by Rob Mahoney, Çeviri: Arma Kaynar / ilefo@eurohoops.net
Bu çevirileile tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izilesiz kullanılması kesilelikle yasaktır.
Bu yazı 8 Ekim 2020 tarihilede TheRinger’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Miami Heat, aslında dile getirdikleri kadar ısrarlı bir şekilde kazanmaya çalışmıyordu. Heat, zamanında bir playoff takımı olan kadroyu komple değiştirerek bir süper takım yaratmıştı. Ancak ilerleyen yılları bir playoff takımı olmakla yetinerek geçirdiler. Bu iki yaklaşımı birleştiren tutum ise ne olursa olsun daha iyi bir takım kurma konusunda sahip oldukları tutumdu. Heat’in başkan yardımcısı Andy Elisburg, “Pat Riley buraya geldiğinden beri her sezona playoff takımı olma hedefiyle giriyoruz.” diyerek açıklıyor bu durumu. Pat Riley’nin Heat’te koç veya yönetici olarak yer aldığı 25 yıl boyunca Heat’ten daha fazla NBA Finallerinde yer alan sadece bir takım oldu. O da Los Angeles Lakers.
Heat, sezon boyunca her an takım olarak daha iyi bir hale gelmeye çalıştı ve bu ısrarlı azim kendilerini NBA Finalinde bulmalarını sağladı. Pat Riley’nin ve Heat’in sürekli olarak sergilediği rekabetçi olma tutumu, 2015 yılında Miami ekibinin Goran Dragic karşılığında 2 tane birinci tur hakkını Phoenix’e yollamasını sağladı. Dwyane Wade, takım arkadaşı olarak Goran Dragic’e kucak açarken ne olursa olsun kaybetmeyi kabullenmeyen bir takım kültürüne sahip olduklarını tecrübeli oyun kurucuya anlatıyordu. Heat de yeni oyun kurucularına kısa süre içerisinde şampiyonluklar için mücadele edecek konuma geleceklerinin sözünü vermişti. Bu azmin benzeri, geçtiğimiz yaz döneminde kadroya Jimmy Butler’ı katmalarını sağladı. Bu rekabetçi tutum sayesinde Miami Heat, normal sezonu domine eden Milwaukee Bucks‘ı eleyerek NBA Finallerine kadar gelmeyi başardı. Playofflar başladığında bile konferansın orta sıralarında bulunan Miami Heat’in bu kadar ileriye gitmesini beklenmiyordu. Ancak Heat’in takas döneminin son günlerinde yaptığı hamleler, Final yürüyüşlerinin başladığı nokta oldu.
Jae Crowder ve Andre Igoudala’nın takıma katıldığı takaslar, sadece Heat’in değil tüm ligin kaderini değiştirdi. “O ikisi olmasaydık bu kadar ileri gelemezdik.” diyerek bu oyuncuların önemini anlatıyordu Butler. Crowder ve Igoudala, Heat’in playoff ikinci turunda Milwaukee Bucks karşısında yaptığı sürprizde çok büyük katkı vermişti. Heat’in konferans finallerinde Celtics‘i devirdiği seride de Crowder ve Igoudala yine kilit bir rol oynuyordu. Miami’nin bu tecrübeli oyuncuyu takas döneminde kadrosuna eklemesi, diğer takımların bu oyuncuları elde etmesinin de önüne geçmişti.
“Takas dönemi geldiğinde bir playoff takımında oynamak istiyordum.” diyor sezona Grizzlies formasıyla başlayan CRowder. “Bir şeyler uğruna mücadele etmek istiyordum.” Kariyerinde ilk kez NBA Finallerinde yer alan Crowder, kesinlikle bu isteğini gerçeğe çevirmiş gibi gözüküyor. Crowder ve Igoudala, playofflar boyunca Heat takımı için maç başına 16.3 sayı ürettiler. Bu katkının kağıt üstünde çok büyük olmadığını kabul etmek gerekiyor. Fakat Crowder ve Igoudala’nın kadrodaki varlığı, Heat’in çok daha farklı bir basketbol oynamasının da önnü açtı. Orlando Fanusundaki sıralama maçları esnasında Erik Spoelstra, Crowder’ı Meyers Leonard yerine ilk beşe çekti. Leonard, sezon boyunca takımın ilk beş pivotu olmuştu. Spoelstra, normal sezon boyunca lig genelinde en başarılı olan beşlerden birisini bozuyordu ama bunu yaparken de kafasında bir plan vardı. Koç, bu planı “Orlando Fanusuna gelirken takımın gideceği yön konusunda açık fikirli olmayı kafama koymuştum.” diyerek anlatıyor.
