By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti’ye aittir ve bir kısmının ya da tamamının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bir sporcuya şahsi ve gereğinden fazla duygu beslemek ne kadar mantıklı bir tutumdur? Şöyle bir düşündüğünüz zaman aslında sokakta gördüğümüz binlerce insandan pek de farkları yok.
Ancak çok fazla insanın gözü önünde olmanın da bazı getirileri olmayacağını düşünmek doğru olmayacaktır. Bu sporcuların, bilimum ünlü kişilerin diğer insanlara örnek oluşturduğu da sık sık dillerde gezer.
Bu tavırla yolumuza baktığımız zaman en büyük tutkumuz EuroLeague’e olan tutumumuz takip ettiğimiz diğer spor organizasyonlarından çok daha farklı.
Belki bir Amerika Birleşik Devletleri vatandaşının da NBA’e karşı olan hisleri bu şekildedir.
Haliyle bu organizasyonlar hayatlarımızda öyle sağlam bir yer ediniyor ki, her bir parçasını köküne kadar görüp takip etme şansımız doğuyor.
E tabii, bazen de insan insanı çekiyor.
Biz de Eurohoops Fırın olarak sizlere en çok sempati beslenen oyuncularla ilgili bir sunum yapmak istedik. Siz de önerilerinizi bizimle paylaşarak bizi mutlu edebilirsiniz.
NOT: Liste sırası rastgele belirlenmiş, hiçbir sıralama kriteri gözetilmemiştir.
DIMITRIS DIAMANTIDIS #13
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2004-2016
Dimitris Diamantidis’in EuroLeague kariyeri tek bir takımla geçti. O takım da efsanesi olduğu takım, Panathinaikos olarak kayıtlara geçti.
Diamantidis, Atina’da PAO forması giydiği süreçte taraftarların öyle bir sevgilisi haline geldi ki, bir neslin aklına Panathinaikos deyince ilk olarak Dimitris Diamantidis geldi her zaman.
Yunanistan sınırlarında yetişmiş basketbolculara baktığımız zaman içlerinde övgülere mazhar ne kadar çok figür olduğunu biliriz ancak Diamantidis bunlardan da öte hep “sevilen” olarak bilinir.
Ona böyle sempati beslenmesinin de birkaç temel sebebi vardır elbette. Hiçbir şey sebepsiz değil.
Başta sahadaki çift yönlü oyunuyla özverisini birleştirerek ortaya çıkardığı pırıl pırıl basketbol insanı onun bu kadar sevilmesini sağlıyor elbette.
Aidiyet duygusu ve sahada takım arkadaşlarına, koçuna karşı olan yaklaşımı da Dimitris’i herkesten ayrı, özel bir yere koyuyor.
İhtişamlı EuroLeague kariyerini de 3 şampiyonluk, bir MVP ödülünün yanı sıra defalarca Yılın Savunmacısı seçilerek süsleyen yıldız isim oyunu bıraktığı günden beri özleniyor.
BOGDAN BOGDANOVIC #13
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2012-2017
Saf bir yeteneğe kim aşık olmaz ki? Hele ki o yetenek, sahada etliye sütlüye dokunmayan ve herkesin takdir edeceği türden sakin bir karaktere sahipse herkes ona sempati besler. Açıkçası bugüne kadar Bogdan Bogdanovic’ten sahip olduğu insani değerler yahut oyunuyla ilgili de negatif bir şey duymadık. Fenerbahçe‘deki ilk sezonunda belki, ancak 3 yıldır mumla aranan figürlerden birisi de o oldu.
Çünkü bir seri her şeyi değiştirir. 2 maç her şeyi değiştirir. Bogdanovic, Sarı-Lacivertliler’e 2014-2017 yılları arasında çok iyi hizmetlerde bulunurken son 2 sezonunda gerçekten olağanüstü basketbol oynadı. Fakat hiçbir zaman OAKA’da Panathinaikos serisini Fenerbahçe‘nin lehine çevirmesinin getirdiği övgü kadar yeterince hakkı verilen bir isim olmadı. İşte o seri, var olanın üstüne yeni tuğlalar ekleyerek devasa bir gökdelen yarattı.
Haliyle böyle bir yetenek, takımını lafın gelişi yarısında sakatlığı sebebiyle oynayamadığı bir sezonda gelip şampiyonluğa taşırsa herkes onu takdir eder. Öte yandan sempatik bir kişilik olmasının da bunda etkisi büyüktür ancak Bogdan, kalplerde hâlâ çok sağlam bir yere sahip.
