by Vladimir Stankovic, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 8 Haziran 2020 tarihinde EuroLeague’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
1989 yılının Ekim ayında Yugoslavya’da Basket isimli derginin ilk sayısını yayımlamıştık. Dergide, o sezon Yugoslavya Ligi’nde mücadele eden bütün takımların kadrosu yer alıyordu. KK Zadar takımında Darko Pahlic, Petar Popovic, Stipe Sarlija, Aleksandar Trifunovic, Arijan Komazec, Ivica Obad, Sven Usic gibi isimler bulunuyordu ve koç da Slavko Trninic’ti. Forma numarası belli olan oyunculardan uzakta yeni gelen oyuncular köşesinde Dejan Bodiroga ismi dikkatimi çekmişti. Parantez içinde Bodiroga’nın yaşı (16) ve boyu (1.97) yazıyordu. Bodiroga’nın Zrenjanin şehrindeki Serve Mijalj’de oynuyordu. Bu, büyük olasılıkla Bodiroga ismiyle ilk karşılaşmamdı. Belgrad’dan sadece 70 kilometre uzakta yaşayan bir çocuğun, Hırvatistan’ın Dalmaçya kıyılarında bulunan Zadar’a nasıl yolunun düştüğünü anlamamıştım. Birkaç yıl sonra herkes Bodiroga’nın ne kadar büyük bir yetenek olduğunu konuşurken Zadar’ın sportif direktörü Kresimir Cosic’in Bodiroga’yı keşfeden kişi olduğunu anlamıştık. Daha sonra Bodiroga ailesinin yaşadığı Zrenjanin’in Klek kentine giden Cosic, genç oyuncunun ailesini ikna ederek Dejan’ın Zadar’a transferini gerçekleştirmişti. Bu muhteşem kariyer, işte böyle başladı.
Klekten Zafere
Klek şehrinin nüfusu yaklaşık 3000 kişi civarındaydı ve buradaki nüfusun büyük kısmı 2. Dünya Savaşından sonra Vojvodina bölgesinden göç eden Sırplardan oluşuyordu. Dejan’ın ailesinin kökeni de soyadlarını taşıyan Trebinje’ye yakın olan Bodiroga kentine dayanıyordu. Klek büyük olasılıkla Sırbistan’ın ve eski Yugoslavya’nın en ünlü şehriydi çünkü birden fazla sporda Olimpiyatlarda mücadele eden tam 13 sporcu bu kentten çıkmıştı. Dejan Bodiroga, milli formayla ilk maçına 1990 yılında altyaş gruplarında Avrupa Şampiyonası’nda oynadığında giymişti. Turnuvayı 6.2 sayı ortalamasıyla bitiren Bodiroga’nın o günlerde geleceğin süperstarı imajını çizdiğini söylemek doğru olmaz. Ancak Bodiroga 1 yıl sonra altyaş kategorisinin Dünya Şampiyonası’nda oynayan Bodiroga, bu sefer gözlemcilerin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
„İtalyan gazetelerinde turnuva hakkında çıkan haberleri okuyordum ve bir yazıda çok abartı bir benzetmeye rastlamıştım. Dejan Bodiroga isimli Yugoslav bir çocuk hakkında „Beyaz Magic Johnson“ yakıştırması yapılmıştı.“ diyor koç Bogdan Tanjevic. „Bu benzetmeye inanmamıştım ama meraklanmıştım da. Sezon öncesi Trieste’ye yakın bir yerde yapılan turnuvayı izlemeye gitmiştim. O takımın en büyük yıldızı Komazec’ti ancak kısa süre içerisinde Dejan Bodiroga’nın takımın patronu olduğunu anlamıştım.“
Tanjevic, Cosic’in arkasından Dejan Bodiroga’nın kariyerine etki eden insanlar arasındaki en önemli kişi olabilir. 1990-91 yılında eski Yugoslavya’nın bir arada olduğu son yılda Bodiroga Zadar’ın A takımında yer alıyordu. Ancak politik sorunlar, onun kariyerini hayli etkiledi. Bodiroga’nın o dönemde yaşananlarla alakalı kişisel olarak bir sorunu olmasa da savaş başlamak üzereydi ve bir Sırp olarak Hırvatistan’da yaşaması neredeyse mümkün değildi. Bodiroga’nın koruyucusu ve mentorü olan Cosic, Dejan’ın kardeşleriyle birlikte Trieste’ye giderek Bogdan Tanjevic’i transfer için ikna etmeye çalıştı.
„Üzerimde baya baskı kurmaya çalıştılar ama ben bu transfere sıcak bakmıyordum. O dönemde takımlarda sadece 2 yabancı oyuncu bulundurabiliyorduk ve genellikle bu kontenjanı Amerikalı oyuncular için harcıyorduk.“ diyor Tanjevic. „18 yaşındaki bir çocuk için nasıl yabancı hakkımı harcarım?“ diye sormuştum. Cosic de bana „Aptallık etme. Dejan’la kontrat imzaladığına kesinlikle pişman olmayacaksın.“ demişti. Ama ek olarak bir sorunumuz daha vardı. Zadar bu transfere izin vermiyordu. Bu yüzden kurallar gereği Bodiroga, bir sezon boyunca sadece antrenmanlara çıktı ve maçlarda hiç oynamadı. Ancak henüz 2. antrenmandan sonra elimde nasıl bir cevher olduğunu anlamıştım.
