Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Hırvat Yıldızlar Karması

17/Eyl/20 11:23 Eylül 17, 2020

Utkan Sahin

17/Eyl/20 11:23

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın yeni yazı dizisinde ülkelerin EuroLeague karmalarını oluşturuyor. Sıradaki durağımız Hırvatistan!

by Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Avrupa basketbolunun o zengin çeşitliliğini yansıtan en önemli unsur farklı farklı ülkelerden çıkan isimlerin en üst düzeydeki mücadeleleriyle uzunca bir zaman diliminde basketbolseverlerle buluşması olsa gerek…

Zaten “kıta basketbolu” dediğimiz olgunun getirisi olarak düşünebileceğimiz ilk şeyler bu uçsuz bucaksız, kalabalık gelenekler ve onların bünyesinden çıkan sporcu jenerasyonlarıdır.

Eurohoops Fırın olarak yeni başladığımız bu yazı dizisinde bu geleneklerin Eski Kıta’daki en üst düzey basketbol organizasyonu olan EuroLeague’deki yansımalarını huzurlarınıza taşıyacağız.

Bu yola Slovenya’yla çıkmıştık, arkasından da İtalya, İspanya, Sırbistan, Yunanistan, Fransa ve Amerika geldi. Şimdi ise Balkanların bir diğer yetenekli ülkesi Hırvatistan’da…

Hırvatistan, Avrupa basketbolunun en garip basketbol ülkelerinden biri.

Buradan çıkıp Avrupa basketbol tarihine geçmiş bir çok isim var. Bütün hepsi bir kenara bu topraklardan çıkan Avrupa basketbolunun en büyük efsanesi Drazen Petrovic gerçeği bile tek başına yeterli.

Fakat diğer yandan yetenekle kazanan oyuncu olma arasındaki o ince ayrıntıyı en iyi gösteren ülke de onlar. Özellikle Drazen Petrovic’in önderliğindeki altın jenerasyon sonrasında Hırvatistan’ın en büyük problemi bu oldu.

Ülkeden birçok yetenekli oyuncu çıktı. Alt yaş milli takımlarına bakarsak çıkmaya da devam ediyor fakat iş kazanmaya gelince hem milli takımda hem de bireysel anlamda hep ortaya bir boşluk çıktı. Dolayısıyla da ellerindeki büyük yeteneklere rağmen hep geri planda kaldılar.

Yine de çok önemli değil. Biz, modern dönemde parlayan 12 önemli oyuncu bulmaya başardık. Altın jenerasyonun önemli bir kısmı modern dönemde EuroLeague’de oynamadı. Eğer onlar da olabilseydi çok daha görkemli bir kadro olabilirdi.

Neyse, lafı daha da uzatmadan karşınızda modern EuroLeague dönemindeki en iyi Hırvatistan kadrosu:

Not: Modern EuroLeague dönemi, 2000’den bu yana gelen süreci kapsamaktadır.

Not 2: Liste hazırlanırken oyuncuların milli takımlarda forma giymek için aldığı pasaportlar değil, kökenleri göz önünde bulundurulmuştur.

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Sloven Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi İtalyan Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi İspanyol Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Amerikalı Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Sırp Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Yunan Yıldızlar Karması

Modern EuroLeague Tarihinin En İyi Fransız Yıldızlar Karması

Oyun Kurucular

#8 Damir Mulaomerovic

Kariyer: Panathinaikos, Real Madrid, Olympiakos, Cibona, Zagreb
İstatistikleri: 5 sezon 46 maç 9.8 sayı, 1.6 ribaund, 2.2 asist

Hırvatistan sınırları içerisinde en zor görev; oyun kurucu olmak!

İsterseniz gelmiş geçmiş en yetenekli basketbolcu olun ülke basketbolunun simge Drazen Petrovic’in hayaletiyle baş edemezsiniz. Çünkü söz konusu liderlik, bir ülkeye ümit vermekse Petrovic’in yapabildiklerini yapan çok az insan var dünya basketbol tarihinde…

Hal böyleyken Petrovic sonrasında Hırvatistan’ın en çok tartışılan oyuncularının oyun kurucular olması aslında hiç de sürpriz bir durum değil. Onun kaybından sonra birçok yetenekli Hırvat oyun kurucu çıktı ama hiçbiri bu büyük baskı karşısında dayanamadı. Hatta kadronun devamında da göreceksiniz, çoğu yeteneklerinin karşılığını tam olarak veremeden kariyerine nokta koydu.

Damir Mulaomorevic ise bu baskıyla ilk karşılaşan isimlerden biriydi ve bana göre diğerlerine nazaran bu baskıyı en iyi göğüsleyen de o oldu.

