By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Çok bekledik. Mart ayından beri Türkiye’de ve EuroLeague’de basketbol oynanmadı. Basketboldan daha uzun süre uzak kaldığımız bir dönem olmuş muydu?
Maçlarına devam eden yerel ligler oldu ancak kıtanın en büyük uluslararası spor müsabakaları iptal edildiği zaman kendinizi iyi hissetmeniz ve spora doymanız pek mümkün olmuyor. Hele ki, EuroLeague gibi bir tutkudan uzak kalınca…
Ancak hasret sona erdi! Turkish Airlines EuroLeague, ekim ayı itibarıyla hayatlarımıza yeniden giriş yapıyor.
Bu heyecan ve coşkuyla Eurohoops Fırın olarak bir sezon öncesi klasiğimiz olan takım analizlerini yayınlamaya başladık.
İlk duraklarımız Olimpia Milano, Zenit, Valencia, Olympiacos, LDLC ASVEL ve Alba Berlin’di, şimdiyse Khimki Moskova’ya gidiyoruz!
Olimpia Milano Takım Analizi: Süper Güçlere Yaraşır Yapılanma
Zenit St. Petersburg Takım Analizi: İkinci Şanslar Nasıl Değerlendirilmeli?
Valencia Takım Analizi: Yeni Hedefleri Yeni Transferler mi Şekillendirecek?
Olympiacos Takım Analizi: Büyük Dörtlünün 2. Serüveni
LDLC ASVEL Takım Analizi: EuroLeague’e Parker Kardeşler Damgası
Alba Berlin Takım Analizi: Efsanenin Son Demleri
Kimya
Khimki Moskova’nın geçtiğimiz yıllardaki görüntüsü çoğunlukla tek bir süperyıldızın ofansif hegemonyasında sıkışıp kalmış bir EuroLeague takımı şeklinde hafızalarda yer edindi. Kimsenin bundan yana bir memnuniyetsizliği var mıydı diye soracak olursanız buna bir cevap veremem.
EuroLeague’de iddiasız, zayıf bir ekip olmak mı yoksa bir süperyıldızın hakimiyetinde zaman zaman mutlu edebilecek bir kadroya sahip olmak mı? Herkes bu soruda 2. şıkkı seçer. Fakat EuroLeague’de rekabetçi bir bütçeye sahip olup aynı zamanda bir süperyıldızın hakimiyetine girmek?
VTB Birleşik Ligi’nin takdire şayan bir yönü var ki, takımların bütçelerini her sezon sonunda açıklıyorlar. CSKA Moskova arası kapanmayacak bir farkla her zaman birinci geliyor. Ardından ise Khimki.
Khimki sürekli 20 milyon euro civarlarında, 25 milyona dayanan bir bütçeye oynuyor birkaç yıldır. Bununla beraber Alexey Shved de takımın en çok kazananı ve hatta kıtanın en çok kazanan isimlerinden.
Anadolu Efes‘in buna yakın bütçelerle son 2 sezondur neler başardığını görebiliyoruz. Burada Khimki özelinde tüm yükü Shved’in sırtına yüklemek de doğru bir tutum değil. Ancak yönetim ve staff olarak bütçelerini iyi kullanamadıkları, iyi yapılanamadıkları ve iyi kadro mühendisliğine sahip olmadıkları aşikâr.
Geçen sezonun kadrosunu bunun dışında tutabiliriz. Stefan Jovic, Janis Timma, Jonas Jerebko, Devin Booker gibi oyunculardan oluşan bir rotasyon görünce heyecanlanmadığımı söylesem yalan olurdu. Yani illa EuroLeague şampiyonu olacaklar gibisinden bir heyecana gerek yok, eskisinden farklı olacağı belliydi.
Her şey sona erdiğinde de Fenerbahçe Beko’nun önünde 7. sıraya konuşlanmışlardı. Shved 28 maçın 26’sında oynayıp üstüne düşeni yaparak ligin en skorer oyuncularından birisi olmuştu tekrar. Ancak yan parçaların da artık işlerin içine daha müdahil olduğu bir Khimki izliyorduk. Mesela Timma adeta patlamasını yaptı. Jerebko’dan müthiş katkı alıyorlardı.