Kaybedilen 3 Final
Beyaz Magic Johnson’ın kariyeri, resmi olarak 1992-93 sezonuyla birlikte başlıyordu. Tanjevic, İtalya’daki dört yılı boyunca Bodiroga’nın en iyi performansını ilk sezonunda gösterdiğine inanıyor. „Yaşındaki bir oyuncuya kıyasla çok olgun oynuyordu. Çok cömert bir adamdı ve her zaman takımı düşünürdü. En ufak bir bencilliği yoktu. Hiçbir maçın ilk 7 dakikasında şut kullanmazdı bile. Öncelikle takım arkadaşlarının ne durumda olduğunu anlamaya çalışırdı. Reggio Calabria karşısında Bodiroga, 51 sayılık inanılmaz bir maç oynamıştı. Tecrübeli Michael Ray Richardson’ın karşısında 10’da 10 ile oynayarak 38 sayı üretmişti. Çok olgun, çok yönlü bir oyuncuydu. İyi bir skorer, pasör, ribaundçu ve savunmacıydı. Onun gibi bir oyuncuya koçluk yapmak bir ayrıcalıktı.“
Trieste’de geçirdiği sonraki 3 sezonda Bodiroga, 3 kez Koraç Kupasını finalde kaybetti. İlk olarak 1994 senesinde finalde PAOK’a kaybeden Bodiroga ve arkadaşları, bir sonraki sezonda ise ALBA Berlin’e mağlup olmuştu. Bir sonraki mağlubiyet ise 1996 yılında Efes Pilsen karşısında gelmişti. Beklenen zaferler ise 1995-96 sezonunun sonunda gelmişti. İtalya Ligi ve İtalya Kupası yaşayan Bodiroga, 4 yıllık sıkı çalışmasının karşılığını almıştı ama kariyerinde bir değişikliğin de zamanı gelmişti.
Bodiroga’nın 1992 Barcelona Olimpiyatları için Yugoslavya milli takımının koçluğunu yapan Dusan Ivkovic’in planlarında olduğu neredeyse kesindi. Ancak uluslararası yetkililer, Yugoslavya milli takımının turnuvada yer almasına izin vermedi. Bu yüzden milli takım ile resmi olarak ilk maçına çıkmak için 1995 yılına kadar beklemesi gerekti. Avrupa Şampiyonasında milli takımdaki ilk altın madalyasını kazanan Bodiroga, turnuvayı da 12 sayı – 5 ribaund ortalamasıyla tamamlamıştı. Bir sonraki yıl Atlanta Olimpiyatlarında mücadele eden Bodiroga, gümüş madalya kazandıktan sonra Zeljko Obradovic‚in koçluğunu yaptığı Real Madrid‚e transfer olmuştu. Gayet iyi bir oyun oynamasına ve 1997-98 sezonunun MVP’si seçilmesine rağmen bu 2 yıl boyunca İspanya Ligi’nde alınan sonuçlar hayal kırıklığı yaratmıştı. Buna rağmen 78-64’lük skor ile Mash Verona’yı yenerek Saporta Kupasını kazanan Real Madrid‚de Bodiroga 17 sayı – 9 ribaund ile mücadele etmişti. Bu şampiyonluk, kulüp bazında Bodiroga’nın kazandığı ilk Avrupa şampiyonluğuydu.
Aca’nın ve Drazen Petrovic’in Kuzeni
Caja San Fernando ile Real Madrid arasında oynanacak bir maçtan önce El Mundo Deportive gazetesinde yayınladığım bir yazı birçok kişide şaşkınlık yaratmıştı. Sırp Dejan Bodiroga ve Caja San Fernando’nun koçu Hırvat Aleksandar Petrovic, kuzenlerdi. Aleksandar, tabii ki Drazen Petrovic’in abisiydi. Bu da doğal olarak Bodiroga ile Drazen’in de kuzen olduğu anlamına geliyor. Drazen ve Dejan, kariyerlerinin bir döneminde Real Madrid’de oynamış süperstarlardı. Bodiroga, Real Madrid’de oynadığı döneme denk gelen 1997 yazında milli takım ile Barcelona’da Avrupa Şampiyonası’nda 2. şampiyonluğunu yaşamıştı. Bir sonraki yıl Atina’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda kupayı kaldıran Yugoslavya’da Bodiroga, henüz 25 yaşında olmasına rağmen MVP seçiliyordu. Atlanta, Barcelona ve Atina’da düzenlenen turnuvalarda Dejan’ın koçluğunu, Real Madrid’deki koçu Zeljko Obradovic yapmıştı. Treviso’da geçirdiği 2 yılın ardından Obradovic, 1999 yazında Panathinaikos‚un başına geçmişti. Takımdan istediği ilk şey de Dejan Bodiroga ile sözleşme imzalamaktı. İkili Panathinaikos‚ta tekrar bir araya gelmeden önce Sydney Olimpiyatlarının çeyrek finalinde Steve Nash önderliğindeki Kanada’ya elendi.
