by CJ Moore – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 13 Ekim 2020 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Darnell Jackson’ın geçen bahar vaftiz babasından aldığı mesajda basit bir soru vardı: Basketbolu hâlâ seviyor musun?
Jackson, Kansas’ta şampiyonluk yaşamış, NBA’de oynamış ve profesyonel olarak farklı kıtalarda basketbol oynamıtşı. Basketbol, ona çoğu zaman iyi davranmıştı ancak son dönemde sürekli başını ağrıtıyordu. Geçen sezona Polonya’da sırf çok para kazandığını düşündüğü için kendisiyle konuşmayan bir koçun takımında başladı. Takımın ayarladığı bir dairede, aylarca mobilyası olmadan yaşadı. Amerikalı oyunculara bencil diyen bir koça karşı gelmesinden bir gün sonra serbest bırakıldı.
Yalanlar, hile, psikolojik savaş ve zamanında parasını alamaması… Bunlar son yıllarda hayatında sürekli yaşanan gelişmelerdi ve sürekli takım ve ülke değiştiriyordu. Bu konuda yalnız da değil. Deneyimi de yurt dışındaki birçok ABD oyuncusundan farklı değil bu anlamda.
Genelde yurt dışında oynama fikri romantik geliyor. Eğer harika bir kolej oyuncusu NBA’e gidemiyorsa ondan beklenti yurt dışına gitmesi, çok para kazanması, güzel yerleri görmesi ve oralarda yaşaması. Elbette durum tam olarak böyle de olabiliyor ancak hayat her zaman Amerikalı oyuncular için o kadar parlak olmuyor. Jackson da birinin sesini duyurması gerektiğini düşündü. Geçtiğimiz bahar döneminde Avrupa’da ABD’li oyunculara yönelik yanlış davranışlarla ilgili bir mesaj yolladı. Benzer deneyimleri olan oyuncular ile birlikte gönderdi bunu. Yapılan her telefon görüşmesi, bu konudan muzdarip başka bir oyuncuya ve benzer deneyimler yaşayan başka dostlara ulaştı. Sürekli aynı konular gündeme geldi: Zamanında parasını alamama ya da ödenmesi gereken paranın tamamını alamama, oyuncu güvenliği konusundaki umursamazlık, sakatlığa rağmen oynama konusunda baskı, koçlar ve yönetim tarafından görülen kötü muamele ve sözlü istismar…
Ve Amerikalı oyuncular çoğunlukla güçsüz hissediyorlar.
Mart ortasında salgın başladığında Jackson, onunla sezon ortasında sözleşme imzalayan bir diğer Polonya ekibi Stal Ostrow Wielkopolski’nin ona söz verdiği parayı ödemesini bekliyordu. Takım direktörü, Jackson’ın parasını her istediğinde farklı bahaneler ortaya sundu. Neticede takım, onu evinden çıkarmaya çalıştı. Takımın ona verdiği arabayı geri aldı. “Ailemle birlikte onlar paramı verene kadar evime gitmeyeceğimi söyledim. Doğru değil böylesi” diyor Jackson. “P*ştluk yapıyorlardı. Burada ailemle birlikteydim. Buradaki tek Amerikalı benim. En azından araba bende kalabilirdi.”
Neticede pes edip Irvine, California’daki evine döndüğünde her geçen gün daha da rahatsız hissetmeye başladı. Vaftiz babası o soruyu sorduğunda da cevabı belliydi:
“Hayır” diyordu Jackson ona. “Ve bunun tek sebebi, Avrupa’da yaşadığım deneyimler. Bu deneyimler basketbolun keyfini alıp götürdü. Artık sadece paramı almak için yeterli şeyi yapmaya çalışıyorum. Paramı alamazsam da öyle olsun diyorum ve yoluma bakıyorum.
Ancak onlar çıkıp her gün para almadan k*çını yırtmanı bekliyorlar. Para konusunda tartışmamalısınız. Sadece basketbola odaklanmalısınız. Evimde bakmam gereken bir ailem varken ve siz bana paramı vermiyorken basketbola nasıl odaklanabilirim?”