sesini duyabiliyorlardı. Peki böyle bir durumda nasıl bir tutum izlemeleri gerekiyordu? Bir yandan hakemlerin her kararlarından sonra oyunculara ve koçlara yaptıkları açıklamaların seyirciler tarafından duyulduğunu biliyorlardı. Oyuncuların maç esnasında verdikleri tepkiler herkes tarafından duyulabiliyorken bu durumu nasıl idare etmeleri gerekiyordu?
26 yıllık hakem James Capers, ligin en tecrübeli hakemlerinden birisi. O da bu durum hakkında “Sıra dışı bir deneyim oluyor. Daha önce böyle bir şey yaşayacağımızı hiç düşünmemiştik. Bu sıra dışı şartlara hızlı bir şekilde ayak uydurmaya ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Hakemler doğal olarak oyuncuların saha içerisindeki şikayetlerini duymaya alışıklar.
NBA hakem komitesinin başkan yardımcısı olan Monty McCutchen gülerek “Hakemlerimiz maçları yönetirken oyuncuların hemen yanında oluyorlar. Bu şikayetleri duymaya tabii ki alışıklar” diyor.
Seyircilerle dolu NBA salonlarında sesleri zar zor duyuluyorken oyuncuların ve koçların hakemlere bağırması farklı bir şey. Ancak bu dialoglar boş salonlarda gerçekleşirken ve televizyonları başında maçları takip eden seyirciler tarafından duyuluyorken işler fazlasıyla değişiyor.
Geçtiğimiz günlerde Utah Jazz ile Denver Nuggets arasında oynanan playoff maçında bu durumun en net örneklerinden birisi yaşandı.
Üç sayılık atış kullanan Jordan Clarkson, şut esnasında Jamal Murray’nin kendisine faul yaptığını düşünüyordu. Clarkson, savunmaya dönerken bağırarak en yakınındaki hakem Curtis Blair’e bunu söyledi. Pozisyon devam ederken Blair daha fazla bu şikayetlere dayanamadı ve Clarkson’a teknik faul çaldı.
Bunun üzerine Utah Jazz koçu Quin Snyder, Jamal Murray teknik faul atışını kullanırken sahanın öbür tarafından hakemlere bağırmaya başladı. Snyder bağırırken bir yandan da el jestleriyle şikayetini hakem Blair’e belli etmeye çalışıyordu.
Bu hareketler hakem Scott Foster’ın bakış açısından Quin Snyder’a teknik faul çalmak için yeterliydi.
Foster’ın kararından sonra Snyder, bu sefer Foster’a “Bu da ne böyle?” diye bağırmaya başladı ancak tecrübeli hakem, bu şikayetin üzerine surat ifadesini bile değişmiyordu. Biraz sakinleşmek için birkaç adım uzaklaşan Snyder, hala tamamen sakinleşmemişti ve tekrar bağırmaya başladı.
“Bu çok kötü bir karar Scott” diyordu Snyder. “Kendi oyuncum hakkında konuşuyordum!”
Bu, herhangi bir playoff maçında rahatlıkla karşılaşabileceğiniz bir durumdu. Ancak bu karşılaşma seslerin rahatlıkla duyulabileceği boş bir salonda oynanıyordu ve sadece salonda bulunan herkes tarafından değil televizyonları başında maçı izleyen basketbolseverler tarafından da duyulmuştu.
Bu tarz anları, herkes tarafından farkedilebilecek şekilde yaşamak 45 hakem için yeni bir deneyim ve Capers gibi hakemler de bu tarz durumlar yaşanmadan önce bunun üzerine düşünmeye başlıyorlar.
“Bizim için, içinde bulunduğumuz şartlara adapte olabilmek için yapmamız gereken şey oyuncuları ve koçları olaylar büyümeden mümkün olduğu kadar sakinleştirebilmek.” diyor Capers. “Buradaki sorun oyuncuların ve koçların kabul edilemez şeyler söylemeleri değil, söylediklerinin herkes tarafından duyulabiliyor olması.”
Normal şartlar aslında asla gerçekleşmemesi gereken diolaglar da şu anda bu denklemin bir parçası haline gelmiş durumda. Örnek olarak sahanın öbür tarafında benchin arkasında oturan birisinin ne söylediği normal maçlar esnasında hakemler tarafından duyulmuyordu bile. Ancak şu anda salondaki her ses herkes tarafından duyulabiliyor ve bu da hakemlerin maç esnasındaki düzeni sağlamasını zorlaştırabiliyor.
