1999-2000 Lakers: Şampiyonun Yolculuğundan 20 Öykü

16/Ara/20 20:05 Aralık 16, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

16/Ara/20 20:05

Eurohoops.net
Σακίλ

Lakers, 2000’de üst üste üç şampiyonluğunun ilkini kazandı. O şampiyonluktan 20 farklı hikaye…

by Paolo Uggetti – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 15 Ekim 2020 tarihinde The Ringer‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Lakers‘ın 2000’lerin başındaki üst üste üç şampiyonluğu, iki insanın üzerinden anlatılabilir: Shaquille O’Neal ve Kobe Bryant. Film posterinde başrol onların. Her ikisi de kaos ve düzenin taşıyıcıları, başrolleri ve bazen de düşmanları. Aynı şekilde bundan yıllar sonra Lakers‘ın 2020 şampiyonluğunun hikayesi de takımın iki alfa karakteri LeBron James ve Anthony Davis üzerinden anlatılacak. Fakat her iki olayda da kadroyu dolduran diğer parçalar yalnızca ön koltukta oturmakla kalmadılar, hayati katkılar da verdiler.

Lakers, 1999-2000 sezonunda Hall of Fame koçu, Shaq ve Kobe ile dağları aşan şampiyonluk beklentileri ve yeni salonu ile büyük bir gündem konusuydu. Yıldız ikililerinin ilişkisinin nereye gideceğine bağlı olarak diğer bileşenlerin de neredeyse mükemmel olması gerekiyordu yoksa takım kimyası bir anda patlayabilirdi. Aradan geçen 20 yılın ardından Lakers, organizasyon tarihinin 17. şampiyonluğunu kazanarak yeniden zirveye çıktı ve bazı açılardan bu iki takımın ortak yönleri var. İki süper yıldız figürünün liderliğindeki takıma dair büyük beklentiler var ve yeni bir koçun rehberliğinde bu yılki Lakers’ın da şampiyon olmak için dış parçaları çok iyi seçmesi gerekiyordu. Bunu da yaptılar.

Shaq ve Kobe’nin 21. yüzyılı açtığı ilk şampiyonluklarının üzerinden artık 20 yıl geçti ve Lakers bir kez daha 10 yıllık bir döneme bir yüzük ile başlıyor. Her şeyin başladığı sezonun perde arkasına ışık tutmak için Robert Horry ve John Salley ile konuştum. Her ikisi de 2000 Lakers takımında rol oyuncuları olmuşlardı ancak ikisinin de şampiyonluk takımlarındaki daha önceki deneyimleri, onları şampiyonluk takımlarının olmaları gereken yapısıyla ilgili önemli hatıra, anı ve hikaye tedarikçileri yaptı.

shaquille_oneal_mvp_finals2000

1. Salley’nin anlattığına göre 1999-2000’in şampiyonluk takımında çarklar daha sezon başlamadan dönmeye başlamıştı. Daha önce Michael Jordan’ın liderliğindeki Bulls‘ta kendisinin hocalığını yapan ve o dönem serbest durumda olan Phil Jackson ile telefonda konuşan Salley, Jackson ile Zen Master’ın Kobe ve Shaq’li kadroda neler yapabileceği hakkında görüştü. Kısaca şampiyonluk kazanabilirdi ve belki de birden çok kez kazanabilirdi. Jackson, Salley’in Lakers‘a dair bu kadar bilgi sahibi olmasına şaşırmıştı zira kendisi üç sezondur ligde değildi fakat Salley, Jackson’ın işi alması hâlinde takımın bir parçası olmayı neden hak ettiğini gösterdi.

“Phil’e ‘Bana bu takımda ihtiyacın olacak’ dedim” diyor Salley. “O da ‘Formda mısın?’ dedi. Dedim ki ‘Formda kaldığımı biliyorsun.'”

Salley, o sezon hepi topu 303 dakika sahada kaldı, playofflarda ise 78 dakika daha oynadı. Benchin sonuna çadır kurdu fakat daha önce orada bulunmuş ve Jackson’ın koçluk tarzını bilen biri olarak saha dışındaki varlığı önemliydi. (Bir keresinde Jackson’dan Shaq’i dinlendirmesini istemek zorunda kalan isim o oldu.) Neticede onu üç takımda üç şampiyonluk kazanan ilk oyuncu yapmaya yetti bu.

