by Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izilesiz kullanılması kesilelikle yasaktır.
NBA’de yeni sezonun başlamasına 1 aydan biraz daha uzun bir süre kala takımlar kadrolarını güçlendirmek için ellerinden geleni yapıyor. Ancak bu konuda her takımın çok da başarılı olduğunu söylemek doğru olmaz.
Basketbolseverlerin geçtiğimiz yıllarda alıştığından daha az hareketli bir takas ve transfer dönemine şahitlik ettik. Buna rağmen geçtiğimiz yıla göre çok daha kuvvetlenerek yeni sezona girecek takımlar olsa da bazı takımlar için işler bu kadar da iyimser değil. Geçen sezon ellerinde çok da iyi kadrolar olmayan bazı takımlar, kendilerini ligin dibinden kurtaracak hamleler yapma konusunda da pek başarılı olamadı.
Bu yazıda 2020-21 sezonunda en kötü performansı sergilemesini beklediğimiz takımlarla huzurlarınızdayız.
-
Washington Wizards
Geçtiğimiz yıl Washington Wizards, sadece sezonun değil NBA tarihinin en kötü savunmalarından birisine sahipti. İşin hücum tarafında da takımı tek başına sırtlamaya çalışan Bradley Beal ve şutör Davis Bertans dışında çok bir şeye sahip olduklarını söylemek doğru olmaz.
Buna rağmen sezon sonuna kadar görece rekabetçi kalmayı başarıp sezonu Orlando Fanusunda doğu konferansının dokuzuncu sırasında bitiren Washington Wizards’ta geleceğe umutla bakabilmek için beklentiler geçmişten bir dosta dönmüş durumda. Ancak yaşadığı sakatlıklar sebebiyle 2018 yılından beri basketbol oynamayan, oyun stili hızı ve atletizmi üzerine dayalı olan ve diz sakatlıklarından sonra bu özelliklerinin önemli ölçüde erozyona uğraması beklenen John Wall’un beklentileri karşılaması çok da kolay gözükmüyor.
Bununla birlikte önümüzdeki 3 yıl boyunca Wall’un 133 milyon dolar kazanacağı düşünülünce işler daha da içinden çıkılmaz bir hal oluyor. Wizards’ın maaş bütçesinin çok büyük bir kısmını Bradley Beal, John Wall ve Davis Bertans’a harcıyor. Transfer dönemine girilirken takımın en büyük önceliklerinden bir tanesi Bertans’ı kadroda tutmaktı fakat aldığı 5 yıl 80 milyon dolarlık kontratla şutör oyuncunun Wizards’ta çok büyük bir fark yaratması da kolay değil.
Wizards aynı transfer döneminde kadrosuna Robin Lopez’i de ekledi fakat tecrübeli uzunun da çok büyük bir değişiklik yaratması mümkün gözükmüyor. Evet kadroda Rui Hachimura, Troy Brown Jr., Thomas Bryant ve Isaac Bonga gibi ilgi çekici oyuncular var ancak bu isimlerin Washington ekibini rekabetçi hale getireceğini ummak da hayalcilikten fazlası olmaz.
Wizards’ın ligin en kötü kontratlarından birisine sahip olan John Wall’u, ligin bir diğer en kötü oyuncularından birisine sahip olan Russell Westbrook’la takas edebileceğine dair haberler çıkmıştı. Ancak bu haberlerin arkasındaki rüzgar da son günlerde kesildi gibi duruyor. Eğer bir şekilde Wizards, Wall’u kaliteli parçalar karşısında takaslamanın yolunu bulamazsa Washington ekibinin ligin dibinden kurtulması pek de kolay gözükmüyor.
-
Detroit Pistons
Detroit Pistons, aslına bakarsanız draft gecesini fena geçirmemişti. Killian Hayes, Isaiah Stewart ve Saddiq Bey gibi önemli genç yetenekleri kadrosuna katan Pistons, geçtiğimiz yıllarda rekabetçi olmakla yeniden yapılanma arasına sıkışmış bir takım görüntüsü çiziyordu. Ki bu nokta genellikle NBA takımları için arafta kalmak gibi görülür.
