by Charles Curtis – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 13 Şubat 2014 tarihinde Bleacher Report‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA yıldızları, smaç yarışmasında henüz arabaların üzerinden uçmuyor, gözleri kapalı smaç basmıyorken Dr. J olarak bilinen ve serbest atış çizgisinden potaya uçabilen bir adam vardı.
Julius Erving, 1976 ABA Smaç Yarışması’nda basketbol tarihinin en unutulmaz anlarından birini ortaya çıkardı. NBA, 1984 yılında etkinliği geri getirdiğinde Erving, Denver’da hayranlıktan ağzı açık kalan kalabalığın önünde bir kez daha kendisini uçuşa geçird.
Daha da inanılmaz olan ise Erving’in 1984’te ilki düzenlenen yarışmayı kazanamamış olması zira son turda Larry Nance’e kaybetti. Diğer yarışmacılar ise Michael Cooper, Clyde Drexler, Darrell Griffith, Edgar Jones, Ralph Sampson, Dominique Wilkins ve Orlando Woolridge’di.
O yarışmadaki uzman isimler, birçok katılımcı ve çok gergin bir hakem lig tarihinin ilk smaç yarışmasının neden bu kadar unutulmaz olduğunu anlattı, biz de dilimize taşıyoruz…
Carl Scheer (eski Denver Nuggets takım başkanı ve genel menajeri, 1974-84): 1976’da ABA’deki köklerini konuşmadan All-Star maçı veya Smaç Yarışması’ndan bahsetmek mümkün değil. Bir gün Virginia’da bir odada otururken NBA’deki oyunculardan daha iyi olduklarını düşündüğümüz oyuncuları en iyi nasıl temsil edebileceğimizi konuşuyorduk ancak bizde ne piyasa vardı, ne televizyon sözleşmesi ne de patron istikrarı. All-Star maçı, o yıl Denver’da oynanacaktı. Biz de eşsiz bir şey yapmamız gerektiğine karar verdik.
Rick Welts (NBA eski ulusal tanıtım direktörü): 1984’te All-Star maçı için Denver’a gidiyorduk. NBA İdare Meclisi, All-Star haftasının sonunda komisyoner olacak David Stern’ü zaten seçmişti. Hikayenin büyük alt başlıklarından biri de Stern’ün etkinlikten bir gün sonra göreve geliyor olmasıydı. Vaatlerinden biri de basketbolun zengin geçmişi ile tekrar temas kurmaktı. Video arşivimiz sınırlıydı ve basketbola dair materyal arşivimiz de çok azdı.
Yalnızca 1,5 yıldır NBA’de çalışıyordum. İşim, NBA’e pazarlama amaçlı para yatıracak işletmeler bulacak ilk insan olmaktı. NBA ile o dönemde işbirliği yapmak konusunda ya hiç ilgisi olmayan, olsa da çok az ilgisi olan işletmeler ile NBA hakkında konuşmak, bir uyandırma çağrısı gibiydi.
1984’e kadar All-Star maçı öncesinde Cumartesi günleri seyahat edilirdi. Maçtan önce otelde bir banket olurdu. Bizim de maçımız vardı ve herkes evlerine gitmişti.
Yanlış hatırlamıyorsam Carl (Sheer) ve NBA Mülkleri’nin Başkanı Adrian DeGroot ile bir toplantı yapılacaktı. Waldorf Astoria Bar’da bir şeyler içmek için toplandık. O konuşmada Carl ağzındaki baklayı çıkardı. “1976’da ABA Smaç Yarışması ile basketbol tarihinin en unutulmaz etkinliklerinden biri yaptık. Geri getirip bizim yaptığımız gibi yapsak harika olmaz mı? Biz devre arasında yapmıştık” dedi. Böylece süreç başladı.
Scheer: Rick çok yaratıcıydı ve biz de Smaç Yarışması’nı destekleyeceği için çok mutlu olmuştuk. Belki de ilk o söylemiştir. İkimiz de Stern’ü bunun mantıklı olduğuna ikna etme konusunda anlaştık.
Welts: O sırada CBS’deydik. Salonda olan bitenle hiç ilgisi olmayan bir devre arası yayın programları vardı. Bunun hemen kabul görmeyeceğinden çok emindik ama kesinlikle düşünülmeye değer bir fikirdi.
Stern’ün basketbolun geçmişiyle temas kurma fikri konusunda bir süredir düşünüyordum. Ondan da önce Washington D.C.’deki eski bir beyzbol maçını izlemiştim. Yaşlı bir adam sahanın ortasına gelip önünde büyük bir işaret olan topu çitin üzerinden geçiriyordu. Kafamda 1-2 ışık yandı.
