By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Çok bekledik. Mart ayından beri Türkiye’de ve EuroLeague’de basketbol oynanmadı. Basketboldan daha uzun süre uzak kaldığımız bir dönem olmuş muydu?
Maçlarına devam eden yerel ligler oldu ancak kıtanın en büyük uluslararası spor müsabakaları iptal edildiği zaman kendinizi iyi hissetmeniz ve spora doymanız pek mümkün olmuyor. Hele ki, EuroLeague gibi bir tutkudan uzak kalınca…
Ancak hasret sona erdi! Turkish Airlines EuroLeague, bu hafta itibarıyla hayatlarımıza yeniden giriş yapıyor.
Bu heyecan ve coşkuyla Eurohoops Fırın olarak bir sezon öncesi klasiğimiz olan takım analizlerini yayınlamaya devam ediyoruz.
Sırada ise Türkiye’yi temsil eden bir başka takımımız Fenerbahçe Beko var:
Olimpia Milano Takım Analizi: Süper Güçlere Yaraşır Yapılanma
Zenit St. Petersburg Takım Analizi: İkinci Şanslar Nasıl Değerlendirilmeli?
Valencia Takım Analizi: Yeni Hedefleri Yeni Transferler mi Şekillendirecek?
Olympiacos Takım Analizi: Büyük Dörtlünün 2. Serüveni
LDLC ASVEL Takım Analizi: EuroLeague’e Parker Kardeşler Damgası
Alba Berlin Takım Analizi: Efsanenin Son Demleri
Khimki Moskova Takım Analizi: Yeni Sezonda Yeni Simalar ve Alexey
Maccabi Tel Aviv Takım Analizi: Müdafaada Süreklilik Başarıya Götürür
Zalgiris Kaunas Takım Analizi: Saras Gitti, Bunca Yılın Alışkanlığı Gitti mi?
Baskonia Takım Analizi: 10 Yıl Sonra İspanya’nın Kralı
Anadolu Efes Takım Analizi: O Sene, Bu Sene mi?
Panathinaikos Takım Analizi: Çalkalanan Organizasyonda Sil Baştan
Kızılyıldız Takım Analizi: Mütevazı Ama Vaatkâr
Eski Dünyadan Yeni Dünyaya Geçiş
“Alışkanlık ya en iyi hizmetçidir, ya da en kötü efendi”
Fenerbahçe‘yle Zeljko Obradovic‘in birlikteliğini birçok farklı şekilde anlatabilirsiniz ama ben sadece bir olgu üzerinden anlatmak istesem, yeni bir dünya yaratmak derdim.
Açık konuşalım; 2013’te takımın başına geçtiğinde Fenerbahçe, EuroLeague’in 3. sınıf takımlarından biriydi. Belki elde büyümek için gerekli olan para ve istek vardı ama bir türlü nasıl ilerleyeceğini bilmeyen bir insan gibi, sarı-lacivertliler de kendi etrafında tur atıyordu.
Sonra Obradovic geldi ve yolu öğretti. Sadece oyunculara değil, kulübün bütün elementlerine…
İlerlemek için nasıl bir yapı kurulması gerektiğini gösterdi. En başarısız anların aslında gelecek için nasıl bir değişim noktası olabileceği gösterdi. Birçok açıdan basketbol nasıl oynanması gerektiğini gösterdi. Kazanmayı ve daha da önemlisi hep kazanan kalmayı nasıl başaracağını gösterdi.
Bütün bunlarla da Fenerbahçe’ye yeni bir dünya sundu. EuroLeague’de 3. sınıf bir takım olmaktan kurtulup yukarıya, en büyük kupaya gidecek olan bir dünya. Hayallerin hayal olarak kalmadığı bir dünya…
Fakat bitti. Bu hikaye artık eski dünyanın hikayesi.
Biliyorum, bugün Fenerbahçe taraftarına sorsanız, birçoğu onun bu takımla birlikte devam etmesi için ömürlerinden bir kısmı veda eder ama bitti ve Fenerbahçe’nin artık yeni bir dünyası var.
Nasıl 2013’te Zeljko Obradovic, takımın başına geçtiğinde eski bir dünyadan yeni bir dünyaya geçiş yaptıysa, sarı-lacivertliler şimdi de aynısını Igor Kokoskov’la yapmak zorunda. Çünkü hayat, bize sadece geleceği vaat edebilir. Geçmiş ise sadece alışkanlıklardan ibarettir.