“Bu konu hakkında daha önce konuştuk. Herkesin biraz daha sakin olması gerekiyor.” diyor Tiven. “Böyle bir ortamda, görev yaptığımız 25-30 yıllık dönem boyunca hiç duymadığımız şeylere şahit olabiliyoruz… Lig yönetimi de bizimle bu konu hakkında konuştu ve bu tarz anları iyice tartmamız gerektiğini, mecbur kalmadıkça teknik faul çalmamamızı istedi. Ama burada farklı durumların gelişmesine de açık kapı kalıyor.”
Oyuncular, koçlar ve hakemler arasındaki bu etkileşimler şu anda çok daha geniş kitleler tarafından takip edilebiliyor. Televizyon başında maçları takip eden seyirciler, hakemlerin verdikleri herhangi bir kararın ardından hakem masasında pozisyonu açıklarken söylediklerini duyabiliyorlar. Tıpkı NFL hakemlerinin maçlar esnasında yaptıkları açıklamaları seyircilerin duyabildiği gibi.
“Hakem Tyler Ford, hakem ekiplerinin Ed Hochuli’sinin (Geçtiğimiz yıllarda emekli olan ünlü NFL hakemi) kim olduğuna karar vermeye çalışıyor.” diyor Tiven. “Maçları izliyor ve kararları verirken kimin ortamı iyi kontrol edebildiğine bakıyor.”
Aradaki fark şu ki NFL hakemleri bir karar verdiklerinde bunu bütün stadyuma anons ediyorlar. Bu oyunun doğal sürecinin içerisindeki bir olay. Ancak NBA’de bu kararların duyulmasının sebebi salonların tamamen boş olması. Hakemler de verdikleri her kararın ve yaptıkları her açıklamanın milyonlarca insan tarafından net şekilde duyulduğuna alışmaya çalışıyorlar.
“Yönettiğim ilk iki maçta toplam 6 farklı pozisyonu hakem masasına gelerek izlemem gerekti. Bu maçların ardından beni televizyonda gören neredeyse 100’den fazla kişiden mesaj aldım.” diyor hakem Capers gülerek. “İlk hazırlık maçından sonra gayet mutluydum, çünkü bu sürecin nasıl işleyeceğini anlamıştım. Daha sonra maç kasetini izlerken insanların bizim karar verme sürecimizin nasıl ilerlediğini ve pozisyonlarda nelere dikkat ettiğimizi, ne kadar sıkı çalıştığımızı anlayabileceklerini düşündüğüm için mutlu oldum.”
Orlando Fanusunda oynanan maçlarda hakemler aldıkları eleştirilere rağmen bir konuda çok netler: Sahada gördükleri pozisyonlara göre düdük çalıyorlar, duyduklarına göre değil.
Ancak salonlarda taraftar seslerinin olmaması, saha içindeki seslerin daha net duyulmasına sebep oluyor ve bu da potansiyel faul düdüklerini doğal olarak etkiliyor. Pelicans ve Jazz arasında oynanan sıralama maçlarının ilk müsabakasının ardından New Orleans oyuncusu Jrue Holiday, faul pozisyonlarında temas seslerinin çok daha net şekilde duyulduğunu dile getirmişti.
“Geçtiğimiz günlerde meslektaşlarımdan birisi, bu durumun kendisini zorda bıraktığını söyledi.” diyor Tiven. “Ancak oyuncunun koluna atılan bir temas net şekilde duyulabiliyor. Bu da bir pozisyonun faul olduğunu kesinlikle bilmek ile %90 emin olmak arasındaki farkı yaratıyor.”
“Maçı yönetirken ben çok konsantre oluyorum bu yüzden sesler beni çok etkilemiyor.” diyor Capers. “Hakem olarak çeşitli prensiplerimiz var. Maçta bir faul olduğunda oyuncu topa mı vurdu yoksa rakibinin bileğine mi vurdu bunu anlayabiliyoruz.”
“İnsanlar bunu göz ardı ediyor ama basketbol temaslı bir spor. Biz sahadayken hangi temaslar oyunun doğasında, hangi pozisyonlar ise sınırı aşıyor bunu anlamaya çalışıyoruz. Konsantre olduğum sürece işimi üst seviyede yapabiliyorum ve ses olsun ya da olmasın pozisyonları aynı şekilde değerlendiriyorum.”
Sıralama turları maçlarında çıkan faul sayıları fazlasıyla artmıştı. Ancak bu artışın, her normal sezonun başlangıcında artan faul düdüklerinden çok da bir farkı yoktu. Sıralama turları maçlarının başlamasının ardından ilk üç gün boyunca maçlarda ortalama 50 faul yapıldı. Ancak sıralama maçlarının sonuna doğru bu sayı 45 civarlarına kadar geriledi. Normal sezonun başlangıcında ekim ayı boyunca takımlar ortalama 45 faul yapmıştı. Sezon ilerledikçe de bu sayı 41’e kadar düştü.
