By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve bir kısmının veya tamamının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Basketbolun en iyi oynandığı yer neresidir? Bu sorunun tarihin herhangi bir döneminde net bir cevabı olabilir mi? Olamaz, olmamalı.
Göreceli değerlendirmeler göreceli kalmalı ve herkes bu bünyede fikirlerini beyan etmeli. Kimisi bu oyunun Avrupa’daki karşılığına hayrandır, kimisi Amerika Birleşik Devletleri’nde sürdürülen basketbol modasına aidiyet hissetmektedir.
Kimisi de bunların hiçbirisine ilgi duymadan rafine zevkleriyle izleyiciliğine devam etmek üzere bir basketbolsever olarak bizlerle ortaklığa geçmiştir.
Bütün bunların yanında kültürlerarası etkileşim basketbolda durmaksızın süregelmiş ve bu doğrultuda NBA’de müthiş Avrupalılar, tam tersini başarmış Amerikalılar keşfetmek de kolaylaştı.
Genel kanı Amerika’da ve Avrupa genelinde oynanan oyunun birbirlerinden uzak olduğu düşünülse de bu kültürlerarası ortaklık her zaman büyük iş görür.
Bu ortaklık ve alışveriş ortamını NBA’de son 20 yılda en iyi biçimde gururlandıran isimleri Eurohoops Fırın olarak huzurlarınıza taşıyoruz.
10. ZYDRUNAS ILGAUSKAS (LİTVANYA)
Zydrunas Ilgauskas kariyerinin çok tatlı bir döneminin neredeyse tamamını ayağındaki sakatlığa kurban verip 25’inden sonra kendini bulanlardan.
Miami Heat’te basketbol yaşantısını noktaladığı 2010-11 sezonu hariç tüm kariyeri boyunca Cleveland Cavaliers formasını terleten Litvanyalı pivot, LeBron James’in draft edildiği ortamın en önemli parçaları arasında yer alıyordu.
Larry Hughes, Drew Gooden, Donyell Marshall gibi oyuncuların da bulunduğu bir kadroyla 2007’de NBA Finalleri oynama şansını da yakalayan Ilgauskas, San Antonio Spurs’e kaybettikleri seriyle yüzük ihtimaline veda etti.
Buna rağmen 1996 Drafti’nde 1. tur 20. sıradan seçilen ve bu 14 yıllık süreç boyunca 843 maça çıkıp 13.0 sayı – 7.3 ribaund ortalamalarını geliştiren “Zabonis”, 1997-98’de Yılın Çaylak Takımı’na seçilmesi ve 2 kez All-Star olmasıyla başarılı bir kariyer grafiği çizerek parkelere veda etti.
9. LUKA DONCIC (SLOVENYA)
Onu ilerleyen yıllarda bu listenin tepesinde görebiliriz ancak henüz şimdiye kadar yaptıklarıyla bile 21 yaşındaki Luka Doncic en başarılı Avrupalı oyunculardan birisi.
Çok büyük bir süperyıldızın tüm kariyeri boyunca elde edebileceği başarıları daha neredeyse şimdiden elde eden Luka Magic sadece EuroLeague dönemiyle değil, NBA’e vurduğu damgayla da dünya basketbol kamuoyunun gönlünde çok derin bir yer kazıdı.
Bizler için Luka Doncic’in tüm kariyerini baştan sona izlemiş olmak gerçekten de büyük şans olacak. NBA’de 2. sezonunu tamamladı ve ligin kuşkusuz en iyilerinden.
Tüm dünyada hak ettiği saygıyı kazansa da ona sanki tüm bunlar az kalır gibi, daha fazlasını da hak ediyor gibi.
2018-19 sezonunda Yılın Çaylağı seçilen ve hemen ertesi sezon All-Star kadrosunda yer alan Doncic, Dallas Mavericks organizasyonunu ileriye taşıyarak kariyerine hem bireysel hem de kolektif rütbeler eklemek için uğraşacak. Bunu yapmak için de her ne kadar şimdiden harika bir kariyere sahip olsa da gerçekten önünde çok çok uzun bir zaman var.
8. ANDREI KIRILENKO (RUSYA)
AK-47 belki de Rusya basketbolunun çıkardığı en büyük oyuncular listesinin başlarında geliyor. NBA’de geçirdiği süreç boyunca 2004-05 sezonunda Blok Şampiyonu olan ve 3 kez Yılın Savunma Takımları’na seçilen Kirilenko, Utah Jazz tarihinin de önemli isimleri arasında.
3-4 numara pozisyonlarında gösterdiği çift yönlü harika performanslarla NBA’de kendine yer edinmekte çok da zorluk çekmeyen Rus forvet, 16 sayının üzerinde ortalama elde ettiği 2002-03 sezonunda All-Star seçilirken 22 yaşındaydı ve bu, bir Avrupalı oyuncu için o zamanlar büyük işti.
Mehmet Okur, Deron Williams, Carlos Boozerlı o akılda kalıcı Jazz kadrolarında da hemen dikkatleri üzerine toplayabilen bir oyuncuydu. CSKA Moskova formasıyla da 2011-12 sezonunda onu izleme ve yakından görme fırsatı bulmuştuk.
7. PEJA STOJAKOVIC (SIRBİSTAN)
Tarihin en iyi şutörlerinden birisiyle devam ediyoruz. PAOK formasıyla EuroLeague’de geçirdiği başarılı sürecin ardından Sacramento Kings‘de Vlade Divac’ın gölgesine dayanarak başlayan NBA macerasının sonlarında bir de şampiyonluk kazanmayı başarmış Peja Stojakovic.