LUIS SCOLA #4
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2000-2007, 2019-2020
Baskonia‘nın efsanevi zamanlarının en yakın, en büyük tanığının Luis Scola olduğunu söylesem herhalde mübalağa etmiş olmam diye düşünüyorum. Sadece Baskonia‘nın değil, modern EuroLeague tarihinin değerli isimlerinden birisi Scola.
Böyle ihtişamlı bir dönemin oyuncuları arasında yer almasına rağmen EuroLeague şampiyonluğu kazanamaması onu olduğundan daha düşük profilde bir oyuncu olarak karşımıza çıkarıyor olsa da NBA deneyimi ve sonrasında 40’lı yaşlarında hâlâ ne kadar iyi bir basketbolcu olabildiğini kanıtlamasıyla Arjantinli forvete duyulan sempati de özellikle 2019 FIBA Dünya Kupası’nda büyük artış gösterdi.
2004’te Olimpiyatlar’da altın madalya kazanan “La Generacion Dorada” (Altın Jenerasyon) isimli bütünü çoktan kaybetmiş olmalarına rağmen “küçük kardeşleriyle” yeniden uluslararası bir organizasyonda 39 yaşında olmasına rağmen dominant performanslar sergileyen Scola bu dönemde adından -önceden de çok söz ettirmişti elbette ancak bu başka- çok söz ettirdi.
Sonrasında Olimpia Milano formasıyla EuroLeague’e geri döndü ve yaşının çok üstünde performanslar sergiledi. Şimdilerde Varese forması giyerken bir yandan da katılacağı son Olimpiyat Oyunları’nı düşünüyor.
TRAJAN LANGDON #21
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2002-2004, 2005-2011
2000-2010 arası EuroLeague’in en iyi takımında da yer alan, “Alaskalı Suikastçi” lakabıyla sıkça tanıdığımız ABDli oyuncu Trajan Langdon’ın da bu listede şeksiz şüphesiz yer alması gerekiyordu bence. Benetton Treviso, Anadolu Efes ve CSKA Moskova gibi ekiplerin yıllarca formasını terletip, 2006 ve 2008 yıllarında 2 şampiyonluk kazanıp bu kadar iyi anılmak da Langdon’ın şansı, çabasının karşılığı…
Sahada ünvanını tam manasıyla karşılayan bir suikastçiydi gerçekten de. Yolladığı üçlüklerle takımına nefes olurken bir jenerasyonun izlediği en iyi şutörlerden birisi Trajan Langdon’dı. Kariyerinin tavan dönemlerine baktığımızda istikrarı karşısında söyleyecek fazla bir şeyimiz yok.
2006-2012 arasındaki CSKA Moskova takımında, ya da 2012’yi falan hiç dahil etmeden Ettore Messina CSKA’sında sempati duyulacak oyuncular çok bellidir ve Langdon da kesinlikle onlardan biridir. Hakkında çok edebi cümleler sarf edilebilecek kadar şaşaalı bir oyuncu profiline sahip olmasa da Birleşik Amerikalı guardı sahada görmek hemen herkese çok keyif vermiştir.
2008’de Final Four MVP’si olmasının yanında basketbol sonrası kariyerinde ise saha içinde kalmayarak localara çıkmayı, yöneticilik yapmayı tercih etti.
SHANE LARKIN #0
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2016-2017, 2018-?
Shane Larkin kariyeri bir anda farklı yönde seyreden ve bu şekilde çok ama çok büyük sempati ve tanınırlık kazanan isimlerden birisi. Onun son bir takvim yılı içerisinde ne kadar özel bir karakter olduğunu anlamak adına fazlasıyla vaktimiz oldu ve daha da olacak.
NBA deneyimlerinin ardından 2016 yılında Baskonia formasıyla lige adım atan Larkin, pek de fena sayılmayacak bir tecrübenin ardından yeniden Yeni Dünya’nın yolunu tuttu. Boston Celtics formasıyla geçirdiği bir sezonda tekrar istediği kadar süre alamayan Shane, Avrupa’da oynanan oyundan memnun kalmış olacak ki rekabeti tercih ederek lige geri döndü.
Rekabet. Onun bir sporcu olarak en büyük özelliği asla sahada iyi yaptığı herhangi bir şey olarak addedilemez. Larkin rekabet etmeyi bilen bir oyuncu. Çocukluğunda Obsesif Kompülsif Bozukluk ile mücadele etmiş birisi için de rekabet etmenin önemini kavramak çok zor bir şey değil.
Efes‘teki dönemiyse tam anlamıyla tarihin en iyi bireysel performansları arasına dahil edilebilecek bir buçuk sezonun sahnesi oldu. Bu süreçte sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip olmasından mütevellit ülkenin değil, tüm kıtanın gıpta ettiği bir isim haline geldi.