Gidip Stern ile konuştum ve dedim ki “Etkinliği iki güne yayıp eski büyük NBA oyuncularının oynadığı bir efsaneler maçı düzenlesek ve bir de Smaç Yarışması yapsak nasıl olur?” Gerçekten bu fikrin düşünülmeye değer olduğunu düşündü.
Neticede ikimiz Komisyoner Larry O’Brien’ın ofisine gittik ve bu fikir karşısında aldığımız cevabın pek iç açıcı olmadığını söylesek abartmış olurum. O toplantıdan, bu fikrin hiçbir yere gitmeyeceğini ve başka bir fikir bulmam gerektiğini düşünerek çıktım. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir hafta – 10 gün kadar sonra Stern aradı ve dedi ki “Şöyle yapıyoruz, Komisyoner görevdeki son haftasonunda onu utandıracak hiçbir şey yapmazsak ve NBA’e hiçbir maliyeti olmazsa bunu yapıp yapamayacağına bir bakabileceğini söylüyor.”
Scheer: Efsaneler maçı için biletleri 2 dolardan satacaktık. David Stern bana döndü, hiç unutmam, “Bu adamların maçını izlemek için kimsenin 2 dolar ödeyeceğini mi sanıyorsun?” dedi. Biletler hemen bitti.
Burada mesele, yaptığımız şey konusunda rahat olmamızdı. Dolayısıyla ligde bir kaos ortamı oluşmadı. Bu, şaka malzemesine dönüşmedi. İyi karşılandı ve makul bir fikirdi. Stern bunu söylemedi ama bazı endişelerimiz vardı.
Welts: Konuştuğumuz ilk şirket, Stokely-Van Camp isimli bir şirketti. O dönemde, Gatorade’in sahibi onlardı. Onu hallettik. American Airlines, uçak biletlerini karşıladı. Tıraş şirketi Shick ile ilk anlaşmamızı imzaladık ve efsaneler maçına sponsor oldular.
Ben ayrıca yeni yeni kurulan Entertainment and Sports Programming Network (ESPN) ile de temasa geçtim. Canlı etkinlikleri yayınlamıyorlardı. Cumartesi günü olanları alıp bunlardan bir program çıkarmayı kabul ettiler. Bu da bizim için önemliydi.
NBA’in ilk All-Star Cumartesi etkinliği için sahne hazırdı. Ancak 1976’daki ABA Smaç Yarışması, tarihin gördüğü en iyi atletizm gösterilerinden birine sahne olmuştu: Julius Erving’in serbest atış çizgisinden uçarak vurduğu o smaca… O noktada Dr. J, o Cumartesi Denver’a gelen smaççıların birçoğunu etkilemiş bir efsaneydi.
Julius Erving (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Converse için basketbol klinikleri düzenlediğim zaman dersi hep serbest atış çizgisinden smaç basarak bitiriyordum. O seanslar sayesinde birçok insanın bildiği bir hareket olduğunu düşünüyordum ama bugün bile hatırlanıyor. En çılgın hayallerimde bile bunu düşünemezdim. İşin aslı, serbest atış çigisinden smaç basma konusunda hiç yalnız olduğumu düşünmedim. Tabii ben beş yıldır Harlem profesyonel liginde oynuyordum ve yazları taşra turnesine çıkıyorduk. Bir sürü insanın ciddi mesafelerden smaç bastığı çok maç oynadık. Bunu yapabilen tek kişi olacağımı düşünmüyordum ve her zaman Connie Hawkins ve bazı hareketlerimle de Elgin Baylor gibi isimlerin izinde olduğumu düşünüyordum.
Welts: Bugün Denver’a gidecek olursanız 17.000 kişilik McNichols Arena’da muhtemelen 200.000 kişi falan vardı. 1976’da o gün o binada olduğunu iddia eden insan sayısı bu kadar. O yarışmanın zirvesi, Julius Erving’in sahanın öbür tarafına gidip koşarak dönmesi ve serbest atış çizgisinin gerisinden sıçrayarak smacı basması oldu. Daha önce kimse bu hareketi yapan birini görmemişti. Bir anda efsane oldu.
Darrell Griffith (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Yarışmanın harika bir fikir olduğunu düşünüyordum. Doc’un serbest atış çizgisinden sıçradığı 1976’daki yarışma, unutulmaz bir yarışmaydı. Uzun yıllar geçmişti ve ben de zamanının geldiğini düşünüyordum. Mükemmel bir zamanlamaydı.