Khimki için playoffta olmak hep yeterli bir hedef gibiydi, “Final Four da olsa ne âlâ” gibi bir mantıktan söz edebiliriz. 2018’de CSKA karşısında oynadıkları seride epey özveriliydiler ancak bazı etkenler onlara izin çıkarmadı.
Avrupa basketbolunda başarının anahtarı oyuncu kadrosuna para saçmaktan çok, elit koç getirecek planlamaya ve yatırım aklına sahip olmaktır. Buranın basketbolu bu. Kilit çözenler oyuncular değil, koçlar. Açıkçası elit düzeyde bir koçu da Khimki’nin son 5 yıllık yapılanmasında görmek hiç kolay iş değil. En eliti Georgios Bartzokas’tı işte.
Bir şeyleri düzeltecek enerjiniz yoksa alternatif bir yol ararsınız, Khimki de oyuncularıyla bir şeyleri değiştirmenin peşinde. Bu pek tercih edilen bir yöntem değil. 2020 yazında Fenerbahçe Beko da buna yöneldi ancak kesinlikle daha doğru bir planlama ve yatırımla yöneldiğinden eminiz.
Khimki Moskova’nın 2020 yazına gelirsek, her zamankinden daha iddialı bir kadro oluşturduklarından bahsedebiliriz. Kağıt üzeri değerlendirmede tabii. Yoksa bu kaliteli oyuncuların birbirleriyle bir kimya yakalayıp yakalamayacakları konusu hâlâ bir soru işaretinden öteye gidebilmiş değil.
Transfer Karnesi (A+ / D-)
Greg Monroe (B+): Geçen sezon ilk Avrupa deneyimini Bayern Münih forması altında yaşayan eski NBA oyuncusu Greg Monroe. Eski bir NBA oyuncusu olması gerçeğinin yanında “eski NBA oyuncusu” olmasıyla da sık sık gündeme gelmiş ve bu yüzden ligde tutunamamış bir isim. Kalitesi tartışmaya kapalı fakat Khimki’nin tempo beklenen oyununa nasıl adapte olacak?
Evgeny Voronov (C-): Zenit’te geçen sezon ilerleyen yaşına rağmen katkı verdiği dönemler olmuştu. Khimki’de de bunun çok üzerine çıkmaz, rotasyonu genişletir.
Errick McCollum (C): Haklı olarak biraz muamma olarak görülen bir iş oldu McCollum. Böyle özel bir skorer olmasına rağmen Shved’in liderlik ettiği bir yapıya nasıl uyum sağlayacağı açıkçası merak konusu.
En İyi Transfer: Jordan Mickey (A-)
Buraya Greg Monroe da rahatlıkla yazılabilir normal şartlarda ancak hamleleri oyuncu kalitesi bakımından mı yoksa sistemi fitleyecek ismi bulmak bakımından mı değerlendirmeliyiz? Bu ikilemde sorun yaşarız eğer Monroe’nun en iyi transferleri olduğunu ifade edersek.
Onun yerine Jordan Mickey tercihi daha oturaklı olur. Real Madrid‘de de önemli bir rol oyuncusu olarak aslında kötü performans sergilediğini söyleyemeyiz. Zaten kimse de ondan Walter Tavares’in bulunduğu bir ekipte ana rol oyuncusu olmasını istememişti.
Khimki adına kesinlikle iyi transfer. EuroLeague’de Mickey’yi kim alsa oynatacağı role bağlı olarak iyi transfer denir zaten. Her uzun rotasyonunda bir tane olması lazım. Kimisi as oyuncu olarak tercih eder, kimisi backup olarak. O fark etmez.
