by Logan Murdock – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 25 Ağustos 2020 tarihinde The Ringer‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Bir Cuma günü öğleden sonrası ve Golden State Warriors koçu Steve Kerr, playofflar devam ederken alışmadığı bir yerde. Bir otel odasında değil, bir koç toplantısında da değil. Üst üste altıncı NBA finaline çıkmaya çalışmak yerine sezon aralarını geçirdiği bir evde San Diego’daki drafta hazırlanıyor ve arkadaki televizyonda Raptors – Nets serisinin üçüncü maçı oynanıyor.
Geçtiğimiz hafta, Warriors NBA Draftı’nda ikinci sıradan seçim yapma hakkı kazandı. Golden State için nadir görülen bir kazançtı bu. Son 14 ay içerisinde Warriors, 2019 Finali’ni kaybetti, Kevin Durant’in Brooklyn’e gidişini gördü ve Stephen Curry ve Klay Thompson’ın sakatlıkları sonrası 2002’den bu yana en kötü sezonunu geçirdi. Bu da fazlasıyla hırslı Kerr’ün içine dert oluyordu.
“Bu sene playoff yapmamış olmamız çok keyifli değildi ancak artık en azından gelecek sezon için önümüze bakıyoruz” diyor Kerr. “İzliyor, öğreniyor ve draftı, serbest oyuncu piyasasını ve nasıl daha iyiye gidebileceğimizi düşünüyoruz.”
Golden State, 2020-21 sezonu başladığında Thompson ve Curry’nin sağlıklı olması bekleniyor ve Draymond Green’in de kontratı devam ediyorken şampiyonluk çekirdeğinin büyük bölümü ile sahaya dönecek. Bu isimlere D’Angelo Russell takasında alınan Andrew Wiggins katılacak. Ayrıca ikinci sıradan ne gelirse, ister genç bir draft oyuncusu, ister takasla alınacak tecrübeli bir oyuncu eklenecek bu isimlere.
Ancak yeni bir bölüm yazma fırsatı bulamadan önce Kerr, maç kayıtlarını izleme seanslarına ve yeni yeni tomurcuklanan podcast kariyerine ufak birara verip Warriors’ın son beş yıldaki en unutulmaz playoff anılarını paylaştı, coşkuyu ve hüznü, yolda öğrenilen dersleri anlattı.
İLK PLAYOFF
Kerr, 2015’te New Orleans Pelicans ile oynanacak ilk tur serisi ilk maçı öncesi gergindi. Elbette takımı 67 maç kazanmıştı, Stephen Curry’nin MVP adayı olarak hamuru yoğrulmuştu ve Warriors, ligin gamsız takımı olmaktan gerçek bir şampiyonluk adayına dönüştürülmüştü. Kerr’ün playoff deneyimi vardı. Bulls‘ta Michael Jordan ve Scottie Pippen ile birlikte üç yüzük kazanmıştık. San Antonio’da ise Gregg Popovich’in akıl hocalığında iki yüzük daha kazanmıştı. Phoenix Suns‘ta yönetici olarak geçirdiği dönemde iki kez daha playoff gördü ancak Pelicans eşleşmesi, başka bir sınavın habercisiydi: İlk kez koçluk yaptığı takım, öğleden sonra 12:30’da maça çıkacaktı.
“Hepimizde rahatsız bir his vardı. Koçlar, oyuncular… Tam hazır değildik. Bu gerginliği hissetmek, genelde iyiye bir işarettir. Demek ki sizi bekleyen sınav için çok heyecanlısınız ve buna hazırlanmışsınız demektir. İlk turda sahanın diğer tarafına bakıyorsunuz, Anthony Davis ve Jrue Holiday’i görünce ‘Bu daha ilk tur, bunlarla mı oynayacağız?’ diye düşünüyorsunuz.”
Warriors, Kerr’ün sinirlerini erkenden yatıştırdı. İlk çeyreğin sonunda 15 sayı farkla öne fırladılar ve üçüncü çeyreğin son bölümünde fark 25 sayıya kadar çıktı. Neticede son dakikada galibiyete tutundular.