Drazen’ın kaybedildiği 93 yazından sonra Cibona’da parlayan – hatta Efes‘e karşı unutulmaz bir iki uzatmalı maç oynamıştı – Mulaomerovic, sonrasında ise kapağı Efes‘e attı. İlginçtir orada da Petar Naumoski gibi başka bir efsane sonrasında takıma geldi. Dolayısıyla da zaman zaman eleştirildi ama Türk basketbolu ve Efes‘in ilk olan 1999 Final Four’un da o da vardı.

Efes‘ten sonra Atina’ya geçen Hırvat guard, kendisinden sonra gelen diğer yeteneklerinin yapamadığı bir şeyi başardı: Şampiyonluk! 

Avrupa basketbolunun en zor işlerinden biri olarak adlandırabileceğimiz Zeljko Obradovic oyun kurucusu olan Mulaomerovic, Final Four’a kadar çok iyi bir sezon geçirdi. Bologna’daki Final Four’da pek iyi değildi. Hatta takımın zayıf halkasıydı ama takımı kazanınca o da kariyerine şampiyonluk kazandırmış oldu.

Sonrası onun için zorlu bir yolculuk oldu.

Sakatlıklar belini büktü. Bir ara PAOK’ta harika bir sezon geçirmesine rağmen sakatlıklar belini fena büktü. Buna rağmen 38 yaşına kadar oynadı.

Herhalde kariyerinin son bölümündeki o baskısız basketbol keyfi hoşuna gitti.

#6 Marko Popovic

Kariyer: Zadar, Cibona, Valencia, Anadolu Efes, Zalgiris
İstatistikleri: 9 sezon 123 maç 12.5 sayı, 1.7 ribaund, 2.8 asist

Marko Popovic, 1993 sonrasındaki Hırvat guardlar arasında Hırvatistan’ın oyun kurucu lanetini bozmaya en çok yaklaştığı isimdi. Yani en azından diğerlerinin aksine o, bir takıma nasıl liderlik yapılır iyi biliyordu.

Fakat onu da fiziksel dezavantajları yıktı.

2000’de U-18 Avrupa Şampiyonası’nda parladıktan sonra hemen dikkat çeken Hırvat guard, henüz 19 yaşında Zadar’la EuroLeague’de 13.9 sayı ortalaması tutturunca beklentileri daha da artırdı.

Petrovic, 21 yaşındayken EuroLeague şampiyonluğu yaşıyordu ama Petrovic, Petrovic’tir.

Popovic’in başını yakansa kötü geçen Efes ve Valencia maceralarıydı. Pardon, düzeltmem gerekirse; kötü geçen tek macerası Valencia’ydı. Bana sorarsanız, Efes‘te gayet iyiydi ama kritik anlardaki kötü tercihleri ve Theo Papaloukas karşısında yaşadığı haksız rekabet onu bu macerasını kötü gösterdi.

Efes macerası sonrasında ise onu hep Zalgiris ile EuroCup arasında gidip gidip gelirken gördük. Popovic, en büyük izi de Litvanya’da bıraktı çünkü Zalgiris’in karanlık döneminde takım ona ne zaman ihtiyaç duysa günü kurtaran isim o oldu.

Popovic, ikinci baharında ise özel bir performansla Fuenlabrada tarihine geçti. Gönül ister ki, o yeteneklerle daha büyük bir kariyer yaşasaydı ama en azından bitiriş şekli oldukça şık oldu.

#34 Zoran Planinic

Kariyer: Cibona, Baskonia, CSKA Moskova, Khimki Moskova, Anadolu Efes
İstatistikleri: 10 sezon 169 maç 9.2 sayı, 2.8 ribaund, 3.3 asist

Zoran Planinic ise muhtemelen Drazen Petrovic sonrasında Hırvatistan’dan çıkan en yetenekli oyun kurucuydu.

Bilgisayar programında yaratılmış gibi Hırvat yıldızda bir oyun kurucudan ne ararsanız o yetenekler vardı. Fizikli oyun kurucuların bu kadar çok olmadığı 2000’lerin başında 1.98’lik boyuyla büyük bir potansiyeldi.

Fakat şaşaalı kariyerine rağmen o da bir türlü yeteneklerinin hakkını veremedi.

NBA’e gitti, CSKA Moskova ve Baskonia gibi dönemin en güçlü takımlarında oynadı. Hatta üst üstte 4 yıl Final Four da gördü ama bir türlü şeytanın bacağını kıramadı.

Ondan beklenen Theo Papaloukas gibi yukarıdan bakarak Avrupa basketbolunda söz sahibi olmasaydı ama o, bunu ancak EuroCup’ta yapabildi. 2012’de onun üstüne kurulan kadroya harika bir şekilde liderlik yaparak EuroCup’ta şampiyon yaptı.

Efes de bu başarının arkasından onu İstanbul’a getirerek aynısını bekledi ama tam saha basketiyle bitirdiği efsanevi Milano maçı dışında bu beklenti hüsran oldu.