Skorerliğiyle adından söz ettirmesi çok da zor olmadı. Sacramento’daki 7 buçuk sezonunun 3’ünde üst üste All-Star seçilme başarısını gösterirken bir kez de Yılın Takımı’na seçildi.
New Orleans Hornets‘te de oldukça iyi bir kariyer inşa etme yolunda önemli adımlar atan Peja, sonrasında bu kariyerin son demlerinde bir de şampiyonluk sevinci yaşadı. 25 normal sezon maçına çıktığı 2010-11 sezonunda Dallas Mavericks‘le şampiyonluk kazandı.
804 maçlık kariyerinde 17.0 sayı ortalamasıyla oynayan Sırp yıldız yüzde 40.1 üçlük isabetini de cebine koymayı başardı.
6. SERGE IBAKA (İSPANYA)
Aslen bir Avrupalı olmasa da İspanya vatandaşlığı ve milli takıma hizmeti dolayısıyla bu listenin olmazsa olmazlarından birisi de Serge Ibaka’ydı. 2008’de Seattle SuperSonics tarafından seçilerek adım attığı organizasyonda 10 yılı deviren ve ikinci onyılına giren Ibaka, Oklahoma City Thunder ve Toronto Raptors formalarıyla kariyerini çok ileri taşıdı.
Thunder‘da Kevin Durant ve Russell Westbrooklu takımların “üçüncü adamı” olarak hafızalarda yer edinmiş ve 2012’de bir NBA Finali deneyimlemişti. Bu deneyimlerin geliştirdiği Serge, 2016-17 sezonunda Kanada’nın yolunu tuttu.
Oradaki serüveni hâlâ devam eden 31 yaşındaki uzun 2018-19 sezonunda NBA şampiyonluğu yaşama onuruna da nail oldu. 2 kez ligin blok lideri olup 3 kez de savunma takımlarına seçilen Ibaka, bunun yanında hücumda mesafeyi açan oyun stiliyle hep özel bir isim.
5. GIANNIS ANTETOKOUNMPO (YUNANİSTAN)
Tıpkı Luka Doncic gibi gelecekte daha da üstlerde görmemize aday olan bir oyuncu daha var: Milwaukee Bucks‘ın süperyıldızı Giannis Antetokounmpo.
Aslen Nijeryalı olan Yunanistan vatandaşı bir ailenin çocuğu olan Giannis, bir oyuncunun yaşayabileceği en büyük fiziksel transformasyonlardan birine şahitlik etmemizi sağladı ve bu ona 2 MVP ödülünü üst üste getirirken bir anda tüm sahayı domine eden bir oyuncuya dönüşmesine yol açtı.
Lig çevrelerince bu fizikselliğiyle bir basketbolcudan çok farklı olması sebebiyle eleştirilere maruz kalan ve “koşup koşup smaç vurduğu” için biraz hor görülen Giannis çoktan 2 MVP’yi vitrinine koydu bile.
Şimdi kendisini kanıtlaması gereken yer playofflar safhası olacak.
4. MARC GASOL (İSPANYA)
Marc Gasol’ün 2010-2020 arasında ligin en değerli uzunlarından birisi olduğuna dair hemen hemen kimsenin şüphesi yoktur.
Hele ki 2019’da Toronto Raptors’ın kazandığı NBA şampiyonluğunun ardından oyun için ne kadar önemli bir isim olduğu da anlaşıldı.
Bunu sağlayan şey kazandığı şampiyonluk değildi, olgun bir Marc Gasol’ün nasıl bir oyuncu olduğunu bize göstermesiydi.
Takımın kuşkusuz en değerli 2-3 parçasından biri olan İspanyol pivot, Memphis Grizzlies’i batı rekabetinde var ettiği dönemi de işin içine katarsak çok değerli bir kariyer inşa etti.
3 kez de All-Star seçilen 35 yaşındaki yıldızın geçen sezon itibarıyla sözleşmesi biterken onu Avrupa’da birkaç sezon dahi olsa izlemek hayaliyle yanıp tutuşmaya da devam ediyoruz.
3. TONY PARKER (FRANSA)
San Antonio Spurs‘ün ihtişamlı 15 yıllık sürecini gözler önüne getirelim. Tony Parker’ın olmadığı bir Spurs de nasıl Duncansız, Manusuz bir Spurs düşünülemiyorsa düşünülemez. 2007 NBA Finalleri’nde Cleveland Cavaliers‘ı ağır bir yenilgiye uğrattıkları seride de 24 yaşındayken MVP seçilerek tarihe adını kazdıran Fransız oyuncuyu Avrupalı basketbolseverler ilgiyle izledi.
Zekası, takım oyununa ve hatta daha doğrusu Spurs’le özdeşleşen oyuna yaptığı katkılarla ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu defaatle kanıtladı. 4 NBA şampiyonluğu yaşadı Parker bu serüvende. Fransız spor enstitüsü olan INSEP’ten çıkan en büyük ürün olarak NBA’e 19 yaşında giriş yapan Tony, bu zaman zarfında 6 kez de All-Star seçilme başarısını elde etti.
Bin 254 maçlık kariyeri boyunca 15.3 sayı – 2.7 ribaund – 5.6 asist ortalamalarıyla oynayan Parker orta mesafe şutlarıyla ve arkadaşlarını olağanüstü beslemesiyle hep dikkatlerin odağındaydı. Listenin zirvelerinde yer almayı da fazlasıyla hak ediyor.