2. Lakers‘ın Santa Barbara’daki kamp için toplandığı andan itibaren Horry’ye göre Jackson, “takıma doğru işleri yapmaları gerektiği farkındalığını getirmişti.”

Salley’in dikkatini bir şey çekmişti: Sanki Jackson, daha takıma gitmeden Shaq’i oraya gitmeye ikna etmişti. O sezon Shaq, son üç yılda sonradan form bulmasına rağmen daha baştan sezona formda girmişti. Bu konuda yalnız da değildi. “Shaq formda geldi, Kobe formda geldi” diyor Horry. “Herkes kampa formda geldi. En büyük kilit nokta buydu, kampa geldiğiniz zaman ilk günden hazır oluyorsunuz. Bence herkes hazırdı.”

Jackson, kahvaltıda yaptığı ilk takım konuşmasında Shaq, Jackson ne isterse yapmaya hazır olduğunu dile getirdi. “Bu koca adam bunu yapıyorsa” diyor Salley “herkes de onun yolundan gidiyor.”

Σακίλ

3. Hâli hazırda Kobe ile Shaq arasında demlenen işlevsizliğe rağmen -ki 1998-99 lokavtı sırasında aralarında fiziksel bir münakaşa bile yaşanmıştı- Lakers‘ın takımda gözle görülür bir taze kanı ve bütünlüğü vardı.

“Her oyuncu bunu yapıyor, kabul etmek istemiyorlar fakat lige baktığınız zaman kendinizi değerlendiriyorsunuz” diyor Horry. Hâli hazırda iki şampiyonluk takımında bulunan ve 2000’den sonra dört farklı şampiyonluk takımında daha bulunacak biri olarak Horry bu konuda özellikle yetenekliydi. “Oturup o takıma ve elimizdekilere baktığım zaman ‘Tamam, Glen Rice gibi bir şutörümüz var. Derek Fisher gibi bir savunmacımız var. Sonra Brian Shaw ve Shaq de Orlando’da çok iyi işliyordu. AC Green vardı, ben vardım, Ron Harper vardı, şampiyonluklar kazanmış eski oyuncular. Tamam, hiçbir zayıf tarafımız yok’ diyordum. Sonra lige bakınca da ‘Bu, biraz ses getirmek için mükemmel bir fırsat’ diyordu insan. Ben de neler yapabileceğimizi düşündüm ve yaptık da. Benim için şaşırtıcı değildi.”

4. Jackson’ın Lakers‘a yaptığı koçluk, en hafif tabirle geleneksel değildi. Sezon içerisindeki bir deplasman yolculuğunda Jackson, oyuncularına bir şaka yapmaya karar verdi. Tam anlamıyla. O gece oynanan maçtan sonra Jackson, oyuncularını otobüse bindirdi ve onları Gabriel Iglesias’ın komedi programına götürdü. Horry’ye göre o etkinlik ve takım arkadaşları ile basketbol dışı bir ortamda birlikte olma fırsatı, herkesi rahatlattı ve takımda pozitif bir hava yarattı.

“Bence o gün takım olarak birlikte takılabileceğimizi anladığımız bir gündü” diyor Horry. “Basketbol için yaşayıp ölmeden önce insan olmamız gerektiğini fark ettiğimiz zaman bizim için daha iyi bir iş ortamı ve daha iyi bir takım ortaya çıktı bence.”

5. Takımı bir araya getiren komedi etkinliğinin de ötesinde Jackson, şut idmanlarından önce meditasyon, haftalık yoga seansları ve oyuncular için kitap tavsiyeleri gibi gelenek dışı aktiviteleri de takıma kazandırdı. “Takımdakiler okudukları kitaplar için bir rapor yazmaları gerektiğini sandı” diyor Salley.

“Ben okumadım, Cliffnotes.com’dan baktım” diyordu Shaq, 2016’da. Bunları söylerken Jackson’ın kendisine verdiği bir Friedrich Nietzsche kitabından bahsediyordu. Ertesi sezon bu kez Siddharta önerilmişti ve onu okudu ve hatta bir rapor da yazdı.

Meditasyon ve Jackson’ın koç tercihinde bulunduğu George Mumford ile zihinsel sağlık seansları konusunda başta şüpheci davranan Kobe, Roland Lazenby’nin Showboat isimli kitabında Jackson’ın vurgulamaya çalıştığı şeyi gördüğünü söylüyordu.