Larry Nance (1984 Smaç Yarışması şampiyonu): 1976’daki yarışmayı izlememiştim. O yarışmayı duyduğum zaman ilk olduğu için havalı olduğunu düşündüm. Dr. J içinde olduğu için de bunu yapmak istiyordum. Onun gelmiş geçmiş en iyi smaççı olduğunu düşünüyordum. Ona karşı yarışmak da en güzeli olacaktı. Hep Pazar günleri onu izliyordum. Asla çok basketbol izlemedim ama Dr. J sahadayken dikkatim onda oluyordu. Oyununu çok seviyordum ve öyle olmak istiyordum.
Erving: Smaç Yarışması’nı yapmak için toplanmaları, elbette 1976’daki yarışmaya ve ABA’nın başardıklarına bir dönüş niteliğindeydi. Ben heyecan duyuyordum. Biraz daha yaşlıydım, aradan sekiz yıl geçmişti, köprünün altından çok sular akmıştı ancak oyun tarzım, maçlarda smaç bastığım bir tarzdı ve ben de yazları artık pek basketbol oynamıuyordum. Dolayısıyla klinik ve kamp dönemleri de geçmişte kalmıştı. 1984’te artık yazları tenis oynuyor, yüzüyordum. Emekliliğime de üç yıl kalmıştı.
Lig, farklı boy, yaş ve deneyime sahip dokuz smaççıyı bir araya getirdi. Aralarında en uzunları 2,24’lük Ralph Samson’dı. Clyde Drexler, 22 yaşında bir çaylaktı ve Nance ise üçüncü sezonunun ortasında, maç başına 18 sayı atan bir oyuncuydu.
Nance: O dönemde almayı çok istediğim 1967 model bir Camaro vardı. Yarışmayı duyar duymaz “Bu yarışmayı kazanırsam 10 bin dolar kazanacağım. Camaro’yu alabilirim” diye düşündüm. Tek derdim buydu. Hazırdım yarışmaya.
Edgar Jones (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Gerçekten heyecanlıydım. New Jersey’de büyümüştüm ve Dr. J, Connie Hawkins gibi atletik, kalabalığı coşturan adamlar beni büyülemişti.
Clyde Drexler (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Çaylaktım ve Phi Slama Jama’dan (Drexler’in University of Houston’daki atletizmi ile bilinen takımının takma adı) çıkıp gelen biri olarak elbette herkes çaylağın neler yapacağını merak ediyordu. Kolej maçlarında böyle bir şov yaptığımız için herkes daha fazlasını görmek istiyordu. O yüzden harika bir deneyimdi. Katılımcı olacağım için mutluydum, All-Star maçına gideceğim için fazlasıyla mutluydum çünkü All-Star maçlarını çok seviyordum. Performansınızla ilgili övgünün son seviyesi. Bir oyuncu olarak bunu başaramamış olsam da harika oyuncuların etrafında olacağım için mutluydum.
Yarışma yaklaşırken bazı oyuncular ısınmaya çıktılar.
Griffith: Antrenman yapmanız lazım. Serbest tarzda smaç basmış olsak da bir yarışmadayız. Özellikle de bu kadar rekabetçi bir yarışmadayken cephaneliğiniz için bir strateji kurmanız gerekiyor. Hangi hareketi hangi turda yapacaksınız, daha sonraki turlara neleri saklayacaksınız? Bazen de oyunda kalabilmek için daha sonraya sakladığınız bir hareketi önce çıkarmanız gerekiyor. Herkesin yaptıklarını izlerken bir çözüm bulmanız gerekiyor.
Ben çok antrenman yapmadım. Antrenmanlarımın çoğunu All-Star hafta sonu öncesi yaptığım çalışmalarda yapmıştım.
Nance: O dönemde smaç yapmayı çok seviyordum zaten. Etrafta zıplayıp durur, antrenmanlardan sonra smaç basardım. Bu konuda biraz çalışmıştık yani. Dennis Johnson (Nance’in Phoenix Suns‘tan eski takım arkadaşı) antrenmandan sonra kalırdı. Oraya gittiğim zaman hiçbir planım yoktu. Gittiğim zaman karar verdim. “İlk olarak bunu yapacağım” diye o gece, hareketi yapmadan yaklaşık beş dakika önce karar verdim. Bir sıralamam yoktu. 4-5 smaç yapabileceğimi biliyordum ve bu smaçları hangi sırayla yapacağım bana kalmıştı.
