NBA: Altıncı Adam Rolünü “Havalı” Hale Getiren 8 Yıldız

07/Eyl/20 10:30 Eylül 7, 2020

admin69

07/Eyl/20 10:30

Eurohoops.net

NBA takımlarının benchinde kendinize isim yapmak çok kolay bir şey değil…

by Grant Hughes, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 1 Haziran 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Genellikle oyuncular, cezalandırılmak için benche yollanırlar. Hiçbir sporcu yedek olmanın hayalini kurmaz. Hiçbir küçük çocuk, ilk periyotun altıncı dakikası geride kalırken alkışlarla birlikte oyuna gireceği ilk anın hayalleriyle gece uykuya dalmıyor. 

Buna rağmen bazı NBA oyuncuları, bu rolü benimseyerek kendilerine ligde önemli bir yer edindi. Kimisi bunu skor üreterek yaptı, kimisi savunma kimisi de pozisyon yaratma yetenekleriyle. Ancak bu isimlerin hepsi, belirli fedakarlıklar yapmak zorunda kaldı. 

Bu oyuncular; egolarını bir kenara bırakıp onlara verilen rolde ustalaşarak benchten gelmeyi popüler hale getirdiler. 

Bu yazıda aynı zamanda altıncı adam rolünün tarih boyunca nasıl evrimleştiğine de göz atma fırsatı yakalamış olacağız. 

John Havlicek

Kariyerinin ilk dönemlerinde ve daha sonra 1970’li yılların sonlarında Boston Celtics için altıncı adam rolünü oynayan John Havlicek, NBA tarihinin en önemli yedek oyuncularından bir tanesi. Havlicek, lig tarihindeki önemli yedek oyunculardan bir tanesiydi. 

Eğer Celtics, Frank Ramsey ile birlikte süper yedek kavramını bulmasaydı büyük olasılıkla Havlicek, kariyeri boyunca ilk beş oyuncusu olurdu. Kariyerinin ilk 7 sezonu boyunca yedek başlayan Havlicek, bu dönem boyunca 19.3 sayı ortalaması yakaladı. Havlicek, bir sezonda kenardan gelerek 19.9 sayı ortalaması yakaladı ve All-NBA takımına seçilen tek yedek oyuncu olarak NBA tarihindeki yerini aldı. 

Havlicek’ten önce oyuncular yeteri kadar iyi olmadıkları için benchten geliyorlardı. Ancak kenardan geldiği dönemde bile kimse Havlicek’in ilk beş seviyesinde bir yetenek olduğunu inkar etmiyordu. 

Bu yüzden Havlicek, maçların son anlarında hep sahada olurdu. Havlicek’in 1965 doğu konferansı finallerinde son saniyede çaldığı top, NBA Tarihine geçen pozisyonlardan birisinin de yaşanmasına vesile olmuştu. 

Havlicek, 1969-70 sezonunda Celtics’in ilk beşine yerleştiğinde 6 şampiyonluk kazanmıştı bile. Havlicek’in ilk beş oynadığı dönemde Celtics iki şampiyonluk daha yaşadı. 

Havlicek, 1978 yılında 13 kez All-Star, 11 kez de All-NBA seçildikten sonra emekli oldu. 1973-74 Finallerinde MVP seçilen Havlicek, Celtics tarihinin de en skorer oyuncusu. 

Havlicek, örnek alınan ismin kendisinden sonra gelenlerden daha iyi olduğu ender durumlardan bir tanesi. Onun skor yeteneği, yüksek enerjisi ve korkusuz savunması ilerleyen yıllarda birçok oyuncunun kenardan gelmeyi kabul etmesinin yolunu açtı. 

Eğer benchten gelmeyi havalı hale getiren bir oyuncu varsa bu kesinlikle Havlicek’ti. 

Kevin McHale

Philadelphia 76ers forması giyen Bobby Jones, 1982-83 yılında verilen ilk Yılın Altıncı Adamı ödülünün sahibi olmuştu. Ancak Celtics’in kaliteli bench oyuncusu formülünün Havlicek’ten sonraki devamı olan McHale, sonraki iki yılda bu ödülün sahibi oldu. 

Günümüzde altıncı adam denince akla direkt olarak kenardan gelerek skor üreten oyuncular geliyor. McHale de kesinlikle skor yeteneği olan bir oyuncuydu. Ancak yıldız isim bunu günümüzde genellikle yapan kısa oyuncular gibi şut yeteneğiyle değil ölümcül post-up oyunuyla gerçekleştiriyordu. 