“İyiydi çünkü insanlara akıllarındaki konularla, baskıyla ve heyecanla ilgili konuşma fırsatı verdi” diyordu Kobe. “Bence onlar için bunlar hakkında konuşmak güzel. Performansımızı çok yükseltti. Gerçekten. Diğer takımların böyle şeyler yapmaması beni şaşırtıyor. George ile çalışmak bize sorunları daha önümüze çıkmadan çözme imkanı sağlıyor.”

6. Horry, Sacramento’da oynanan bir deplasman maçında Jackson’ın oyuncular maça hazırlanırken karşılaşma öncesinde “bir çeşit çalı” getirdiğini ve herkesin dolabına çarpılar koyduğu olayı “gariplik” diye hatırlıyor. “Herkes ‘Neler oluyor?’ diye düşünüyordu” diyor Horry. “Bence dünyada başka hiçbir koçun yapmayacağı tek şey buydu. Gelip şeytanları çıkarmaya çalışmak.”

“Sıradan bir koç değildi” diyor Horry. “Kendi tarzı vardı ve işleri ona göre ele alırdı. Bizi de nasıl yöneteceğini öğrenmesi gerekiyordu. Gidip gelen bir durumdu ve böyle devam etti.”

7. Fakat Phil’in eşsiz parmak izleri, sahada gözüktüğü kadar hiçbir yerde dikkat çekmiyordu. Orada imza üçgen hücumunu ortaya atmıştı. Kampın başında Jackson, sadece oynayacakları tarzın değil aynı zamanda kazanacakları tarzın bu olduğunu açıkça göstermişti.

“Phil, orada olma sebebimizin NBA şampiyonu olmak olduğunu söyleyerek başladı” diyor Salley. “Kazanmak için üçgen hücumu çalışmanız gerekiyordu ve buna kaendinizi verirseniz sistem bizi şampiyonluğa götürecekti.”

Salley’nin hatırladığı kadarıyla Jackson, bir şeyi açıkça belirtmişti: Üçgeni bilmiyorsanız oynayamazdınız. Jackson’ın yardımcısı ve hücumun mimarlarından biri olan Tex Winter, Salley ve Ron Harper, Lakers‘ın kalanına üçgen hücumu öğretme kanallarıydı.

Bu hücum neticede Kobe’yi sonradan dönüştüğü oyuncu yapmış olsa da süreç, onun için kolay değildi. Shaq, Kobe’yi “bencil” görerek bu sistemi istemiyordu. Jackson’ın The Last Season isimli kitabında ise efsanevi koç, Kobe’ye “koçluk yapılamadığını” yazıyordu.

“Daha fazla özgürlük istiyordu ve ben de onun daha disiplinli olmasını istiyordum” diyor Jackson, ESPN’den Charley Rosen ile yaptığı bir dizi görüşmede. “Fakat Lakers‘a ikinci kez döndüğümde Kobe ile ben bir yolunu bulduk. Ona üçgen hücumun genel bağlamı içerisinde kaldığı sürece istediğini yapması için daha fazla özgürlük verdim.”

“Lider olabilecek potansiyele sahip vahşi bir attım fakat aşırı vahşiydim” diyordu Kobe, 2015’te GQ’daki röportajında. “Yani biraz da beni eğitmeye çalışıyordu. Aynı zamanda çok da zeki ve benimle Shaq arasında nasıl bir dinamikle uğraşması gerektiğinin farkındaydı. Basının önünde bana sallardı ve bunu kendisini Shaq’e sevdirmek için yaptığını anlardım. Ne yaptığını bildiğim için de bunun benim zekama bir hakaret olduğunu düşünürdüm.”

8. Phil’in dünyasında topsuz perde kadar basit şeylerin bile terminolojisi farklıydı. Dolayısıyla yeni bir dil öğrenmeye benzer bir alışma süreci oldu. Yine de öğretme sürecinde bile Jackson’ın ilginç aktiviteleri devam ediyordu. Salley’e göre maç kayıtlarını izleme seanslarında aralarda film görüntüleri oluyordu çünkü Jackson, bir insanın en fazla 15 dakika konsantre olabileceğine inanıyordu.

“Takımdakiler Phil’i anlamıyordu ama günün sonunda 2,5 saattir orada olduğumuzu fark ediyorlardı” diyor Salley. “Bunları beynimize koyar, neler yapacağımızı izletir, bunları anlatırdı; sonra da film oynamaya başlardı. ‘Ne oluyor yahu?’ diye düşünürdük.”