Jones: O dönemde hazır bir cephaneliğim vardı. Smaç yarışmasında kendi başınıza kalıyorsunuz. Maç esnasında 2,10’luk devleri düşünmeniz gerekiyor. Hazırda smaçlarınız oluyor. Benim için sorun, hakemlerin istikrarını, kim olduklarını ve neyi görmek isteyebileceklerini, neyi görmemiş olabileceklerini anlamaktı.
Drexler: Anlamak zorundasınız. Benim için smaç basmak, tarzdan ziyade rakibe gözdağı verme meselesi. Smaç Yarışması o yüzden benim için konsept olarak daha zordu çünkü sonuçta üzerinden smaç basacağım devler nerede? Ben maçlarda uzun oyuncuların üzerinden smaç basıyordum. Bunu yapamayacağımı düşünen uzunların üzerinden smaç basmanın heyecanını seviyordum.
Nance: Isınıyorduk. Bana göre smaç yarışmasından önce başka bir smaç yarışması gibiydi. Herkes ısınıyor ve nasıl olacağını görmek için bir şeyler deniyordu. Isınırken kimse konuşmuyordu. Herkes muhtemelen biraz utanmış ve korkmuştu. Çok rahat bir durum yoktu ortada, orası kesin. Çünkü kimse ne bekleyeceğini bilmiyordu.
Drexler: Her maçtan önce rahatlamanız gerekir. Hep maçlardan önce birtakım smaçlar yapardık. Portland’dayken insanlar o gösteriyi izlemek, nasıl smaçlar yapacağınızı görmek için maçlara erken gelirdi. Bugün NBA maçına gitseniz hâlâ görürsünüz bunu. Blake Griffin ve Clippers‘ı bir maçtan önce izleyecek olursanız maçtan önce birkaç smaç izlersiniz.
Hakemler arasında Jones ve Erving’in en sevdiği oyunculardan Connie Hawkins ile “Pistol” Pete Maravich de vardı. Ayrıca New York Mets’in beyzbol oyuncusu John Stearns, o dönem Denver Savcısı Norm Early ile evli olan Adriana Early ve Colorado Kongre Üyesi Pat Schroeder da vardı.
Scheer: Hakemler konusunda çok konuştuk. Galiba Pat hariç hepsini NBA seçti. Onu biz seçtik. İyi bir seçim olduğunu düşünüyordum. O dönem gündemde bir politikacıydı ve ilerlememiz konusunda da çok payı oldu. Bazı basketbol uzmanlarının yanında çok iyi hakemlik yapabileceğini düşündüğümüz çok yönlü, muazzam bir hanımefendiydi. Heyecanlıydı, onu hatırlıyorum.
Pat Schroeder (Eski Colorado Kongre Üyesi): Bir politikacı olarak spor etkinliklerinden kaçınmaya çalışıyordum. Orada görmek istedikleri son insanın bir politikacı olduğunu düşünüyordum. Birden birinin benim için bunu ayarladığını fark ettim. Neden bilmiyorum. Ne olduğunu pek düşünmediler. Denver’da ve Washington’da planlarım vardı. Biri herhalde “Bunu yapması lazım, hiç düşünmeye gerek yok. Sanki basketbol oynayacak…” dedi. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Tamamen şok olduğunuz anlardan biri gibi. Herkesin çok nazik olduğunu hatırlıyorum. Ben onlara uydum. Ne yaptılarsa “Çok iyi, harika” dedim.
Drexler, Griffith, Jones, Nance, Sampson, Erving, Michael Cooper, Dominique Wilkins ve Orlando Woolridge hazırdı. Kurallar basitti. Üç tur smaç basılacaktı. En çok puan alan dört oyuncu yarışmaya devam edecekti ve en sona iki finalist kalacaktı. Tek bir kilit nokta vardı: Smaççılar, kaçırdıkları takdirde ceza alacaktı.
Griffith: Bence herkes kazanacak yeteneğe sahip olduğu konusunda kendisine güveniyordu. Benim felsefem “Ben bunu kazanabilirim” şeklindeydi. Bence herkesin tutumu aynıydı. Lisedeyken 1976 Smaç Yarışması’nı izlemiştim ve Dr. J, serbest atış çizgisinden uçmuştu. Bu yarışmada onunla birlikte katılmak benim için onurdu.
Nance: Ben asla atışacak biri olmadım ve hep kendime güvendim. Dolayısıyla her şey yolunda giderse kazanabileceğime inanıyordum. Dr. J’in kazanacağını düşündüğüm için kazanmayı beklemiyordum.
Jones: O smaçları yaparken özgüvenim çok yüksekti.