Fiziğini düşünürsek gerçekten iz bırakan bir kariyere sahip olabilirdi ama Planinic, bir türlü o büyük adımı atamadı. Herhalde kendisi de bundan sıkılmış olacak ki, 33 gibi erken bir yaşta kariyerine nokta koydu.

Şutör Guardlar

#10 Gordan Giricek

Kariyer: Cibona, CSKA Moskova, Fenerbahçe Beko
İstatistikleri: 4 sezon 39 maç 15.7 sayı, 3.1 ribaund, 1.2 asist

Hırvatistan kadrosunda şu ana kadar üstümüzde bir karamsarlık oluştu.

İyi kariyerleri olsa da bir türlü yetenekleri ölçütünde başarı yakalayamamış isimlerden bahsettik. Gordan Giricek ise bu hüzne son verecek isim. Yani en azından 2. EuroLeague dönemine kadar…

Hırvat skorer, ülke basketbolunun altın jenerasyonu sonrasında ülke basketbolunu uzun süre en iyi şekilde temsil eden isimdi.

Henüz 16 yaşındayken ismini Avrupa basketboluna duyuran Giricek, Avrupa basketbolunun o durdurulması çok zor olan harika skorerlerinden biriydi. Üstelik onun tarzıyla özdeşleştirebileceğimiz Avrupalı şutör guardların çoğu, NBA’de tutunamadı ama Giricek bunu başardı. Hırvat yıldız, uzun yıllar NBA’de bir görev adamı olarak iş buldu kendine…

Bu macerası öncesinde ise Giricek, Moskova’da unutulmaz bir bireysel sezon geçirdi.

CSKA Moskova için kendi ölçülerine göre çok başarılı olmasa da 2001-2002 sezonunda Giricek, harika bir skorer performansı sergileyerek 18 maçın 16’sında 20 sayının üstünde oynadı.

Eğer NBA yolcu olmasaydı, burada çok büyük bir kariyeri olabilirdi. Bu yüzden de 2008’de Fenerbahçe‘yle onun Avrupa’ya geri dönmesi herkeste büyük bir heyecan yarattı.

Fakat sonuç maalesef hüsran oldu.

NBA’den fiziksel olarak eskisi gibi dönemeyen Giricek, Fenerbahçe tarihinin en büyük hayal kırıklıklarından biri olarak tarihe geçti. Üzücü… Burada kalsaydı o skorerlik yeteneğiyle gerçek bir efsane olabilirdi.

#33 Marko Tomas

Kariyer: Real Madrid, Cibona, Fenerbahçe Beko, Cedevita Zagreb
İstatistikleri: 7 sezon 74 maç 8.4 sayı, 2.4 ribaund, 1.2 asist

Marko Tomas, kadroya eklerken üstünde en çok düşünmem gereken isimdi.

Açık konuşmak gerekirse; Tomas’a biraz torpil yaptım. Hem istatistik olarak hem de kariyer olarak ondan çok daha etkileyici durumda olan başka Hırvat oyuncular vardı. En basitinden Roko Ukic’in kariyeri çok daha iyiydi. Bu sebeple de doğal olan onu kadroya almam olandı ama içimden bir ses sanki Tomas’ı kadroya almazsam basketbola ihanet edeceğimi söyledi.

Çünkü en basitinden sakatlıklar onun başına bu kadar bela olmasaydı gerçekten Tomas’ın EuroLeague’de hatırlanacak bir kariyeri olabilirdi.

Belki hiçbir özelliği elit değildi. Onun için harika bir skorer yahut mükemmel bir ikili oyun yönlendiricisi falan diyemeyiz ama Tomas, her şeyi yeterince iyi yapan çok yönlü bir oyuncuydu.

Sakatlık öncesinde savunmada harikaydı. 2011’de Fenerbahçe, Obradovic öncesindeki en iyi sezonunu geçirirken Tomas, Kinsey ve Ömer Onan’ın yaptığı savunma takımın merkezindeydi. Hırvat kanat oyuncusu, işin hücum tarafında da çok verimliydi.

Belki hiç takımın en skoreri olmadı ama ne zaman sahne alması gerekse bunu harika bir şekilde yaptı. Bütün bu özellikleriyle Tomas, EuroLeague’de bütün büyük takımların aradığı o çok yönlü görev adamı rolünü kesinlikle çok iyi doldururdu fakat sakatlıklar buna engel oldu.

Yıldız kanat oyuncusu, arka arkaya çok fazla sakatlık yaşadı ve bu sakatlıklar onun bütün kariyerini tepetaklak etti. Buna rağmen basketbola duyduğu aşk sayesinde bir şekilde belirli bir seviyede oynamaya devam etti, ediyor.