9. Phoenix’teki bir deplasman maçında Salley, Phil’in takımı sinemaya götürdüğünü anımsıyor. Tüm salon kapatılmıştı ve Lakers, Gladyatör’ü izledi. Yaklaşık üç saatlik film, Jackson’ın soruları ile sonuçlandı:

“Neyden fedakarlık etti?
Neyden vazgeçmesi gerekti?
Nasıl konsantrasyonunu korudu?”

“Sonra da ‘Bizler herkese karşı gladyatörleriz’ dedi” diyor Salley. “Takımdakiler de öyle hissetti, sanki diğer herkese karşı savaştığımızı düşündüler.”

10. Jackson, üçgen hücumu ile Shaq’e yeniden enerji verdi fakat Shaq’in sahadaki en büyük zaafı konuşulurken lafını sakınmadı.

“Serbest atış durumu yüzünden lider olamaz” diyordu Jackson, Kasım 1999’da Sports Illustrated’a verdiği röportajda. “Lider olacaksanız kritik anlarda katkı vermeniz lazım ve serbest atışları sokamıyorsanız…”

Fakat üçgen, Shaq’in kötü serbest atış yüzdesini tartışma konusuna çevirdi ve Shaq’in neredeyse herkese göre MVP seviyesinde bir sezon geçirmesini sağladı: 29,7 sayı ile sayı kralı oldu, 13,6 ribaund ortalaması yakaladı ve 3,8 asist ortalaması ile kariyer rekorunu kırdı. Shaq, normal sezonda Lakers‘ı taşıdı. Maç başına tam 40 dakika oynadı ve Lakers‘ın toplamda 67 galibiyet aldığı sezonda 16 ve 19 maçlık galibiyet serilerinde başrol oynadı.

“Shaq gibi bir oyuncunuz olduğu zaman ona yer bulmaya çalışmıyorsunuz” diyor Horry. “Biz ona en uygun düzeni kurmaya çalışıyoruz.” Bu bilinç, Lakers’ın üst üste üç şampiyonluğunda kritik rol oynadı. Shaq, üçgen hücum sürecinde istekli bir katılımcı hâline gelirken onlar da Shaq’in en iyi yönlerini ortaya çıkarmaya çalıştı.

“Phil’in karşısında mütevazıydı” diyor Salley. “Bu beni etkiledi. Phil’in ona şampiyonluklar kazandıracağına inandı ve güvendi, neticede de kazandı.”

11. Salley, sezon içerisinde pek süre almadı fakat antrenmanlarda Shaq’i savunan oyunculardan biri olarak kilit isimlerden biriydi. Shaq’in üçgen hücumun onu yerleştirdiği konumu nasıl iyi kullandığını da böylece çok iyi görebiliyordu.

“En dominant oyuncuyu alıp onu perdeci yaptığınızı düşünün” diyor Salley. “Shaq, bir adım öne giderek bunu değşitirdi ve guard, tepeden geçerse uzunun da tepeye çıkıp ona çarpması gerekiyordu ve böylece Shaq, potaya devriliyordu. Set bu olmasa bile Shaq neredeyse her defasında smaç yapabiliyordu.”

12. Salley’nin dediği gibi üçgen hücum, Shaq’i bire bir hücumlarda durdurulması imkansız bir güç hâline getirmişti ancak aynı zamanda rakip savunmaların da bir evrimine yol açmıştı: Hack-a-Shaq’in devreye girişi. Horry, Lakers‘ın bu stratejiden ötürü hiç endişe etmediğini çünkü Shaq’in bu kadar sık çizgiye gelmesi nedeniyle yarısını bile isabete çevirse yettiğini dile getiriyor. Hem Salley hem de Horry, Shaq ile serbest atış çalışıyorlar, bazen boş hafta sonlarında bile çalışmaya devam ediyorlardı. Hatta Horry’nin ona yardım etmek için kendine özel fikirleri de vardı.

“Potaya çarparsa 1 puan, çemberden geçerse 2 puan aldığımız bir oyun vardı. Elbette her defasında 11 yapan kazanıyordu” diyor Horry. “Çoğu zaman serbest atış çizgisine gittiğinde de görmüşsünüzdür, ben gidip onunla konuşurdum. Hep derdim ki ‘Unutma, antrenmandayız. Bunu sok.”