Erving: Favori olmam gerektiğini düşünüyordum. Görüşüm böyleydi.
Yarışma, kendisinin başlamaması gerektiğini düşünen Jones ile başladı.
Jones: O yıl, yarışmanın en kötü olayını ben yaşadım. Kimin hangi sırada smaç yapacağına dair bir kura çekildi ve ben son smacı yapacaktım. Yani sonunculuktan daha iyi ne olabilir ki? Ancak smaççılardan biri ertesi gün geldi ve kurayı tekrar yapmak istediler. Dominique Wilkins olabilir. Onu suçlayamam. Hawks‘tan biriydi sanırım. Orlando Woolridge de olabilir. Onlardan biri olduğuna eminim. Bu kez ilk ben çıktım. Bu da kafamdaki planı mahvetti.
Michael Cooper (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Bir gece önce kurayı çekmiştik. Sanırım Orlando geç geldi ancak son anda her şeyi değiştirdiler. Galiba ilk kurada ben üçüncü sıradaydım.
Jones: İlk smacımda bir şey deneyecektim ama elimden kaydı. Nance’in yaptığı bir şeylerden yapacaktım. Elimden kaydı ama yetiştim, yakaladım ve potanın altından geçip iki elimle ters smaç yaptım. Benim için zayıf bir smaçtı. O smaç için 42 puan falan aldım ve can sıkıcı oldu. (Editör Notu: 32 puan) Beni motive eden bir deneyim oldu çünkü kariyerimde muhtemelen o All-Star maçı yüzünden daha fazla smaç basmışımdır.
İkinci smaç, üç smaç arasında en iyisiydi. Başka kimse sevdi mi bilmiyorum. Top tek elinizde sıçrıyorsunuz, topu yere vuruyorsunuz, el değiştiriyorsunuz, havada dönüp tepede diğer elle bitiriyorsunuz. Önemli olan havalanma konusunda -ya da dönüş konusunda- iyi bir yaratıcılığa sahip olmak. Tek pişmanlığım, ilk smacımı yapamamış olmak.
Erving: Edgar, bu acayip helikopter smacı yaptı. Çok farklı smaçlarla tanınmıyordu ancak o smacın yanına ünlemi koymuştu ve bu da kartviziti oldu. Bence üç raundluk o eleme turunda final için hep sona bir şey saklamalısınız. O yüzden ben başta serbest atış çizgisinden smaç basmayı, iki topla smaç basmayı ya da daha sonraya saklanması gereken hareketleri yapmayı düşünmüyordum. Edgar’ın ilk smacına dair hafızam çok boş, ilk olmanın baskısını nasıl yaşadı bilemiyorum ama ona inanıyorum. Hafızasında çok tazedir, eminim.
Griffith: Herkes saygılıydı. Biri smaç basabildiği zaman alkışlıyorduk. Kimse birbiriyle atışmıyordu.
Ralph Samson (1984 Smaç Yarışması katılımcısı): Bir dostluk havası hakimdi. Herkes birbiriyle olmaktan keyif alıyordu. O dostluğu hatırlıyorum.
Nance: En sevdiğim yanı rahat olup Dr. J ile bire bir rekabete girmemiş, oturup onu izlemiş ve taraftarların reaksiyonlarını izlemiş olmam.
Elbette kazanmak istiyordum çünkü insanlar uzun bir oyuncunun smaç basamayacağını söylüyorlardı ve bir şeyler yapacaksam kısa bir oyuncu gibi smaçlar basmam gerekiyordu. Uzun bir oyuncunun 360 derecelik smacı basması kolay çünkü zaten pota seviyesinde. Ben kısa bir oyuncunun yapacağı değirmen smacı yaptım. İki elle smaç yaptım ama dönüp kolumdan güç alarak sağlam bir smaç yapmak istiyordum. Dominique’in smaçları böyleydi, gerçekten saf güç. Ben büyük bir güçten gelen enerjinin yanında biraz yetenek de göstermek istiyordum ve bence bunu başardıum.
Cooper: Herkes oturmuş smaçları konuşuyordu. “Bunu yapmak için çift dönüş yapman gerekebilir” gibi konuşmalar geçiyordu. Ya da “Bu numarayı yapman lazım.” Bu tip konuşmalar. Sanki oturup herkesin sonunda gittiği ama basketbolu gerçekten seven 5-6 çocuğun kaldığı parka geri dönmüş gibiydik. Biri çıkıp smaç yapıyordu, herkes kendi sırasını bekliyor ve smaçları konuşuyordu. “Sen neden bu dönüşü yapmıyorsun?” ya da “Ben bir 360 deneyeyim” gibi konuşmalar geçiyordu. Seyircileri eğlendirmek için neler yapmamız gerektiği konusunda birbirimize tüyolar veriyorduk.
