Eski Beşiktaşlı Patrick Christopher: Trajediden Moda Patronluğuna Uzanan Hikaye

03/Sep/20 12:01 septiembre 3, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

03/Sep/20 12:01

Eurohoops.net

Bir dönem ülkemizde de oynayan Patrick Christopher, artık LeBron James’i giydiren bir moda patronu…

by Brian Rubin – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 6 Ağustos 2020 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Doktor kendisine resmen söylemeden önce de Patrick Christopher, diz kapağının kırıldığını ve diz iç bağlarının kırıldığını biliyordu.

“Yerde yatarken ilk olarak hiçbir acı falan hissetmiyordum ve ‘Galiba tasarımcı olacağım’ dedim” diyor Christopher.

Christopher, yetişkinliği boyunca hep 2 Ocak 2015 günü Salt Lake City’deki Energy Solutions Arena’da taraftarlara Utah Jazz‘in ilk 5’teki 2 numarası olarak tribünlere anons edildiği o an için çalışmıştı. Utah, o sezon yeniden yapılanıyordu ancak takımda gelecekte takıma yardımcı olacak genç oyuncular vardı ve bunların bazıları da ilerleyen yıllarda önemli işler yaptı: Rudy Gobert, Joe Ingles, Gordon Hayward, Derrick Favors. Quin Snyder, takımdaki ilk yılını geçiriyordu. Enes Kanter, ilk 5 oynuyordu. Arka alanda ise Trey Burke’ün yanında daha önce Fransa, Türkiye ve G League’de oynamış, Bulls ve Grizzlies‘e bir uğramış, nihayetinde de Jazz‘den fırsat bulmuş Christopher vardı.

Christopher, 134 maçta oynadığı Cal’den mezun olduktan sonra beş yıl boyunca dünyayı gezmişti. G League’de 3-and-D oyuncusuna dönüşmüş ve 2014’te %45 ile üçlük atıp G League yılın en iyi ikinci savunma takımına seçilmişti. “Koçlara derdim ki ‘Beni rakip oyun kurucunun savunmasına verin'” diyor. Utah, üç hafta kadar önce onu G League ekiplerinden Iowa’dan çağırmıştı.

Artık onun vakti, o sezon 60 maç kazanıp Doğu Konferansı’nda final oynayan sağlam bir Hawks karşısında ilk 5’te başlayacağı gün gelip çatmıştı.

O an, tam olarak 5 dakika 27 saniye sürdü.

“Savunmada Kyle Korver’ın köşe üçlüğünü bozmaya çalışıyordum” diyor Christopher. “El göstermeye çalışıyordum sadece. Çizgiden onu kovalarken bir an sanki ters bastım. Ayağım sola, dizim sağa gitti.”

Böylece NBA kariyeri dört maçın sonunda bitmiş oldu.

“Gerçekten parlak biri olduğunu görebiliyordunuz. Gerçekten iyi bir çocuk” diyor Utah basketbol operasyonları başkan yardımcısı Dennis Lindsey. Kendisi, o dönemde takımın genel menajeriydi.

Ancak basketbolcu ve başarılı bir aileden gelen Christopher, ikinci bir hamleye hazırdı. Tekstil şirketi Sloan and Bennett, 2017’den bu yana modada gündem belirliyor. Pazartesi gecesi, LeBron James’in Sloan and Bennett’ın son tasarımlarından birini üzerine geçirmesi ile bir sonraki büyük adım atıldı. James, üzerinde “Minneapolis” yazılı ve 8 dakika 46 saniyede kalmış olan bir kronometrenin bulunduğu siyah bir tişört giyiyordu. Bu süre, Minneapolis’ten bir polisin Afroamerikalı George Floyd’un boynunun üzerine tüm ağırlığını vererek kaldığı sürenin tam uzunluğuydu… Mayıs ayındaki olayın sonunda Floyd öldürüldü.

James’in o tişörtü giymiş olması tesadüf değildi. James ve NBA, NFL ve Major League’den başka sporcuların da menajerlik şirketi olan Klutch, bu tişörtün basımı ve dağıtımı için Sloan and Bennett ile bir anlaşma yapmıştı. Kampanya, Salı günü resmen başladı ancak Orlando fanusundaki tüm o kargaşada James’in Utah maçından önce veya sonra tişörtü giyeceğinden emin değildi Christopher.