13. Horry, buz banyolarını hatırlıyor. Kısa, 10-15 dakikalık banyolardı fakat bu anlar sakinliğe itiyordu ve hâliyle de sohbet ediliyordu. Antrenmanlarda yalnızca Kobe’nin yapabildiği gibi bir saat boyunca 100 kilometre hızla gittikten sonra buz banyoları, onları orada dondurur, başka koşullarda olmadığı kadar dilini çözerdi. Soyunma odasında evlerine gitmeden ya da yemek siparişi vermeden önce dolaşırlarken Horry, her şeyi dinler ve konuşurdu. Kobe de ona katılırdı.

“Çocuklardan, arabalardan, maç öncesi akşamdan veya antrenmanda olan komik bir şeyden, Phil’den ne kadar nefret ettiğimizden veya Phil’i ne çok sevdiğimizden falan bahsederdik” diyor Horry. “O anlarda birbirimizi tanıyorduk. Bence o anlar sayesinde onu tanıyabildik.”

14. Horry, Kobe’nin bazen neden itici olduğunu anlamıştı. O dönemde NBA, genç oyuncuları, özellikle de doğrudan liseden profesyonel hayata geçenleri kucaklamaya tam olarak hazır ve istekli değildi. Kobe bencil olmadığını söylese de şatafatı, onu farklı bir figür kılıyordu.

“Bireysel olarak ne yapabileceğimi biliyordum” diyordu 2015’te GQ’ya verdiği röportajda. “Başka bir takıma gidip maç başına 35 sayı atabilirdim. İstediğim yere gidip milleti dağıtabilirdim. Şampiyonluk kazanmak uğruna bundan vazgeçtim. İnsanların bencil olduğumu söylemesi bu yüzden sinirlerimi bozuyordu. Çok öfkeleniyordum, çok.”

1999-2000 sezonu geldiğinde Kobe, henüz 21 yaşındaydı ve önceki yıllarda, Horry’nin ifadesine göre, ona çok da kucak açmayan takım arkadaşları ile oynamıştı. Gençliği, yeteneğine rağmen birçok olayda öne çıkmıştı.

Bunun da en büyük göstergesi, iskambil oyunlarıydı. Her NBA takımında olduğu gibi Lakers da uçuşlarda oyun oynayarak vakit geçiriyordu. Birçok oyuncu oyuna katılıyor, Chick Hearn bile bekleyip izliyordu fakat Kobe katılmıyordu. Bunun sebeplerinden biri de nasıl oynanacağını bilmiyor olmasıydı.

“Nasıl iskambil oynanacağını bilmiyor olması beni şoke etmişti” diyor Horry. “Afroamerikalı bir aileden geliyorsun, iskambil oynamıyor musunuz? Garipti çünkü hep yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Oturdu, ona nasıl iskambil oynanacağını öğrettik.”

15. Hem Salley hem de Horry’nin iyi hatırladığı olaylardan biri de Kobe’nin iskambilden ayak hareketlerine kadar her konuda bilgi konusunda sünger gibi olmasıydı. Özellikle Salley, Kobe’yi “sessiz ve içe dönük” olarak tanımlıyor fakat gelişme isteği söz konusu olduğunda ondan daha arzulu veya meraklı biri yoktu.

Deplasmanlarda Kobe’nin odasında mutlaka bir VHS bağlantısı olurdu ve Salley, genelde Kobe’yi oyuncuların eski kayıtlarını izlerken bulurdu.

“Orada oturup izlerdim. ‘Nereden buldun bu kaydı?’ derdim” diyor Salley. Kobe’nin cevabı ise “Benim anlaşmam var” şeklinde olurdu. Şöyle sürdürüyor Salley sözlerini: “NBA’den falan mı alıyordu o kayıtları bilmiyorum ama eski kayıtlara bayılırdı. Chicago’dan, kimin olursa. Mike, Magic. Oturup izleyebildiği kadar izlerdi.”

16. Miami deplasmanında Salley, Kobe ile dışarı çıktığı bir olayı anlatıyor ki onunla dışarı çıkmak bile küçük çaplı bir mucizeydi zira genç yıldız, genelde kendi başına kalmayı tercih ediyordu. Gece yarısından biraz sonra Kobe, Salley’e otele dönmesi gerektiğini söyledi. Antrenörü ilk uçakla gelmişti ve ertesi sabah 06:30’da çalışacaklardı.