Erving: Kimsenin atışmaya girdiğini hatırlamıyorum. Takım arkadaşları, birbirlerini motive etmeye çalışıyordu. Diğerinin takım arkadaşları ile konuşuyorlardı belki de. “Benim takım arkadaşım bunu, şunu yapacak” diye. Yarışmacılar arasında dalga geçme gibi bir durum yoktu. Kimse birbirine tavsiye veriyordu da diyemem.
Cooper: Ben her smacı kaçırdım. Bu yüzden kudurmuştum ve böyle bir mesele de vardı. Çok hevesli ve biraz gergindim. “Dr. J’i nasıl geçebilirim ki?” diye düşünüyordum. Dr. J’i gölgede bırakmanız gerekiyordu. Küçüklüğümüzden beri hayranlık duyduğumuz biriydi. Artık ilk elden onu görme ve ona yetişmeye çalışma fırsatım vardı. Yarışmaya çıkarken aklımdan bu düşünceler geçiyordu.
Griffith: Erving’de hâlâ iş vardı. Ayı pençesi gibi elleri vardı. Topu, portakal gibi tutabiliyordu.
Nance: Tabii ki daha yaşlıydı ancak maçlarda ona karşı oynadığınızda hâlâ smaç yapıyordu. Phoenix’te oynadığım dönem galiba üzerimden bir smaç yapmıştı.
Erving: Smaçlardan birinde hızlandım, döndüm, smacı yaptım ve potanın altındaki sünger desteğine kafamı çarptım. Kafamın arkası biraz açıldı. Bundan sonrasını hiç hatırlamıyorum… Yok yok, şaka yapıyorum. Evet, ufak bir açılma oldu. Elbette biraz orayla oynamam gerekti. Herkesin yapabileceği bir şey değildi ama bu da kaçırmam için bahane değil.
Jones: Larry Nance’in yaptıkları kendi başına harikaydı. İstisnai smaçlar yapmıştı. Dr. J kendi yeteneklerini göstermişti ama Larry daha uzundu ve o smaçları yapış şekli… Atlıyor, zıplıyor, dönüyordu. İkisini de sevmiştim. Wilkins uçabiliyordu. Darrell Griffith… İnsanlar Dunkenstein’ı unutuyordu.
Griffith: O lakap, kardeşimden geliyor. Dr. Funkenstein isimli Parliament-Funkadelic’ten bir karakterden alınma. George Clinton’ın oynadığı karakterin ismi.
Herkes kendi smacını yapıyordu. Nance, potaya bakıyordu. Sıçrayabildiğini biliyordum ama yaptığı serbest tarzda smaç saçma seviyedeydi. “Pota hizasından bakabiliyor, benim gibi sıçrayabiliyor!” diye düşündüm.
Sampson: Larry Nance, iki toplu meşhur smacı yaptı. Gözlerimin önünde özel bir andı.
Nance: Dominique, iki toplu bir smaç yaptı. Benim de kendi iki toplu smacımı göstermem için doğru zaman olduğunu düşündüm. Benim smacım tamamen farklıydı çünkü ters smaçtı. Benimkinin iyi olacağını biliyordum.
Welts: Tribündeki taraftarlar, dalış veya jimnastik müsabakalarındaki gibi her smacı 10, 6 veya artık ne puan vermek isterlerse puanladıkları kendi puan kağıtlarını yazmışlardı.
Griffith: Evet, çok ilgileniyorlardı. Seyirciler, oradaki oyuncular çok heyecanlıydı.
Jones: Ortam hareketliydi.
Nance: Kontrolden çıkmış durumdalardı. Herkes “Oooooo” diye bağırıyor gibiydi. Bunu duyabiliyordunuz ve nasıl smaçlar yaptığınızı anlayabiliyordunuz. Smaç yaptığımda duyamadım çünkü konsantre olmuştum. Dominique’in smacından sonra yüksek bir ses duydum çünkü çok güçlü ve kuvvetli smaçlar yapıyordu.
Cooper: Woolridge’in dikkat çektiğini hatırlıyorum. Daha ziyade güçlü smaçlar basan bir oyuncuydu. Edgar Jones’un smaçlarını sevmiştim. San Antonio’da oynarken Larry Nance tarzı bir smaççıydı. Potaya giderken uzun adımlar atıyordu. O dönemde Clyde, Clyde the Glide olarak biliniyordu. Potaya akarak sanatsal bir şey yapıyordu. Dr. J’i geçme fırsatı olan o’ydu çünkü potaya öyle akabiliyordu.