Geçmişle yaşamaya kalkarsanız, Robert Emmons’un yukarıda okuduğunuz sözünde de anlatmak istediği gibi, o alışkanlıklar sizin efendiniz olur.
Bu sebeple de Fenerbahçe’nin Kokoskov’la birlikte başarması gereken eski dünyadan yeni bir dünyaya geçiş yapmak. Bunu sadece mecazi anlamda söylemiyorum. Sahanın içinden tutun da sahanın dışına kadar her şey için geçerli.
En basitinden; Fenerbahçe’nin o artık görmeye herkesin alışık olduğu, temponun oldukça düşürüldüğü, rakipleri saha içerisinde konfor alanlarından uzaklaştırdığı o basketbolu Kokoskov’la birlikte görmeyeceğiz. Aksine Sırp koçla birlikte yeni dünyada sarı-lacivertlilerden sürekli temponun yüksek olduğu, kısaların birebirlerinin daha çok kullanıldığı bir basketbol izleyeceğiz.
Ve şimdiden söyleyeyim; Fenerbahçe taraftarı buna alışık olmak zorunda. Biliyorum, Obradovic’in oynattığı basketbol artık hafızalara kazındığı için tek doğruymuş gibi geliyor ama basketbol böyle bir şey değil.
Daha doğrusu basketbolun tek bir doğrusu yok. O “hücum maç kazandırır, savunma ise şampiyon yapar” ya da “iyi takımın oyun kurucusu ve pivotu iyi olur” sözleri birer safsata… Basketbolda önemli olan, oynamaya çalıştığınız basketbol planını ne kadar keskin ve iyi uyguladığınızdır. Yoksa tarih boyunca farklı basketbol planlarıyla başarıya ulaşmış bu kadar takım göremezdik.
Tabii yanlış anlaşılmaların önünü kesmek için şunu da belirtmek istiyorum; “Obradovic eski usul basketbol oynatıyordu, Kokoskov’la birlikte Fenerbahçe modern basketbola geçecek gibi imada da bulunmuyor.” Çünkü bu da saçma! Modern basketbol kalıbını ben de bol bol kullansam da aslında gerçekliği pek düşünüldüğü gibi olan bir şey değil. Evet, basketbol değişiyor ve yine evet, basketbolu oynayan kişilerde değişiyor ama günün sonunda önemli olan sadece ortaya koyduğunuz planı ne kadar iyi uyguladığınız.
Yoksa oyunun inanılmaz hızlandığı NBA’de playoff zamanı geldiğinde işlerin yavaşladığını görmemesi başka bir şekilde açıklayamayız. Dolayısıyla da Fenerbahçe’nin Kokoskov’la birlikte eski alışkanlıkları kaybetti ya da artık modern basketbol oynayacak söylemlerinin içi boş. Fenerbahçe, sadece Kokoskov’la birlikte sadece yeni bir basketbol planıyla ilerleyecek ve Sırp koça bunu nasıl sergileyeceği konusunda zaman ve şans verilmesi gerekiyor.
Ayrıca işin saha dışı tarafında da Fenerbahçe’nin bazı değişimleri alışık olması gerekiyor.
Biliyorum, arka arkaya bu kadar gelen başarının arkasından okumak zor geliyor ama Fenerbahçe artık zirvenin en büyük adaylarından biri değil. Çünkü eski dünyayla yeni dünyanın içerisindeki şartlar da aynı değil.
Dolayısıyla da beklentilerin de buna göre ayarlanması gerekiyor. Bu yanlış bir şey değil. Hatta aksine eğer elinizde Real Madrid’in imkanları yokken Real Madrid’cilik oynamak sizi hayal kırıklığına götürür.
Bu sebeple gidilmesi gereken yol, doğru ve sürekli gelişen bir basketbol planlamasıyla yukarıdaki takımların teklemesini beklemek. EuroLeague’in hoş taraflarından biri de şu ki, bu takımlar tekliyorlar. Sadece son 10 yıldaki şampiyonlara ya da Final Four’a kalan takımlara bakılırsa bile bu görülebilir.