Blake Griffin gibi sağlığı soru işareti olan bir yıldıza sahip olan takımın bir an önce yeniden yapılanma hareketine başlaması gerektiği algısı vardı. Bu seçimler de Detroit ekibinin geleceğine dair umutlarını bir nebze de olsa arttırmıştı. Ancak transfer döneminde yaşananlar bu algının en azından çok da çabuk hayata dökülmeyeceğini herkese gösterdi.
Transfer dönemi başlarken de Pistons adına umut sahibi olmak için bazı sebepler vardı. En basitinden Pistons, lig genelinde en çok maaş boşluğu olan takımlardan birisi Detroit’ti. Pistons’ın transfer dönemi başlarken en büyük önceliği olarak sınırlı serbest kalan Christian Wood’u kadroda tutmak görülüyordu. Wood’u kadroda tutmak bir yana takıma çoğu basketbolseverin pek de anlam veremediği eklemeler yaptılar. Mason Plumlee ve Jahlil Okafor gibi günümüz NBA’inin uzağında isimleri kadroya eklediler.
Pistons’ın geçen sene de çok sağlıklı bir çekirdeğe sahip olduğunu söyleyemeyiz. Ancak karşılarına yeniden yapılanmaya girip doğru eklemeler yapmak adına fena olmayan bir fırsat çıkmıştı. Transfer döneminde yaptıkları eklemelerle birlikte sadece yeniden yapılanma projesine iyi başlama fırsatını kaçırmakla kalmadılar rekabetçi olmaktan uzak, dengesiz bir kadro kurdular. Önümüzdeki sezon Griffin’in de önceki yıllardaki gibi sakatlık sorunları yaşaması durumunda Pistons, iddialı bir ekip olmanın çok uzağında kalacak gibi gözüküyor.
-
Oklahoma City Thunder
Şunu söylemek gerekiyor, bu yazıda yer alan takımların hiç birinin burada bulunmak istemediği ortada olan bir gerçek. Ancak Thunder takas ve transfer dönemi başlarken tam olarak burada olmak istiyordu. Bu transfer döneminde Oklahoma City Thunder, her takas yaptığında kenara bir miktar para koysaydık şu anda hepimiz milyoner olmuştuk. Geçtiğimiz sezon Chris Paul’ün liderliğinde tüm beklentileri aşarak batı konferansının beşinci sırasında bitiren Thunder, bir önceki yaz döneminde yaptığı Paul George ve Russell Westbrook takaslarıyla ligin en çok birinci tur hakkına sahip takımıydı.
Sezonun sona ermesinin ardından koç Billy Donovan’ı yollayıp oyuncu geliştirme konusunda daha başarılı bir isim olan Mark Daigneault’u göreve getiren Thunder, yeniden yapılanma yoluna gireceğini herkese ilan ediyordu.
Zaten bu hamleleri takip eden takaslarda geçen seneki takımın başarılı olmasında çok büyük emeği olan Chris Paul, Dennis Schröder, Steven Adams gibi isimleri gönderirken bol bol draft hakkı toplayarak da herkesin gözüne soktular.
Son yılların en büyük çaplı yeniden yapılanma hareketine başlayan Thunder’ın elinde ise Shai Gilgeous-Alexander – Luguentz Dort – Darius Bazley – George Hill ve Al Horford’dan oluşan bir ilk beş kaldı. Bu ekibin transfer döneminde iyice kuvvetlenen batı konferansında iddialı olmasını beklemek çok mantıklı gözükmüyor. Ama işlere iyi yandan bakacak olursak Thunder’ın elinde 2026 senesine kadar kullanacağı 17 tane birinci tur draft hakkı var.
-
New York Knicks
Transfer dönemi başlarken New York Knicks, maaş bütçesinde boşluk olan ender takımlardan bir tanesiydi. Transfer döneminden önceki haftalarda New York ekibinin adının sık sık Chris Paul, Russell Westbrook ve Fred VanVleet gibi isimlerle anıldığını gördük. Ancak bu oyunculardan hiçbiri Madison Square Garden’ın yolunu tutmadı. Knicks’in transfer dönemindeki en büyük başarısı, Ed Davis’i takas ederek 3 tane ikinci tur draft hakkı almasıydı.