Wilkins ve Griffith yarı finalde elendikten sonra finalde Nance ve Erving kalmıştı.
Welts: Umarım bir yerlerde, birinde hâlâ duruyordur: Julius’un iki oğlu, bir sonraki smacını konuşurken ona yardımcı oluyordu ve kameralar da o konuşmaları kaydetti.
Erving: Oğullarım Cheo ve Julius ile Andrew Toney vardı. Andrew, hem takım arkadaşım hem de dostumdu. Geldiği zaman bir nevi onu kanatlarım altına almıştım. Hâlâ harika bir ilişkimiz var. Andrew, aksiyonun olduğu yerde olmayı seviyor. O yüzden o gün o da çocuklarım ile birlikte gelmişti. Kendi adamlarını destekliyorlardı ve kendi adamları bendim. En azından Cheo ve Julius ile birlikte “Faul çizgisinin üzerinden sıçrayıp topu potaya atıp geri aldıktan sonra 360 smaç” gibi bir şeyler konuştuklarını hatırlıyorum. Hayal güçleri gerçeği aşmıştı.
Dr. J’in final turunda smaçlarından birini kaçırması birçoklarını şaşırttı, Nance’in galibiyetini ise perçinledi.
Griffith: Kilit nokta, kaçıramıyor olmanız. Eski smaç yarışması kurallarına göre kaçırdığınız zaman eksi puan alıyorsunuz. Yarışmanın başında bunu anlamanız gerekiyor: Kaçırma lüksünüz yok. Sağ taraftan geldiğim bir smacı kaçırdım ben. Sağ tarafa topu vurup diğer tarafa geçip havada ters smaç yapacaktım. Savaş baltamdı o.
Erving: Yarışmanın heyecanıyla daha önce yaptığınız şeyleri yapacağınız, güvenli alanınızda kalmanız kesinlikle en iyisi. Ben daha önce yapmadığım ya da yapmayı hayal ettiğim bir şeyi denemeye kalktım. Nate (Robinson, 2006) kadar deneme şansım olsa muhtemelen yapabilirdim. 1976’da David Thompson smacı kaçırdığında benim önüm açılmıştı. O yüzden biraz ne ekersen onu biçersin gibi oldu.
Nance: Dr. J kaçırınca gerçekten kazanabileceğimi hissettim. O kaçırınca ben otomatik olarak kazandım. Hâlâ da insanların hakkımı verdiğini düşünmüyorum. Topla smacım basit gözüktü ama kafam, çemberin üzerindeydi ve ne kadar yüksekten smaç basabileceğimi göstermiştim. Ancak bence “Kolay bir smaç yapıp kazanacak” diye düşündüler. Yanlış değil ama çok da yükseldim.
Erving: Larry, saldırı moduna geçmişti. Aşağı yukarı sürekli aynı şeyleri yapıyordu ama farklı açılardan. Taraftar açısından benzer işlerdi. Topu yukarı çekmekten hoşlanıyorlardı. Harikaydı. Onun hakkını yemek istemem. Ben de gerçekten daha önce denemediğim bir smacı denedim ve kaçırdım. Kaçırdığınız zaman bittiniz. Larry konusunda söylemeye çalıştığım şey “güvenli alan” meselesi. Çok yükseğe zıplıyordu ve o yüzden de smaçları güvenliydi.
Sampson: Daha uzun bir oyuncu için daha zor olduğunu düşünmüyorum. Sadece daha kısa bir oyuncunun yerden öyle yükselmesi bence daha heyecan verici. Uzun oyuncular için “Tamam, smaç kolay olmalı” diyorsunuz ama gerçekten sanatsal ve güçlü bir şey yapmanız lazım. Nance de öyle bir şey yaptı.
Yarışmanın en dikkat çeken anı, Erving’in 1976’da kendisini meşhur eden smacı yeniden yapmasıydı. Toplamda jüriden 50 puan aldı ancak kazanmasına yetmedi.
Cooper: Tüm şov, Dr. J için kurgulanmış gibiydi. Öyle gelmişti bana. Konuşulmuyordu ama Doc, herkesin onu beklediğini biliyordu. Tribünlerdeki birçok insan, en son bir smaç yarışmasında neler yaptığını görmüştü. Salondaki havayı hissedebiliyordunuz.