“Kendi platformunun, sesini ne kadar duyurabildiğinin farkında ve bunu kullanıyor” diyor Christopher. “Onun bunu yapması çok önemli.”

James, bu yıl daha önce de Sloan and Bennett’ın Kobe ve Gianna Bryant’ın anısına çıkardığı kapüşonlu ürünü All-Star takım seçimleri programı sırasında giyerek Christopher’a yardımcı olmuştu. Daha sonrasında o ürün birkaç saat içerisinde kapış kapış gitti.

32 yaşındaki Patrick Christopher, James’i 10 yılı aşkın süredir tanıyor. Cal’de oynadığı 2007 yılından itibaren James’in kamplarında danışman olan Christopher, James’in küçük arkadaş grubundaki herkesle (Randy Mims, Maverick Carter ve James’in menajeri Rich Paul) bağlantısını korudu yıllar içerisinde.

Christopher’ın ailesi, son aylarda basketbolu sosyal farkındalık yaratmak için kullanıyor. Ailenin en küçük oğlu Josh, geçen yıl liseden dört yıldızlı bir basketbolcu olarak mezun oldu, Washington D.C.’nin tarihte Afroamerikalı öğrencileri ile ünlü okulu Howard University’yi ziyaret etti ve neticede Arizona State’te oynamaya karar verdi. Böylece beş yıldızlı pivot Makur Maker’ün Kentucky ve UCLA gibi üniversiteler de talip olmalarına rağmen Howard’ı seçmesinin zemini atılmış oldu. Maker’ün Bison forması giyip giymeyeceği henüz belli değil ama bu kararı almış olması bile kolej basketbolunda şok etkisi yarattı.

Bu yazın başında Patrick Christopher’ın ASU’daki ikinci yılında guard olarak oynayan kardeşi Caleb, ASU’nun meşhur dirgen şeklindeki logosunun bir yumruk ile tutulduğu ve havaya kalkmış olan yumrukta kampüsteki her Afroamerikalı sporcunun isminin olduğu siyah-beyaz bir hâlini yaratarak Black Lives Matter hareketine destek verdi ve manşetlere taşındı.

Ancak ailedeki moda geni, kesinlikle Patrick’ten geliyor. Patrick, kendi moda kahramanının anısına kendisine “the Black Ralph Lauren” diyor ve astarlarını mor ipekten yaparak tasarımcının Purple Label’ına selam çakıyor. Berkeley’de aşık olmuş modaya Christopher.

“Şu an yaptıkları tünel yürüşlerini ben lisede yapıyordum” diyor.

Kolej kariyeri sonrası Christopher, ilk olarak Antalya’da oynadı ancak 2011-12 sezonunun devamı için Fransa’dan Cholet Basket ile anlaştı ve burada gelecekte Jazz‘de takım arkadaşı olacak Gobert ile oynadı. Şaşırtıcı bir durum söz konusuydu.

“Fransa’dayken moda tutkusu giderek büyüdü” diyor babası Laron.

“Bir marka oluşturmak için düşünce akışını belirleme süreci Fransa’da başladı” diyor Christopher. “Tamamen bağımsız bir fikirdi. Kırmızı bir eskiz defteri aldım. Düşüncelerimi dökmeye çalışmaya başladım. O dönem renkli kalemler aldım. Renk paletini farklı tasarım estetikleri ve gerçek renk bileşenleri ile bir araya getirmek istiyordum. O dönem sadece notlar alıp gelecekteki markamın estetiğinin nasıl olacağını düşünüyordum. Fransa’da gerçekten hiç elle tutulur bir şey yoktu. Her şey zihnimdeydi ve bir şeyleri de yazıyordum.”

Christopher, 2012’de Beşiktaş forması giydi. Beşiktaş o yıl Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazandı ve Christopher da basketbolunu geliştirmeye çalışıyordu ancak aklı modada kalmıştı.