Geçmişteki örneklere bakarak konuşmak gerekirse takas döneminde yapılan hamleler genellikle çok verimli olmaz. Takıma yeni katılan oyuncunun kadronun geri kalanıyla bir uyum ve istikrar yakalayabilmesi için genellikle 30 maçtan daha fazlasına ihtiyacı olur. Ancak geride bıraktığımız sezonun bir istisna olduğunu kabul etmek gerekiyor. Crowder ve Igoudala, Heat formasıyla Chris Silva’dan daha az maç oynamış durumdalar fakat neredeyse 8 aylık bir süre boyunca Heat organizasyonunun bir parçası oldular. Takımın yaşadığı sakatlık sorunları sebebiyle birçok farklı beşle birlikte parkede yer almak zorunda kaldılar. Coronavirüs sebebiyle verilen aradan önce takımla beraberlerdi ve Orlando Fanusundan önce takımların düzenlediği kısa antrenman kampı esnasında da Heat’in bünyesinde bulundular.
“Takımın tamamıyla birlikte olma şansı yakalayamamıştık.” diyor Igoudala. “Ancak Orlando Fanusu için düzenlenen antrenman kampında gayet iyi çalışma şansı yakaladık. O andan itibaren de çok iyi bir kimya yakalama şansı bulduk.”
Orlando Fanusuna geldikleri andan itibaren Heat, gözle görülür bir şekilde değişmeye başladı. Koç Spoelstra, rotasyonda Crowder ve Igoudala’ya daha çok şans vermeye başladı ve bütün sezon boyunca kenardan gelerek oynayan Goran Dragic, takımın ilk beşine yerleşti. Bam Adebayo, normal sezonun tamamı boyunca 4 ve 5 numaralı pozisyonlardan süre alırken Orlando Fanusunda sürekli olarak pivot oynamaya başladı. Heat, normal sezon boyunca savunmada nasıl bir sistem uygulayacağına dair sıkıntılar yaşıyordu. Ancak playofflar başladığı andan itibaren savunmada çok daha keskin bir performans sergilemeye başladılar. Playofflar ilerledikçe Heat, her seride savunma sistemlerini ve oyun planlarını değiştirerek rakiplerini teker teker yıkmaya başladı. Heat, normal sezon boyunca da iyi bir takımdı fakat yavaş yavaş mükemel bir takım haline gelmeye başladılar. Takas dönemi esnasında Heat, doğu konferansının en iyi 6 takımından birisi olarak görülüyordu ve net rating değerinde de bu takımlar arasında 4. sıradaydı. Daha sonra dünya çapındaki bir salgın, tüm NBA’in rekabetçi ortamını yeniden şekillendirdi.
“Lig tamamen değişmişti.” diyor Elisburg. “Biz bambaşka bir takım haline gelmiştik.”
“Sık sık durumunu kontrol ettiğimiz oyuncular listesinde Crowder da yer alıyordu. Genellikle iletişme geçtiğimiz takımlardan ‘Hayır, O’nu takaslamayı düşünmüyoruz.’ cevabını alıyorduk.” diyor Elisburg. Bu birlikteliğin hayata geçmesi için bir türlü doğru zaman gelmemiş ve doğru şartlar oluşmamıştı. Ancak 2020 yılının takas döneminde bu kader değişti.
Miami’nin beklediği fırsat, Memphis’in Justise Winslow ile ilgilenmesi üzerine gelmişti. Grizzlies, Winslow’a olan ilgisinin yanı sıra sezon boyunca takımın formasını giyerek bir maça bile çıkmayan Andre Igoudala’yı da elden çıkarmak istiyordu. “Bencillik kelimesini kullanmak istemiyorum fakat sanırım bazen bencil olmanız gerekiyor.” diyerek Grizzlies‘te hiç forma giymemesini açıklıyor Igoudala. Bu esnada Crowder da Memphis kadrosunda tecrübeli veteran rolünü üstleniyordu. Crowder’ın da katkılarıyla Grizzlies, sezon boyunca oynadıkları en iyi basketbolu oynuyordu. O dönem hakkında Crowder, “Daha önce hiçbir NBA takımında oynamadığım bir rolü üstlenmiştim. Takımdaki genç oyuncuların örnek alacağı kişi olmak zorundaydım. Bu rolde kendimi göstermek istiyordum. Miami’ye geldiğim dönemde oynadığım rol değişse de kendimi gösterme isteğim değişmedi.” ifadelerini kullanıyor.