by Sterling Brown – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 2 Temmuz 2020 tarihinde The Players Tribune‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Milwaukee şehri, bir park yerinde polislerin boynuma çökmeleri, el bileklerimin üzerine basmaları ve bana elektroşok vermelerinin ardından sessiz olmam için bana 400.000 dolar vermek istedi.
Ancak mesele şu: Ben sessiz olamam.
Teklifi reddettim çünkü benim halkımın sesi olmak ve onlar için gidişatı değiştirmeye yardımcı olmak gibi bir sorumluluğum var. Bunu yapmak için hikayemi anlatmak zorundayım. Böylece polis şiddeti konusundaki diyalog ve görüşmeler, bu bozuşmuş sistemi etkileyip değiştirebilir. Mesele, benim aracımı yasaya aykırı şekilde park etmemin ötesinde.
Çok daha derin.
İşte benim hikayem.
26 Ocak 2018 günü, bir arkadaşımın evinden kendi evime giderken üç dakikalığında Walgreens’de durdum. Durduğumda da iki dezavantajlı park yerinin arasına park ettim. Sadece birine park edebilirdim ama gece saat geçti ve park yeri de boştu. İçeri girerken düşündüm, en kötü ne olabilirdi ki?
Dışarı çıkıp arabama giderken bir polis memuru da bana doğru geliyordu. Başta onu görmedim. Ehliyetimin olup olmadığını sordu.
Ben kapıyı açmaya çalışırken beni itti ve ben de elini üzerimden çektim. O noktada işlerin kötüye gidebileceğini ve basit bir cezayla kalmayabileceğini biliyordum.
İlk temas sonrası memur dedi ki “Buna sahibim.” Beni korkutabileceğini düşündü herhalde. Dedim ki “Bana sahip değilsin.” Sonra birkaç şey daha söyledikten sonra destek çağırdı ve altı polis aracı daha geldi.
O, onları ararken ben de durup “Ne yapıyoruz? Ver cezamı, gideyim” diye düşünüyordum.
Sonra diğer memurlar geldi. Bazıları etrafımı sardı, bazıları da aracımın içine bakmaya başladı. 20 dakika yağmurun ve soğuğun altında bekledikten sonra biri, 20 dakikadır cebimde olan ellerimi ceplerimden çıkarmamı söyledi. Bir şekilde “tehdit altında” hissetmiş olacaklar ki hemen sonra beni yumruklamaya, diz atmaya ve beni yere yatırmaya çalışmaya başladılar.
Bütün bakışım o an değişti. Bir tercih hakkım olmadığını biliyordum. Ya özgür ol ya da pes et.
Memurlarından birinin dizi boynumun üzerindeydi. Bir diğeri bileğimin üzerinde dikiliyordu. Bana elektroşok veren polis, başta silahını çıkarmaya çalışmıştı.
Ben yerdeyken bu noktaya nasıl geldiğimizi merak ediyordum sadece. Yalnızca aileme ve işime dönmeye odaklanmıştım. Karşılık vermeyi düşündüm ama onların güç göstermesi için gereksiz bir deneme olacaktı. Onları üzerimden uzaklaştırabilirdim ama onların altı silahı vardı, benim hiç. Hiçbir korumam yoktu ama onların rozetlerinden aldıkları koruma vardı.