“EuroLeague’deki ilk yılımdı ama ben takıp takıştırıyordum” diyor. “Çok güzel bir şehir. O dönemde çok da zengin bir şehirdi. Alışveriş, yemek, hayat tarzı için her şey muhteşemdi. Gerçekten takıp takıştırıyordum, tam terzi gibi. Galiba ilk Bespoke takım elbisemi İstanbul’da yaptırdım.”

Menajerine, o yaz basketbola ara verip kendi markası üzerine çalışmak istediğini söyledi. Menajeri “tamam” dedi ancak oynamaya ara verirse tekrar başlaması zor olacaktı. Christopher, menajerine İtalya ya da Fransa’da bir takım bulmasını söyledi. Menajeri bir takım buldu ancak Christopher, Los Angeles’ta bazı örnekler yaptırmak için ülkeye geç ulaştı. O yaz antrenman yapmadı, vücut çalışmadı ve bu durum performansına yansıdı. “Formdan fazlasıyla düşmüştüm” diyerek anlatıyor o dönemi. Hemen takımdan ayrıldı ve ABD’ye döndü. Bulls‘tan G League takımı için kamp davetiyesi aldı. İşe yaradı. 2013-14 sezonunu Iowa Energy’de geçirdi. Sezon içerisinde oyuncular NBA’de görev verilmek üzere çağrıldıkça Christopher daha çok sayı atma fırsatı buldu.

“Ara ara Los Angeles’a gidip model tasarımcım ile görüşmem gerekiyordu” diyor. “Telefondan halletmeye çalışıyordum ama çok fazla hata oluyordu. O zaman fark ettim ki bu işte kontrol sizde olmalı ve durumu görmek için orada olmanız lazım.”

Ancak NBA hayalini korumaya devam etti. Daha sonra Memphis fırsatı geldi. Yan kapı komşusu, aynı zamanda vaftiz kardeşi Tayshaun Prince’ti. Şimdilerde kendisi, Chrstopher’ın antrenman kampının son gününe kadar takımda kalabildiği Grizzlies‘in basketbol operasyonları başkanı. Daha sonra Iowa’ya döndü ve Whiteside ile birlikte oynadı ancak Heat, Whiteside’ı takıma dahil etti. Whiteside, Miami’den 98 milyon dolarlık bir kontrat aldı. Christopher, Utah’ta beş dakika oynadı.

Jazz‘e gideceği için çok mutluydu. Kolejde Utah’ın yardımcı koçlarından Johnnie Bryant’a karşı oynamıştı. Snyder’ın Avrupa’da yardımcı antrenörlüğünü yaptığı CSKA Moskova’ya karşı oynamıştı. “Harika bir durum vardı” diyor Christopher.

“Oraya gider gitmez beş maç, 10 günlük bir seyahatimiz başladı. Çok antrenman yoktu. Birkaç maça çıktım, ilk sayılarımı Clippers karşısında Los Angeles’ta attım. Ailem için 50 bilet aldım, yani çok güzeldi. Timberwolves ile oynadığımız maçta biraz daha fazla oynadım, ritmimi yakalıyordum yavaş yavaş. Sonraki maçta Snyder beni Hawks karşısında ilk 5’e attı. Buna hazırlanıyordum, mental olarak maça konsantre oluyordum. Çok heyecanlıydım. Ailem arıyordu, herkes bunu gördüğünün haberini veriyordu.”

Çok çabuk bitti. Fazla çabuk…

“Bench, dizimi görünce dağıldı” diyor. “Bir tek Rudy kalabildi.”

Christopher, o dönem 26 yaşında, draftta seçilmemiş ve büyük bir sakatlık geçirmiş bir guarda pek de ilgi olmadığını çabucak öğrendi. Modaya tam geçiş, kolay bir tercih oldu.

“Oradan sonra kararımı verdim” diyor Christopher. “Kendi şirketimin sahibi olmak ve kendi kaderimi tayin etmek istiyordum. Serbest bırakılma ya da gönderilme fırsatları olmsaın. İstediğim hamleye kendim karar verebileceğim, kendi takvimimi oluşturabileceğim bir işim olsun.”