Shane hakikaten yapıyor bu işi.
DEJAN BODIROGA #10
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2001-2005, 2006-2007
Dejan Bodiroga’yı anlatan yıllardır anlatmıştır zaten ancak onun miti anlata anlata bitecek bir şey değil. Anca dillerde tüy biter, onun miti bitmez. Kariyerinin önemli bir kısmını 1990’lı yıllarda oynamasına rağmen 2000’lerin genç ve çocuklarında bıraktığı izler çok daha büyük. Bunda Panathinaikos ve Barcelona’da Zeljko Obradovic ve Svetislav Pesic gibi iki değerle çalıştığı dönemde kazandığı şampiyonlukların da payı büyüktür.
Ancak Bodiroga’nın bu kadar sevilmesi, sayılması tarihin en büyük basketbolcularından biri olmasının yanında karakteristik de bir durum.
Aidiyet, duygusallık, soğukkanlılık. nezaket…
Bütün bunlar onda bulabileceğiniz şeyler. Bunları bulmak için de birkaç maçını izleyip birkaç röportajını okumak zaten haliyle yeterli oluyor.
“Kazanmak için yaşadığını” sürekli belirten bu beyefendi El Latigo hareketinden, türlü türlü süperyıldızları neye uğradığına şaşırtan yeteneklerine kadar Avrupa basketbolu tarihinin en özel isimlerinden birisi. Belki bir Drazen Petrovic kadar anılmıyor, belki ondan daha yetenekli ya da değil…
Fakat Dejan Bodiroga var ve iyi ki var.
ALPHONSO FORD #10
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2000-2003
Duayen gazeteci Vladimir Stankovic onun hakkında “gerçek bir fenomen” diye bahsediyor, skor üretmek için doğduğunu ekliyordu. Eğer bugün EuroLeague’de En İyi Skorer Ödülü’ne ismi verildiyse bu boşuna değil.
Eğer bir FIBA organizasyonunda 8 kez Yılın En İyi Skoreri olmasaydı muhtemelen bu ödüle adı layık görülecek isim Nikos Galis’ten başkası olmazdı ancak ondan sonra gelecek isim de 2000’li yılların ortaları şartlarını değerlendirdiğimizde Alphonso Ford oluyor işte.
Peristeri ve Olympiacos formalarıyla geçirdiği yıllarda inanılmaz bir skor makinesi olduğunu defaatle kanıtlayan Ford, 41 sayılık eski EuroLeague rekorunu elinde bulunduran oyunculardan biriydi. Bununla birlikte erken kaybedilenlerin anılışı her zaman çok farklı olur. Drazen’de de bunu görürüz, Ford’un anılışı da bununla örtüşür.
Maç kayıtlarını izlerken o dönem gırla olan iyi skorerler arasından bu kadar sıyrılmasıyla nasıl bir oyuncu olduğunu anlamak mümkün.
KYLE HINES #42
EuroLeague’de Oynadığı Yıllar: 2010-?
Kyle Hines’ı sevmeyen biri var mı cidden? Ne gördüm, ne de duydum. Bir kere boyundan büyük işlere kalkışıp bu işlerden alnının akıyla çıkanlar her zaman çok sevilir, sayılırlar. Hines da belki de tarihin en iyi undersized pivotlarından birisi olarak EuroLeague’in son 10 yılında çok özel bir yer edindi.
Brose’de başlayan EuroLeague kariyerinin 10. yılında şu an. Geriye dönüp baktığımız zaman onun kariyer adımlarını takip etmekten daha büyük bir keyif yokmuş da yeni haberimiz oluyormuş.
2 takımla 4 EuroLeague şampiyonluğu. Birini de finalde kaybettiğini sayarsak son 10 yıldaki finallerin 5’inde yer almış ve 4’ünü kazanmış bir isimden bahsettiğimizi ifade etmek isterim.
Avrupa basketbolu tarihinde Dino Meneghin’in Varese döneminde 1970-1979 yılları arasında tüm finallerde yer alıp bunların 5’ini kazanmasından daha dominant bir final istikrarına sahip kimse yok. Günümüzde buna uygun bir ortam zaten hiç yok ancak Hines’ın 2 farklı takımla da olsa 5 final oynamış olması gerçekten ilgi çekici bir olay.
Bununla beraber kişilik olarak da harika, Avrupa basketbolunu sürekli ileri taşımaya odaklı bir sporcu olarak kalplerde büyük taht kurdu.