Yarışmadan önce yine serbest atış çizgisinden smaç deneyeceğini biraz duymuştum. Birçoğumuz bunu yapamazdı. Sıçrayıp çembere yaklaşabiliyorduk ama o kadar uzun bir sıçrama… Hiçbirimiz topu öyle avuçlayamazdık. Sadece bunu aşacak bir şey yapmaya çalışabilirdik.
Nance: Ne yapacağını fark ettiğiniz zaman orada oturup “Bu güzel bir smaç olacak. 48-49 puan alır” diye düşünüyorsunuz. Yaptığı zaman insanların tepkisi inanılmazdı. Herkes çığlık çığlığaydı. 50 puan aldı. 50 puanı gösterdiler ve ben sadece güldüm. “Vay be, bu 50 puansa ben de yapabilirdim” diye düşündüm. “Serbest atış çizgisinden sıçrayabilirdim.”
Bunu antrenmanda yapmıştım. Dennis Johnson ve Walter Davis de “Bunu çok kolay yaptın. Bunu yapma” dediler. Bacaklarımın arasından topu geçirip smaçlayabilirdim. Bunu da çok uzun olduğumdan bu smaçları kolay gösterdiğim için eledik. Dr. J’in smacı, benim dönemimde puan açısından en iyi smaç oldu. Ben bunu çizgiye topuğumla değil parmak ucumla basarak yapabiliyordum. O smacın bu kadar popüler olması, benim smaçlarımdan biri olduğu hâlde çok zor olmadığı için elemiş olmam çok acayip. Bence Dr. J ve Michael Jordan bunu her yaptığında topukları çizgideydi. Dönüp buna bakmak lazım.
Doug Moe (Denver Nuggets baş antrenörü, 1980-90): İnsanlar, faul çizgisinden smaç basmakla ilgili konuşup duruyorlardı. Ben de “Kimse çizginin gerisinden, üzerinden yapamaz” diyordum. Kevin Loughery, Nets‘in koçuydu. 1976 All-Star maçından önce onlarla oynadık. Dr. J’in yaptığını söyledi. “Nesine istersen iddiaya girerim. Kimse faul çizgisinden smaç basamaz” dedim. Asla olmadı. Dedim ki “Onu çalıştırabilir ve istersen bahsi iptal edebilirsin.” All-Star maçında gelip bahsi iptal ettiler. Buna yaklaşan tek kişi Michael Jordan oldu. Julius Erving yapamadı. Hepsinde çizgiye basıyor ya da önünden sıçrıyor. Kimse, çizginin gerisinden sıçrayamaz.
Drexler: Erving’in faul çizgisi smacını yapacağını biliyorduk ve kolejde herkes, faul çizgisinin gerisinden sıçrayarak smaç yaptığımı biliyordu. Daha geriden de yapabilirdim. Julius’un bunu yapmasını, böylece benim de kendi smacımı yapabilmemi umuyordum. Julius, tabii ki favori isimdi çünkü 1976’da şampiyon olmuştu. Ancak artık 1984 yılındaydık ve biraz yaşlanmıştı. Ne bekleyeceğimizi bilmiyorduk.
Cooper: Herkes ayaktaydı. Oyuncular da ayaktaydı. Kalbi hızla atmaya başlıyor insanın. Ona karşı smaç yapıyor olsam da görmek istiyordum. Adımlarını saymaya başladığı zaman “Has*ktir, muazzam bir şey görmek üzereyiz” dedim.
Kalbim hızlı atıyordu ve yarışmayı unutmuştum. Sadece bunu yapmasını istiyordum. Yaptığı zaman her şey çok hızlı oldu! O ana kadar her şey çok yavaştı. Yaptığı zaman kalabalık heyecanla patladı, ben de gidip onu tebrik ettim. Çocukları oradaydı. Muhteşem bir andı. Herkesin iyi bir şeyler yapmasını istiyordunuz. Herkes, tebrik ediyordu çünkü kazanmış gibiydi. Doc o smacı yapacaksa diğerlerinin bir öneminin olmadığını biliyorduk.
Erving: Tüm smaçlarımı yapacağımı düşşünüyordum. Yapabildiğiniz şeyleri yapıyorsunuz. Maça çıkarken belli fırsatları arıyorsunuz. Eğer önünüz açıksa nasıl yapacağınızı bildiğiniz hareketleri yapıyorsunuz. Yarışmadaki kurallar nedeniyle yapabileceğiniz en iyi sacı deniyorsunuz.
Sampson: O smacı yaptığı zaman insanların tepkisi inanılmazdı. Tüm ülkeyi ayağa kaldırdı.