Fenerbahçe adına önemli olan da bu dünyaya bir an önce adapte olmak. Çünkü eski dünyadan yeni bir dünyaya geçerken işin geçmiş tarafı böylesi kulüpleri asla yalnız bırakmıyor. Sürekli ama sürekli hatıralar konuşuyor ama dediğim gibi, hayat geçmişte değil, gelecekte yaşanıyor. Dolayısıyla kulübün bu yeni dünyaya, yani Kokoskov’a gelecek için uygun ortamı sunması gerekiyor.
Sarı-lacivertlilerin, Igor Kokoskov’la birlikte yeni dönemde nasıl bir basketbol oynayabileceğini değerlendireceğiz ama öncesinde gelin, yazın yapılan transferleri bir değerlendirelim.
Transfer Karnesi (A+ / D-):
Edgaras Ulanovas (A-): Avrupa basketbolunda herkesin aradığı o tutkal görevindeki forvetlerin en iyilerinden biri. Sırtı dönük hücumları yarı saha hücumunda takımı için önemli bir opsiyon olacakmış gibi gözüküyor. Savunmada takıma büyük bir sertlik katıyor / Şut sokamadığı her maçta hücumda sanki zayıf halkaymış gibi değerlendirilecek.
Johnny Hamilton (B): Oldukça atletik ve çember savunması konusunda elit bir oyuncu. Fenerbahçe‘nin kağıt üstünde “deneme” gibi gözüken transferi arasında EuroLeague’de kendine en doğru kariyeri kurabilecek olan isim gibi gözüküyor. / Basketbola biraz geç başladığı için oyunu hala ham. Üst seviye için el hakimiyetini ve pozisyon bilgisini geliştirmesi gerekiyor.
Danilo Barthel (B-): Harika bir tamamlayıcı. Oyun aklı ve bilgisi çok yüksek olması sebebiyle takımın birçok eksiğini kapatıyor / İşin hücum tarafında çok net bir skorer değil.
Jarell Eddie (C+): Harika bir şutör. Çok kısa sürede arka arkaya şutları sokabiliyor ve hazırlık dönemde çok iyi gözüktü / Şutu dışında oyunun diğer alanındaki diğer bütün özellikleri EuroLeague için pek yeterli değil. Özellikle de savunmada.
Dyshawn Pierre (C-): Geçen sezon çok dikkat çekti. Harika bir atlet ve pozisyonuna göre oldukça fizikli. Ribaundlarda da pozisyonuna göre oldukça başarı / Ulanovas’la çok benzer özellikleri var. Dolayısıyla da Litvanyalı forvetin transferi sonrasında takım içerisinde rollerde sanki bir fazlalıkmış gibi gözüktü.
Kenan Sipahi (C-): Son yıllarda zayıflayan yerli rotasyonu için yapılmış bir hamle. İyi bir pasör ve savunmada fizikli / EuroLeague’de çok fazla süre alacakmış gibi gözükmüyor. Rotasyonu düşünürsek de çok gerek yok gibi.
En İyi Transfer: Lorenzo Brown (A)
Fenerbahçe‘nin Lorenzo Brown transferi özelinde günah çıkartmam gerekiyor.
Amerikalı guard, geçtiğimiz sezon Avrupa’daki ilk yılında Kızılyıldız’da çok iyi bir sezon geçirse de yaz döneminde Fenerbahçe’yle anlaşınca bu transfer bana pek doğru gelmemişti. Hatta bu yazıyı hayal ederken Brown transferini eleştirmeyi, buraya da Ulanovas’ı koymayı düşündüm. Çünkü sanki doğru takım yapısı gereği De Colo’nun yanında birebir özellikleri daha gelişmiş olan bir oyun kurucu gerekiyor gibiydi ama hazırlık döneminden sonra yanıldığımı fark ettim.
Sarı-lacivertliler doğal olarak hala pek hazır değil ve dolayısıyla olgun bir basketbol oynamıyor ama TÜBAD Turnuvası ve Ormanspor maçında Brown, bu takım için hem De Colo’yla dönemde hem de onsuz sahada kaldığı anlarda takımı sürükleyebilecek bir isim olduğunu gösterdi.
Bunu hem potaya penetre ederek hem de uzunları bol bol besleyerek yaptı. De Colo’ya bu kadar bağımlı gözüken bir takım için bu değerliydi.
Ayrıca kısa savunmasından son yıllarda çok çekmiş olan Fenerbahçe’de topa yaptığı baskıyla işlerin değişebileceğini ortaya koydu.