Biliyorum, yazılmış hikayeleri değiştirmek mümkün değil ama bana sorarsanız, Tomas’ın hak ettiği saygı çok daha fazla ve bu oyunu seven herkesin ona bu saygıyı sunmaya hazır olduğundan eminim.

Kısa Forvetler

#44 Bojan Bogdanovic

Kariyer: Real Madrid, Cibona, Fenerbahçe Beko
İstatistikleri: 6 sezon 87 maç 13.8 sayı, 2.5 ribaund, 1.2 asist

Bazen hak ettiğiniz saygıyı kazanmanız için olduğunuz yerden uzaklaşmanız gerek. Yani en azından Bojan Bogdanovic için hayat böyle oldu.

Haihazırda Hırvatistan basketbolunun yüzü olan Bojan, hak ettiği saygıyı EuroLeague’de değil, NBA’de kazandı. Yanlış anlamayın, burada kalsaydı da muhtemelen ligin yıldızlarından biri olacaktı.

Sonuçta Avrupa basketbolu için oldukça büyük bir yetenek paketinden bahsediyoruz. Harika bir fizik, elit seviyede atletizm ve skor üretmek adına doğal sezgileri olan bir oyuncu Bojan… Avrupa basketbolunun halihazırda 3 numaralarda yaşadığı kısırlığı düşünürsek de kendi pozisyonunun en iyi 3 oyuncusundan biri o olurdu.

Fakat biliyorsunuz, burada saygı görmek için daha fazlası gerekiyor. Bojan ise EuroLeague kariyeri boyunca o gereken fazlalıklar konusunda hep eleştirildi. Kritik anlardaki hataları, büyük maçlardaki performansları hep öne çıkartılan şeyler oldu.

Bu yüzden Bojan, burada kalsaydı Avrupa özelinde Alexey Shved muamelesi görecekti fakat o doğruyu yaptı ve NBA’de kendini kanıtlayarak o saygıyı kazandı.

Ha sakin yanlış anlamayın, EuroLeague kariyeri vasat filan değildi. Lig tarihinde Dino Radja’dan sonra en yüksek sayı ortalamasına sahip isim Bojan… Sadece buranın beklentileri dahilinde olan o oyuncuya dönüşmesi zordu.

Yapacak bir şey yok, EuroLeague’de böyle bir dünya…

#44 Krunoslav Simon

Kariyer: Zagreb, Unicaja Malaga, Lokomotiv Kuban, Olimpia Milano, Anadolu Efes
İstatistikleri: 8 sezon 176 maç 10.0 sayı, 3.7 ribaund, 2.9 asist

Bazen doğru yerde doğru zamanda olmak, bütün kariyerini değiştirebiliyor.

Krunoslav Simon ise EuroLeague’de son yıllarda bunun en iyi örneklerinden biri. Hırvat forvet, 2017 yazından Anadolu Efes‘e gelmeseydi yahut bir sezon sonra ayrılsaydı muhtemelen bu kadar saygı duyulası bir figür haline gelmeyecekti.

Yanlış anlamayın, lütfen… Simon her zaman izlemesi zevkli bir oyuncuydu. Aynı Marko Tomas gibi her şeyden biraz biraz yaparak oynadığı takımlarda basketbolseverlerin hep takdirini topladı. Hatta 2000 sonrasındaki Hırvat oyuncular arasında kritik anlarda sorumluluk alma konusunda en başarılı olan isim de hep o’ydu.

Fakat Efes‘e kadar Simon, kaybeden takımın izlemesi zevkli oyuncu statüsündeydi, Efes‘te ise kazanan takımın önemli parçalarından birine dönüştü. Hem de 34 yaşında!

Hayatın gerçeği olarak basketbolu da hep büyük yıldızların üstünden konuşuyoruz ve muhtemelen gelecekte de Efes’in bugünleri Larkin ve Micic üzerinden konuşulacak. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Krunoslav Simon olmasaydı lacivert-beyazlılar böyle unutulmaz bir basketbol oynamazdı.

Son 2 yıl içerisinde Efes’in başı ne zaman sıkışsa, Simon devreye girmeye çalıştı. Nerede problem yaşandıysa o da oradaydı. Larkin yahut Micic durdu mu? O sahne aldı! Takımın ribaundlara ihtiyacı mı oldu? Gitti, ribaundları çekti! Takımın sakinleşmesi mi gerekti? O yaptı!

Hırvat yıldızın bu olgun performansı, lacivert-beyazlıların bir takım olarak bütünleşmesini sağladı. Simon bunu başaramasa Efes yine yetenekli bir takım olurdu ama bu kadar etkileyici bir basketbol bize izletemezdi.

İyi ki bu birliktelik yaşandı ve hem Efes böyle bir takım haline geldi hem de Simon, hak ettiği saygıyı kazandı. İyi ki…