McHale’in repertuarında muhteşem ayak oyunları, omuz feykleri, pivot adımları ve hook atışları bulunuyordu. McHale, post-up oynarken adeta bir cerrah gibi çalışıyordu. 

McHale, 1985-86 sezonuna kadar Celtics’in ilk beşine yerleşmedi. McHale, 18.4 sayı – 7.4 ribaund – 1.5 blok ortalamalarıyla oynadığı 1983-84 sezonunda All-Star seçilmeyi başarmıştı. 

Tıpkı Havlicek gibi McHale de başarılı Celtics takımlarında altıncı adam rolünü oynadı. Celtics, McHale’in yedek olarak oynadığı dönemlerde üç final oynadı ve iki kez de şampiyonluğa ulaştı. McHale, kariyerinin son dönemlerinde tekrar benchten gelmeye başladı. 

Vinne Johnson

Vinnie Johnson, günümüzdeki Altıncı Adam algısının tarihteki ilk örneklerinden bir tanesiydi.

NBA’de oynadığı 13 sezonun 12’sinde kenardan gelerek oynayan Johnson, oyuna girip hızlıca skor üretmeye başlayarak “Mikrodalga” lakabını kazanmıştı. Onunla birlikte oyuna girer girmez ortalığı aleve veren yedek kısa kavramı hayat kazanmıştı. 

Yazının devamında değineceğimiz Lou Williams ve Jamal Crawford gibi isimler, eğer Vinnie Johnson örneği olmasaydı yakaladıkları fırsatlara sahip olamayabilirlerdi. 

Pistons’ın kadrosunda Isiah Thomas ve Joe Dumars gibi isimler olduğu için Johnson’ın ilk beş başlamak için hiçbir zaman çok ciddi bir iddiası olmadı. Buradaki durum Havlicek ve McHale’den daha farklıydı. Johnson, skor üretme konusunda uzmanlaşmış bir bench oyuncusuydu. 

Ancak Johnson’ın da hakkını vermek gerekiyor. Tıpkı McHale ve Havlicek gibi onun katkıları da takımının şampiyonluklar kazanmasına yardımcı oldu. Pistons, Johnson’ın kenardan geldiği dönemde 1989 ve 1990 yıllarında üst üste iki şampiyonluk kazandı. 

Michael Cooper

Michael Cooper, yeteneklerini daha fazla savunma tarafında gösteren ender altıncı adamlarından bir tanesi. 

Bu tabii ki 1.95 boyundaki Cooper’ın hücumda hiçbir şey yapmadığı anlamına gelmiyor. Cooper, kariyeri boyunca sahada kaldığı 36 dakika başına 11.8 sayı – 5.6 asist ortalamaları yakaladı ve kariyerinin son yıllarında ligin en önemli üç sayı şutörlerinden birisi haline gelmişti. Ancak Cooper, gerçek farkını savunmada yaratıyordu. 

Kariyeri boyunca toplam 8 kez En İyi Savunma Beşlerine seçilen Cooper, sadece iki maça ilk beşte başladığı 1986-87 sezonunda yılın Savunmacısı seçilmişti. 

Bu gerçekten inanılmaz bir başarı. NBA tarihinde Yılın Savunmacısı ödülünü almayı başaran 1.95’in altında sadece dört oyuncu var. Ancak daha da önemlisi, NBA tarihinde bu ödülü kazanıp en az maçta ilk beş başlayan diğer oyuncu Dennis Rodman. O da 1989-1990 sezonunda 43 maça ilk beşte başlamıştı. 

O dönemdeki savunma sistemlerinin çok gelişmemiş olmasından dolayı bu başarının abartıldığını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak Larry Bird’ün bile Cooper için “karşılaştığım en iyi savunmacı” demesi bu şüphelerin hepsini ortadan kaldıracaktır. 

Çok iyi bir savunmacının kenardan gelerek takımına katkı yapması çok mantıklı gelmiyor. Çünkü teorik olarak baktığınızda takımlar en iyi skorerlerine ilk beşte yer veriyor ve bu da savunmacıların da ilk beşte yer almasını beraberinde getiriyor. Bu yüzden Cooper gibi bir yedeği asla göremeyebiliriz.

Bu arada 1980’li yıllar boyunca listede şu ana kadar saydığımız diğer isimler gibi Cooper da şampiyonluklar kazanmayı başardı. Coopers, Lakers formasıyla tam 5 kez sezonu zirvede tamamladı. 