Kerr, Curry’nin yapabildiklerine bir süredir hayrandı zaten. Phoenix’te olduğu dönemde 2009’daki draft gecesinde Curry’yi takasla almaya çalışmıştı ancak koç olarak ilk sezonunda Curry deneyimine tam olarak kucak açmamıştı. Kerr, geleneksel bir basketbol anlayışından gelen, Lute Olson, Gregg Popovich ve Phil Jackson gibi öğretilerin öğrencisi bir koçtu ve Curry’yi doğru şutu atmaya teşvik ediyordu. Curry’nin uzmanlık alanı ise yanlış şutu kolay göstermekti. Bir koçun eş zamanlı olarak fikrini değiştirmesine kolay kolay tanıklık etmiyoruz ama Mart 2015’te Clippers ile oynadıkları maçta tam da bu oldu. Üçüncü çeyreğin başında Curry, takım arkadaşı Andrew Bogut’tan pası aldı, üç savunmacının arasında dripling yaptı, Thompson’ı es geçti ve sürenin dolmasına daha 10 saniye varken fadeaway şut attı. Canı sıkılan Kerr, benchten kaldı, “Ne yapıyorsun?” der gibi kollarını kaldırdı. Daha sonra top çemberden geçince ellerini başının üzerine koydu ve taraftarlar da Curry ile aralarında bir şakaya gülüyor gibi hep bir ağızdan kükredi.
Birkaç hafta sonra, New Orleans’taki üçüncü maçta Curry, bir kez daha özel bir şey yapmanın eşiğindeydi. Son çeyreğe girilirken 20 sayı geride olan Warriors’ta Curry, meşhur bir serinin ilk kıvılcımını ateşledi ve Warriors’ın New Orleans karşısında son çeyrekte 39-19 üstünlük kurmasını sağladı. Yine de Pelicans, bitime 9 saniye kala 3 sayı farkla öndeydi. Kenardan oyuna sokulan topta Curry, köşeye gitti, Quincy Pondexter’ı fake ile devre dışı bıraktı, şutunu attı, o şutu kaçırdı, topu tekrar aldı, Anthony Davis’in müdahalesine takılmadan şutunu yolladı. Şut deliksiz girdi ve Warriors, uzatmaya götürdüğü üçüncü maçı kazanmaya hazırlanıyordu.
“O şutu soktuğunda mucize gibiydi” diyor Kerr. “Ama Steph yaptı işte. Daha sonra mucize olmadığı belli oldu. O noktada artık beklenen bir şeydi.”
Golden State, iki gün sonra seriyi noktaladı ancak Kerr’ün kaygıları daha yeni başlıyordu. Bir hafta kadar sonra, Golden State, Memphis Grizzlies karşısında ilk büyük stratejik sınavını verdi. Warriors, basketbolun geleceği olacaksa, Memphis’in Mike Conley ile sert ikilisi Marc Gasol & Zach Randolph’un liderliğindeki ekmeğini taştan çıkaran hücumu, düzenli sayı çıkaran bir sistem ve sert bir savunma ile onları bekliyordu. Golden State’in asıl sorunu, ikinci maçta takıma yalnızca %41 ile saha içi şut attıran Memphis’in Randolph – Gasol uzun ikilisi oldu. Üçüncü maçtan önce uçakta deneyimli yardımcı antrenör Ron Adams’ın bir önerisi vardı: Andrew Bogut’u Memphis’in kısa forveti Tony Allen ile eşleştirmek. Daha ziyade kariyeri boyunca %28 ile üçlük atan Allen’a göz kulak olurken Gasol ve Z-Bo’nun koridorlarına yardım getirmesi amaçlanıyordu. Plan mantıklıydı ama Kerr tereddüt ediyordu.
“Özellikle de favori takım olarak böyle bir denge ayarlamanız gerekiyor bence” diyor Kerr. “Bir takımın koçu olduğunuz zaman takımınızın önünde panikliyormuş gibi gözükmek veya haddinden fazla hamle yapmak istemiyorsunuz. Çünkü bir hamleyi çok erken yaparsanız oyuncularınız oturup ‘Ne yapıyoruz? 67 maç kazandık. Hepi topu bir maç kaybettik, hemen sistem değiştiriyoruz’ diye düşünebilir.”
Memhpis, Kerr’ün kararsızlığından faydalanıp Warriors’ı üçüncü maçta 99-89 mağlup etti. Hayal kırıklığına uğrayan oyuncular, Westin Beale Street’teki Blues City Cafe’de Memphis mangalı ile sinirlerini yatıştırdılar. O sırada Kerr de Adams’ın teklifini değerlendirmeye hazırlanıyordu. Dördüncü maçta plan işe yaradı. Bogut, Allen’ı görmezden gelip boyalı bölgeyi savunmaya gitti. Allen, dokuz şutunun yedisini kaçırırken Gasol ve Randolph da ekstra baskı altında zorlandı. Memphis için daha da kötüsü, Allen kasık sakatlığı nedeniyle beşinci maçı kaybetti ve Warriors, seriyi altı maçta seriyi bitirdi.
“Benim için özel bir şey değildi” diyor Kerr. “Bir anda yaptığnız satranç hamlesi gibiydi daha ziyade. Bazı eşleşmeleri değiştiiryorsunuz ya da ilk 5’leri değiştiriyorsunuz. Sadece görüntüyü değiştirmek istiyorsunuz, playofflarda mesele bu.”