Atletik, ribaund özelliği var ve çember savunmasında fark yaratır. Her ne kadar çok güvenilmese de bir şekilde dış şut opsiyonu olarak değerlendirilebilir. Greg Monroe, Jonas Jerebko ve Devin Booker’la birlikte takımın uzun rotasyonundaki bir diğer önemli parça da o olacaktır.
Kadro Dizilimi
Oyun Kurucu: Stefan Jovic – Errick McCollum – Vyacheslav Zaytsev – Egor Vyaltsev
Şutör Guard: Alexey Shved – Dairis Bertans – Evgeny Voronov
Kısa Forvet: Janis Timma – Sergey Karasev – Maksim Barashkov
Uzun Forvet: Jonas Jerebko – Jordan Mickey – Sergey Monia – Evgeny Valiev
Pivot: Greg Monroe – Devin Booker – Andrei Desiatnikov
Hazırlık Maçlarındaki Performansları
– CSKA Moskova: 83-99
CSKA Moskova – Khimki: 101-71
Khimki – Parma Perm: 93-90
Ligin ilk hafta maçı: Khimki – Zenit St. Petersburg: 67-79
Khimki Moskova’nın hazırlık sezonu diğer takımlardan olumlu anlamda çok farklı değildi. Olumsuz anlamda farklıydı çünkü sakatlıklar sebebiyle pek çok oyuncusunu test edecek fırsatı dahi olmadı. Neticesinde VTB Birleşik Ligi’nin ilk hafta maçında Zenit’e karşı son çeyrekte direnemeyerek sezonun ilk resmi mağlubiyetini tattılar.
Böyle bir ortamda hele ki en önemli oyuncularını dahi oynatamamış bir Khimki’nin hazırlık sezonu adına da pek değerlendirilecek bir şeyi yok. Somut bir veri yok elimizde çünkü. Ligin en büyük 3 takımından birisi olan CSKA’yla böylesine eksik bir takım olarak 2 maç oynanan bir hazırlık dönemi kimsenin tercih edeceği bir şey değil.
Bu Takım Ne Oynar: Tekel mi Yoksa İmece mi?
Khimki Moskova’nın oyunu üzerine öngörülerde bulunmadan önce bir ikilemi çözmek gerekiyor. Rimas Kurtinaitis’in Khimki’si yeniden Alexey Shved’in skor tekeline mi girecek yoksa 2019-20 sezonunda olduğu gibi kadroya eklenen farklı opsiyonları göz önünde bulunduracak mıyız?
Alexey Shved’in olduğu yerde Alexey Shved’in en çok top kullanan oyuncu olacağı algısına hiçbir itirazım yok. Bu zaten bir algıdan da öte, bir gerçeklik. Jovic ve Shved’in direksiyonda olduğu anlarda ikili oyun etkinliği bakımından iyi seviyede olabilirler. Tempoyu yükseltebilecek oyuncuları da var. McCollum’a nasıl top dağıtacakları soru işareti.
Eğer McCollum’a top dağıtma uğraşındayken takımdaki önemli şutörleri ya da Shved’i huzursuz ederlerse o zaman işler karışır.
İyi şutörlere sahipler. Timma ve Dairis Bertans bu bakımdan Shved ve Errick McCollum‘la beraber başı çeker. Jerebko ve Mickey’yi de dahil ederiz.
Boyalı alanda böyle tempolu bir takım olarak Greg Monroe sıkıntı yaratabilir. Yeteri kadar çabuk bir oyuncu olmamasını Mickey ve Devin Booker ne kadar kapatırsa o kadar yararına olur. Çok atıp çok attıran bir takım olmamaları gerekiyor ki başarının kilidini çözebilsinler.
Rotasyon olarak derin bir takım oldular. İkinci guardı McCollum olan; kanatlarda benchten Bertans ve Sergey Karasev’i getirebilecek, üçüncü 4 numarası her ne kadar yaşlı da olsa tecrübe sahibi bir isim olan Sergey Monia olan bir takım.
Bakalım McCollum ve Monroe hamleleri tam tersi mi etki edecek yoksa her şey güllük gülistanlık mı olacak. Bunu göreceğiz.