“Bu genellikle hazırlık maçlarında başımıza geliyor. Oyuncular 3-4 aydır doğru düzgün maç yapmadığı için tekrar oyunun akışına ayak uydurmaları zaman alıyor.” diyor Blair. “Bunun aynısı Orlando’da oynana maçlarda da yaşandı. Oyuncular Mart ayından beri maç yapmıyordu. Doğal olarak tekrar oyunun akışına ayak uydurabilmek için biraz zamana ihtiyaçları vardı.”
Büyük olasılıkla hakemler, Orlando Fanusundaki şartlara NBA’in diğer aktörlerinden daha hazırlardı. Normal şartlar altında hakemler, şehirden şehre seyahat ederken yaklaşık 20-24 gün civarında otellerde geçiriyorlar. Bu tabii ki aynı yerde üç ay geçirmeyle aynı şey değil. Ancak hakemler evlerinden ve ailelerinden uzun süreler ayrı kalmaya alışıklar.
Tabii ki hakemler de aileleriyle geçirdikleri zamanları özlüyor. Tıpkı oyuncular gibi hakemler de 12 Temmuz tarihinden beri Orlando Fanusunda bulunuyorlar. Ancak oyuncular playoff’ların ilk turundan itibaren ailelerinin Orlando Fanusunda onlara katılması gibi bir avantaja sahipler. Ancak NBA Finalleri boyunca maçlarda görev alması beklenen hakemler için aynısını söylemek mümkün değil.
Buna rağmen hakemler, maçlara yetişmek için sabahın köründe kalkıp tarifeli uçaklarla bütün kıtayı aşan uçuşlarda seyahat ettikten sonra gece geç saatlere kadar maçlarda çalışmak zorunda değiller. Bunun aksine otel odalarından çıktıktan sonra 5 dakikalık otobüs yolculukları ile maçın oynanacağı salonlara gidiyorlar ve ertesi gün tatil yapıyorlar.
“Fiziksel açıdan bakınca mental anlamda yorulmamak harika bir duygu” diyor Blair. “Bazen bir şehirden öbürüne maç yönetmek için neredeyse 12 saat süren seyahatlar yapıyoruz. Ancak şu anda sadece beş dakikada maçın oynanacağı salona gidebiliyoruz. Ertesi gün kendimizi çok daha dinç hissediyoruz. Jet-lag gibi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Sürekli seyahat etmekten dolayı fiziksel ve mental anlamda yorulmuyorum.”
Hakemlerin sahip oldukları boş zaman, birbirleriyle daha derin arkadaşlıklar kurmasını da sağlıyor. Foster, hakemler arasında düzenli olarak pickleball (tenis, badminton ve masa tenisinin karşımı bir spor) maçları düzenliyor ve birçok hakem de bu organizasyonlara katılıyor. Haftada bir golf oynama fırsatı buluyorlar. Hakemlerin kaldığı yere yakın bir noktada kurulan bir basketbol sahası var ve bu sayede kendi aralarında E-Ş-E-K oynayabiliyorlar.
“Maçta görev yapmadığınız günlerde kendinize zaman ayırıp rahatlayabiliyorsunuz, bu çok eğlenceli.” diyor Tiven. “Bu meslekte beraber görev yaptığınız kişilerle çok yakın arkadaş haline geliyorsunuz. Çünkü sürekli olarak birbirimizle zaman geçiriyoruz ve hepimiz basketbol delisiyiz. Birçok ortak noktamız var. Görev yapmadığımız günlerde yakın arkadaşlarımızla takılıp güzel zaman geçirebiliyoruz.”
Hakemler geçtiğimiz ay Orlando Fanusunda toplandığında McCutchen, bütün görevli hakemleri toplayarak onlara önlerinde iki seçenek olduğunu söylemiş: İçinde bulundukları şartları kabullenmek ya da gönülsüz şekilde burada bulunmak.
“Eğer gönülsüz şekilde burada bulunursanız her şey bir yük haline gelecektir.” demiş McCutchen. “Eğer buradaki şartları kabullenirseniz meslektaşlarınızla güzel zaman geçirip kuvvetli ilişkiler kurabilirsiniz. Meslektaşlarınızla daha önce hiç sahip olmadığınız kadar güzel vakit geçirme şansınız olacak. Bu gerçek bir fırsat.”
Orlando Fanusunda hakemlerin, oyuncuların ve koçların içinde bulunduğu şartlar çok farklı olsa da değişmeyen tek bir şey var, o da basketbolun kendisi.
“Hakemlik açısından hala belirli standartlarımız var ve bu standarlar nereye gidersek gidelim değişmiyor.” diyor McCutchen. “Taraftarlar salonlarda olsun ya da olmasın, basketbol hala aynı oyun.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!