Basketbol kariyeri devam ederken kendisi yatırımlar yapmış ve böylece Compton’da, doğup büyüdüğü evi satın alabilmişti. O evin karşısında bulunan iki sokağın adı ise Sloan ve Bennett. Şirkete bu ismi verme fikri, kız kardeşi Paris’ten çıkmış. Anniston’dan oraya taşınan dedesi ve büyükannesi, 1977’de o evi almışlar. Annesi ve Christopher, ikinci sınıftayken dedesi ve büyükannesi ile orada yaşamış.

Üst düzey, son teknoloji kumaşlarla çalışmak istediğini biliyordu. Deneme yanılma yöntemi ile öğrenmişti bunu. Dış giyim ürünleri için vizyonu da böylece şekillenmeye başladı. Kobe Bryant’ın 24 ve 8 numaralarının Gigi’nin 2 numarasının yanında, kalp hizasında bulunduğu Kobe ve Gigi kapüşonlu ürünü, birçokları için duygusal bir anlam taşıyordu. Kobe Bryant’a hayran olarak yetişen birçok kişi gibi Chrisotpher da ona saygısını göstermek istiyordu.

Kronometre tasarımı ise birkaç hafta önce şekillenmeye başlamış… Floyd’un öldürülmesi sonrası ülke genelinde protestolar devam ederken.

“Rich, bu konuda bir şeyler yapmak konusunda, George Floyd’un yarattığı etki ile ilgili bir şey ortaya çıkarmak konusunda kararlıydı” diyor Christopher. “Bana gelip bu konuda bir proje yapmak isteyip istemediğimi sordular. Kafalarındaki şeye dair bir konsept verdiler, 8:46’nın öne çıkarılması vardı akıllarından. Sanırım kısa süre sonra Dave Chapelle, kendi gösterisini yapıp o ana dikkat çekti. Normalde basketbol saati olacaktı ama Rich, artık futbol ve beyzbolda da var. Büyük bir isim, birçok farklı iş yürütüyor. O yüzden özellikle basketbola dair bir şey yapmak istemedim. Sporda evrensel bir şeyi, bir geri sayım ile nasıl birleştirebilirim diye düşündüm. Sekiz dakika, 46 saniyeniz var. O yüzden kronometre fikri geldi aklıma.”

Ürünün arkasındaki farklı şehirler, Floyd’un öldürülmesi sonrası dünya genelindeki protestoları temsil ediyordu. Kronometrenin üzerindeki üç düğmede ise “Durdur”, “Yeniden başlat” ve “Aç/Kapat” ibareleri görülüyordu.

“Geçmişte de kameralara yansıyan şeyler oldu” diyor Christopher. “Belgelenen olaylar yaşandı ve protestolar yaptık. Ancak bu kez, dünyayı değiştiren, değişime götüren bir şey vardı. Herkes protesto ediyor. Herkes yaşananları izliyor. Bu, birlik hâlinde, evrensel bir direniş oldu. O yüzden ben de bunu yansıtmak, tüm kronometrelerin aynı süreye sahip olduğu bir şekilde bağlamak istedim.

Pazartesi akşamı James, o tişörtü giydiğinde –Lakers‘ın Jazz ile oynuyor olması da Christopher için ayrı anlamlıydı- 2013’teki o güne döndüğünü hissetti Christopher. Menajerine o yaz sadece moda ile ilgilenmek istediğini söylediği güne… “İştahım kaçtı. Yemek bile yiyemedim. Çok heyecanlıydım” diyor.

“Bu kez, son projem ile herkesin dikkatini çektim. Hiçbir beklentim yoktu. Öyle oldu sadece. Bunun için, Kobe ve Gigi’nin hatırasını onurlandırabildiğim için minnettarım. Bu kez üzerinde çok çalıştık. Son güne kadar her şeyi bitirmeye çalıştık. Ayrıca kimse bunu giyeceğini bilmiyordu. Kimse bilmiyordu. Biz sosyal medyamızı toparlayıp öğle yemeğine hazırlanıyor, sürecin girdi-çıktılarına bakıyorduk. Sonra ‘Bakın, Bron tişörtü giymiş’ dediler. Gerçekten hazırlanmamız gerekti. Yine yemek yiyemeedim. Başladıktan sonra ne geleceğini biliyordum. Son 24 saat inanılmaz geçti. Çok kişi arıyor, mesaj atıyor, birçok tebrik, sevgi alıyorsunuz. Çok güzel bir his.”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!