“İnsanlar, yaptığı birçok şeyin eski oyuncuları izlediği için olduğunun farkında mıydı bilmiyorum” diyor Salley. “Kobe, her zaman büyük bir rekabet isterdi. Michael’ın ikinci hâli gibiydi. Bu adam her zaman antrenman yapmak, çalışmak, bire bir oynamak istiyordu.”

17. Fakat sezon önü bileği kırılan Kobe, yere göğe sığdırılamayan üçgen hücumda oynamak için Aralık ayına kadar beklemek zorundaydı. Emreden tarzdaki oyunu ile takım arkadaşlarının sinirlerini bozan biri olarak onun için mükemmel senaryo doğmuştu. Sezonun ilk iki ayında Kobe, Lakers‘ın yeni hücumda onsuz da parladığını gördü ve takıma uyum sağlayıp döndüğünde iyi oynama konusunda üzerinde baskı oluştu.

“Öğrenmesi, izlemesi için güzel bir zamandı ve herkesin de Kobe dönene kadar oyununu ileriye taşıması gerektiğini fark etmesi için güzel bir zamandı” diyor Salley.

Kobe yine de 22,5 sayı ortalaması ile All-Star performansı gösterdi. Ancak Kobe her ne kadar hızla yükselse de takım hâlâ Shaq’in takımıydı. Her ne kadar sonunda sıkıntılar başlasa da Kobe – Shaq ikilisi artık sahada kendilerini kanıtlamış bir silahtı.

18. Lakers‘taki oyuncu karakterleri, neticede Kobe, Shaq ve Jackson’ın yanına dizilecek en mükemmel karakterler oldular. İster basketbol açısından ister ilişki açısından düşünün, herkes kendi rolünü buldu ve sezon boyu üzerine düşeni yaptı.

“Herkes işini yaparsa kazanacağımız bir noktadaydık ve öylece zayıf halka da yoktu” diyor Salley. “Derek Fisher, çoluk çocuğun arasındaki adam gibiydi. Ne kadar olgun olduğuna inanamadım. Ron Harper da bir başka tecrübeli isimdi. Brian Shaw, Rick Fox, Glen Rice, Robert Horry… Bu adamlar da tecrübeleriyle konsantrasyonun nerede olduğunu biliyorlardı. Gerçek büyük oyuncu da A.C. Green’di. Magic’te bir sistem takımından geliyordu ve hücumu taşıyıp tam olması gereken oyunu oynuyordu. Hiçbir zayıf nokta yoktu.”

“Ron Harper her şeyi yöneten adamdı” diyor Horry. Roland Lazenby’nin The Show isimli kitabında da Harper, en zor dönemlerde bile Kobe-Shaq ilişkisinin devam etmesini sağlayan isim olarak anılıyordu. “İşler can sıkıcı hâle geldiğinde oyuncularla o konuşur, Phil’in felsefesinin ne olduğunu, düşünce tarzını anlatırdı” şeklinde yazıyordu Lazenby. “Ron, kimsenin bahsetmediği, herkesi bir arada tutan, herkesin her şeyi Phil’in istediği şekilde yapmasını sağlayan adamdı.”

19. Üst üste üç şampiyonlukta Lakers‘ta kalan Horry, bunun takım için sadece balayı olmadığını, aynı zamanda parçası olduğu yedi şampiyonluk takımında en çok keyif aldığı dönemin de bu olduğunun farkında.

“Sahadaki her şey keyifliydi” diyor Horry. “Deplasmanlarda iyiydik. Hepimiz takılıyorduk. Yemeklere birlikte gidiyorduk. Konuşuyorduk, otobüste eğleniyorduk. Herkes katılıyordu, iyi zaman geçiriyordu. Hepimiz aynı yaştaydık, keyifli zaman geçiriyorduk. Ayrıca LA’de kim eğlenmez ki zaten?”

Salley, ayrıca birçok oyuncunun aynı yaşlarda olmasının da kendilerine faydalı olduğunu belirtti. P.F. Changs gibi rastgele yerlerde daha büyük yemek grupları, oyuncuların istemesi hâlinde saha dışında daha rahat anlaşmaları anlamına geliyordu ve her şey uygun gözüküyordu.

“Günün sonunda akıllı oyuncularımız vardı” diyor Horry. “Uyum sağlayabilen oyuncularımız vardı. Yolda öğrenebilen oyuncularımız vardı.”