Sarı-lacivertliler henüz üst seviye takımlara karşı kendisini test etmedi. Dolayısıyla da erken konuşmak istemiyorum ama sezon başında takıma gösterdiği adapteyle Lorenzo, bu takımın hücumda iki başından biri olmaya hazır olduğunu göstermiş oldu.
Kadro Dizilimi
Oyun Kurucu: Lorenzo Brown – Leo Westermann – Ali Muhammed – Kenan Sipahi
Şutör Guard: Nando De Colo – Melih Mahmutoğlu – Jarell Eddie
Kısa Forvet: Edgaras Ulanovas – Dyshawn Pierre – Tarik Biberovic
Uzun Forvet: Danilo Barthel – Berkay Candan
Pivot: Jan Vesely – Johnny Hamilton – Ahmet Düverioğlu
Hazırlık Maçlarındaki Performansları
Fenerbahçe yepyeni bir takım. Obradovic döneminde meşhur çekirdek oluştuktan sonra sarı-lacivertliler için yaz dönemleri genellikle birkaç oyuncunun değişimiyle geçti. Hatta transferler daha çok NBA’e giden yıldızın yerine gelen yeni oyuncu şeklinde oldu.
Fakat bu yaz işler değişti. Bütçeyle birlikte çekirdeğin önemli parçalarının birçoğu takımdan ayrıldı. Onların yerlerine ise daha farklı profillerde, daha farklı basketbol planı için tam 7 oyuncu geldi. Dolayısıyla da ortaya birlikte oynamayı öğrenmesi gereken ve henüz olmayan bir takım çıktı.
Yine de hazırlık döneminde Fenerbahçe‘nin oynamak istediği basketbolu bu kadar açık bir şekilde ortaya koyması ilgi çekiciydi. Özellikle TÜBAD Turnuvası’yla birlikte sarı-lacivertliler geçiş hücumlarını ne kadar önemsediğini, takımın liderliğini açık bir şekilde Nando De Colo’ya verildiğini ve hücumda akıcılığı kazandığında skor olarak büyük patlamalar yaşayabileceğini gösterdi.
Özellikle sonuncusu önemliydi çünkü henüz akıcılık bir alışkanlık haline gelmemesine rağmen oynanan son 3 maçta da sarı-lacivertlilerin devreye 50 sayının üstünde gitmesi önemli bir durumdu. Keza işin savunma tarafında da günden günde topa yapılan baskının geliştiğini ve Johnny Hamilton’ın sezon içerisinde çember savunması için önemli bir rol üstlenebileceğini gördük.
Endişe veren ise iki önemli nokta vardı; birincisi De Colo’nun olmadığı maçlarda, özellikle de Karşıyaka maçında hücumda problemli gözüktü Fenerbahçe! Bunu normal görebilirsiniz ama Fransız yıldızın, sezon içerisinde kötü oynadığı maçlarda Fenerbahçe’nin oyunu ne kadar kontrolü altında tutabileceği benim kafamda bir soru işareti yaratıyor.
İkinci problem ise Jan Vesely‘in durumuydu. Sezon öncesinde herkes kağıt üstünde konuşurken bu takımın Vesely ve De Colo liderliğinde ilerlemesini bekliyordu fakat Çek yıldız sakatlıklardan sonra bir türlü kendini bulamadı. Hazırlık döneminde de pek iyi gözükmedi.
Fenerbahçe Beko – Beşiktaş: 79-77 (Melih Mahmutoğlu 21 sayı, Alperen Şengün 12 sayı)
Fenerbahçe Beko – TOFAŞ: 82-70 (Jarell Eddie 20 sayı, Sean Kilpatrick 20 sayı)
Fenerbahçe Beko – Pınar Karşıyaka: 65-72 (Melih Mahmutoğlu 16 sayı, DJ Kennedy 12 sayı)
Fenerbahçe Beko – Galatasaray Doğa Sigorta: 93-81 (Nando De Colo 16 sayı, Daryl Macon 15 sayı)
Fenerbahçe Beko – Darüşşafaka Tekfen: 94-72 (Jarell Eddie 18 sayı, John Gillon 15 sayı)
Fenerbahçe Beko – OGM Ormanspor: 105-72 (Nando De Colo 22 sayı, Kadir Bayram 17 sayı)