3 Kez Avrupa Şampiyonu
Tekrar bir araya gelen Obradovic ve Bodiroga, Panathinaikos’un altın dönemini başlattı. 2000 Final Four’una katılan Panathinaikos, yarı finalde Efes Pilsen’i Bodiroga’nın 22 sayılık performansıyla 81-71’lik skorla geçerek adını finale yazdırıyordu. Pana’nın finaldeki rakibi ise Maccabi Tel Aviv‚di. Final maçında Bodiroga sadece 9 sayı 4 ribaundla oynasa da Panathinaikos maçı 73-67’lik skorla kazanıyordu. 2001 yılında „İki EuroLeague“ döneminde Maccabi, Paris’te oynanan SuperLeague Final Four2unda Panathinaikos’u Bodiroga’nın 27 sayı – 8 ribaundluk harika performansına rağmen 81-67’lik skor ile mağlup ediyordu. 2001 yılının yazında Türkiye’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda Bodiroga ve Yugoslavya, bir kez daha şampiyonluk yaşıyordu. Takımın başında Bodiroga’nın kariyerinin en önemli 4. kişisi diyebileceğimiz Svetislav PEsic vardı. Modern EuroLeague döneminin ilk Final Four’u 2002 yılında Bologna’da oynanmıştı. Ettore Messina’nın yönettiği Kinder Bologna, sadece ev sahibi olduğu için değil kadrosunda Manu Ginobili, Marko Jaric, Alessandro Frosini, Andersen, Rashard Griffith, Alessandro Abbio, Sani Becirovic ve Antoine Rigaudeau gibi bulunduğu için de favori olarak görülüyordu. Ancak yarı finalde Maccabi Tel Aviv’i 83-75’lik skorla geçen Panathinaikos, finalde de Kinder Bologna’yı 89-83 yenerek şampiyonluğu kazanıyordu. Final maçında 21 sayı – 7 ribaund ile oynayan Bodiroga, Final Four’u MVP seçilerek tamamlıyordu.
Tıpkı Obradovic’in Panathinaikos’un başına geçtiğinde yaptığı gibi Svetislav Pesic de Barcelona’nın başına geçer geçmez Bodiroga’yı transfer etmek istedi. 2002 yazında Indianapolis’te düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda Pesic; Yugoslavya’nın Bodiroga, Jaric, Vlade Divac, Peja Stajakovic, Igor rakocevic, Milan Gurovic, Dejan Tomasevic ve Milos Vujanic gibi yıldızlardan kurulu kadrosunun koçluğunu yapıyordu. Bu kadroyla birlikte Dünya Şampiyonluğunu kazandıktan sonra Pesic ve Bodiroga, Barcelona’nın uzun süreli hayalini gerçeğe dönüştürerek EuroLeague şampiyonluğunu kazanıyordu. Palau Sant Jordi’de oynanan Final Four’da ilk olarak CSKA Moskova’yı 76-71’lik skor ile mağlup eden Barcelona, final maçında da Benetton Treviso’yu 76-65 yenerek şampiyon oluyordu. Final maçında 20 sayı ile oynayan Bodiroga, üst üste ikinci yılında da Final Four MVP’si seçiliyordu.
Barcelona’da geçirdiği 3 yıl boyunca EuroLeague şampiyonluğu dışında Bodiroga, 2 İspanya Ligi ve 1 İspanya Kupası şampiyonluğu yaşadı. 3 farklı ülkede lig ve kupa şampiyonluğu yaşayan Bodiroga, birçok bireysel ödül kazanmasına rağmen her zaman takımı ön planda tutan bir oyuncuydu. Ancak Bodiroga’nın milli takım ile son 2 turnuvası hayal kırıklıklarıyla geçmişti. Barcelona’da geçirdiği 3 yılın ardından tekrar İtalya’ya dönen Bodiroga, bu sefer Roma’da oynuyordu. Kariyerinin son 2 yılında şampiyonluk kazanamayan Bodiroga, 2007 yılında Roma’da forması emekli edilirken bir şampiyon gibi onurlandırılmıştı.
Bodiroga, birçok farklı yeteneği olan çok yönlü bir oyuncuydu. bununla birlikte rakiplerine, hakemlere, taraftara ve basın mensuplarına her zaman kibar davranan gerçek bir centilmendi. Oynadığı dönemde basketbolu her zaman daha güzel, daha eğlenceli ve çekici hale getiren Bodiroga’yı takip etmek büyük bir ayrıcalıktı. Dejan, NBA’de rahatlıkla oynayabilecek bir süperstardı ama o Avrupa’nın kralı olmayı seçti. Dejan Bodiroga, bir oyuncu olarak tüm basketbolseverlerin hafızasında çok özel bir yere sahip.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!