Manu Ginobili

Benchten gelmeyi tarihteki efsaneler havalı hale getirse de Manu Ginobili’nin bu işi bambaşka bir seviyeye çıkardığını söylemek gerekiyor. Manu, kenardan gelerek oyuna girdiği her an yaratıcı zekasını ve rekabetçiliğini sahaya yansıtmayı başardı. 

NBA tarihinde sahada kaldıkları 36 dakika başına 18.0 sayı – 5.0 ribaund – 5.0 asist ortalamaları tutturup, %58’in üstünde true shooting yüzdesi yakalayan sadece beş oyuncu var: LeBron James, Magic Johson, James Harden, Nikola Jokic ve Ginobili. 

Ginobili’nin oyun tarzı ve vücut yapısı sebebiyle ilk beş rolünü kaldıramayacağını savunan birçok insan var. Ancak yıldız oyuncunun iki farklı sezonda ilk beş başlayarak 70 maça çıktığını ve bu iki yılda da All-Star seçildiğini unutmamak gerekiyor. 

Ginobili’nin kariyeri boyunca San Antonio Spurs ile dört şampiyonluk kazandığı da göz önünde bulundurulunca alınan kararların doğru olduğu ortaya çıkıyor. 

Jamal Crawford ve Lou Williams

Lou Wililams ve Jamal Crawford, kariyerleri boyunca üçer tane Altıncı Adam ödülü kazanan iki isim. Ancak benzerlikler bununla sınırlı kalmıyor. 

İkilinin kariyer ortalamalarına baktığımızda da bu benzerlikler ortaya çıkıyor. Crawford, kariyeri boyunca 14.6 sayı – 3.4 asist – 2.2 ribaund ortalamalarıyla oynarken Williams ise 14.5 sayı – 3.5 asist 2.3 ribaund üretti.

İkisi de skorer zihniyetine sahip olan ve sürekli olarak skor üretmeye çalışan oyuncular. Kariyerlerinin büyük kısımlarını kenardan gelip oyuna girdikleri andan itibaren topu potaya göndererek geçirdiler. İki oyuncu da insanların kafasında oluşan klasik altıncı adam tarzına sahipler. İkisinin de Vinnie Johnson’ın zamanında köklerini attığına benzer bir rol oynadığı ortada. 

İki oyuncunun bazı farklılıkları da doğal olarak var. Williams’ın faul almaya daha yatkın oyunuyla Crawford’ın sokak basketbolcularını aratmayan top kontrolü, ikilinin ayrıldıkları noktalar olarak karşımıza çıkıyor. Benzerliklere geri dönecek olursak iki oyuncu da asla şut atmaktan çekinmiyor. 

İki oyuncu da kariyerleri boyunca maç sonlarında sıkıntılar çektiler ve ikisi de hiç şampiyonluk kazanamadı. Fakat bu isimlerin aldıkları Altıncı Adam rolünün tanımını, bambaşka bir seviyeye çıkardıklarını da söylemek gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda da skorer kısa oyuncular hakkında sık sık “Crawford veya Williams tarzı” yakıştırmasını yapacağız. 

Andre Igoudala

Andre Igoudala, NBA’de çıktığı ilk 758 maçın hepsinde ilk beş başlamıştı. Ancak yıldız isim, 31 yaşına geldiğinde Golden State Warriors için benchten gelmeyi kabul etti ve ligin en etkileyici beş yıllık süreçlerinden birisinin parçası oldu. 

Eğer Igoudala, Warriors’ın yeni koçu Steve Kerr’ün onu kenardan getirme isteğini 2014-15 sezonunda kabul etmeseydi Golden State Warriors bambaşka bir kaderle karşı karşıya kalabilirdi. Bunun yerine Warriors, 5 yıl boyunca üst üste finallerde yer aldı ve toplam üç şampiyonluk kazandı. 

Igoudala’nın yaptığı fedakarlık, takımdaki diğer oyunculardan herhangi birinin rolü veya kullandığı top miktarı hakkında şikayet etmesini neredeyse imkansız hale getirdi. 

Takımın en iyi savunmacılarından birisi olan Igoudala, Draymond Green ile birlikte Warriors’ın ölüm beşinin kusursuz bir makine gibi işlemesini sağladı. Sahada bulunduğu anlarda birden fazla pozisyonu savunabilen Igoudala, 2015 yılında LeBron James’i final serisinde yavaşlatarak Finaller MVP’si ödülünün de sahibi oldu. 

İnanılmaz bir basketbol zekasına, hızlı ellere ve baskı altında bile doğru kararı vermek gibi yeteneklere sahip olan Igoudala, tarihin en iyi takımlarından birisi için çok yönlü bir tehdit olarak tarihe geçti. 

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!