Knicks’in kadrosunda RJ Barrett, Mitchell Robinson, Kevin Knox, Frank Ntilikina ve Dennis Smith Jr. genç ve potansiyelli (?) oyuncular bulunuyor. Geride bıraktığımız yıllarda bu oyuncuların potansiyellerini görme şansını yakaladığımızı söylemek pek doğru olmaz. Özellikle Dennis Smith Jr. ve Frank Ntilikina’dan her geçen gün umudun kesildiğini söylemek gerekiyor.
Kadronun şu anda en değerli parçası gibi gözüken Mitchell Robinson ve geçtiğimiz yıl çok iyi bir performans göstermese de RJ Barrett’ın bu isimlere göre daha fazla heyecan uyandıran yetenekler olduğu ortada. Takımın başına Tom Thibodeau’nun gelmesinin bu isimlerin geleceğini izlemek gerekiyor. New York ekibi bu isimlerin yanına Draft’ta da savunmadaki zaafiyetleri yüzünden ne kadar tartışmalı bir seçim olsa da Obi Toppin gibi bir potansiyeli ekledi.
New York ekibinin 2020-21 sezonundaki başarısını kazandıkları maç sayısından çok bu oyuncuların ne kadar gelişim gösterdiği belirleyecek. Bu oyuncular, beklentileri aşan performanslar gösterse bile Knicks’in adını 2021 transfer piyasası başlamadan önce yine envai çeşit yıldızla anılırken göreceğiz.
-
Cleveland Cavaliers
Cleveland Cavaliers’ta transfer döneminin en büyük hamlesi Andre Drummond’ın 28 milyon dolarlık oyuncu opsiyonunu kullanarak takımda bir sezon daha kalmasıydı. Cavaliers ne kadar yeniden yapılanma sürecinde olsa da Drummond’ın en azından bir sezon daha takım kalması Cleveland temsilcisi adına önem taşıyor.
Ancak Cavaliers’ın sorunları bu hamleyle beraber bitmiş değil. Kevin Love ve dev kontratı hala Cleveland’da. Tristan Thompson’ı serbest oyuncu pazarında Boston Celtics’e kaybettiler ve onun yerine Los Angeles Lakers’tan takasla JaVala McGee’yi kattılar. Son yıllarda yaptıkları draft seçimlerinde Collin Sexton, Darius Garland ve Kevin Porter Jr. gibi isimleri seçen Cavaliers’ın guard rotasyonununda süreleri ve topu nasıl paylaşacağı hala netlik kazanmış değil.
Cavaliers, geride bıraktığımız 2 sezonu NBA’in son 5 sırasında bitirdi. Önümüzdeki sezon da bu durumun değişmesi için pek bir neden yok gibi gözüküyor. Büyük olasılıkla Cavaliers, istediği gibi bir hamle yapabilmek istese Kevin Love’ın önümüzdeki 3 yıl boyunca 91.5 milyon dolar kazanacağı kontratı takaslamak isterdi. Ama lig genelindeki takımların Love’ı kadrosuna katmak gibi bir niyeti yok gibi gözüküyor. Cavaliers’ın da sadece Love’ı takımdan göndermek için bir takas teklifinde Love’ın yanına elindeki genç oyunculardan birisini ya da draft hakkını eklemesine gerek yok.
Takımın genç oyuncularından bahsetmişken Sexton, Garland ve Porter Jr. hakkında da konuşmak gerekiyor. Bu oyuncular içerisinde skorerliği ve atletizmiyle Porter Jr., önemli bir potansiyel vaatediyor ancak genç oyuncu geçtiğimiz günlerde ruhsatsız silah taşıdığı gerekçesiyle polis tarafından göz altına alındı. Ki Porter’ın daha önceden de adli vakalarının olduğunu eklemek gerekiyor. Cavaliers ekibi, genç oyuncularını geliştirerek bir yeniden yapılanmanın peşinde fakat bu isimlerin de en az onlar kadar bu işi ciddiye alması gerekiyor. Garland ve Sexton’ın geride kalan yıllarda bir takımın lideri olabilecek potansiyeli sahaya yansıtmadığı da ortada.
Tüm bu faktörler birleşince offseason’da takımı geliştirmek için çok da bir şey yapmayan Cavaliers, önümüzdeki sezonu doğu konferansının sonuncusu olarak bitirmezse gerçekten şaşırtıcı olur.
Basketbol gündemiledeki en son gelişmeleri kaçırmamak içile tıklayın!